Belki de hayatında hiç dans etmemiş birini aranıza alıyor, müziği açıyor ve kadın özgürlüğünü hissedene kadar dans ediyorsunuz. O gün dünya hepinizin oluyor! Kadınların bir araya geldiği, feminist politikalar ürettiği, güçlendiği ve yeteneklerini kolektifleştirdiği bir kadın mekânı olan Mor Mekân’da kadın dayanışmasının kalbinde ağırlandım. Kadın Savunma Ağı üyelerinden Çağla Akdere ile Mor Mekân’ı ve Kadın’ı konuştuk.

Sizin sözlerinizle güzellikleri yeşerttiğiniz, kadının kadını dinlediği, savunduğu ve kadının kadınla dayanıştığı bir hayatın olduğu, Kadın Savunma Ağı tarafından kurulan Mor Mekân’ın açılmasına nasıl karar verdiniz?

Bir süre önce 2013-2014 yıllarında ihtiyacını çok hissettiğimiz; bağımsız bir kadın örgütü hayalini kurduğumuz, nasıl yapabiliriz diye düşündüğümüz dönemde 8 Mart Kadınlar Günü’nü Kadıköy’de, ardından Feminist Gece Yürüyüşü’nü Taksim’de, kendiliğinden bir araya gelip kenetlendiğimiz kadınlarla birlikte kutladık. Binlerce kadının geldiği inanılmaz bir görsel şölene dönüşen bu büyünün coşkusunu yeniden yaşayabilelim diye bir değerlendirme toplantısı yaptık ve orada Morfest diye bir kadın festivali fikrini ortaya attık.

Festivalimiz 2016 yılında, Beşiktaş, Abbasağa’da bütün gün süren; farklı farklı atölyelerin olduğu, bir politika üretmek için neler yapabiliriz ve neler yaşıyoruz diye konuştuğumuz forumumuzun olduğu, akşamına da konser yapıp eğlendiğimiz bir festivaldi. 3000 kadar kadının katıldığı Morfest’te kadınların bir arada olmasının verdiği coşku inanılmazdı. Birlikteyken aklını fikrini, bütün zamanını kadın mücadelesine verecek, feminist politika üretmeye dair hareket edecek bağımsız bir kadın örgütünün gereksinimini konuştuk. Kadınlara çok iyi gelen bu birlikteliği neden sürekli yapmayalım dedik. 2018’de yaptığımız, tüm Türkiye’den kadınların geldiği kadın kampımızda bir kadın mekânı açalım diye plan yaptık. Kadınlar sürekli bir araya gelmek istiyorlar, kendisini anlayabilecek, dayanışabilecek ve kendisine dair belki de yeni ufuklar, yeni perspektifler açacak kadınlarla temas etmek istiyorlar. Böylelikle kadın mekânı Mor Mekân fikri çıkmış oldu.

Kadınların kişisel gelişim ve iyileşme yolculuklarının neresindesiniz? Bu yolculukta onlara hukuk ve psikoloji alanlarında da danışmanlık sağlayabiliyor musunuz?

Mekânımızda, Morfest fikrindeki gibi hem feminist politika üretmeye hem de kişisel ve kolektif güçlenmeye dair çeşitli atölyelerimiz var. Kadınlarla kurulan temaslarda, sanki kişisel bir güçlenmeyle bütün sorunların üstesinden gelebilecekmişçesine güçlü hissediyoruz ama bazı sorunlarda bizim dayanışmaya ve kolektif güçlenmeye de ihtiyacımız var.

Kadınların yıllarca sindirilmeyi, korkutulmayı, susmayı ve itaat etmeyi yaşadığı patriarkal (ataerkil) sisteminin içerisinde kendisini kendi özerk varlığıyla tanımlaması çok zor olabiliyor çünkü kadınların kendisi, ‘Ben bu hayatın, bu mücadelenin öznesiyim ve ben kendi özgürlüğümü ancak tüm kadınların özgürlüğüyle sağlayabilirim’ fikrine ikna olması ve buna dair hareket etmesi gerekiyor. Bir kısım atölyelerimiz bunlarla ilgili: Şiddetin kökenini anlamak ve nerelerden müdahale edebileceğimizi bulmayı öğreten; basit bir şiddete karşı fiziksel bir atölyeden çok toplam bir bakış açısı olan feminist öz savunma atölyemiz var. Bununla beraber beden cinsellik dans atölyemizde; bedenimizle kurduğumuz ilişki, bedenimiz üzerinden üretilen politikalar, bizim yaklaşımımız ve kendimizi aslında bedenimiz aracılığıyla öz savunma fikrini hayata geçirmeyi, yani ‘hayır’ diyebilmeyi öğrenmeyi amaçlıyoruz. “Kendine ait bir oda” alanımız var.

