Haber Fotoğrafı: Safranbolu

Sonbaharın ikinci ayı da geldi çattı. Zaman mı çok hızlı akıyor, yoksa bana mı öyle geliyor? Göz açıp kapayıncaya dek geride kalan yazın ardından, şehre dönüşün hızlandığı, trafiğin (her türlüsünün) arttığı yeni bir mevsime hazır mıyız? Etrafımızda pek fazla ağaç kalmadığı için fark edememiş olabilirsiniz, ama dökülen yapraklardan esinlenerek, Anadolu’da Ekim ayına “Gazel ayı” dendiği de olurmuş, gazel de kuru yaprak anlamına geliyormuş. Gelin dilerseniz kuru yaprakları bir kenara bırakıp, Dergimizin yeni sayısına odaklanalım. Sanat ruhun gıdasıdır, o yüzden size tavsiyem bol bol müzik dinleyin, konserlere, sergilere tiyatrolara gidin, kanepenize güzelce kıvrılıp okuyabildiğiniz kadar kitap okuyun ve ruhunuzu iyileştirin ki, Ekim ayı hekim ayı olmasın…


Nerede keyiflenelim ǀ SAFRANBOLU
Sıcaklar geride kaldı ama bu demek değil ki evde oturmalıyız... Hafta sonlarınızı küçük gezilerle geçirmeyi seviyorsanız ya da yıllık izinden bir gün koparıp hafta sonuna dahil edip 3 günlük kafa dinleme molaları vermekten hoşlanıyorsanız sonbahar aylarında harika renklere bürünen şahane destinasyonlar sizi bekliyor. Ve bunlardan bir tanesi de: Safranbolu. Ilıman havası ile Ekim ayında gezmeye oldukça elverişli olan Safranbolu’yu hiç görmediyseniz, işte harika bir fırsat. Klasik Osmanlı kent mimarisini yansıtan ve Dünya Miras Listesi’nde yer alan tarihî Safranbolu evleri ile ünlü olan şehir, özellikle hafta sonu gezileri için çok uygun. Yaklaşık 3000 yıllık tarihî geçmişinde pek çok uygarlığın yaşadığı şehirde sadece konaklar bulunmuyor. El değmemiş dokusu, tarihe tanıklık etmiş sokaklarıyla Safranbolu’nun ruhuna daha yakından bakmak için ahşap konaklarda kalabilirsiniz. Konakların çoğu meraklıları tarafından satın alınarak restore edilmiş ve konaklamaya hazır hale getirilmiş. Bu narin konaklardan birinde konaklama şansını elde ederseniz odaların her birinde ilginç detaylarla karşılaşabilir ve eskiyle yeninin muhteşem uyumuna rastlayabilirsiniz.



Nereyi gezelim ǀ SERGİ
Yakın zamanda restorasyonu tamamlanan Galata Rum Okulu’nun açılışı kapsamında gerçekleşen Aziz İstanbul başlıklı grup sergisi, 12 Kasım’a kadar devam ediyor. Küratörlüğünü Dr. Fani-Maria Tsigakou ve Hülya Bilgi’nin üstlendiği bu sergide Athanasios ve Marina Martinos Vakfı’ndan Vehbi Koç Vakfı Sadberk Hanım Müzesi koleksiyonuna kadar farklı kurumların İstanbul’a dair eserleri bir arada… İstanbul’daki atölyelerde kiliseler için üretilen gümüş ve sedef eserlerden Avrupalı ressamların yağlı boyasına kadar farklı disiplinlerden eserlerin bir araya geldiği sergide dünyanın İstanbul’a duyduğu hayranlığı göstermek amaçlanmış. Koleksiyonda Amadeo Preziosi, Joseph Schranz, Michel-François Preault, Clara Barthold Mayer, Louis Lottier, Anton Ignaz Melling, Louis-François Cassas, Thomas Allom, Alfred-Marie-Joseph de Courville, Antoine-Laurent Castellan, Konstantin Kapıdağlı gibi ressamların 34 çalışması yer alıyor. Sergi, Salı-Pazar günleri 10.00-18.00 saatleri arasında ücretsiz ziyaret edilebilir.



Ne dinleyelim ǀ KONSER
20 Ekim akşamı Zorlu PSM Turkcell Sahnesi’nde sahne alacak olan Monica Molina, içten vokali ve güçlü sahne performansıyla izleyicilere unutulmaz bir deneyim sunacak. İspanya doğumlu Monica Molina, bir şarkıcı ve müzisyen olarak kariyerine güçlü bir adım attı. Müzikseverlerin kalbine taht kuran sanatçı, ailesinin müzikal mirasından gelen yetenekle büyüdü ve kendi benzersiz tarzını oluşturdu. İspanyol gitarının büyüleyici tınılarıyla birleştirdiği sesiyle, dinleyenleri derinden etkileyen duygusal bir yolculuğa çıkarmayı başardı. Müziğinde geleneksel İspanyol ezgileri ve modern dokunuşları bir araya getiren Monica Molina, pek çok unutulmaz şarkıya imza attı. Kariyeri boyunca sayısız ödül ve övgüye layık görülen sanatçı, müziğinin gücüyle izleyicilere dokunmayı başarıyor. Monica Molina, zengin ve duygusal içeriğiyle dolu bir müzik kariyerine sahip. “Vuela”, “De Cal Y Arena” ve “Mar Blanca” gibi başarılı albümleri, müzik eleştirmenlerinin takdirini kazandı ve dinleyicilerin kalplerinde taht kurdu. Konserinde, hayranlarının en sevilen parçaları eşliğinde coşku dolu anlar yaşamasını sağlayacak olan Monica Molina’nın müziğinin sihirli dünyasına katılarak unutulmaz anlar yaşamak için biletlerinizi önceden almayı unutmayın.

 


Nereye gidelim ǀ FİLMEKİMİ
Bu yıl 22.si düzenlenen Filmekimi, 13-22 Ekim tarihleri arasında Atlas, Kadıköy, City’s CineWAM, Sinematek salonlarında gerçekleşecek ve Cannes’dan Venedik’e Berlin’den Toronto’ya saygın festivallerde dünya prömiyerini yapan 12 ödüllü film sinemaseverlerle buluşacak. Dünya prömiyerini yaptığı Cannes’da Büyük Ödül, FIPRESCI Ödülü ve Soundtrack Ödülü kazanan The Zone of Interest, Jonathan Glazer’ın 10 yıl aradan sonra çektiği ilk film. Film, Soykırım dehşetinin yaşandığı toplama kampının hemen kıyısındaki evinde ailesiyle rüya gibi bir yaşam süren Auschwitz kumandanı Rudolf Höss’ün hayatını gözlemliyor; kötülüğün sıradanlığına dair alışılmadık bir bakış açısı sunuyor. Diğer yandan dünya prömiyerini Berlin Film Festivali’nin Panorama bölümünde yapan The Teachers’ Room / Öğretmenler Odası Almanya’nın bu yılki Oscar adayı. Yönetmen İlker Çatak, bir okulda arka arkaya gerçekleşen hırsızlık olaylarını çözmeye karar veren öğretmen Carla’nın yaşadıkları üzerinden Almanya’da ırk ve kimlik meselelerini ele alıyor. Öğretmenler Odası, Berlin Film Festivali’nde dünya prömiyerini yaptı ve 2023 yılının En İyi Alman Filmi seçildi, Alman Sinema Ödülleri’nde En İyi Yönetmen, En İyi Kadın Oyuncu, En İyi Senaryo, En İyi Kurgu dallarında ödül kazandı. Bilet satış tarihleri: 4-6 Ekim Lale Kartlılar, 7 Ekim Genel Satış. Daha fazlası için takipte kalın: http://filmekimi.iksv.org/tr




Ne izleyelim ǀ TİYATRO
27. İstanbul Tiyatro Festivali’nden ilk sürpriz! Festival, 25 ve 26 Ekim’de (toplamda 3 gösteri) Zorlu PSM’de sahnelenecek olan Pina Bausch’un ölümsüz başyapıtı Café Müller ile açılacak. 20. yüzyılda devrimci bir yaklaşımla dansı yeniden tanımlayan ve dans tiyatrosunun yeni bir tür olarak kabul görmesini sağlayan Pina Bausch’un başyapıtı Café Müller, sanatçının topluluğu Tanztheater Wuppertal’ın güncel kadrosu ve ilk günkü çarpıcılığıyla ilk kez Türkiye’de. Çocukluğunda Almanya’da ailesinin işlettiği Café Müller’de saatlerce oturup savaş sonrası atmosferinde, yıkılmış bir toplumda yaşam mücadelesi veren bireyleri izleyen Pina Bausch, insan ruhunu okumadaki ustalığıyla bu deneyimlerinden 1978’de bir başyapıt çıkardı ve dans tarihinde bir dönüm noktasına imza attı. Café Müller, gündelik hayatın mekânı: Orada boşluk, üzüntü, beceriksizlik, korku ve anlaşılma arzusu var. Ama orası aynı zamanda aşka dair umudun da yeşerdiği yer. Gece olmuş; gündüz gelen müşterilerin hayaletleri masalar arasında körlemesine dolanıyor; sandalyelere takılıp duvarlara çarparken aslında birbirlerini bulmaya çalışıyorlar. Café Müller, arzunun ve yalnızlığın hikâyesini anlatan, duru olduğu kadar muhteşem bir dans tiyatrosu. 45 dakika süren bu benzersiz yapıt, kaçırılmaması gereken bir deneyim.




