“THE HOLDOVERS”
Yön: Alexander Payne
Sen: David Hemingson
Gör: Eigil Bryld
Müz: Mark Orton
Kur: Kevin Tent
Oyn: Paul Giamatti - Dominic Sessa - Da’Vine Joy Randolph - Carrie Preston - İan Dolley - Brady Hepner - Jim Kaplan


İki Oscar Ödüllü yönetmen Alexander Payne’ın “Geride Kalanlar / The Holdovers”i bu yıl Da’Vine Joy Randolph’u En İyi Kadın Oyuncu Oscar Ödülü sahibi yaptı. Umut dolu mesajlarıyla, insanın yüreğini ısıtan müthiş senaryosu, kusursuz mizanseni, uyumlu oyuncu kadrosuyla, bu film yılın en hoş sürprizlerinden ve en kaliteli filmlerinden biri. İnsanlık durumuna dair hüzünlü dokusuna rağmen, “Geride Kalanlar” sıcak, samimi, dokunaklı, düşündürücü ve umut dolu bir film. Alexander Payne atmosfer yaratmadaki hünerini, kasvetli bir lise aracılığıyla, 1970’lerin ABD’sinin değişim sancılarını, toplumsal çalkantılarını, çıkışsızlık yaşayan kahramanları üzerinden gösteriyor.
Yunan asıllı yönetmen bu kez, ilk filmi “Citizen Ruth”tan beri beş filmde senaryo yazılımında iş birliği ettiği ve birinde En İyi Senaryo Oscar Ödülü’nü paylaştığı Jim Taylor ile çalışmıyor. Bu film ile En İyi Orijinal Senaryo dalında Oscar’a aday gösterilen David Hemingson bir TV filmleri yazarı. Bu senaryo ustalıklı karakter tahlilleriyle, yıllardır kendisini bir mutsuzluk hapishanesine mahkûm etmiş bir öğretmenin, hayattaki en değerli varlığı olan oğlunu, yerini bile bilmediği Vietnam’da kaybetmiş bir aşçı kadının ve ailesi tarafından dışlanan, hayatta tutunacak dal bulamayan bir lise öğrencisinin portrelerini çiziyor. Film yolları kesişen bu mutsuz üç karakterin kader birliğinde bulunarak birbirlerine yardım etmesi, dayanışması, empati duymalarıyla yaralarını sarıp iyileşebileceğini anlatıyor. David Hemingson senaryoyu Fransız roman ve oyun yazarı, sinema yönetmeni Marcel Pagnol’un 1935 tarihli klasik filmi “Merlusse”ten ve kendi yatılı okul deneyimlerinden esinlenerek yazmış.


Da’Vine Joy Randolph 


NOSTALJİK NOEL TATİLİ
Film sanki bir “mutsuz insanlar resmi geçidi” yapıyor. Farklı yaşlarda biri kadın, ikisi erkek mutluluktan pay alamayan kahramanlarımızdan, sorunlu, asosyal tarih öğretmeni Paul Hunham (Paul Giamatti), öğrencileri, okul müdürü ve meslektaşları tarafından sevilmeyen idealist, kuralcı, takıntılı, renksiz, kompleksli ve yalnız orta yaşlı bir adamdır. Okulun Afro Amerikalı baş aşçısı sevimli obez Mary Lamb (Da’Vine Joy Randolph) sağduyulu, iyi kalpli bekâr bir kadındır. Yakın zamanda henüz 20’sine gelmeden Vietnam’da kaybettiği oğlunun yasını tutmaktadır. Ebeveynleri ayrılmış, otoriter ve bencil yeni kocası sözünden dışarı çıkmayan annesiyle sorunlar yaşayan, sınıf arkadaşlarıyla uyum sağlamakta zorlanan, çekinden, sevgisiz, mutsuz, sorunlu öğrenci Agnus Tully (Dominic Sessa), iki haftalık yılbaşı tatilini gidecek, sığınacak kimsesi olmadığı için sıkıcı okulunda geçirecektir.
Filmde olaylar geliştikçe, mutluluktan pay alamamış bu üç kişinin, geçmişlerinden gelen travmalarını tedavi etmek ve acılarını sarıp sarmalamak için, dayanışma göstererek birbirine sarılmalarını izliyoruz. “Geride Kalanlar” kar altındaki Massachusetts, New England’daki seçkin bir erkek yatılı okulunda, Noel zamanı gidecek yeri olmayan öğrencilere nezaret edecek bir öğretmenin hikâyesini konu ediyor. Mezun olduğu okulda öğretmenlik yapan Paul’un nöbetçi öğretmen olarak kalacak kişi seçildiğinde buna kimse şaşırmaz. Paul 1970 yılının Noel tatilinde gidecek yeri olmayan, evlerine gidemeyen altı öğrenciyi denetlemek için okulunda kalır. Tatilin altıncı gününde öğrencilerden birinin varlıklı babası helikopteriyle gelir ve ebeveynlerinin izniyle beş öğrenciyi ailenin kayak gezisine götürür. Annesiyle üvey babası onsuz balayı yapmak istedikleri için, Agnus onlara telefonla ulaşamaz, okulda kalacak tek öğrenci olur.



