Bugünlerde üçüz, dördüz, beşiz bebek haberlerini çok yadırgamıyoruz. Bunun sebebi, üremeye yardımcı bazı tedaviler ve özellikle de artan tüp bebek tedavileri sonrasında çoğul gebeliklerde gözle görülür bir artış olmasıdır. Ama eskiden üçüzler, dördüzler, beşizler toplumlarda heyecan yaratırlardı.

Türkiyenin resmî kayıtlardaki ilk dördüzleri 1950 yılında, İzmir’de Behçet Uz Çocuk Hastanesi’nde dünyaya geldiler. Hurdacı olan baba Mevlüt Susuzlu’yla anne Ayşe Susuzlu için büyük bir sürprizdi bu.



Susuzlu ailesinin beş kızı vardı zaten: Hatice, Perihan, Makbule, Güler ve Yeter. Karı koca, beşinci kızlarına Yeter adını koyarak isteklerini belli etmişti. Artık bir tane de erkek evlat istiyorlardı. Allah çok istedikleri erkek evladı onlara verdi, ama beraberinde üç kız kardeşle birlikte…

Hürriyet (özgürlük), Müsavat (eşitlik), Uhuvvet (kardeşlik), ve Adalet
Dördüzlerin isimlerini söylemeden önce doğum günlerini söylemeliyiz: 23 Temmuz 1950. Demokrat Parti’nin ‘tek parti’ rejimini yıkmasından üç ay sonrası. Her yerde bir heyecan, yeni bir hürriyet havası esiyordu. Ayrıca 23 Temmuz 1908’de 2. Meşrutiyet’in ilan edilmesinin 42. yıldönümüydü. Bu tarih, 1934’e kadar Hürriyet Bayramı olarak kutlanmıştı. Dördüzlere, o mirasın 42 yıl sonra bile ne kadar canlı olduğunu göstermek için Fransız Devrimi’nden esinlenen ve aynı yıl meydana gelen iktidar değişikliğine vurgu yapan adlar konuldu. Erkek bebeğe Hürriyet (özgürlük), kızlara Müsavat (eşitlik), Uhuvvet (kardeşlik), ve Adalet.

İsimleri bebeklere babaları değil, hastanenin kadın doğum bölümü şefi Hikmet Aladağ vermişti. Esin kaynağı 1789’daki Fransız İhtilali’nin ünlü sloganı Liberté, Égalité, Fraternité (Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik) idi. Zamanın gazetelerinde Adalet isminin, ülkede adaletin gelişmemiş olduğuna vurgu yapmak amacıyla en düşük kilolu bebeğe verildiği yazmaktaydı.


Dört kardeş bir anda İzmirin bereket sembolü haline geldiler; gazeteler her gün onlardan bahsetmeye başladı. Aldıkları kilolar, yedikleri, içtikleri, yaptıkları haber oluyordu ve tabii ki, herkes onları görmek istiyordu. Bebekler için sütanneler tutuldu, hastanede özel bir oda hazırlandı, bakımları için bir yardım fonu oluşturuldu. Gazetelerde dünyadaki devletlerin; benzer üçüz, dördüz, beşiz bebeklere nasıl baktığı anlatılıyordu. En meşhur örnek 1934’te doğan Kanada beşizleriydi. Haklarında filmler yapılmış, devlet onlara dokuz yıl bakmıştı; milyonlarca turist beşizleri yıllarca ziyaret etmişti. (Kanadalı beşizler 1934 ile 1943 yılları arasında 3 milyon kişi tarafından ziyaret edilerek, hükümete yarım milyar dolar gelir sağlamış; aile ancak dokuz yıl süren bir hukuk mücadelesi sonucunda çocuklarını hükümetten alabilmiş.)

Dördüzler artık millî bir mesele idi…
İzmirli Dördüzler dünyaya geldiğinde, zaten beş çocukları olan Susuzlu ailesinin, çok özel ihtimam isteyen dördüzlere bakmakta zorluk çekeceği düşünülmüş. Ayrıca bilimsel olarak da çocuklar araştırılmalıydı… Gazeteler şöyle yazıyordu; “En aziz idealleri kendilerine ad olarak verdiğimiz bu demokrasi sembollerini yüzüstü bırakamayız. Adalet biraz dermansızdır, seyirci mi kalalım?”

