Ne mutlu o insana ki, zevkini

Tanrı’nın Yasası’ndan alır…

ve derin derin düşünür...

Böylesi akarsu kıyılarına dikilmiş ağaca benzer.

Meyvesini mevsiminde verir.

Yaprağı hiç solmaz.

Yaptığı her işi başarır…

Mezmurlar

 

Temmuz ayının sıcak bir günüydü.

Yerimizi alırken Anadolu Kulübü’nde

Çocuklar gibi şendik.

Salon hınca hınç misafir kaynıyordu,

Ağırlıyordu, bizleri dinlemeye gelenleri…

Gerçekleştirdiğimiz konserimiz beğeni toplamıştı.

Koromuzu tebrikler ve alkışlar şımartmıştı.

Büyükada halkı bizlere katılmış Sefarad şarkılarını mırıldanmıştı...

Eşlik edenlerin yüzlerindeki ifade keyifliydi.

İzzet Bana hocamız bizleri kutlamış, kucaklamış,

Mutlu etmişti konser bitiminde.

 

Az sonra neler mi oldu?

Görkemli bahçede ay ışığı eşliğinde, akşam yemeği daveti…

Ve karşımda oturan güler yüzlü genç kızla sohbetim...

Annesini alkışlamaya gelmişti New York’tan...

 

“Haydi hanımlar eve dönme zamanı, son vapuru kaçırmayalım” deyip, her zaman olduğu gibi bize sahip çıkmıştı NES korosunu kuran değerli ağabeyimiz...

Koştuk, yetiştik. Bindiğimiz vapurun terası boştu.

Hızımızı alamayıp, kıpır kıpır; hocamız eşliğinde bir ikinci konser verdik.

Yeri göğü Yaratan’ın vergisi: Nesli Kohen’i keşfettim oracıkta.

Nefesimi tutmuş, tüyler ürperten kutsal sesi dinliyordum,

Aramızdaki kadife sesli genç, Nesli Kohen’i.

 

Bostancı vapur iskelesine yanaştık, vedalaşırken:

“Nesliciğim tebrikler. Rica etsem bir söyleşi yapıp Şalom DERGİ okuyucularımıza kendini tanıtır mısın? Seviniriz.”

Yüzünde güller açmıştı. “Ben de çok sevinirim. Sağ olun Esti, görüşmek üzere…”

 

 

Seni tanıyabilir miyiz?

İstanbul doğumluyum, 18 yaşıma kadar Türkiye’de yaşadım. İlk-orta ve lise öğrenimimi Hisar Okulları’nda tamamladım. Beş̧ altı yaşlarından lise sona kadar hem okul korosunda hem de İzzet Bana’nın koro ve projelerinde yer aldım. Ayrıca, Hisar Okulları’nda, “B Yüzü” isimli çok başarılı bir pop-rock orkestrasında, ortaokuldan itibaren solistlik yaptım.

İtalya, İspanya, İsrail gibi pek çok ülkede yarışmalara katılma şansım oldu. 2008’de Kudüs’te yapılan Festiladino yarışmasında Estreyikas D’Estambol korosu olarak ikincilik aldık. Lisede San Remo Gençlik Festivali yarışmasında kendi bestemi de seslendirdiğim performansımızla birinci olduk. Çok sevgi dolu, bilinçli ve donanımlı öğretmenlerin ellerinde büyüdüm.

Lisenin son iki yazında, Boston’da Berklee College of Music’te daha ciddi bir kariyer yoluna yönelebilme tutkumu fark ettim. “Pop ve Caz Vokal” bölümünde geçirdiğim bu sürelerde hem çalışma arkadaşlarıma, hem de Boston’a hayran kaldım. Özgür ve mutlu hissettiğim bu dönemde daha da çok müzik yapmak için ilham aldım. Berklee’deki bu deneyimim hayata olan tüm bakış̧ açımı değiştirdiği gibi, üniversite eğitimimi de bu alanda yapmak istediğime karar vermemi sağladı.

O zamanlar, müzikle olduğu kadar psikolojiyle de ilgileniyordum. JMUN gibi simülasyon programlarında baş mentor seçilip, Sinop ve Antep gibi illerde sosyal sorumluluk projeleri kapsamında gönüllü İngilizce öğretmenliği yaptım. Farklı kültürlerden insanlarla kaynaşmaktan ve özellikle küçük çocuklarla çalışmaktan çok zevk alıyordum.