“Para kazanın, kendinize ait ayrı bir oda ve boş zaman yaratın. Ve yazın, erkekler ne der diye düşünmeden yazın!...” –Virginia Woolf

Hukuk ve psikoloji alanlarında ise mesela biz buradaki kadınların da kolektif emeği ile üretilen, bir kadın veya bir yakını şiddete maruz kaldığında neler yapması, nereye başvurması gerekiyor, hangi adımları atması lazım ve nerede tıkanıyorsa hepsinin detaylı bilgisini içeren 16 sayfalık bir broşür hazırladık. İlk adımı bile bilmiyor kadınlar; ‘adli yardıma başvurabilirsin, avukatsız gitme o davaya’ gibi bu kadar basit bilgileri bile anlatıyoruz. Kadınların o sürecin öznesi olarak kendini gerçekleştirmesini de hakkını aramasını da sağladığı bilgiler…

Bir kadın örgütü olarak diğer bütün kadın örgütleriyle, STK’larla işbirliği içinde olmak zorundayız. Biz şunu yapıyoruz; bir kadın şiddete maruz kalıyor ve sığınma evine ihtiyacı var, ne yapacağını da bilmiyor, biz olabildiğince anlatıyoruz ve Mor Çatı’ya yönlendiriyoruz. Cinsel şiddetle ilgili bir çalışma yapmak istediğimizde mutlaka Cinsel Şiddetle Mücadele Derneğine gidip akıl alıyoruz, dayanışma istiyoruz ve nasıl yapabileceğimizi beraber bulmaya çalışıyoruz. Psikolog ağları olan bir başka kadın örgütüne danışıyoruz, bunların her biriyle ilgili Mor Mekân’da bir çalışma grubu işletiyoruz. Psikolojik ve bedensel sağlığı kapsayan kadın sağlığı çalışma grubu, hukuk grubu gibi gruplarımızla kadınların gelişim ve iyileşme yolculuklarında yanlarındayız. Bu çalışmalar bilgiyi yayma, kolektifleştirme ve hareket ettirme yönünde ilerliyor.

Mor Kadın Mekân’ı kadınların kullanımına her daim açık olarak birbirinden zevkli atölye, ve deprem bilincinden, beslenmeye kadar eğitici paneller de düzenlediğiniz bir alan. Değerli uzmanlar ve kadın katılımcılarınızla gerçekleştirdiğiniz bu etkinliklerden bahsedebilir misiniz?

Mor Mekân tamamen kadınlara ait bir yer, hiçbir hiyerarşik yapılanmanın, yukarıdan işletilen bir olgunun olmadığı bir mekân. Burada kadınlar aynı zamanda eğlenmek de istiyor, kendi yeteneğini katmak, başka şeyler de öğrenmek istiyor. Bedensel dans, öz savunma gibi sabit atölyelerimizin haricinde kadınların istekleri üzerine de atölyeler hazırlıyoruz. ‘Ritim atölyesi istiyorum, etrafta yok, olan pahalı geliyor’ deniyorsa hemen bir yürütücü buluyoruz, atölyenin çağrısını yapıyor ve diğer kadınlara da ulaştırıyoruz. Bir kadın arkadaşımız geliyor, ‘alanım yazılım ve diğer kadınların da yazılım öğrenmesini istiyorum, öğretebilirim’ diyor. Onun da çağrısını yapıyoruz.

Her bir kadının buraya katacağı ve buradan alacağı çok fazla şey var. Kadınların hepsinin kendilerini buraya ait olduklarını hissetmelerini istiyoruz. Böylelikle kendilerini geliştirecek yeni yeni fikirler ortaya çıkıyor. Mesela ‘sistematik sürecek bir atölye yapamam ama kadınlara beslenme politikasını ve sağlıklı beslenmeyi anlatmak istiyorum, bununla ilgili bir panel yapalım’ diyen arkadaşımız da var, ‘bilim atölyesi yapalım’ diyen astrofizikçi arkadaşımız da… Bu şekilde atölyelerimiz verimli bir şekilde gerçekleşiyor.

