İstanbul’un en yeni müzelerinden biri, Beyoğlu’nda ziyarete açıldı. İstiklal Caddesi’nde Türkiye İş Bankası şubesi olarak kullanılan Baudouy (Bodvi) Apartmanı artık Türkiye İş Bankası Resim ve Heykel Müzesi olarak sanatseverlere hizmet etmekte.

19. Yüzyılın ikinci yarısında İstanbul’a yerleşen Fransız tüccar Joseph Baudouy tarafından 1907 yılında inşa ettirilen Baudouy Apartmanı, birçok aileye ve iş yerine ev sahipliği yaptı. 1953-2016 yılları arasında İş Bankası Beyoğlu Şubesi olarak kullanılan apartman, Cumhuriyet’in 100. Yıldönümü olan 29 Ekim 2023 tarihinde, kapılarını sanatseverlere açtı. Zemin hariç altı katı olan binanın en üst katı restoran olarak planlanmış. Sergi alanlarının gezilmesine beşinci kattan başlamakta.

Beşinci ve dördüncü katlarda, “Türk Eserlerini İzlemek” isimli kalıcı sergi düzenlenmiş. Sergilenen koleksiyon, 1940 yılında Hikmet Onat’ın “Ortaköy Manzarası”, Şevket Dağ’ın “Rüstem Paşa Cami İçi” ve Vecih Bereketoğlu’nın “Kayık ve Evler” tablolarının alınması ile başlamış ve günümüzde 950’den fazla sanatçının 2.700 adet eserinden oluşmakta. Sergiyi dolaşmaya beşinci kattaki 501 numaralı odadan başlanılabilir. Bu odaya girdiğinizde hemen karşınıza İbrahim Çallı’nın Atatürk tablosu çıkacaktır. Türk Eserlerini İzlemek sergisi içerisinde “Kadın Portreleri”, “Anadolu Esinlenmeleri” ve “Deniz Coşkusu” gibi konular yer almakta.

Dördüncü katta sergilenen resimlerin başlıkları: “Yaşantının Getirdikleri”, “Hayvanlar Aleminden”, “Eski Bahçelerde” ve “Apartman Salonunda Sanat”. Eserleri yaratmış olan sanatçıların içerisinde Nurullah Berk, Abidin Dino, Zeki Faik İzer ve Bedri Baykam yer almakta. Edip Hakkı Köseoğlu’nun “Kumbaralı Çocuk” isimli tablosu, 401 numaralı odada yer alıyor. 1957 tarihli bu eserde beyaz yakalı tertemiz okul önlüğünü giymiş ve saçları düzgünce kesilmiş bir kız çocuğu yalın bir hasır sandalyede oturmakta ve elinde, üzerinde Türkiye İş Bankası’nın logosu bulunan metal bir kumbara tutmakta. Çocuğun özenle tuttuğu kumbara, dönemin çalışkanlıkla bezenen ve tasarrufa yönelen eğilimini iletmekte ve ortak değerleri simgelemekte.

Üçüncü ve ikinci katlar, geçici sergi alanı olarak kullanılıyor. Ben gezdiğimde, “İstanbul’un Resmi” sergisi yer alıyordu. İki kıtada birden yer alan tek şehir olan İstanbul’un Boğaz’ı, Tarihi Yarımada’sı, tekneleri, balıkçıları, balıkları ve çiçeklerinin tabloları bu serginin ana malzemeleri. 1914 Kuşağı olarak bilinen ve genel eğilimleri olarak empresyonist üslubu kullanan sanatçılar için İstanbul önemli bir esin kaynağı olmuş ve bu sanatçılar İstanbul temalı birçok resim eseri yaratmışlardır. Gerçekten de 20. yüzyılın henüz beton istilasına uğramamış İstanbul’u, deyim yerindeyse cennetten düşmüş bir parça idi ve bu yüzden yağlıboya sanatçıları için güzel bir ilham kaynağı idi.

Ahmet Hamdi Tanpınar, İstanbul’u “Hasretlerin aydınlığı” olarak betimlemektedir. Asıl İstanbul, surlardan beride olan camiler ve minarelerin şehridir. Beyoğlu, Boğaziçi, Çekmeceler, Adalar ve Bentler ise bir şehrin içinde kendilerine has güzellikleriyle insanda başka duygular uyandıran peyzajlardır.

Müzenin birinci katında ise ofisler, zemin katında hediyelik eşya dükkânı ve kafe yer almakta.