Üç çok farklı insan, yoğun kar yağışı altında komik serüvenler paylaşarak, beklenmedik bir “Noel ailesi” oluştururlar. Sinir bozucu huysuz öğretmen, yas tutan aşçı kadın ve ailevi problemleri olan, kötü davranışları nedeniyle sürekli okuldan atılmakla tehdit edilen uçarı öğrenci, sıkıcı geçmesi beklenen tatili birlikte geçirmek zorundadır. Paul’un arabasıyla şehre götürdüğü Mary, hamile kız kardeşiyle hasret giderir. Lokantaya giden Paul ile Agnus, garson olarak kendilerine hizmet eden okul çalışanlarından Lydia tarafından, evinde tertiplediği Noel Arifesi partisine davet edilir. Agnus partide Lydia’nın güzel yeğeni Elise ile flört eder. Paul ertesi gün Agnus’u, Boston’daki bir psikiyatri hastanesinde yatan demanslı babasını ziyarete götürür. Bu, genç adama pahalıya patlar. Annesi ve üvey babası izinsiz yaptığı bu ziyaret için okul müdürüne şikâyette bulunur. Sürekli sorun çıkaran bu asi öğrenciyi okuldan atmak için fırsat kollayan zalim müdür, eline geçen bu fırsatı değerlendirmenin keyfini yaşar. Ailesi, Agnus’un askeri okula sevk edileceğinden memnundur. Ancak filmin yürekleri ısıtan müthiş finali, Agnus ile öğretmeni Paul’un geleceğini belirleyecektir.
Hüzünlü dokusuyla umut aşılayan senaryoda başarılı karakter tahlilleri yer alıyor. Mary’nin lise mezunu oğlunun arkadaşları üniversiteye giderken, kendisi orduda hizmete zorlanmış ve Vietnam’da hayatını kaybetmiştir. 1970 Noel’i, Mary’nin, çocuğu olmadan geçireceği ilk Noel’dir. Mary kız kardeşine bebek kıyafetleri hediye ederken, yaşadığı hayal kırıklığının ağırlığını kabul ediyor, ancak yine de bir umut ışığına izin verdiğini davranışları ve iyimserliğiyle hissettiriyor. Talebelerine kırık not vermekten, “çapsız küçük cahiller” diye hakaret etmekten keyif alan Paul, kendisine Noel kurabiyesi hediye eden bir iş arkadaşının yüzüne kapıyı çarparak, kompleksini, sevgisizliğini sergiler. Filmin, yetenekli aktris Carrie Preston tarafından canlandırılan, okul müdürünün sekreteri ve part-time lokanta çalışanı Lydia Crane adlı dördüncü renkli bir karakteri var. Suratsız Paul’u sürekli kollayarak umut aşılayan, hayatını renklendirmeye çalışan, her olaya pozitif yaklaşan, iyi huylu, yardımsever, son derece iyimser bir karakter.



