Haber resmi: Etrüsk şehri
Etrüskler, İtalya’nın orta kesiminde, özellikle günümüz Toskana bölgesinde, M.Ö. 9. yüzyıldan itibaren etkili olmuş, Roma öncesi dönemin en dikkat çekici uygarlıklarındandır. Tarihleri uzun zaman göz ardı edilip ihmal edilmiştir. Gelişmiş şehir devletleri, zengin kültürleri, sanatsal üretimleri, karmaşık dinî sistemleriyle Antik Çağ’da önemli yeri olan Etrüskler, Roma İmparatorluğu’nun siyasi, kültürel, dinî yapısının temellerinin atılmasında etkili olmuştur. Hâlâ kökenleri ve dilleri hakkında tartışmalar süren bu halk, Batı uygarlığının şekillenmesinde önemli bir rol oynamıştır.

Mezar freski Tarquinia
Etrüsklerin kökeni
Etrüsklerin Anadolu’dan İtalya’ya girişleri M.Ö. 1200’lerde başlamıştır:
* M.Ö. 12. Yüzyılda ve Truva savaşı sonrasında, Truva prensi Aeneas ve çevresindeki küçük bir grubun göçü;
* M.Ö. 12. Yüzyılda Deniz Kavimlerinin Kenan bölgesinden göçü;
* M.Ö. 10. Yüzyılda, Thyrrhen – Tyrsen Kavmi’nin göçü;
* M.Ö. 8. Yüzyılda, Truva’dan hareketle yapılan küçük göç;
* M.Ö. 6. Yüzyılda, İzmir’den (Symirna) Hareketle (Herodot) yapılan göç.
Etrüsk aile lahti
Etrüsklerin kökeni, tarihçilerin ve arkeologların uzun süredir tartıştığı bir konudur. Antik Yunan tarihçisi Herodot’a göre, Etrüskler, Anadolu’nun batısından, özellikle Lidya bölgesinden göç eden bir halktı. Etrüsklerin ölü gömme adetleri, kadına değer vermeleri ve sosyal yaşamları Anadolu’dan gelmiş oldukları savını güçlendiren ögelerdir. Halikarnaslı Dionisos ise, Etrüsklerin yerli bir halk olup İtalya’nın demir çağı yerli topluluklarının bir devamı olduğunu savunur. Etrüsklerin kendilerine Rasena demelerine rağmen Romalılar Tusci, Etrusci Grekler ise Tyrhennes diye adlandırmışlar.
Dil açısından da Etrüskçe, Hint-Avrupa dil ailesine ait olmayan izole bir dildir. Bu da onların farklı ve özgün bir etnik kimlik taşıdıklarını gösterir. Etrüsk dili, büyük ölçüde çözümlenmiş olmakla birlikte, eldeki yazıtlar kısa, tekrarlayan mezar yazıtları olduğundan tam olarak anlaşılabilmiş değildir.
Etrüsk kadın heykeli
Siyasi ve toplumsal yapı
Etrüskler, merkezi bir devlete değil, birbirinden bağımsız fakat kültürel açıdan benzer şehir devletlerine (Veii, Tarquinia, Cerveteri, Volterra...) sahipti. Şehirler arasında zaman zaman ittifaklar kurulsa da çoğunlukla kendi iç işlerinde bağımsızlardı. Şehir devletleri bir araya gelerek “Dodecapolis” 12 Şehir adında konfederasyonlar oluşturmuşlar, ancak siyasi birliğe tam olarak ulaşamamışlardır.
Aile içinde ve sosyal hayatta kadın erkek eşit hakka sahipti. Yönetim aristokratik temellere dayanıyordu. Başlangıçta krallar tarafından yönetilen bu kentlerde, daha sonra soylu ailelerin egemen olduğu oligarşik yapılar ortaya çıktı. Eski Türklerdekine benzer Aksakallılar Meclisi gibi bir Danışma müessesesi olup, daha sonra yasama yetkileri kazanmış olan Senato (Yaşlılar Meclisi) Romalılara Etrüsklerden geçmiştir. Roma’nın ilk İmparatorlarından Klaudius (M.S. 46) Etrüsk kökenlidir, 20 ciltlik Etrüsk tarihi yazmıştır.
