Haber resmi: Babil Kulesi, Peter Brueghel (1563)

Babil Kulesi efsanesi, farklı dillerin ortaya çıkışını açıklayan en eski mitlerden biridir. Tevrat’taki anlatıya göre, insanlar tek bir dil konuşurken bir kule inşa etmeye başlarlar. Bu kule, Tanrı’ya ulaşma niyetiyle göklere doğru yükselirken, Tanrı insanların bu cüretini cezalandırır ve onların dillerini karıştırarak anlaşmalarını engeller. Bunun sonucunda insanlar dünyaya dağılır ve Babil Kulesi tamamlanamaz.

Bu hikâye, yalnızca dinsel bir anlatı değil, aynı zamanda tarihsel, arkeolojik ve ezoterik açılardan da derin anlamlar taşır. Babil Kulesi’nin gerçek bir yapı olup olmadığı tartışmalı olsa da Mezopotamya’da bulunan zigguratlar* (piramitlere benzeyen tapınak kuleleri) ve diğer eski yapılar bu efsanenin kökenlerini anlamamıza yardımcı olabilir. Aynı zamanda, dilin kökeni, insanlık tarihindeki büyük tufan sonrası kültürel bölünmeler ve hatta uzaylı atalar teorisi ile bağlantılı çeşitli yorumlar bulunmaktadır.


Ziggurat (piramite benzeyen tapınak kulesi)

Babil Kulesi’nin mitolojik kökenleri
Babil Kulesi’nin en bilinen kaynağı Tevrat’taki Yaratılış 11:1-9 bölümüdür. Ancak benzer hikâyeler farklı kültürlerde de bulunmaktadır…
Babil Kulesi’nin ilham kaynağı olduğu düşünülen en önemli yapı, Babil’deki Etemenanki adlı ziggurattır. M.Ö. 6. yüzyılda II. Nabukadnezar tarafından inşa edilen bu yapının gökyüzüne ulaşmayı amaçlayan bir tapınak olduğu düşünülmektedir.
Ayrıca, Sümer kralı Enmerkar’ın hikâyesi de Babil Kulesi efsanesine çok benzer. Enmerkar, tanrı Enki’ye bir tapınak inşa etmeye çalışırken, tanrı halkın dilini karıştırır ve onların anlaşmasını engeller.
Babil Kulesi’ne benzer hikâyeler dünya çapında farklı mitolojilerde de görülmektedir. Maya Mitolojisinde, Popol Vuh’ta, insanlar bir kule inşa ederek göğe ulaşmak isterler, ancak tanrılar bunu engellemek için dillerini karıştırır. Hindu Mitolojisinde, devlerin inşa ettiği büyük bir kuleyi tanrılar yıkar. Yunan Mitolojisinde, Olympos Dağı’na tırmanmaya çalışan devler (Gigantomakhia) tanrılar tarafından cezalandırılır.
Bu mitolojik paralellikler, Babil Kulesi’nin evrensel bir anlatıya dayandığını ve Tufan sonrası insanlığın dağılmasına dair kolektif bir hafıza olabileceğini düşündürmektedir.


Uruk Rahip Kralı, Mezopotamya Irak (MÖ 3000) Irak Müzesi


Arkeolojik kanıtlar ve tarihsel bağlam
Babil Kulesi’nin tarihsel gerçekliği üzerine yapılan arkeolojik araştırmalar, Mezopotamya’daki devasa zigguratlarla bağlantılı olabileceğini göstermektedir. Babil’in başkenti olan antik şehir Etemenanki’de, büyük bir ziggurat olduğu bilinmektedir. M.Ö. 6. yüzyılda inşa edilen ve yaklaşık 90 metre yüksekliğe ulaşan bu yapının yıkıntıları günümüzde Irak’ta bulunmaktadır. Zigguratlar, Sümer, Akad ve Babil kültürlerinde gökyüzüne ulaşmak için yapılan merdivenli tapınaklardı. Babil Kulesi’nin gerçek bir yapıdan esinlenerek oluşturulduğu düşüncesi, bu zigguratlarla desteklenmektedir.

Dilin kökeni ve ezoterik açıklamalar
Babil Kulesi hikâyesi, dilin kökenine dair ezoterik ve mistik yorumlarla da ilişkilendirilmiştir.
Hermetik öğretide ve Kabala’da dil, yaratılışın temel gücüdür. “Kelam” kavramı, evrenin varoluşunu şekillendiren ilahi bir enerji olarak görülür. Babil Kulesi anlatısı, insanın Tanrı’nın ilahi kelamına ulaşmaya çalışması ama bunun önüne geçilmesi şeklinde yorumlanabilir.
Platon’un Kratylos adlı eserinde, dilin zamanla değişime uğradığı anlatılır. Babil Kulesi efsanesi, dilin bozulmasını ve insanların birbirlerinden uzaklaşmasını sembolize eden bir mit olarak görülebilir.
Atlantis efsanesinde, tufan sonrası insanların dünyanın dört bir yanına dağıldığı anlatılır. Bu, Babil Kulesi anlatısındaki gibi kültürel ve dilsel bir bölünmeye işaret edebilir.