KOMİK BİR NOEL AİLESİ
“Geride Kalanlar” filminin, öğretmen-öğrenci filmlerinin başyapıtı “Ölü Ozanlar Derneği”ne cevap niteliğinde bir film olduğu çok söylendi. Peter Weir’in 1989 tarihli “Dead Poets Society”si, muhafazakâr bir yatılı okulda öğrencilerine şiir öğretmesiyle ilham veren bir İngilizce öğretmeninin hikâyesiydi. James Bridges’in “The Paper Chase”i (1973) Harvard’lı bir hukuk öğrencisinin hocasıyla deneyimlerini ve hikâyesini anlatmıştı. Wes Anderson kariyerinin ikinci filmi “Çılgın Liseliler / Rushmore”da (1998) okulun popüler öğrencilerinden birinin kadın öğretmenine âşık olmasını anlatmıştı. Geçen yılın filmi “Saltburn”de bir öğrencinin yaz tatili için aristokrat arkadaşının evine davet edilmesi anlatılıyor.
Elli üç yaşındaki Danimarkalı görüntü yönetmeni Eigil Bryld, Hollywood’da çalışan Bafta ve Emmy Ödülleri sahibi deneyimli bir kameraman. “The Holdovers”i 1970’lerde çekilen bir dönem film olarak gösterme çabası gözden kaçmıyor. Bryld, Massachusetts’in karlı coğrafyasında çektiği beyaz ve gri ağırlıklı görüntülerle üşüten bir renk skalasıyla, izleyiciye kış soğuğunu hissettiriyor. Mark Orton imzalı müziklerde, acapella okul korosu ilahiler de var, aralarında Cat Stevens, The Temptations gibi 70’li yılların ustaların bulunduğu, dönemin ruhunu yansıtan sound track’ler de. Kevin Tent’in ritmik kurgusu Alexander Payne’in mizansenine katkıda bulunuyor.
Filmin mükemmel oyuncu kadrosuna gelince… Elli yedi yaşındaki, üç Altın Küre Ödüllü Paul Giamatti, kariyerinin en başarılı performanslarından birini çıkardığı filmde, mimikleri, gözleri, bazen suskunluğuyla olağanüstü bir ‘loser’ (kaybeden) portresi çiziyor. Bu rolüyle Altın Küre ve Eleştirmenler Birliği En İyi Erkek Oyuncu Ödüllerini alan Giamatti, çevresinin kendisinden hoşlanmadığı gerçeğini kabullenerek, arkasına saklanmak için sığındığı kitaplardan bir duvar ören Paul’un acınası karakterini oyun gücüyle perdeye yansıtıyor. Abartısız, ölçülü, zarif, nüanslı performansında, yüzüne yapışmış bir hüzün maskesiyle izlediğimiz Da’Vine Joy Randolph (38) akıldan kolay çıkmayacak bir karaktere can veriyor. Altın Küre ve Bafta’dan sonra Oscar Ödülüyle taçlanmasında herkes hemfikir oldu. Randolph, Mary’nin içinde bulunduğu zor durumu, karakterinin acı verici derecedeki hüznünü, hareketlerinin yorgun asaletiyle zekice yakalıyor. Sinemadaki ilk deneyimini yaşayan Dominic Sessa sınıfın baş belası, çıkışsızlık yaşayan isyankâr ama zeki ve yetenekli öğrenci Agnus’u büyük başarıyla canlandırıyor. Yirmi iki yaşındaki New Jersey’li aktör, çok zor bir rolde doğal ve şaşırtıcı performansıyla oyun gücünü kanıtlayıp gelecek için umut vaat ediyor.



ALEXANDER PAYNE
Yazımı filmin yönetmeni Alexander Payne ile bitirmek istiyorum. Omaha (Nebraska) doğumlu 63 yaşındaki yönetmen, senaryo yazarı ve yapımcı Yunan kökenli Amerikalı sanatçı, yedi Oscar adaylığının ikisini ödüle çevirdi. En İyi Senaryo Ödülü’nü Jim Taylor ile paylaştığı “Sideways”te başrolü yine Paul Giamatti’ye teslim etmişti. Film, hayatında başarılın olamadığı için mutsuz olan İngiliz öğretmen Milles ile evlilik aşamasındaki TV sunucusu arkadaşı Jack ile çıktıkları yolculuğu anlatan bir kara komediydi. En İyi Uyarlama Senaryo Oscar Ödüllü “Senden Bana Kalan / The Descendants”da (2011) karısını bir kazada kaybeden Havai’li bir toprak sahibi kızlarını bir tatile götürür. Benim için Alexander’in başyapıtı, iki oyuncusu da Oscar’a aday gösterilen “Schmidt Hakkında / About Schmidt” kara komedisidir. Karısını kaybettikten sonra felaketlerin peşini bırakmadığı Schmidt’i Jack Nicholson canlandırıyordu.
Dokuz filmlik kariyerinde Alexander Payne, sorunlu, küçük insanların hayatlarına filmlerinde insani duyguları, mizahı ve dramı beceriyle harmanlamaktaki hüneriyle tanınıyor. Nebraska denince akla hemen Bruce Springsteen’in aynı adlı müthiş protest bestesi akla gelir. Kendisi de Nebraska’lı olan Alexander Payne, “Nebraska” (2013) adlı filminde, Montana’dan Nebraska’ya gitmek üzere yola çıkan baba-oğulun hikâyesini anlattı. Altı Oscar adaylığı olan bu filmde baba rolünü canlandıran veteran oyuncu Bruce Dern, Cannes Film Festival’inde En İyi Erkek Oyuncu seçildi. A. Payne’ın Jim Taylor ile yazdığı, Uyarlama dalında Oscar adayı “Seçimler / Election” (1999), sevilen bir öğretmenin, öğrenci başkanı olmayı hedefleyen talebesiyle ilişkisini anlatarak, toplumsal sorunları gözler önüne seren başarılı bir kara komediydi. “Yurttaş Ruth / Citizen Ruth” (1996) kürtaj tartışmalarında dikkati çeken, uyuşturucu bağımlısı, sorumsuz hamle bir kadını konu alan bir kara komediydi.