Din ve inanç sistemleri
Etrüsk dini, doğa olaylarını tanrılarla ilişkilendiren, gökyüzü gözlemlerine dayalı karmaşık bir sistemdi. Tanrıların iradesini anlamaya çalışan kehanet uygulamaları Anadolu’daki gibi kuş uçuşlarını izleme, kurban edilen hayvanların ciğerlerini okuma, Etrüsklerin dinî yaşamında önemliydi. Bu sistem, “haruspicina” olarak adlandırılır, Roma dinî sistemine doğrudan geçmiştir. Etrüsk panteonunda, Tinia (baştanrı), Uni (tanrıça) ve Menrva (bilgelik tanrıçası) olmak üzere çok sayıda tanrı yer almaktaydı.
Mezar inançları Etrüsklerin dinî yaşamında önemli bir yere sahipti. Ölülerin yaşadığı öteki dünya, tıpkı gerçek yaşam gibi tasvir edilir, zengin mezarlar inşa edilirdi. Mezar duvarlarındaki freskler, heykeller, eşyalar, ölen kişinin sosyal statüsünü, yaşam tarzını yansıtırdı. Mezarlar sayesinde Etrüsk sanatı ve gündelik yaşamı hakkında pek çok bilgiye sahibiz.
Sanat ve mimarlık
Etrüsk sanatında, seramik, metal işçiliği, mezar süslemeleri gelişmiştir. Bronz aynalar, mücevherler, heykeller, duvar resimleri, Etrüsk sanatının estetik ve teknik yetkinliğini ortaya koyar. Mezarlardaki fresklerde dans eden insanlar, müzik çalan figürler, cenaze şölenleri gibi sahneler, onların ölümden sonraki yaşama duydukları inancı yansıtır. Mimari açıdansa kemer ve kubbe teknolojisinin erken örneklerini kullanmışlardır. Özellikle mezar mimarisi, volkanik tüf kayalara oyulmuş mezar odaları şeklindedir. Bu yapılar, daha sonra Roma mimarisine ilham kaynağı olmuştur. Etrüsk tapınakları, Roma tapınak mimarisinin öncüsü olup, genelde yüksek bir kaide üzerine kurulan, üç bölmeli kutsal odalara sahiptiler.
Etrüsk heykeli
Ekonomi ve Ticaret
Etrüskler, zengin doğal kaynaklara sahip bir bölgede yaşadıkları için özellikle maden işletmeciliği ve metalürji alanında çok gelişmişlerdi. Demir, bronz ve altın işlemeciliği Etrüsk ekonomisinin temelini oluşturmuştur. Ayrıca Akdeniz ticaretinde aktif rol oynamışlardır. Fenikeliler, Yunanlar ve Kartacalılarla yoğun ticari ilişkiler kurmuş, bu sayede Etrüsk topraklarında çeşitli yabancı mallar ve kültürel etkiler görülmüştür. M.Ö. 5-6. Yüzyıla gelindiğinde Etrüskler tüm İtalya’ya hâkim ve denizde güçlüydüler. Aleria zaferi sonucu Sardinya, Korsika ve Elbe adalarına hâkim olmuşlardı. İtalya Batısındaki Tiren Denizi adını Kıtlık dolayısıyla halkın bir bölümünün göçüne kumanda eden Efsanevi Lidya kralı Atisin oğlu Tirenus’tan, doğusundaki Adriyatik denizi ise adını Etrüsk limanından almıştır.
Ticaretin gelişmesi, Etrüsk kentlerinin zenginleşmesini sağlamış, zenginlik özellikle sanatta ve mezar mimarisinde kendini göstermiştir.
Etrüsk alfabesi ve yazısı
Etrüskler, yazı sistemini ticaret ağı sayesinde Fenikeliler aracılığıyla öğrenmiş, kendi dillerine uyarlamışlardır. Etrüsk alfabesi, Latin alfabesinin atası olarak kabul edilir. Yazıtların büyük çoğunluğu mezar taşlarında, adak levhalarında bulunur. Ayrıca bronz aynalara kazınmış sahnelerde tanrıyla kahraman adları yer alır. Etrüsk yazısı sağdan sola yazılır, çoğu metin dinî veya törensel içeriklidir.
Bugün Etrüsk dilinin gramer yapısı kısmen bilinse de kelime dağarcığı hâlâ büyük ölçüde belirsizdir. Bunun başlıca nedeni, uzun ve kapsamlı metinlerin az sayıda olmasıdır. Eldeki tek Etrüsk el yazması 19. yüzyılda bulunan bir Mısır mumyasının üzerindeki sargılardaki yazılardır.