Uzaylı Atalar ve Babil Kulesi Teorisi
Bazı araştırmacılar, Babil Kulesi’nin yalnızca mitolojik bir anlatı olmadığını, eski uzaylı ziyaretçilerin insanlara bilgi verdiği bir çağın sonunu simgelediğini öne sürmektedir.
Zecharia Sitchin ve Anunnaki Teorisi
Zecharia Sitchin, Sümer tabletlerini yorumlarken, Anunnaki adlı varlıkların insanlara teknoloji ve dil bilgisi öğrettiğini iddia etmiştir. Babil Kulesi anlatısı, insanların bu ileri bilgiyi yeniden kazanmaya çalışması ve tanrılar (ya da uzaylılar) tarafından durdurulması olarak okunabilir.
Gılgamış Destanı
Babil Kulesi’nin bir uzay aracı veya portal olabileceği fikrini destekleyen önemli mitlerden biridir. Gılgamış ve Enkidu’nun maceraları, tanrılara meydan okuma, yasak bilgilere erişme ve kozmik sırları öğrenme çabalarını anlatan çok katmanlı bir destandır. Bu bağlamda, Gılgamış Destanı’nın bazı bölümleri, Babil Kulesi anlatısıyla paralellikler taşımaktadır.
Gılgamış Destanı’nda, Sümer Kralı Gılgamış, ölümsüzlük sırrını öğrenmek için tanrılara meydan okur. En yakın dostu Enkidu ile birlikte tanrıların diyarına gitmeye çalışır ve bunun için bir yolculuğa çıkarlar. Bu yolculuk sırasında tanrıların izni olmadan yasak bölgelere girerler ve kutsal bilgileri elde etmeye çalışırlar.

Sümer Kralı Gılgamış'ın en yakın dostu Enkidu

Babil Kulesi ile bağlantılar
Babil Kulesi’nin Tanrı’ya ulaşma çabası gibi, Gılgamış da ölümsüzlüğü ve ilahi bilgiyi elde etmeye çalışır. Bu benzerlik, ikisinin de aynı ezoterik mesajı taşıyor olabileceğini düşündürmektedir:
Göğe Ulaşma Arayışı: Babil Kulesi’nin göğe yükselme amacı, Gılgamış’ın tanrıların bilgisine erişme çabası ile benzerdir.
Tanrıların Engellemesi: Babil Kulesi gibi, Gılgamış ve Enkidu da tanrılar tarafından cezalandırılır. Enkidu, tanrıların gazabına uğrayarak ölür.
Bu noktada, bazı teorisyenler, Gılgamış ve Enkidu’nun aslında yıldızlararası bir yolculuğa çıkma girişiminde bulunduğunu ve tanrıların (ya da uzaylıların) bunu engellediğini öne sürmektedir.


Gılgamış Destanı (Foto Creative Commons – Osama Shukir Muhammed Amin)


Gılgamış Destanı’nda, Gılgamış’ın büyük dedesi Utnapiştim tufandan kurtulan son ölümsüz insandır. Bu figür, Tevrat’taki Nuh ile özdeşleştirilir. Ancak alternatif teoriler, Utnapiştim’in aslında uzaylılar tarafından kurtarılmış bir kişi (ya da yarı tanrı yarı insan: Nefilim) olabileceğini öne sürer.
Gılgamış, ölümsüzlük sırrını öğrenmek için Utnapiştim’e gider ve onun “tanrıların yaşadığı yere” ulaşıp ulaşamayacağını öğrenmek ister. Bu yer, bazı yorumculara göre uzaylıların veya Anunnaki’nin kullandığı bir geçit veya portal olabilir. Gılgamış’ın ziyaret ettiği yerin Duat (Mısır mitolojisinde yıldızlara açılan kapılar) gibi bir portal olabileceği öne sürülmüştür.
Babil Kulesi’nin bir portal olarak inşa edildiği ve tanrılar tarafından yok edildiği fikri, Gılgamış’ın ölümsüzlük arayışıyla benzer semboller taşır.
Bu bağlamda, Gılgamış’ın macerası, Babil Kulesi anlatısının daha eski bir versiyonu olabilir.
Bu anlatılar, insanlığın eski çağlarda uzay yolculuğu veya boyutlar arası geçiş bilgisine sahip olduğunu, ancak bunun bilinçli olarak engellendiğini öne süren teorilerle örtüşmektedir.
Bu bakış açısıyla Gılgamış Destanı, Babil Kulesi’nin daha kişisel bir versiyonu olarak okunabilir: İnsan, yıldızlara ulaşmaya çalışır ama tanrılar (veya uzaylılar) tarafından durdurulur…


