Selanik’teki Yahudi mirasından söz ederken, birçok yaşanmışlığın yanında, Sabetay Sevi’den söz etmeden geçmek mümkün değildir, hiç şüphesiz.
Selanik, tarihi boyunca Ege kıyılarının en dikkat çeken kentlerinden biri olmuştur. Yahudilerin bu yöreye ilk gelişlerinin Büyük İskender sonrası döneme rastladığı hesaplanır. Romaniyotları, Aşkenazları ve Engizisyon İberyası’ndan kaçıp buralara yerleşen Sefarad ve Marranoları (Marranos) ile şehir, Osmanlı döneminde, Yahudi kimliğinin önemli merkezlerinden biri olmuştur.
Selanik’teki Yahudi mirasından söz ederken, birçok yaşanmışlığın yanında, Sabetay Sevi’den söz etmeden geçmek mümkün değildir, hiç şüphesiz. Yahudi toplumlarının bölgeye katkılarının çok ötesine uzanan etkisi, yalnız kendi çağına değil, sonraki yıllara da damgasını vurmuştur.
***
Mesih konusu Yahudi inanışında önemli bir yer tutar. Ancak Yahudiler tarih boyunca bu konuyla ilgili temkinli bir tavır almayı tercih etmişlerdir. Bunda, hiç şüphesiz, deneyimlerden kalan tortunun nedeni büyüktür…
Kısıtlamalar, yasaklar, baskılarla bunaltılan halklarda görülen ‘kurtarıcı beklentisi’ni normal karşılamak gerekir. Bu rolü üstlenen kişinin karizmasından söylemine dek her şey, halk yığınlarının, onun arkasından sürüklenmesi için yeterlidir. Çaresizlik, dokuya işleyen bir virüs misali, mantıklı düşünceyi ele geçirir ve sonuçlarının kestirilemeyeceği bir noktaya doğru savurur insanları…
Yahudi mistisizminde Mesih
Yahudi mistisizminde anlam bulan ve Kutsal Topraklar’da özgür Yahudi yaşantısını yeniden mümkün kılacak Mesih’in gelişi, Bet Ha-Mikdaş’ın Romalılar tarafından, ikinci kez yıkılması ile başlayan sürece son verecektir. Yirmi yüzyıla varan ve bir halkın yaşantısında uzun sayılacak bu süreç içinde, bu beklenti öylesine kuvvetli ve bir o kadar nafile bir umut olmuştur ki, değişik coğrafyalara dağılmış, değişik halkların dizlerinin dibinde, genelde onlara tabi olarak yaşamaya mahkûm edilmiş halleri, Yahudileri, Mesih olma iddiası ile ortaya çıkanların istismarına açık hale getirmiştir.
Sabetay Sevi
Toplumların kendine özgü ‘kahramanları’ ve halkın kolektif yararına, unutulmasında fayda olan ‘kötüleri’ olmuştur. Takipçilerini Yahudi öğretilerinin dışına sürükleyen, Tanrı ile olan birlikteliğe, O’na olan inanca karşı duran Sabetay Sevi, yarattığı çalkantıyla, bu kötülerin içinde yer alan karanlık bir karakterdir…
Bugün yaşamış olsaydı bipolar bozukluk teşhisi konabilecek bir ruh hali içinde, durumunu dinî ve mistik yönden tanımlayan, dolayısıyla kimliğine değişik anlamlar yüklemekten kaçınmayan bir kişilik... Tepe noktalarında Tanrı’ya eren, eş deyişle aydınlanan; depresyon anlarında ise, Tanrı’nın kendisine sırtını döndüğünü iddia eden, içine kapalı, insanlardan uzak duran biri…
Hayatı
1626 yılının, İbrani takvimine göre ‘en büyük felaketlerin günü’ olarak anılan 9 Av’ında, İzmir’de doğduğu söylenir. Yahudilerin İspanya’dan sürülmelerinden ve Osmanlı İmparatorluğu’nun çeşitli kentlerine yerleşmelerinin / yerleştirilmelerinin üzerinden yüz seneden fazla bir süre geçmiştir. İspanya’dan kovuluş, Engizisyon travması, toplumun kolektif hafızasında hala canlıyken ve Yahudiler, Osmanlı diyarında kendilerine yeni bir yurt edinmenin zorluklarına göğüs geriyorken, Sevi, güzel sesi, karizmatik kişiliği, Kabalaya olan ilgisi ve bilge yaklaşımları ile insanları etkiler; Tanrı’nın kendisini, İsrail Krallığını eski ihtişamına kavuşturmakla görevlendirdiğini yayar etrafına… O’nun, anılmaması gereken kutsal Adı’nı anar, toplum yaşantısını olumsuz etkiler, dalgalanmalara yol açar...
Kendisini takip eden ve etrafa Mesih olduğunu, Büyük Tapınağı yeniden inşa etmek için geldiğini yayanlar yok değildir. Müritleri ile birlikte aforoz edilip İzmir’den kovulmadan önce, birkaç yıl burada çok dindar bir hayat yaşar. Daha sonra şansını İstanbul’da deneyecektir!
