Mayıs ayı sinefiller için Cannes Festivalinin yapıldığı aydır. Cannes Film Festivali Martin Scorsese’nin son filmi “Killers On The Flower Moon”un 76. festivalde yer alacağını gururla duyurdu.

Mayıs ayı sinefiller için Cannes Film Festivali’nin yapıldığı aydır. Bu yıl 76. yıldönümünü kutlayacak festival, katılacak filmlerin açıklanmasından 2 hafta önce, Martin Scorsese’nin son filmi “Çiçek Ayının Katilleri / Killers On The Flower Moon”un dünya prömiyerinin Cannes’da yapılacağını duyurdu. Hayatını 7. sanata adamış yönetmen, senaryo yazarı, oyuncu, yapımcı Martin Scorsese Cannes Film Festivali’nin gözdeleri arasındadır. Martin Luciano Scorsese adıyla, benimle aynı yıl, 1942’de New York’ta doğan, yönettiği filmlerle 20 Oscar ve 10 Altın Küre Ödülü kazanan sanatçı, birçok sinema eleştirmenine göre günümüzün en önemli sinema adamıdır.



Ben Martin Scorsese’yi ilk kez 1976 yılında, “Taksi Şoförü / Taxi Driver” ile yarıştığı Cannes Film Festivali’nin galasında gördüm. O yıl 34 yaşında olan, beyaz smokini içindeki sakallı Scorsese, filminin uzun boylu iki oyuncusu Robert De Niro ve Cybill Shepherd’in yanında kısa kalıyordu. O yıl 14 yaşında olan ve ilk filmini oynayan Jodie Foster ile filmin diğer oyuncusu Harvey Keitel’in yanında ise Scorsese’nin boyunun kısalığı dikkati çekmiyordu. Filmi ertesi sabah yapılan basın toplantısında Scorsese’nin masasını, senaryo yazarı Paul Schrader ve oyuncuları paylaşıyordu. Kapanış galasında sanatçı Altın Palmiye Ödülü’nü jüri başkanı Tennessee Williams’tan alıyordu.

CANNES’IN GÖZDE YÖNETMENİ
Martin Scorsese’yi ikinci görüşüm, “Kahkahalar Kıralı / King Of Comedy” ile katıldığı 1983 Cannes Film Festivali’nde oldu. Yarışma dışı olarak festivalin Açılış Galasında gösterilen filmin galasında Scorsese’nin iki yanında Robert De Niro ve rol arkadaşı çizgi dışı komedyen Jerry Lewis vardı. Kendisini 3 yıl sonra, kariyerinin en aykırı filmlerinden biri olan “Geç Saatler / After Hours”u takdim etmek için geldiği 1986 festivalinde gördüm. O yıl Cannes’dan eli boş dönmüyor, En İyi Yönetmen Ödülünü Sydney Pollack’ın ellerinden alıyordu. Cannes’a üçer yıllık aralarla gelmeyi alışkanlık haline getiren sanatçı, Cannes’da açılışını yapan “New York Üçlemesi / New York Stories”in üç yönetmeninden biri olarak kırmızı halıyı geçmişti. Yarışma dışı olarak gösterilen filmin diğer iki yönetmeni Francis Ford Coppola ve Woody Allen idi.


Martin Scorsese’nin Cannes’da jüri başkanlığı yaptığı 1998 yılında ise, Kapanış Galasında festival tarihinin en renkli ve komik olaylarından birine tanık oldum. Yarışmada ikincilik ödülü olan Büyük Ödül’ün sahibinin, Scorsese tarafından, “Hayat Güzeldir / La Vita E Bella” olduğunun ilanında, filmin yönetmeni olan Roberto Benigni’nin sıraların üstünden atlayarak, abartılı ve aşırı sevinç gösterileriyle sahneye yöneldiğini gördüm. İtalyan komedyen Scorsese’nin önünde diz çöküp takdirlerini hararetli bir şekilde gösteriyordu. Olup biteni şaşkınlık içinde izleyen Scorsese, Benigni’yi ayağa kaldırmak için hamle yaptı. İtalyan yönetmen çılgın gösterisini teşekkür konuşmasında da sürdürmüştü.

