KÜLTÜR

Hindistan toprakları üzerinde kurulmuş ve 332 yıl (1526-1858) hüküm sürmüş Türk-Moğol kökenli bir devlet olan Babür İmparatorluğu, bu coğrafyaya edebiyattan kültüre, sanattan mimariye kadar pek çok eşsiz eser bırakmıştır. Bu eserlerden biri olan ve dünyanın 7 harikasından biri seçilen Taj Mahal, göz kamaştıran mimarisi ve kalplere dokunan hikâyesiyle aşkın ve güzelliğin ifadesidir.

“Çok az güzellik, kendisi hakkında söylenenlerden daha güzel olmayı başarmıştır. Bunlardan biri de Taj Mahal’dir.” Pearl S. Buck1

Taj Mahal’i görüp hikâyesini duyumsayan herkes; güzelliğe, ölümsüz aşka ve sadakate duyduğu özlemi bu mekânla bütünleştirir. Taj Mahal yaşamla ölümün ve gerçekle kurgunun iç içeliğinin vücut bulmuş hali gibidir.

“İnsanlar ikiye ayrılır: Taj Mahal’i görenler ve görmeyenler.” Lord

Edward Lear

Babür İmparatorluğu’nun hükümdarı Cihangir’in oğlu Prens Khurram (sonradan Şah Cihan olarak tanınır) 1592’de Lahor’da doğar. Prens çok yakışıklıdır. Şiiri tutkuyla sever. 16 yaşına geldiğinde, şan ve hat sanatında yaşından beklenmeyen bir yetenek sergiler. Aynı zamanda cesur bir savaşçıdır.

Mümtaz bir aşkın iki kahramanı

Veliaht Prens Khurram ve Ercümend Banu Begüm (Mümtaz Mahal), Hindistan’ın kuzeyindeki Agra şehrinde karşılaştıklarında çok gençtirler. Buluşma, 1607’de dönemin kraliyet pazarı Meena’da gerçekleşir; prenseslerin parfüm ve ipek kumaş alışverişine geldikleri mekânda… Erkeklerin bu pazara girmesi yasaktır. Yasağı ihlal edip yakalandıkları takdirde, bir cellada ellerini hatta ayaklarını kaptırmaları kaçınılmazdır. Meena pazarının halka açık olduğu özel günler vardır. O günlerin telaşı ve canlılığı bir başkadır. Genelde sessiz ve dikkatli davranan cariyeler, gelip geçen erkeklere seslerini yükselterek laf atarlar. Pazarın her köşesinde müzik ve dans gösterileri yapılır. Aristokrat gençler şiir okuyarak ve şarkı söyleyerek genç kızların dikkatini çelmeye çalışırlar. Asil hanımlar tezgâh açar, kraliyet ailesinin üyelerine hizmet verirler.

Böyle bir günde, Prens Khurram dört yakışıklı kölenin taşıdığı ihtişamlı tahtırevanında gelir pazara. Gezerken, genç bir kadının mishri (akide şekeri) sattığı tezgâhın önünde durup fiyat sorar. Kadın eğlenmeye pek heveslidir, fiyatı abartır. Prens hiç itiraz etmeden karşılığını altınla öder. Prensin şekeri elmasla karıştırdığını düşünen genç kadın, kahkahalar atarak gülerken, peçesi kayar ve muhteşem yüzü açığa çıkar. Bu genç ve güzel kadın, İranlı bir soylunun kızı Ercümend Banu Begüm’dür. Prens, gözlerini ondan alamaz. Hayatında hiç bu kadar güzel bir yüz görmemiştir. Prens Khurram, Ercümend’in babasından evlenme izni ister. Nişan gerçekleşse de düğün tarihi ertelenir.