“Ben Avraham, bir mağarada 40 yıl bekledim. Mucizeler zamanının neden bir türlü gelmediğini kendi kendime hep sordum. Sonra bir ses duydum: ‘İbrani takviminin 5386. yılında (miladi 1616) Mordechai Zevi’nin, adı Shabattai konacak bir oğlu olacak. (…) O, gerçek Mesihtir, ve benim tahtıma oturacaktır.”
Sevi, İstanbul’da karşılaştığı vaiz Abraham ha-Yakini’nin ‘Salamon’un Büyük Bilgeliği’ adlı yukarıda alıntıladığım yazılı anlatısından güç alarak, kendisine atfedilen Mesihî kişiliğine uygun davranışlar sergiler Osmanlı’nın başkentinde... Sonuçta, İzmir’den sonra burada da aforoz edilir ve kentten kovulur.
İzmir ve İstanbul’dan sonra Selanik
Sonrasında yolu Kabala öğretisinin önemli merkezlerinden olan Selanik’e düşecektir. Burada birçok takipçisi olacak; ‘Tanrı’nın Oğlu’ sıfatı ile Tora ile evlenecek; bu, çok büyük ses getirecek, rahatsızlık uyandıracaktır... Ve buradan da yollanmasına neden olacaktır… Artık ünü Osmanlı ülkesinin Batı coğrafyasına hâkimdir.
Aykırı kişiliği ve görüşleriyle toplumlara yön veren din adamlarının ve dönemin bilgelerinin şimşeklerini üzerine çekmiştir. İzmir, İstanbul ve Selanik’te, her ne kadar takipçiler biriktirmeye başlamış olsa da, Yahudi kültürünün bu önemli kentlerinde, kapılar yüzüne kapanmıştır artık!
***
Gazze’li Natan
Kimseler tarafından tanınmadığı, yaşantısında yeni bir sayfa açabileceği diyarlar arayışında, yönünü Kahire ve Kudüs’e çevirir. Masum yaşamak, bir bilge olarak dinî vecibeleri yerine getirmek için yola çıkmıştır. Gelin görün ki, Kutsal Topraklar’da tanışacağı Gazze’li Natan, Sevi’ye Mesih olma yolunda ilham verecek, onu yeniden baştan çıkartacaktır adeta.
Sabetay Sevi ile, kendisine, Mesih’in gelişini müjdeleyecek modern Peygamber Eliyahu (İlyas) rolünü biçecek Gazze’li Natan arasındaki ilişki, günümüz söyleminde tam bir “kazan kazan” durumudur. Natan, Mesih’in Sabetay Sevi’nin kişiliğinde, 1666 yılında kendisini göstereceğini, ve yeryüzüne dağılmış tüm İbrani kavimlerini Kutsal Topraklar’da toplayacağını iddia eder. Bu arada, Osmanlı Padişahını da tahttan indirecektir!
Mesih beklentisini pekiştiren olaylar
O yıllar, Engizisyon travmasını yeni yeni atlatmaya başlamış Yahudilerin, günümüz Ukrayna ve Rus topraklarında, Kazaklar tarafından kıyıma uğradığı yıllardır… Dinyeper Nehri’nin kıyılarında yaşayan Kazaklar, Bogdan Chmielnicki komutasında, Polonya’ya karşı ayaklandıklarında, tarihler 1648’i göstermektedir. Bölgeyi kontrol eden Polonya Krallığı, Kazaklara zor anlar yaşatmaktadır. Savaş şiddetli geçer… Nedenleri, sonuçları bu yazının konusuna girmediği için bunu parantez arasına alalım: Ancak, taraflar arasındaki şiddetli savaşlarda, kaynaklara göre 300 Yahudi köyü imha edilir, 100.000 Yahudi kıyıma uğrar…
Sabetay Sevi’nin kendisini Mesih ilan etmesi ve bu durumun (Venedik’ten Amsterdam’a, Hamburg’dan Londra’ya) Avrupa’nın çeşitli bölgelerinde ve Afrika’nın kuzeyinde yüksek sayıda taraftar toplamasına neden olan, kimi tarihçilere göre, bu olaylardan ilham alan kesif umutsuzluk durumudur... Benzer kalabalıklara başkent İstanbul’da, doğduğu kent İzmir’de ve bir dönem bulunduğu Selanik’te de ulaşmıştır.
Mesihî zamanların başlangıcı için neredeyse tüm Yahudi yerleşimlerinde hazırlıklar başlar. Sinagoglar ‘büyük kurtarıcıyı’ karşılamak için hazırlanır. Sabetay Sevi’nin baş harfleri, görünür yerlere asılır. Dualarda, dinî ritüellerde yerini almaya başlar. Yahudi cemaatleri keskin bir şekilde ikiye bölünmüştür. Sevi’nin takipçileri arasında önemli kanaat önderlerinin yanında, din adamları ve bilginleri dahi vardır.
***
Mesih’in gelmesi ile, Yahudi halkının kurtuluşunun yakın olduğuna inanan takipçileri, Sevi’nin Edirne Sarayı’nda Padişah IV. