Ali Cengizkan, inceliğin, usul ve yalın sesin hatta yer yer sessizliğin, insani duyarlılığın en kristalize olmuş biçiminin, içtenliğin şairi. 29 Ekim 1954 tarihinde Ankara’da doğdu. Ortaöğrenimini Ankara Koleji’nde tamamladı. 1978 yılında ODTÜ Mimarlık Fakültesi Mimari bölümünü bitirdi. Bir süre serbest mimar olarak çalıştı, ODTÜ’de öğretim üyesi oldu. Halen TED Üniversitesi’nde öğretim üyesi. Türkiye Yazıları ve Yarın dergilerinin yazı kurullarında görev aldı. Şiirlerini ve şiir üzerine yazılarını 1977 yılından bu yana Adam Sanat, Broy, Gösteri, Kavram-Karmaşa, Kitap-lık, Küçücük, Morca, Oluşum, Politika, Somut, Şiir Odası, Türk Dili, Türkiye Yazıları, Varlık, Yasak, Yazın, Yeni Biçem, Yusufçuk gibi dergi ve gazetelerde yayımladı. Dünyanın pek çok tanınmış şairinden Türkçeye şiirler çevirdi. Birçok şiir ve çeviri kitabı yayınladı, ödüller aldı.

Modern Türk Şiirinin bu özgün ve önemli şairiyle Ankara yıllarımda uzun yıllar komşu olduğumuzu, o tek katlı, bahçe içindeki şiirsel evlerinde Octavio Paz çevirdiği günlerde Latin Amerika şiirini ve Octavio Paz’ı konuştuğumuz günleri anımsamadan geçemem. Birlikte yaptığımız belediye otobüsü yolculuklarındaki şiir konuşmalarımızı da unutamam. İlk kitabı olan “Senlere”deki “Solfasol Otobüsü” adlı şiir de sanırım Cengizkan’ın yaptığı böyle bir yolculuğun sonucuydu:

Haydi gel, bir kere daha deneyelim,

Mutluluk hakkını kaptırma başkasına.

Solfasol otobüsüne binelim sıkışıktır,

Yakın olmanı istiyorum bana.

Asu gel, bir kere daha deneyelim.

…”

Genellikle şairler ile şiirleri arasında, okuru şaşırtan, düş kırıklığına uğratan bir mesafe olur. Oysa Ali Cengizkan’ın, şiiri ile kişiliğinin neredeyse bire bir çakıştığı bir şair olduğunu belirtmeliyim. Şiirlerindeki yaşama sevinci, barış ve sevgi önermesi, insanları mutsuz eden gündelik “küçük hesaplar”ın gereksizliği, son derece organik imgelerle ve metaforlarla yansıtılır. Ali Cengizkan’ın şiiri, 1980’li yılların sıcak, çatışmalı ortamında biçimlendi. Buna karşın, o dönemin birçok şiir yazan insanlarının metinlerinde görülen “slogan” ifadelere kapılmadı. Edebiyatımızın önemli eleştirmenlerinden Mehmet H. Doğan, “Yüzyılın Türk Şiiri” adlı çalışmasında, Ali Cengizkan’ı değerlendirirken şunları söyleyecektir: “Bütün yaşdaşları gibi politik hareketin, güncelin içinden geldiği halde, şiirini güncel ve politika karşısında yenik düşürmemesi; bağırganlıktan daha etkili bir şiir sesi bulmuş olmasıydı ona bu haklı ünü kazandıran…”
Gerçekten de Ali Cengizkan, yaşamda karşılığı olan şiirler yazdı. Başlangıçta yazdığı şiirler daha duygu yoğunluklu, daha dolaysız ve kendi bireysel duyarlılıklarını yansıttı: “Dayım gül takardı gömleğinin yakasına /Seni görse, eminim, mutluluktan ağlardı…” Oysa son dönem şiirlerinde daha düşünce yoğunluklu, daha çağrışımcı ve narativ bir özellik gözlenir. Ama şiirlerinde yaşama dair bir durum, bir kesit her zaman egemen olmuştur: “İncir kokuşlu dar sokakları aştınsa, görmüşsündür /Kıyıda, küçük bir çocuk taş atıyor suya /Taş da çürür…”
Ali Cengizkan, özellikle 1980’li yıllardan 1990’ın başlarına kadar yoğun olarak sürdürdüğü şiir çalışmalarını oldukça yavaşlattığı görülüyor. Hatta uzun yıllardır dergilerde görünmediği gibi şiir kitabı da yayınlamadı. Şiirin bir yaşama, bir duyma biçimi olduğunu düşündüğüm için, Ali Cengizkan’ın şiiri bıraktığını düşünmüyorum. Olsa olsa şiirsel duyarlılığını bir mimar olarak, mimarlık çalışmalarında sürdürdüğünü düşünüyorum. Nitekim, “Mimarlık ve Edebiyat”, “Türkiye Mimarlığı ve Eleştiri”, “Mimar Kemalettin ve Çağı” gibi başarılı çalışmaları, bu düşüncemi doğrular niteliktedir.

SENLERE

Yitik adalardan uçurdum son uçurtmamı.

Güllerin kırmızısı, tek olsun, bir de beyaz,

Niye papatya getirmezler anlamam.

Son bir kokladım memleketin dağlarını,

Kalmak istesem de artık kalamam.

Son kez seviştiğim kırlarda o yaz

İstesen de yapamam, isteme unutmamı.

 

İstesen de yapamam, isteme unutmamı.

Kırkbeş mi, bir gül daha, elli olsun,

Bu yıl güller biraz daha pahalı.

Kalmak istesem de artık kalamam,

Düşün, bir yıl olmuştu onu tanıyalı

Şimdi olurolmaz gözlerim dolsun,

Kırlarda papatyalar ondan son bir anı.

 

Gözlerini hatırladım, bal rengi, elâ,

Yok sana demedim, eğreltiden koyma.

Düşündükçe yüreğim ateş parçası

Şimdi olurolmaz gözlerim dolsun.

Saygı duruşu, sonra makinalı tarakası.

Süsleme, şöyle basit bir paket olsun.

Kolumda ağırlığın barut kokuyor hâlâ.

 

Kızıl bayrakla rengârenk bir mayıs alanı.

Bu yollar tıklım tıklım, gür sesimiz havada

"Günlerin getirdiği baskı, zulüm ve kan"

Saygı duruşu, sonra makinalı tarakası

Anımsadığım kollarımda çırpınan can

Dörtbiryanımız canlar, biz bayrakla ortada

Kızıl çiçeklerle kıpkızıl bir mayıs alanı.

 

“Teyzeciğim, geride kalanlar sağ olsun.”

Yüreğimiz senin yanında, toprakta.

Son dem bakış, gözlerin kıvılcımlı,

Kalmak istesem de artık kalamam,

İstesem de yapamam, isteme unutmamı,

Yüreğimiz filizlendi, yumruğumuz havada,

Canların hesabını soracağız, and olsun.

 

ALİ CENGİZKAN

Ankara, 28 Mayıs 1977