Ertesi yıl, Cihangir siyasi nedenlerden dolayı oğlu Prens Khurram’ı bir Fars prensesi ile evlenmeye zorlar. İslam dini çok eşli evliliğe izin verdiği için, Prens, Ercümend Banu Begüm’le evleneceği günün hayaliyle yaşamaya devam eder. Genç âşıklar beş yıl boyunca birbirini görmez. Bu süre içinde Prens, ikinci kez evlenir.

Dillere destan bir düğün

27 Mart 1612’de saray astrologlarının beklenen onay vermesiyle iki sevgilinin düğün günü ilan edilir. Khurram 19, Ercümend Banu Begüm 20 yaşındadır. Düğün gecesi, gelinin evinde görkemli bir şölen verilir. Göz alıcı ipek kumaşlar üzerine altın iplikle işlenmiş zarif elbiselerin giyildiği, müzisyen ve akrobatların gece geç saatlere kadar davetlileri eğlendirdiği düğünde misafir olmak, herkes için büyük bir onurdur.

Evliliklerin çoğunlukla bölgesel ve siyasi anlaşmalarla düzenlendiği bu zamanlarda, Prens Khurram ve Ercümend’in saf ve ebedi sevgisi o gece taçlandırılmıştır. Prensin babası İmparator Cihangir inanılmaz güzellikteki gelinine, sarayın mücevheri, seçilmiş kişi anlamına gelen “Mümtaz Mahal” ismini verir.

Evlendikten sonra Prens ve gözde eşi Mümtaz birbirinden ayrılmaz olurlar. Mümtaz Mahal, zekâsı ve altın gibi kalbiyle, her ortamda takdir edilir. Ülkenin kadınları onu örnek alır. Bu evliliğin, Prensi de mükemmel bir erkeğe dönüştürdüğü söylenir.

Şah Cihan tahtta

Düğünden on altı yıl sonra, 4 Şubat 1628’de, babası Cihangir ölünce prens Khurram, Babür İmparatoru unvanını alır. Cihangir görevlerini ihmal edip kendini zevke ve sefaya verdiği için, ülke iç sorunlarla boğuşmaktadır. Bu zorlu miras yeni şahın gözünü korkutmaz. Macera ve ihtişam düşkünü Şah Cihan iddialıdır, Babür İmparatorluğu’nun sınırlarını genişletmeyi amaçlamaktadır. Tehdit olarak algıladığı, tüm erkek akrabalarının öldürülmesini emrederek kendini güvene alır. Sonrasında, 31 yıllık barış ve demokrasi ile geçecek olan dönem başlar. Mümtaz yıllarca savaşlarda ve fetihlerde eşlik ettiği kocasına, o dönemin eşlerinin asla üstlenemediği rehberlik desteğini sunar. Devlet işlerinde eşinin güvenini kazandığı için, Şah Cihan ona kendi mührünü kullanma yetkisini bile vermiştir.

Kutsal ölüm

1630’da çatışma içinde olduğu muhalif komutan Khan Jahal Lodi’ye karşı yola çıkan İmparator Şah Cihan, doğumu yaklaşan eşinin kendisine eşlik etmesine izin verir. Bebeğin doğumu İmparatora bir mesajla duyurulur: “On dördüncü çocuğunuz yeni doğdu, o bir kız, sağlığı iyi durumda.” Şaha gün boyunca eşiyle ilgili hiçbir bilgi verilmez. Oysa Mümtaz Mahal kötü durumdadır. Kocasını yanına çağırır. Şah Cihan karısının başında diz çökerek ona kulak verir: Mümtaz Mahal’ın son istekleri, kocasının diğer eşlerinden çocuk sahibi olmaması ve yıkılmaz sevgilerinin saflığını simgeleyecek bir anıt mezar inşa ettirmesidir.

Ey sultanım! Ah Mümtaz Mahal!

Yoldaşım, sırdaşım, cenk taşım, biriciğim, çocuklarımın anası, kadınım!