Gılgamış Destanı Ölümsüzlüğü arayan bir kralın hikâyesi

Babil Kulesi, Atlantis ve Anunnaki bağlantısı
Bazı ezoterik ve alternatif tarih teorileri, Anunnaki’nin Atlantis ve Babil Kulesi ile doğrudan ilişkili olduğunu öne sürer.
-Anunnaki, Sümer ve Babil mitolojilerinde gökten gelen tanrılar olarak anlatılır.
-Atlantis’in tanrıları da göksel varlıklardı.
-Anunnaki’nin, Babil Kulesi’nin inşasını engellediği iddia edilir.
Bu bağlantılar, Babil Kulesi’nin aslında Anunnaki’nin yasakladığı bir teknoloji veya bilgiye ulaşma çabası olabileceğini düşündürüyor.
Bazı ezoterik araştırmacılara göre; Atlantis, Anunnaki veya diğer kozmik varlıklarla doğrudan temas halindeydi. Bu temasın kaybolmasıyla, Mezopotamya’da insanlar Babil Kulesi’ni inşa ederek bu bağlantıyı tekrar kurmaya çalıştılar. Ancak Anunnaki veya diğer tanrılar, bu çabayı engelledi ve Babil Kulesi’ni yok etti.

Babil Kulesi gerçek bir portal mıydı?
Babil Kulesi’nin bir uzay aracı, yıldız geçidi veya bilinç transferi sağlayan bir yapı olduğu fikri, birçok ezoterik gelenekte desteklenir.
Helena Blavatsky’ye göre, Atlantis rahipleri yüksek frekanslı bilinç kullanarak farklı boyutlara geçiş yapabiliyordu. Babil Kulesi, bu bilinci yeniden aktive etmek için inşa edilmiş olabilir.
Hermetik öğretilere göre, Babil Kulesi “göğe yükselmek” ifadesiyle fiziksel bir yapıyı değil, bilinç seviyesinin yükseltilmesini simgelediği söylenebilir.
Edgar Cayce’nin Atlantis Kehanetleri, antik dünyada kristallerin, enerji portalları açmak için kullanıldığını öne sürer. Babil Kulesi de aynı prensibe dayanıyor olabilir mi?
Alternatif hipotez: Babil Kulesi, Atlantislilerin kaybettiği yıldızlararası yolculuk bilgisini yeniden canlandırmak için yapılan bir deney miydi?

Bugün bu bilgi nerede?
Eğer Atlantis ve Babil Kulesi’nin hikâyeleri bir kozmik bilgi kaybını anlatıyorsa, bu bilgi günümüzde nerede olabilir?
Mısır Piramitleri: Atlantis’ten sağ kalan bilgeler, piramitleri inşa ederek bilgiyi burada mı saklamışlardı?
Gizli Cemiyetler: Tapınak Şövalyeleri, Gül Haçlılar veya Masonlar gibi ezoterik topluluklar, Babil Kulesi’nin kaybolan sırlarını saklıyor olabilir mi?
Uzay Keşif Programları: Modern uzay programları, aslında kadim uygarlıkların başarısız olduğu girişimleri tekrar mı deniyor?
Babil Kulesi efsanesi, insanlığın bilgiye erişme çabasının ve bunun engellenmesinin evrensel bir anlatımı olarak günümüzde bile geçerliliğini korumaktadır.

Kaynakça:
The Holy Bible, Genesis 11:1-9
Kramer, S. N. Sumerian Mythology (1944)
Sitchin, Z. The 12th Planet (1976)
Eliade, M. Myth and Reality (1963)
Platon, Kratylos - Platon, Kritias ve Timaios
Enmerkar ve Aratta’nın Efendisi, Sümer Tabletleri
Sümer Tabletleri ve Enuma Eliş
Edgar Cayce’nin Atlantis Kehanetleri
Helena Blavatsky, Secret Doctrine
Graham Hancock, Fingerprints of the Gods

*Ziggurat: Antik Mezopotamya vadisinde ve İran’da bulunan, piramitlere benzeyen tapınak kulesi. Zigguratlar, dinî amaçlarının haricinde gözlem evi, okul ve depo görevi de görmekteydi. Zigguratların tepesinde yer alan türbe ya da tapınaklara sadece rahipler çıkabilirdi.