Haber fotoğrafı: Henrietta Lacks (1920-1951)


Ölümsüzlük… İnsanın henüz çözemediği… “Unutulanlar ölür” diyenlerin yanında, “Kişi yapıtları ile yaşar” diyenler de var… Ölümsüzlük, insanlığın en büyük arzularından biridir.
Gılgamış destanına konu olan kral Gılgamış, gerçekten yaşamış ve M.Ö. 27. yüzyılda Mezopotamya’daki Uruk kentinde hüküm sürmüştür. Yarı tanrı yarı insan olarak nitelendirilen Gılgamış, bir dizi serüven ve sınavdan geçer. Gök Tanrısı, Aşk Tanrısı ve “ölümsüzlük otu” ile tanışır ancak gerçek ölümsüzlüğün bilgi peşinde koşan insana ait olduğunu öğrenir.
Mısır Piramitlerine ait efsaneler de aynı konuyu içerir. Mumyalanan firavunlar ölümsüzlüğü yakalayabilir mi? Peru’da en az bin yaşında oldukları tahmin edilen mumyalar bulundu. Araştırmacılar konunun peşini bırakmıyor.
Dünyada tüm bu gizemli olaylar zinciri süregelirken, uzmanlar yaptıkları araştırmalar ve yayınladıkları makaleler ile insanlık tarihine ışık tutmaya çalışıyor. 20. Yüzyılın ilk yıllarında doğan ve günümüze kadar gelen hücreleri ile tıp tarihine imzasını atan bir kadından söz etmek mümkün; Henrietta Lacks

İlk duyduğumda nutkum tutuldu… Biraz araştırmak hakkında yazılanları okumak, filmlerini izlemek bana farklı bir dünyanın kapılarını açtı…

Henrietta Lacks kimdir? HeLa hücreleri yaşamaya devam ediyor mu? Hukuk savaşı kazanılıyor mu? Tıp tarihi böylesi bir çalışma ile karşılaşınca diğer bilgiler birer teferruat mı?

Henrietta Lacks siyahi bir kadındı. Umutları ve hayalleri vardı. Çocuklarını büyütecekti. Olmadı. DNA’sı ailesinden çok, bilim dünyasını etkiledi. HeLa hücreleri etik ve hukuki açıdan dünyada en çok tartışılan konulardan biridir. Hikâyeye baştan başlayalım…

Henrietta Lacks kimdir?
Asıl adı Loretta Pleasant’dır. 1920 yılında Amerika’nın Virginia eyaletinde sosyo-ekonomik durumu düşük bir ailenin kızı olarak dünyaya geldi. On kardeştiler. 6. Sınıfa kadar okuyabildi. Büyükbabası tarafından büyütülen Henrietta daha sonra kuzeni David ile evlendi ve beş çocuk sahibi oldular. Henrietta son doğumundan bir süre sonra vücudunda bir yumru hissetmişti. İlk önceleri doktora gitmeyi ret etse de rahatsızlığının ciddiyetini anladığında soluğu John Hopkins hastanesinde aldı. Sonuç üzücüydü, Henrietta kanserdi. Hastanenin jinekoloji bölüm başkanı Richard Wislet Telinder dönemin ülkedeki en iyi kanser uzmanıydı. Dr. Richard, Henrietta’nın hastalığını inceledi. Tam da bu sırada, Henrietta’nın hücreleri, biyolog ve Hopkins Doku Kültürü Araştırması Başkanı George Gey’e ulaşmıştı. George Gey ve ekibinin bu konuda o güne kadar yaptıkları çalışmalar netice vermemişti, hücreler insan vücudunun dışında yaşamıyordu. Bu yeni incelemede ise kullanılan test tüplerin üzerinde Henrietta ve Lacks kelimelerinin ile heceleri olan HeLa yazılıydı. Dr. Gey bir anda bu hücrelerin normal hücrelerden 20 kat daha çabuk büyüdüğünü fark etti. Kendinden çoğalan ve insan vücudu dışında üreyebilen bu hücreler Dr. Gey ve ekibini hayrete düşürmüştü. Dr. George Gey meslektaşları ile bu durumu paylaştığında talepleri şöyleydi: “Harika, biraz da biz alabilir miyiz…”

HeLa hücreleri nerede?
HeLa hücrelerinin saklanması ve transferi kolaydı. İsteyen herkese hava yolu ile bir test tüpü içinde yollanabilmekteydi. Bu durumda, hücreler artık her yerde idiler. Tedarikçiden herhangi bir şey ister gibi sipariş veriyorsun, geliyorlar. Şaşırtıcı ama gerçek.

Araştırmacı Jones Salk, çocuk felci aşısını geliştirmeye odaklanmıştı. Çok sayıda hücreye ihtiyacı vardı. Bu amaçla 1953 yılında Alabama’daki Tuskegee Üniversitesi’nde bir hücre kültürü fabrikası kuruldu. Çocuk felci aşısı da bu çalışmanın ardından bulundu. Binlerce çocuk HeLa hücreleri sayesinde bu hastalığa yakalanmaktan kurtuldu. Daha sonraki yıllarda bu hücreler sayesinde kemoterapi ilaçlarının yararları keşfedildi. Geçtiğimiz yıllarda bulunan Covid-19 aşısının araştırmasında HeLa hücrelerinin etkili olduğu ortaya çıkıyor. Bu hücreler gen haritalarına yardımcı olduğu gibi, AIDS hastalığına neden olan HIV virüsü, tüberküloz, Parkinson ve tüp bebek üzerindeki çalışmalarda adeta bir kilometre taşı görevini üstlenmektedir.