Mademki göklere kavuştun, mademki Babür yurdunu sensiz koydun, aşkımızın ona duyduğu tanığı olarak, adın naif bir kubbeden sonsuz çığlık olup yükselecek.

Söz veriyorum kadınım!

Dünya durdukça, yıldızlar döndükçe, güneş parladıkça ve her daim...2

İmparatoriçe güzel gözlerini kapattığında, bir gözyaşı damlası yanağından kayar. İmparator acı içinde, sevgilisinin yüzündeki damlayı siler. Bu son gözyaşı damlası, sevgisinin büyüklüğünde bir türbe haline gelecektir: “Sonsuzluğun yüzünde bir gözyaşı damlası” Taj Mahal Rabindranath Tagore

Eşinin ölümünden sonra, Şah Cihan uzun bir süre renkli kıyafet giymez, mücevher takmaz ve sarayın dışına çıkmaz. Hatta saray yazıcılarının tuttukları notlarda saçının, sakalının hızlı bir şekilde beyazladığı yazar: “İmparatorluğun hiç önemi kalmadı ve yaşam benim için tüm anlamını yitirdi.”

Cenneti dünyada inşa etmek

Eşinin son arzusuna sadık kalan Cihan, imparatorluğun o zamanki başkenti Agra’daki Jumna (Yamuna) Nehri’nin kıyısında yaptırdığı Taj Mahal türbesinin inşasına 22 yılını verir. Dünyada “cennet” tasvirini yapılaştırma gibi ciddi bir iddiayla yola çıkan Şah Cihan, eşine layık en güzel eser için bir yarışma düzenler. Dünyanın her tarafından, kendine güvenen mimarlar projeleriyle katılırlar yarışmaya. Taj Mahal’in şimdiki halinde karar kılana kadar Şah Cihan’a 2.000 farklı proje gösterilir.

Yapının mimarları; Mimar Sinan’ın talebelerinden Mehmet İsa Efendi ve Mehmet İsmail Efendi ile yapıdaki yazıları yazan Hattat Serdar Efendi, eserin yapımı için Şah Cihan tarafından İstanbul’dan davet edilir. Bu mimari harika, milyonlarca rupiye mal olur ve yapımında düzinelerce işçi ölür. Dünyanın en değerli taşlarıyla ve eşlerin birbirine aşkını simgeleyen saf beyaz mermerle kaplanır.

İnşaatta kullanılan parlak, ince mavi damarlı beyaz mermerlerin ve diğer malzemelerin taşınması için 1.000’i aşkın filin kullanıldığı söylenir.

İslam, İran, Osmanlı, Türk ve Hint mimarisinin birleşimi olan Taj Mahal’de Osmanlının katkısı oldukça önemlidir. Bulunduğu şehrin birçok noktasından açıkça görülebilen Taj Mahal, Türk-İslam Mimarisinin en önemli yapıtları arasında yer almaktadır.

Mümtaz, 1631’de geçici olarak defnedildiği yerden alınır, 1654’te görkemli evine kavuşur. Şah Cihan, kendisi için de Taj Mahal’in yanına, matemini simgeleyen, siyah renkte benzer bir anıt yaptırmak ister. Hazineyi büyük masraflara sokacak bu teşebbüsü engellemek için oğlu Âlemgir Evrengzib, Şahı tahttan indirip Agra kalesine sürer. Şah Cihan bu duruma hiç itiraz etmez. Ömrünü, sekizgen şekli sebebiyle “Müsemmen Burç” denilen odada kimseyle görüşmeksizin, Taj Mahal’i seyrederek geçirir. Ölüm döşeğinde de önüne ayna koydurarak Taj Mahal’i seyretmeye devam eder. Vefat edince çok sevdiği eşinin yanına gömülür.3

Efsane onun sonsuz sevgisinin ışığına döndüğünü söyler.

 

Kaynaklar

1 https://www.sha.com.tr/

2 www.hurriyet.com.tr

3 https://listelist.com/tac-mahal/