Dördüzlere iki ay boyunca hastanede özel bir odada bakıldı. En sonunda, Susuzlu ailesi daha fazla dayanamayıp, çocuklarını evlerine götürdü. Bu karar, yetkililerin pek hoşuna gitmemişti. Demokrat Parti İzmir milletvekilleri, vali, belediye başkanı, hastane yönetimi çocukları geri almak istiyordu. Sonunda aileyi, çocukların sağlıkları için özel olarak bakılmaları gerektiğine ikna ettiler. Dördüzler yeniden hastaneye getirildi, bakıcılar tutuldu. Sekiz aylık olduklarında “İzmirli Türk Dördüzlerini Koruma ve Tanıtma Derneği” kuruldu. Derneğin tek amacı çocukların en iyi şekilde bakımını sağlamaktı. Derneğin kurucu başkanı bizzat İzmir Valisiydi.

Gazeteler dördüzlerin artık millî bir mesele olduğunu yazıyordu. Dernek, ülkenin her yerinden gelen yardımları organize ediyor, dördüzler her gün öğleden sonra bir saat, onları görmek için ülkenin her yerinden gelen meraklıların ziyaretine açılıyordu.


Daha sonra bakım masraflarının karşılanması için bir formül bulundu. 1951 yılından itibaren İzmir Fuarı dördüzler için bir gün uzatılmaya başlandı. Ekstra günün gelirleri dördüzler için kurulan derneğe bırakılıyordu. Fuarda dördüzler için ayrıca, doğum günlerine denk gelen özel bir parti de düzenleniyordu. Türkiye güzelinin spikerlik yaptığı, Zeki Müren veya Müzeyyen Senar’ın dördüzlerle tabak kırdığı çok gösterişli partilerdi bunlar. 1954 yılında Fuar, Kübana Pavyonu’nda düzenlenen geceye başta Vali ve Belediye Başkanı olmak üzere İzmir’in ileri gelenleri ve yabancı pavyonların temsilcileri katılmış. Gecede ünlü caz sanatçısı İlham Gencer sahne almış. Dördüzler Festivali 10 yıl boyunca devam etmiş. Yıllarca kentin önemli simalarının katıldığı eğlencelerin, matinelerin, 23 Nisan çocuk balolarının ve 9 Eylül fener alaylarının baş konuğu olan dördüzler, varlıklarıyla İzmir’in toplumsal yaşamına renk katmışlar.

Hastane ortamının çocuklar için sağlıksız olduğu ve fazla hareket alanlarının bulunmamasından kaynaklı sorunlar yaşandığı, sürekli gündeme gelmiş olsa da dördüzler beş yaşına kadar hastanede kalmışlar. Hikmet Aladağ sık sık onları ziyaret ediyormuş. Dördüzler çok kere hastaneyi birbirine katıyorlarmış. Dördüzlerden Adalet Demirel, “Özel odamızdan kaçtık mı bizi değişik yerlerde bulurlardı. Bir gün çamaşırhaneye saklandık. Orta yaşlı bir bey bizi bulmakta çok zorluk çekmiş. Hastabakıcı olabilir. Hikmet Aladağ bizi bulamazsa onu işten atacağını söylemiş. Sonra bize daha çok dikkat etmeye başlamışlar…” diye anlatıyor o günleri.

Beş yaşına geldiklerinde ise hastanede yer olmadığı ve artık sağlıkları için endişe edilecek bir durum olmadığı gerekçesiyle dördüzler ailelerine verilmişler. Fakat daha sonra DP İzmir İl Başkanı’nın girişimleriyle bu karardan vazgeçilmiş. Susuzlu ailesiyle yapılan bir toplantıyla çocuklara özel bir ev tutulmasına, mürebbiyeler ayarlanmasına karar verilmiş, anne ve babaları da istedikleri zaman çocukları görebilecekmiş. İş Bankası dördüzlere aylık 700 lira maaş vermeyi kararlaştırmış.