Kadın cinayetleri hakkında ne düşünüyorsunuz?

Kadın cinayetleri ülkemizin çok büyük bir sorunudur. Kadınların, kadın örgütlerinin, çeşitli gönüllü STK’ların davalardan takip ettiği, medyadan takip ettiği, biriktirdiği kadın isimleri ve kaydı tutulmayanlarla beraber kadın cinayetlerinde son 10 yılın en yüksek rakamlarını gördük. En az 414 kadın cinayetinin yanında, ‘intihar etti’ denilerek geçiştirilen, arzusu dışında siyanürle ölüme zorlanan kadınlar da var.

Kadın o kadar ciddi mobbinge (zorbalık), psikolojik şiddete maruz kalıyor ki, sürekli ‘pamuk ipliğine bağlısın’ denmesinden bıkıp usanarak intihar ediyor! Bu aslında mobbing altında işletilmiş bir cinayettir, faili de mobbingi uygulayanlardır.

Kadın cinayetleri meselesinde tüm sorumluluk devletindir. Kadın savunması bunu çok açıkça söyler. Devletin bununla ilgili kendine düşen tüm sorumlulukları uygulama zorunluluğu vardır. Bizim hazırladığımız ‘şiddete karşı haklarımız’ broşürü, Türkiye’nin ilk taraf olmakla övündüğü İstanbul Sözleşmesi 6284’ten bahseder. Yasa, ‘kadın cinayetlerini önleyici politikalar geliştirin ve bunun için eşitliği esas alın, bu alana dair politikalar, eğer bir kadının şiddete maruz kalma ihtimali varsa onu koruyacak mekanizmalar geliştirin’ der. Bu kadar açık... Velev ki, kadınlar korunamadı ve öldürüldü; o zaman ‘etkin kovuşturma yürütün’ der İstanbul Sözleşmesi. Bunu yapmak için arabuluculuk, iyi hal veya tahrik indirimi uygulanamaz.

Sonuç itibari ile İstanbul Sözleşmesi 6284, devletin, kadın örgütlerinin mücadelesi sonucunda çıkartılmıştır ve bir yasa niteliğindedir. Eksikleri olsa dahi aslında önleyici bir dizi hükümleri kapsayan bu sözleşmenin mevzuatı mutlaka uygulanmalıdır.

Kadın emeğinin sömürüsü ve buna dair çözümler hakkındaki görüşleriniz nelerdir? 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ndeki 18. Feminist Gece Yürüyüşüne katılacak mısınız?

Biz ‘8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ demiyoruz, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü diyoruz. Bir evin çekilip çevrilmesinden, o evin yemeğinin pişmesinden, çamaşırından temizliğine kadar evdeki kadının da emeği var ama bu kadınlar emekçi olarak görünmüyor, çünkü kadın evde oturuyor deniyor. Hayır, kadın evde oturmuyor, işçinin bir sonraki güne hazırlanmasını da, çocuğun bakımını, yetiştirilmesini de o sağlıyor.

Kadınların görünen görünmeyen, ücretli ücretsiz bütün emekleri sömürülüyor. Dünya Kadınlar Günü derken aslında kadınların her biri birer emekçi. ‘Duygusal emek’, ‘görünmeyen emek’ kavramları da var! Kadınların, aslında ortak sorumluluk olan eylemler için bile yardım istemek zorunda kalması, plan programın hep ondan beklenilmesi emeklerinin her alanda sömürüldüğünü gösteriyor. Bir de ‘görünen emek’ kısmı, ‘ücretli emek’ kısmı var; kadınların eşit ücret talebi devam ediyor, kadınlar hala yönetici pozisyonlarında tercih edilmiyor, genellikle güvencesiz, ucuza ve esnek çalıştırılıyor. Evlerde boncuk işleyerek veya günübirlik işler yaparak; temizliğe giderek bir biçimiyle idame ettirmeye çalışıyor hayatını, ama o da bugün var yarın yok, yani kadınların bir sonraki gününün garantisi ve planı yok. Çalışan kadınlara sendikalı olabilme hakları tanınmıyor, yaşadıkları sorunlara ilişkin çözümler sağlanmıyor. Kadınlar çoğunlukla kuaförlük, temizlik, tezgâhtarlık gibi hizmet sektörüne yönelik eğitimlerden geçerek işlere giriyorlar. Bu işlerde de ciddi mobbinglere maruz kalıyorlar; süslenme dayatması, topuklu ayakkabı ile tüm gün mağazada ayakta durma ya da eşit pozisyonundaki bir erkekten daha düşük ücret almayı yaşıyorlar.