Cannes Film Festivali ile Martin Scorsese arasında sıkı bağlar vardır. 1998’de “Sonsuzluk ve Bir Gün / L’Eternité Et Un Jour” filmiyle Théo Angelopoulos’a Altın Palmiye Ödülünü veren jüriye başkanlık yaptı. Dört yıl sonra Abbas Kiarostami eşliğinde Cinéfondation ve kısa filmlerin jüri başkanlığında bulundu. 1990’dan beri Scorsese, kendi dünya film mirasının korunması ve iletilmesine adamış bir kurum olan Film Fondation’u yönetmekte ve bu sayede Cannes Classic’te çok sayıda film sundu. Daha çok suç dünyasının toplumsal hayatımıza verdiği tahribatı ve yozlaşmayı sinemaya taşımadaki becerisini sayısız yapıtıyla ortaya koymuş bir yönetmen olarak Martin Scorsese, türler arasında dolaşmaktan hoşlanan bir sinema adamı. Amerikan Yeni Dalga Akımının önde gelen temsilcisi olan sanatçı, sinematografik mimarisinin yanı sıra, temel dramatik arayışları olan Hristiyanlık, suç, adalet ve şiddet unsurlarını işleyen hikâye ve karakterleriyle başarılı oldu.


AMERİKAN TARİHİNİN KARA SAYFASI
David Grann’ın aynı adlı kurgusal olmayan kitabından uyarlanan “Çiçek Ayının Katilleri / Killers Of The Flower Moon” 200 milyon bütçeli bir filme dönüştü. Cannes’daki prömiyerinden sonra, film Ekim ayında vizyona girecek, sonra Apple TV’de gösterilecek. Cannes Film Festivali Direktörü Thierry Frémaux filmle ilgili yaptığı duyuruda: “76. Festivalin en önemli adımlarından birisini Martin Scorsese’nin yeni filmiyle katılmasını sağlamak olduğunu söyledi. David Grann’ın çok satan romanı, Oklahoma’daki Osage halkına karşı kurulan komplonun tüm gerçekliğiyle anlatıyor. Fakir topraklar olarak kabul edilen Osage’de, petrol kayağının bulunmasıyla halka karşı bir zulüm başlıyor. Zenginleşen Osage halkına yönelik işlenen cinayetlerin sonuncunda FBI olayın araştırılmasına yönelik çalışmalara başlıyor.

2019 yılındaki film projesi COVID-19 salgını nedeniyle ertelendi; çekimler ancak 2021 Nisan’ında başladı. Çekimler konunun geçtiği Oklahoma’da gerçekleştirildi. Bu konuda Martin Scorsese: “Bu hikâyeyi ekranda canlandırmak ve Amerikan tarihinde unutulmaması gereken bir dönemi ölümsüzleştirmek için yerel oyuncu kadromuz ve teknik ekibimizle çalışmaya başlamaktan heyecan duyuyoruz demişti. Film 1920’lerde Osage kabilesinin yaşama alanında petrol bulunmasıyla, gizemli koşullar altında 60 yerlinin birer birer öldürülüşü ve o dönem ilkel koşullarda faaliyet gösteren FBI’ın soruşturmasını merkezine alıyor. Filmde bu cinayetlerle FBI’ın doğuşunu konu ediliyor. Oklahoma’daki Kızılderili birliği olan Osage’in üyeleri, petrolün kendi toprakları altında olduğunu keşfetmişlerdi. Artık varlık içinde olan üyeler, şoförlü araçlara binmeye, konaklar inşa etmeye, çocuklarını Avrupa’ya göndermeye başlar. Ancak bu zenginlik, birçok cinayeti de beraberinde getirir.


Gün geçtikçe artan cinayetleri araştırmaya kalkanların sonu da ölüm olur. Ölenlerin sayısı 24’ü aştığında ise davaya FBI atanır. Cinayetlerin soruşturması 29 yaşındaki John Edgar Hoover ve eski Teksas Korucusu Tom White (Jesse Plemons) tarafından yöneltildi. (Filmdeki soruşturmaya, 1924’ten ölüm yılı olan 1972’ye kadar FBI’a başkanlık eden John Edgar Hoover dahil olmuştu.) Henüz kuruluş aşamasında olan FBI’a bağlı olan bir dedektif, gizemli cinayetleri çözmek üzere şehre gelir. Dedektif, ele aldığı dava için büroda bulunan Amerikalı Kızılderili olmak üzere gizli bir ekip oluşturur. Bölgeye sızmayı başaran ekip, soruşturmaya devam ettikçe, yaşanan vahşetin arkasında korkunç bir sır olduğunu keşfeder.