Dördüzler boy ölçüşüyor

Hastaneye yakın tutulan evde epey yaramaz olan dördüzler için bakıcı bir Alman çift bulunmuş. Alman çiftin oldukça kuralcı olduğundan söz eden Adalet Demirel; yemek yeme, parkta oynama ve yatma saatlerinin düzenli olduğunu, ancak mürebbiyelerinin sulu yemek yapmayı bilmediğini anlatmış. Dördüzlere yabancı şarkılar öğreten Alman mürebbiye, ziyaretçiler geldiğinde reverans yapılması gerektiğini de öğretmiş. Demirel’in anlattığına göre, epey disiplinli olan Alman mürebbiye, bir gün ceza olarak Uhuvvet’in eline ütüyü basmış. Bundan sonra Alman bakıcıların görevine son verilmiş, çocuklara üç Türk bakıcı bakmış. Dördüzler hafta sonlarını ailelerinin yanında geçirmekteymişler. Yazın İnciraltı’nda denize yakın başka bir evde vakitlerini geçirirlermiş. Okul zamanları geldiğinde de bir koleje kayıtları yapılmış. El üstünde harika bir çocukluk geçiriyor, çok iyi bakılıyorlarmış. Bayar ve Menderes çocuklarla bizzat ilgilenmişler. Menderes onlara Amerika’da üniversite okutturma, Bayar ise Kanadalı beşizlerle tanışma sözü vermiş.

Ama bütün sihir 27 Mayıs 1960 günü bozulmuş!
Demokrat Partili vekiller, valiler, bürokratlar, iş adamlarından oluşan Dördüzlere Yardım Derneği’nin yöneticileri darbenin mağduru olmuşlar… Darbeciler, dördüzleri Demokrat Parti döneminin sembollerinden biri olarak görmüş: Dördüzler ailelerine teslim edilmişler. Evleri boşaltılmış, dünyanın her yerinden onlara hediye olarak gelen eşyaları dağıtılmış.

Böylece, artık on yaşına basmış Hürriyet, Müsavat, Adalet ve Uhuvvet diğer beş ablalarıyla birlikte baba evlerinde yaşamaya başlamışlar. Onlara bağlanan maaşlar kesilmiş, Fuarın onlar için bir gün uzatılma âdeti terk edilmiş, gazeteler onlardan bahsetmeyi bırakmış. Bir anda spot ışıkları ve devletin eli üzerlerinden çekilmiş. Artık üzerlerinde anne, baba ve beş ablalarının şefkatli elleri varmış.

Babaları 9 çocuklarına yokluk hissettirmemek için çok çalışmış. Kızlar ilkokuldan sonra Kız Sanat Enstitüsü’ne gitmiş, Hürriyet ise Namık Kemal Lisesi’ne... Ama artık hayatın soğuk yüzüyle tanışmaya başlamışlardı…

Bir gün Kız Sanat Okulu’nda gömlek yapılan derste üç kız kardeş çok masraf olmasın diye tek gömlek yapmaktaydı. Adalet ve Müsavat gömlekle uğraşırken bir ara öğretmen Uhuvvet’i boş gördü. “Sen niye yapmıyorsun?” diyerek, kızgın bir şekilde yanına geldi ve elindeki dosyayla küçük kızın kafasına vurdu. Uhuvvet ağlamaya başlamıştı. Konu müdüriyete kadar ulaştı, işler büyüdü. Sonra, onlar için okula Zeki Müren’in ve zengin iş adamlarının hâlâ yardım gönderdiği, ama okul yönetiminin bu yardımları onlara ulaştırmadığı ortaya çıktı… Durumu öğrenen babaları artık hiçbir yardımı kabul etmeyeceğini söyledi. Adının tersi bir dünyayla tanışan Uhuvvet, artık okuldan soğumuştu, bir daha okula dönmedi. Müsavat ve Adalet ise kız öğretmen lisesine devam edip öğretmen oldular.