Berklee’de sadece müzik alanında eğitim görebileceğim için, üniversite tercihimde Boston’a yakın olan Wheaton College’da, bir “Liberal Arts” okulunda, psikoloji ve müzik çift anadal yapmayı seçtim. Lisans eğitimim süresince, sadece Amerika’da değil İrlanda ve Danimarka’da da müzik eğitimi aldım: İrlanda’daki deneyimimde, üç hafta boyunca, internetin olmadığı bir ortaçağ̆ kalesinde yaşadık. Amaç, çevremizden ilham alıp yeni besteler yapabilmekti. Ukulele, oto arp ve flüt gibi değişik enstrümanlarla çalıştık. Dört sesli bir koro şarkısı yazdım ve koronun şefliğini de yaptım. Bu istisnai deneyimin ardından artık müziğe olan aşkımdan daha da emin olarak, performansa ve müzik öğretmenliğine özel ilgi duydum.

Mezuniyet sonrası, Amerika’da Cambridge Massachusetts’teki Rock and Roll Daycare gündüz bakımevinde 0-5 yaş arasındaki çocuklara sınıf öğretmenliği ve müzik uzmanlığı yaptım. Bu kurumda dünya müziğine çok önem veriliyordu. Ben de çocuklara iki ay boyunca Türk müziğinden örnekler öğrettim. Çevirilerini yaptığım “Turkish Heritage Song Book’u” oluşturduk. Bu kitapçığı Spotify’da bulabilir ve dört geleneksel şarkımızı benim sesimden dinleyebilirsiniz. Aynı dönemde, Musicians’ Playground adında bir stüdyoda özel vokal öğretmeni olarak eğitim aldım ve çalıştım. Özel ve grup dersleri vererek kendimi çok geliştirdim. Böylece, hayattaki amacımın öğretim olduğu belirginleşti.

Şu an ne yapıyorsun?

New York’ta Columbia University Teacher’s College’da Müzik ve Müzik Eğitimi alanında master yapıyorum. Pop, caz ve müzikal ses eğitimime, ayrıca özel ders vermeye devam ediyorum. Üniversitemizin yetişkin ve çocuk korolarında liderlik pozisyonunda çalışıyor, asistan şeflik ve aranjörlük yapıyorum. Ortaokul yaşlarında birçok öğrencim var. Öğrencilerime ve yabancı çevreme Türk ve Ladino müzik geleneklerini göstermek, tanıtmak ve öğretmenin bir görev olduğunu hissediyorum. Elimden geleni gururla yapmaya çalışıyorum.

New York’ta müzik endüstrisinde kurmuş olduğum bağlantılar sayesinde önemli sahnelerde şahsi performansımı da devam ettiriyorum. Her zaman kaydetmeye yetişemiyorum ama kendi şarkılarımı yazmaya da devam ediyorum. Okulda bir acapella grubu kurdum. @neslymusic isimli Instagram hesabından ve www.facebook.com/neslykmusic hesabımdan güncel projelerimi paylaşıyorum.

28 Ağustos’ta New York’ta, sahibi bir Türk olan DROM isimli bir mekânda 90 dakikalık bir konserle, nostaljik Türkçe pop şarkıları söyledim. Orada yaşayan Türklerden de dinlemeye gelenlerle konser çok keyifli geçti.

Seni etkileyen farklı müziklerden bahseder misin?

Berklee College of Music’te Balkan orkestrasında görev almıştım. Bu, müzik hayatımı en etkileyen ve değiştiren olaylardan biriydi. Sekiz genç kız, sadece iki sesli bir harmoniyle binayı titretebilen bir tınıya ulaşabiliyorduk. Benim için çok büyüleyici bir deneyimdi. Bu orkestrada Balkan müziğiyle tanıştıktan sonra, söylediğim her şarkı ve yaptığım her beste bir şekilde bu müziğin etkisinde kaldı. Wheaton College’da Dünya Müziği orkestrasına girip, hem Balkanlar’dan ve Türkiye’den, hem de Hindistan ve Çin gibi dünyanın farklı yerlerinden, çeşitli dil ve türlerde şarkılar söyledim. Özellikle Balkan müziğindeki ritimlerin kompleksliği ve kadın korolarının güçlü sesleriyle tamamen bu müzik türünün içine çekildiğimi hissettim. Balkan kadın koroları insanın içinde çok güçlü bir his yaratıyor. Hem çok acıklı hem de çok mutlu şarkılar var ve ikisi için de özel bir Balkan vokal tekniği kullanılıyor. Sesimin rengi de bu tekniğe çok uygun olduğundan, bu müzik türünü hem dinleyici hem de vokalist olarak oldukça benimsedim.

Balkan müziğinin içimde uyandırdığı his, Türk Sanat Müziği’ne ilgimi de arttırdı. Ayrıca, Ladino Müziğiyle de çok iç içe ve Türk Halk Müziğiyle teorik açıdan oldukça ortak noktalar barındırıyor. O kadar özel ve farklı ki, Balkan vokal tekniği üzerine çok araştırma yapılıyor. Tanınması çok önemli bir müzik geleneği olduğuna inanıyorum. İlginizi çekiyorsa, Les Mysteres Des Voix (Bulgar Seslerinin Gizemi) korosunu dinlemenizi tavsiye ederim.