1960 yılında insan hücresinin yerçekimsiz ortamda etkisinin araştırılması için uzaya dahi gönderildi. Henrietta’nın hücrelerini özel kılan ise, bilim adamlarına, bir insan üzerinde yapılması mümkün olmayan deneyleri yapma imkânı sunmasıdır. Bununla birlikte, bilim insanları süreç içerisinde hücreler ölse bile, sonsuz büyüyen HeLa stokuna geri dönüp çalışmaya yeniden başlayabilmektedirler. Günümüzde HeLa hücresi kullanılarak yayınlanan araştırma makale sayısı yetmiş bini aşmış durumda. Ayrıca hücreler kullanılarak on bine yakın patent alındı ve büyük maddi kazanç elde edildi. Virüsler üzerine yapılan çalışmalar sonucu bulunan aşılar, kurtarılan hayatlar, elde edilen önemli bilimsel başarılar devam etmekte.

Henrietta ve ölüm
Henrietta Lacks, Ekim 1951’de henüz 31 yaşında iken hayata gözlerini yumdu. Lacks, hücreleri haberi olmadan alındığından, hücrelerinin ne kadar önemli olacağını bilmeden öldü. Gerçek ancak 50 yıl sonra ortaya çıktı. 1950’lerde Baltimore’da ayrımcılık yasaldı. Hekimlerin çoğu özellikle kamu koğuşlarında bakım alan hastalar için hastaların bilgisi veya rızası olmadan, araştırma yapmak adına numune toplamaları son derece yaygındı.

Hücreler zararlı olabilir mi?
Doğadaki her şey zıtlığı ile birlikte var olur. Henrietta Lacks hücreleri dikkat çekici bir şekilde güçlüdür. Bu bağlamda bazı laboratuvarlar, kullanılmalarının yasak olması gerektiğini savunmakta ve deneylerine paydaş olmalarını engellemektedir. Bu konuda bazı uzmanlar şu ifadeyi kullanıyorlar: “Unutmamak gerek ki, HeLa hücreleri kanser hücreleridir. En ufak bir ihmal, kaza, yanlış kullanım vb. dünyanın sonunu getirebilir. Hastalıkları tedavi etmek için yollar ararken sonuçlarınız tehlikeli bir şekilde çarpışacaktır.”


Rebecca Skloot kimdir?
Tıp alanında uzmanlaşmış Amerikalı bilim yazarı Rebecca Skloot, “Henrietta Lacks’ın Ölümsüz Yaşamı” adlı kitabı yazmak için Henrietta’nın kızı Deborah ile birlikte çalıştı. Deborah gerçeklerle karşılaştığında karışık duygular yaşadı. “Annemin bilim ve dünya için yaptığı inanılmaz şeylere bir bakın” diyordu, “Ailemiz temel sağlık hizmetleri alamazken başkaları milyonlarca dolar kazandı.” Aslında HeLa hücrelerinin bilgisi tıp dünyasında dolaşıyordu ama ailenin bundan haberi yoktu.

Rebecca Skloot’un çabaları ile “HeLa Genome Komitesi” oluşturuldu. Aile komiteye dahi edildi. Araştırma yapmak isteyenlerin, bu komiteye başvurmaları gerekmektedir. Ailenin ifadesi şöyle: “Artık annemizin hücrelerinin kimin tarafından kullanıldığını en son öğrenen biz olmayacağız.”

Henrietta’nın torunu Jeri Lacks, “Büyükannem sadece belirli bir grup insana yardım etmedi. Dünya çapında herkese dokundu. Bu da beni çok gururlandırıyor” demekte. Jeri Lacks, ırkçılığa karşı mücadele vermek adına söylediği bu cümlelerle, aynı zamanda maddi olanakların konu tıp olunca kriter olmaması gerektiğini vurguluyor.


Henrietta Lacks'in ailesi, ölümünün 70. yıldönümünde Bristol'deki Royal Fort House'da bir heykelin açılışında

Bu hikâyeyi Henrietta Lacks’ın bir diğer torunu Alfred Lacks’ın etkileyici sözleri ile noktalıyorum. “Konuşma yaptığım zamanlarda insanlar yanıma gelip diyorlar ki, ‘Büyükannen sayesinde çocuklarım oldu.’ Henrietta’nın, öldükten sonra bile hayat vermeye devam etmesi çok etkileyici. Eğer Henrietta bu kadar çok hayatı kurtardığını bilseydi, çok mutlu olurdu.”

HeLa hücreleri ile ilgili hukuk süreci devam ediyor. Zaman aşımına uğradığını ifade edenlere rağmen… Çocuklar, torunlar Henrietta Lacks’a sahip çıkmaya devam edecekler…

Not: Beni Henrietta Lacks ile tanıştıran sevgili Gül Barut’a teşekkür ederim.

Kaynakça:
Rebecca Skloot’un “Henrietta Lacks’ın Ölümsüz Yaşamı” adlı kitabı.