M.Ö. 4. yüzyıla tarihlenen satir başlı Etrüsk çatı kiremiti (antefix), Metropolitan Müzesi - NY terra cota
Roma’ya etkileri
Roma başta ikizi Romus’u öldüren Romulus tarafından bir Etrüsk şehri olarak kurulmuştur. Halkın tamamı erkekti. Sabinlerden kız kaçırıp aile oldular ve artık Romalı olarak anıldılar. Latinlere ve Sabinlere sığınma hakkı verince yerel Etrüskler azınlıkta kaldı. Roma’yı M.Ö. 753-509 Etrüskler yönetmiştir. Son kral 2. Tarkan’dan sonra taht Latinlere geçmiştir. Romalılar devlet olunca siyasi ve idari kuruluş şekillerinin çoğunu Etrüsklerden almışlar. Dinî, kültürel ve sanatsal alışkanlıklar asırlarca Etrüsk’ün devamı olmuştur.
Romalılar hem idari hem askeri teşkilat modelini Etrüsklerden almışlardır. Onbaşılık, yüzbaşılık, binbaşılık görev ve unvanları Etrüsklerden Romalılara, onlardan da başka Batı milletlerine geçmiştir. Romalılardan evvel Etrüsklerin İtalya’da yollar ve köprüler inşa etmiş oldukları bilinmektedir. Meşhur şair Virjil, heykeltıraş Vulka Etrüsk idi. Latinler Etrüsklere Tuski derlerdi. Zamanla Etrüsklerin torunlarına Tuskan, bölgeye Toskana dendi. Floransa bir Toskana / Etrüsk kentidir ve Roma’nın ilk krallarından bazıları Etrüsk kökenlidir. Özellikle Tarquinius Priscus ve Tarquinius Superbus, Roma tarihinde önemli yer tutar. Etrüskler, Roma’ya kemer ve kanal teknolojisini, gladyatör dövüşlerini, toga giysisini ve bazı dinî ritüelleri kazandırmıştır. Roma dinî yapısı, Etrüsk kehanet kültleri ve tanrı inançlarının bir sentezi olarak şekillenmiştir. Tanrıların adları da Etrüsk tanrı adlarından türetilmiş gibidir.
Ayrıca Roma mimarisinde kullanılan birçok teknik, özellikle yol yapımı, kanalizasyon (Cloaca Maxima), tapınak tasarımı doğrudan Etrüsklerden alınmıştır. Roma’nın erken dönem şehir planlaması ve toplumsal organizasyonu da Etrüsk modelinden esinlenmiştir.
Kadın savaşçılar
Çöküş ve Roma tarafından asimilasyon
M.Ö. 5. Yüzyıldan itibaren Etrüsk şehirleri, kuzeyden gelen Keltler, güneyden yayılmaya başlayan Romalılar ve doğudan baskı kuran Yunan kolonileriyle karşı karşıya kalmıştı. Etrüskler arasında birlik olmadığından Roma karşısında direnç gösterememişlerdi. M.Ö. 396’da Etrüsk kenti Veii’nin Roma tarafından ele geçirilmesi, Etrüsklerin düşüş sürecini başlatmış, M.Ö. 3. yüzyılda artık Etrüsk topraklarının büyük kısmı Roma egemenliğine girmişti.
Roma İmparatorluğu döneminde Etrüsk kültürü giderek asimile olmuş, dilleri unutulmuş, kimlikleri Roma halkı içinde erimiştir. Ancak bıraktıkları mimari, dinî, sanatsal ve kültürel miras, Roma’nın, dolayısıyla Batı uygarlığının şekillenmesinde büyük rol oynamıştır.
Sonuç
Etrüskler, kökenleri hâlâ tam olarak çözülememiş gizemli bir halk olmalarına rağmen, Akdeniz dünyasında derin izler bırakmışlardır. Roma uygarlığının gelişiminde taşıdıkları rol, onların tarihsel önemini artırmaktadır. Dilleri, dinî inançları, sanat anlayışları ve şehircilik yaklaşımları, yalnızca Roma’yı değil, tüm Batı uygarlığını etkilemiştir.
Bugün Etrüsklerin bıraktığı miras, İtalya’da yer alan arkeolojik alanlarda, müzelerdeki sanat eserlerinde ve Roma şehir planlamasında yaşamaya devam etmektedir. Onların incelikli ve özgün uygarlığı, Antik dünyanın en etkileyici hikâyelerinden birini oluşturmaktadır.