Ne okuyalım ǀ KİTAP
Kadınların kafeslerin ardında sokağı izledikleri, varlıklarını duyurmadan yaşadıkları zamanların üstünden çok uzun yıllar geçti. Şimdi kadınlar sokakta, işyerinde, her yerde… Ama yine de onları görünmez kılan bir şeyler var: “Ben buradayım” demeyen bir baba, bağrı buz kesen bir anne, sevgileri hep başka zamanlara bırakan sevgililer; “Bize göre yaşamalısın” diyen el âlem; kadınlara hep güzel, bakımlı, mükemmel olmayı öğütleyen toplum… Başkalarını memnun etmeye adadıkları ruhlarını ve bedenlerini mutsuzlukla oradan oraya sürükleyen, “Gör beni” diye feryat etmekten, kendilerine, içlerine bakmayı, kendilerini görmeyi unutmuş kadınlar… Dr. Gülseren Budayıcıoğlu, birbirinden sarsıcı hikâyelerin yer aldığı Görünmeyen Kadınlar adlı kitabında bu sessiz çığlıkları anlatıyor. Kadınları acılarıyla, zayıflıklarıyla ve en önemlisi de her şeyin üstesinden gelen güçleriyle görünür kılmak için… Doğan Kitap etiketli bu kitap, baştan sona alınacak derslerle dolu.



Nerede yiyelim ǀ BALIKÇI
En sevdiğin balık nedir diye sorsalar, hiç düşünmeden cevabı yapıştırırım: Palamut tabii! Sonbaharla birlikte sağlık deposu balık sofralardaki yerini almaya başladı. Ekim ayı, balık sezonunun en canlı aylarından biri. Palamudun en lezzetli ayı olarak bilinen Ekim’de ayrıca barbunya, çipura, kılıç, levrek, lüfer, tekir, sardalya, orfoz, trança da en lezzetli halleriyle sofralara geliyor. Balıkçı dendi mi, manzaralı olmalı ya da deniz kıyısında yer almalı. İnsan denizin maviliğini içine çekebilmeli rakı, meze eşliğinde balığını yerken… Arnavutköy Sur Balık gerek konumu gerekse değişik mezeleri ve muhteşem servisi ile bu konudaki bütün beklentileri yerine getiren bir mekân. Eski Abrakadabra’nın tarihi köşkünde uzun yıllardır hizmet veren Sur Balık, manzaranın kalbinde uzun bir keyif yapmak için bire bir. Mekân, balık mezeleri konusunda gerçekten üst bir çıta yakalamış. İstanbul’un en iyi lakerdalarından birini yapıyorlar, uskumru marine de oldukça iddialı… Soğuk mezelerden enginar favayı ve mevsim balıklarını da kaçırmamak gerek. Yani anlayacağınız: Ekim dendi mi palamut, palamut dendi mi Sur Balık. 



Ne dinleyelim ǀ KONSER
Paris'in tarihi sokaklarından acının, aşkın ve insanlığın derinliklerine inen bir hikâye: Notre Dame de Paris’in Quasimodo’sunu hatırladınız mı? Garou olarak tanıdığımız başarılı şarkıcı ve oyuncu Pierre Garand 27 Ekim’de İstanbul Volkswagen Arena’da sahne alacak. Müziğin gizemli sokaklarında bir sanatçının sesi bazen sadece kulaklarımıza değil, ruhumuza da dokunur. Garou işte tam da böyle bir sanatçı. Kanadalı şarkıcı, söz yazarı ve oyuncu, güçlü sesi ve ikonik performanslarıyla milyonların kalbini fethetmeyi başarmış bir isim. Haziran 1972 tarihinde Quebec, Kanada’da doğan Pierre Garand’ın müziğe olan ilgisi ve yeteneği, genç yaşlarda fark edildi. Müziği bir ifade biçimi olarak kullanan Garand, 1997 yılında Seul isimli albümüyle müzik dünyasına ilk adımını attı. İlk stüdyo albümüyle Kanada’da büyük başarılara imza atan sanatçı, müzik kariyerinde de hızla yükseldi. Müzik dünyasının yanı sıra oyunculuk gibi farklı sektörlerde de başarısını sürdüren Garou, şarkılarını bu kez Türk hayranlarının karşısında seslendirmeye hazırlanıyor! 27 Ekim 2023 Cuma gecesi Volkswagen Arena’da gerçekleşecek olan konserde dinleyicileri unutulmaz bir performans bekliyor! Kimi şarkılarda Notre Dame’ın Quasimodo’suyla buluşacak, kimi şarkılarda ise Garou’nun benzersiz performansına tanık olacaksınız.