FBI’IN İLK YILLARI
Oklahoma şehri bu film için tamamen değiştirilip o döneme, 1920’li yıllara dönüştürüldü. Atmosfer yaratmadaki ustalığı bilinen Martin Scorsese’nin, demirbaş görüntü yönetmeni Rodrigo Prieto’nun desteğiyle mükemmel bir mizansen yarattığı söyleniyor. Osage halkı bu filme yönelik: “Geçmişte yaşadığımız acılar yeniden gözümüz önüne getirildi yorumunda bulundu. Filmin senaryosunu, önceleri birkaç kez birlikte çalışan Eric Roth - Martin Scorsese ikilisi yazdı. Hollywood’un önemli yönetmenleriyle çalışan, 1945 Münih doğumlu Eric Roth, Oscar’a altı kez aday gösterildi. Son adaylığı Çöl Gezegeni / Dune” ile, En İyi Uyarlama Senaryo dalında, ödüle ulaşabildi. En ünlü senaryolarını “Forrest Gump” (1994), “Köstebek / The Insider” (1999), Benjamin Button’un Tuhaf Hikâyesi / The Curious Case Of Benjamin Button” (2008), “Münih / Munich” (2005), “Bir Yıldız Doğuyor / A Star is Born” (2018), “Atlara Fısıldayan Adam / The Horse Whisperer” (1998) filmleri için yazdı.


Oscar adaylığı konusunda bir rekora sahip olan Martin Scorsese 14 adaylığından sadece birini ödüle çevirebildi. 2008’de “Köstebek / The Departed”in kazandığı dört Oscar’dan biri Scorsese’ye verilen En İyi Yönetmen Ödülüydü. Üç Bafta, bir Altın Küre Ödülü olan sanatçı Cannes’da “Taksi Şoförü”ile Altın Palmiye, “After Hours” ile En İyi Yönetmen Ödülünün sahibi olmuştu. Venedik Film Festivali’nin Onursal Altın Aslan Ödüllü sanatçıları arasında bulunan Martin Scorsese, bu festivalden “Sıkı Dostlar / Good Fellas” (1990) ile alınmış bir En İyi Yönetmen Gümüş Ayı Ödülü var.

“Çiçek Ayının Katilleri”nin 1965 Meksika doğumlu görüntü yönetmeni Rodrigo Prieto, Scorsese ile “Para Avcısı / The Wolf Of Wall Street (2013), “İrlandalı / The Irishman” (2019) ve “Silence” (2016) filmlerinde birlikte çalıştı. Bu son iki filmde Oscar’a aday gösterildi. Ancak ödüle 2005’te Ang Lee’nin “Brokeback Dağı / Brokeback Mountain” filmiyle ulaştı. Scorsese ile birçok filmde çalışan kurgu sanatçısı Thelma Schoonmaker kazandığı üç Oscar Ödülün de bu yönetmenin filmleriyle kazandı: “Kızgın Boğa / Raging Bull” (1980), “Göklerin Hakimi / The Aviator” (2004) ve “Köstebek / The Departed” (2006).

“Çiçek Ayının Katilleri” oyuncu kadrosunda yönetmenin iki fetiş oyuncusu boy gösteriyor. En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Ödülünü Scorsese’nin efsanevi filmi “Kızgın Boğa / Raging Bull” ile kazanan Robert De Niro, bu son filmiyle yönetmenin onuncu filminde yer almış oluyor. Kariyerinin tek Oscar Ödülünü “Diriliş / The Revenant” (2015) ile kazanan Leonardo Di Caprio bu son filminde Scorsese ile altıncı iş birliğini gerçekleştiriyor. Çiçeği burnunda Oscar’lı Aktör Brendan Fraser (Balina) filmde WS Hamilton adlı bir avukatı canlandırıyor. Geçen yıl Jane Campion’a ikinci Oscar’ını getiren “The Power Of The Dog”unda müthiş performansıyla sivrilen Jesse Plemons, filmde üst düzey bir FBI yöneticisini canlandırıyor. Bu bol erkekli filmin tek önemli kadın oyuncusu, “First Cow”dan (2019) tanıdığımız Lily Gladstone, Leonardo Di Caprio’nun canlandırdığı Ernest Burkhart’ın eşi Molly’yi oynuyor.

(KÜNYE) “KILLERS ON THE FLOWER MOON” Yön: Martin Scorsese - Sen: M. Scorsese - Eric Roth - Gör: Rodrigo Prieto - Müz: Robbie Roberson - Kur: Thelma Schoonmaker - Oyn: Leonardo Di Caprio - Robert De Niro - Jesse Plemons - Lily Gladstone - Brendan Fraser - Cara Jade Myers - Julian Dion