Hepimizin zaman zaman serinlemek, uçucu haşaratı uzaklaştırmak, ateşin harını arttırmak için kullandığımız yelpazeler, bu işlevlerinin dışında, tarih boyunca üstlendikleri simgesel anlamlar ve taşıdıkları estetik değer ile pek çok ülkenin kültüründe kendilerine özel bir yer edinmişlerdir. Çin’den yola çıkıp Asur, Babil, İran, Hint ve Yunan medeniyetlerini dolaşarak batıya ulaşan yelpaze, bazen şekli, bazen işlevi değişse de yüzyıllardır hayatımızdadırlar. Yunanistan’a “flabellum” adı ile yuvarlak şekliyle ulaşan yelpaze, Hristiyanlıkta yaygın hale geliyor ve 4. yüzyılda Bizans Kilisesi’nde önemli bir obje olarak kullanılıyor. Orta çağ Kilise dönemlerinde, Rahibin yardımcısı, diyakozun elinde taşıdığı flabellumlar, ayinlerin vazgeçilmez bir parçası oluyorlar.


Yelpazeli Kadın, Manet


Çin ve Japonya kültürlerinde yelpaze
Tarihî belgelerde yelpazenin anavatanı olarak anılan Çin’de M.Ö. 2. yüzyıldan beri kullanılmaktadır. Çin’de ortaya çıkan yelpazeler sabit yelpazelerdir. Katlanabilir yelpazeler ise 10. yüzyılda Japonya’da ortaya çıkmıştır. Çin ve Japonya’da yelpazeler hem kadınlar hem de erkekler tarafından kullanıldı. Yelpazelerin, kullanım alanlarına göre farklılaşan türleri vardı. Saray görevlerinde, savaşlarda, çay törenlerinde ve sahne gösterilerinde kullanılan yelpazeler birbirine benzemezdi.
Yelpazelerin bezemesine büyük özen gösterilir, yelpaze bezeme sanatını büyük ressamlar icra ederdi. Bazı yelpazeler el aracı olarak kullanılmak için değil, sanat objesi olmak için üretilirdi. Yelpazeyi betimleyen şiirler yazma ve yelpazenin üzerine resim ve hat çalışmaları yapma yaygın hale geldi.
Çin’de ilk olarak Shang Hanedanı döneminde görülen yelpazeler, önceleri hükümdarların ve yüksek sosyal sınıfın bir sembolü olarak kullanılıyordu. Sonraları, bilgelik sembolü olarak atalara saygı, cenaze ve evlilik törenlerinde kullanılan bir tören aracı olarak, daha sonra ise müzikle birleşerek yelpaze dansını icra etmeye başladılar. Han döneminden itibaren kullanımı tüm topluma yayılıp gündelik yaşamın parçası haline geldi. İlk yelpazeler kuştüyünden yapıldı, ilerleyen dönemlerde yapımında bambu, palmiye ve ipek kullanıldı. Japonların ilk kez 670’li yıllarda tasarladığı katlanabilir yelpazelerin tasarımında, yarasa kanatlarından ilham alındığına inanılır. Yelpazeler önceleri sadece erkekler tarafından kullanılırken, sonradan renkli ve resimli olarak üretilip kadınlar tarafından kullanılmaya başladılar. Japonya’da Heian Döneminde yelpazeleri, zengin tüccarlar, aristokratlar ve samuraylar kullanıyorlardı. Samurayların silah olarak kullandıkları yelpazeler demirden yapılırdı. Görünümü, kapalı konumdaki normal bir yelpazeye benzeyen bu silahlarla samuraylar, silahla girmenin yasak olduğu yerlere girerlerdi.


Kral Tutankhamun'un mezarının keşfinin 100. yıldönümünü anmak için Birleşik Krallık'ta Kasım 2022'de basılan posta pulu


Eski Mısır’da yelpaze kültürü
Eski Mısır'da bir sapın ucuna tutturulmuş tüylerden oluşan yelpazeler kullanılırdı. Yelpazenin üretildiği malzeme, tavus kuşu tüyü veya papirüs olurdu. Günümüze ulaşan ender örnekleri, M.Ö. 14. yüzyıla tarihlenen, Tutankhamun’un mezarından çıkarılmış olan iki yelpazedir. Tavus kuşu tüyünden yapılmışlardır ve birinin sapı som altından, diğerininki ise abanoz ağacındandır.
Katlanabilir yelpazelerin, bir çubuğa tutturulan kâğıt veya deriden oluşan, açıldığında tam bir daire biçimini alan bir türü ile, üst üste kapanabilen çubuklardan veya bu çubuklara yapıştırılan kemer biçiminde kumaş, deri, kâğıt gibi malzemeden yapılan bir başka türü bulunmaktadır. Yelpazenin ana kısmını oluşturan ve parşömen, ipek, tafta veya kâğıt gibi bir malzemeden yapılan yüzeylerin üzerine, üretildikleri dönemlerin beğenisini yansıtan dinsel, tarihsel ve güncel yaşam resimleri yapılırdı.