“Sizin soyadınız siyasi, adınızı değiştirin…”
1974 yılında artık öğretmen olan ve evlenerek Demirel soyadını alan Adalet’in okuluna müfettiş gelmiş. Ecevit’in Kıbrısa çıkarma yaptığı zamanlarmış. Müfettiş, Adalet Demirel’in sınıfına girmiş, dosyasına hiç bakmadan, “Sizin soyadınız siyasi, adınızı değiştirin” demiş. Herhalde ki, Adalet Partisi ve Demirel’den hoşlanmayan bir müfettişmiş… Böylece kademe ilerlemesini yapamamış. Sonra (kendi fikrine göre) ismi yüzünden, uzak köylere tayin edilmiş (sürülmüş).


Müsavat da Adalet gibi öğretmen olmuş. İkisi de emekli olana kadar öğretmenlik yapmışlar. Buca’da mimarlık okuyan Hürriyet ise Kıbrıs Savaşı çıkınca askere gitmiş, geri döndüğünde okula devam etmemiş.

Kardeşler birbirlerinden ayrılmamışlar, İzmir’de çocukları ve torunlarıyla yaşamışlar. İlk olarak Müsavat evlenmiş, sonra diğerleri. Uhuvvet Aydın’ın iki kızı ve iki oğlu, Hürriyet Susuzlu’nun iki oğlu, Müsavat Tabak’ın üç kızı, Adalet Demirel’in bir kızı ve iki oğlu olmuş. Dördüzlerle 2017 yılında yapılan bir röportaja göre en çok istedikleri, diğer üç kardeşlerine zarar gelecek bir şey olmaması ve hep beraber hacca, olmazsa umreye gitmekmiş.


Kanadalı beşizler Dionne Kardeşler

Kanadalı beşizler Dionne Kardeşler
“Her doğan bebek dünyada yeni bir şey olması için büyük bir mucizedir,” der Hannah Arendt. Dördüz ya da beşiz bir doğumun gerçekleşmesi ve bebeklerin herhangi bir sakatlık olmadan büyümesi çok büyük bir mucizedir. Bizim dördüzlerimiz, başlarına gelen her şeye rağmen, devamlı karşılaştırıldıkları Kanadalı beşizlere nazaran çok normal bir hayat sürmüşler. Dördüzlerin doğrudan hükümet ya da belediye himayesine alınmalarının gerekliliği hep dile getirilmiş olsa da bu gerçekleşmemiş. Beşiz kızlar (Dionne Kardeşler) ise Kanada’nın en fazla turist çeken objesi haline gelmişler. Beşizlerden Cécile, 1963 yılında kaleme aldığı “Beş Kişiydik” isimli anılarında, “Büyütülürken beşimiz de çevremizden izole edilmiştik, bulunduğumuz mekândan sadece birkaç kez ayrılmamıza müsaade edildi. Sanki bir sirk çadırının sahnesindeydik, çevremizde bir karnaval oluşmuştu” diyecekti. Onlar dokuz yaşına geldiklerinde Dionne çifti velayet davasını acı bir savaşla kazandı.


Kanadalı beşiz kızlar (Dionne Kardeşler)

Ancak, kızlara göre kendi evleri, “hayatlarında bulundukları en üzücü evdi”. On sekiz yaşına geldiklerinde Dionne beşizleri evi terk ettiler ve ailelerinin geri kalanıyla bütün ilişkilerini kestiler. Türk dördüzler hiçbir zaman onlar kadar zengin olmadı, ama çok daha normal, huzurlu hayatlar sürdüler. Onlara yönelen toplumsal ilgi giderek azaldı ve zamanla, hayatta olmalarına karşın, kentlerinin ve ülkenin toplumsal belleğinden silindiler.

Kaynaklar:
https://serbestiyet.com/yazarlar/hurriyet-musavvat-uhhuvet-adalaet-15047/
The Journal of Academic Social Science Studies
Kaybolan Bir Kent Simgesi: İzmirli Dördüzler - Dr. Hülya Gölgesiz Gedikler
https://jasstudies.com/?mod=makale_tr_ozet&makale_id=27781
http://www.ayfertuzcuunsal.com/2016/12/kanadali-dionne-besizleri.html?m=1
https://youtu.be/153D10MResA