Mor Mekân’da ‘kadın emeği’ çalışma grubumuz var. Kadın emeğine dair çalıştay düzenledik. Çeşitli tartışmalar da yapıyoruz ve kadın emeğine yönelik çeşitli politikalar geliştirmeye çalışıyoruz. Kendimizi feminist olarak tarifliyoruz ve aslında kadınlarla beraber yapılan bütün eylemlerin, bütün çalışmaların içerisinde yer alıyoruz. Bu yüzden her yıl olduğu gibi bu yıl da 8 Mart Dünya Kadınlar Günü ve Feminist Gece Yürüyüşü’ne Mor Mekân olarak hepimiz katılıyoruz.

Feminist Ütopya sizin için ne anlama geliyor?

Biz aslında ütopyaları gerçek kılabilmek için mücadele ediyoruz. Bir kadının hayali ne? Eşitlik hayali var, eşitlik hayali için mücadele ediyoruz. Bu ütopya değil, bu ulaşılabilir bir gerçek. Bunu gerçekleştirebilmek için yapmamız gereken birbirimizle dayanışmak, beraber hareket etmek ve beraber karar verip adım atmak çünkü ütopya sanılan birçok şeyi biz gerçeğe dönüştürebiliriz ve biz bu yüzden varız.

Ekibiniz kimlerden oluşuyor? Gönüllülerin katılımı nasıl? Olanaklarınız yeterli mi? Dayanışmanıza nasıl destek olunabilinir? Sizlere nasıl ulaşabiliriz?

Kadın Savunma Ağı Türkiye’nin birçok ilinde örgütlü ve faal, iki tane Mor Mekân var; biri Ankara’da diğeri İstanbul, Kadıköy’de. Kadınların bulunduğu her yeri Mor Mekân’a çevirebiliriz. Bir evin salonunu da, bir kafeyi de Mor Mekân gibi işletebiliriz. Biz büyük bir ekibiz. Aramızda her kesimden ve her yaştan kadın var. 7’den 77’ye bu mekân, bu savunma ağı birbirimizin emeği ile örgütleniyor.

Üç kere yaptığımız kadın savunma tatil kampımıza çocuklarıyla birlikte 300-400 kadın geldi. Kampta çocuklar ‘tekvando biliyorum, öğretebilirim’, ‘kendimden küçüklerle İngilizce konuşabilirim’ diyerek kendilerine atölyeler kurdular. 7’den 77’ye ve işsizinden, mühendisine, ev işçimiz, doktorumuz, mağaza çalışanımız her meslek grubundan kadın katılımcılarımız ve gönüllülerimiz var. İstanbul’da 10’a yakın yerde çalışmalarımız aktif olarak devam ediyor, onun dışında da, bir yerde bir kadın topluluğu varsa orada da çalışma yapabiliyoruz. Artvin, Samsun, Trabzon, Giresun, Aksaray, İzmir, Eskişehir, Gaziantep, Mersin, Adana, Antakya ve Ankara gibi birçok ilimizde varız ve binlerce kadınla temas ediyoruz.

Mor Mekân tüm kadınlara açık, buranın bütün süreçlerini kolektif ilerletmeye çalışıyoruz; herkes elinden ne geliyorsa burayla dayanışabiliyor. Herkese kapımız açık. Buranın ihtiyaçlarından üretimine kadar her şeyi birlikte çözelim istiyoruz. Sadece aidatlarla döndürülmesi zor olduğu için kadınlar kendileri inisiyatif alarak bir biçimde bir şeyler yapmaya çalışıyorlar.

Daha fazla gönüllüye, bağışçıya vs. ulaşabilmek için çeşitli çalışmalar yapıyoruz. Kadinsavunmasi ve morkadinmekâni kullanıcı adlarıyla sosyal medya hesaplarımız ve www.kadinsavunmasi.org adresimizle bütün kadınların istediği gibi kullanabileceği yepyeni bir sitemiz var. Mor Mekân’ı birlikte ayakta tutalım, atölyeleri de beraber yapalım, kirasını da beraber ödeyelim, gelin burada hep beraber eğlenelim!