Yelpazeli Kadın, Picasso

Avrupa ülkelerinde yelpaze kültürü
16. Yüzyılda, İtalyan, Fransız ve Avusturyalı usta sanatçılar Uzakdoğu’dan getirdikleri malzemelerle yelpazeler üretmeye başladılar. İngiltere Kraliçesi I. Elizabeth’e 1587 yılında, yılbaşı armağanı olarak, içinde kendi portresinin bulunduğu mücevherli bir yelpaze sunulur. Fransa’da ise, Rönesans döneminde Kral XIV. Louis’nin hükümdarlığı zamanında Asya’dan tüccarlar tarafından getirildi. 18. Yüzyılda Paris, yelpazelerin merkezi haline geldi. Birer sanat eseri olarak üretilen yelpazelerde, artık her şey anlatılabiliyordu: mitoloji, antik çağların tarihi, dini ve romantik konular… Kullanımı tüm Avrupa'da yaygınlaştı.

Osmanlılarda yelpaze kültürü
Osmanlılarda yelpaze kullanımı epey eskiye dayanıyor. 1582 tarihli Sultan III. Murad adına yazılmış Surname-i Hümayun’da minyatürlü el yazma kitabında, sünnet şenliklerinde, geçit yapan esnaf ve sanatçı gruplar arasında yelpazeciler de resmedilmiş. Salah Birsel, Boğaziçi Şıngır Mıngır kitabında “İki dirhem bir çekirdek, başlarında şemsiye, ellerinde yelpaze diye bahseder Osmanlı hanımlarından. 19. Yüzyılda Osmanlı hanımlarının, at arabalarında gezerken yelpaze kullandıkları, evlerde yumuşak tüylü yelpazelerin toz almada kullanıldığı ve misafirlerin kullanması için yataklarındaki yastıkların üzerinde ve masa üzerlerinde genellikle hurma dallarından yapılmış yelpazeler bulundurulduğunu yazılan kitaplardan ve romanlardan öğreniyoruz. Yüzyılın başına kadar diğer toplumlardaki gibi Osmanlı toplumunda da önemini koruyan yelpaze ve sineklikler çeyiz eşyalarının da vazgeçilmez parçalarıydı.


Yelpazeli Kadın, Gustav Klimt

Yelpaze dili
Özellikle İslam toplumlarında kadın ve erkeklerin rahatça görüşemedikleri ortamlarda, yelpazeler önemli bir iletişim aracı olmuşlardır. Her devirde ve ortamda aynı anlamı taşımayabilen, fakat belli hareketlerin belli anlamlar ifade ettiği genel bir yelpaze dili de oluşmuştu.

Yanaktan kaydırıldığında: Sizi seviyorum.
Yüz önünde sol elle tutulursa: Sizi tanımak istiyorum.
Sol kulağın üzerinde tutulursa: Beni rahat bırakın.
Yüz önünde sağ elle tutulursa: Beni takip edin.
Sağ elle hızlı bir şekilde döndürülürse: Bir başkasını seviyorum.
Sol elle hızlı bir şekilde döndürülürse: Çok acelecisiniz.
Geniş bir şekilde açık tutulursa: Beni bekleyin.
Kapalı bir şekilde gösterilirse: Beni seviyor musunuz?
Sağ yanağın üzerinde tutulursa: Evet.
Sol yanağın üzerinde tutulursa: Hayır.
Küçük parmak havada olarak tutulursa: Güle güle.
Dudakların üzerine konulursa: Beni öpün.

Modern dünyamızda, devir değişti, yelpazelerin dilini kimse kullanmıyor herhalde. İnsanların iletişim kurmaları için çok başka araçlar var; telefon WhatsApp, emojiler gibi… Ama dünyamız o kadar ısındı ki, şimdiye kadar yelpaze kullanmak ihtiyacını hissetmeyen ben de artık sıcak ülkelere gittiğimde, valizime attığım ilk eşya oluyor.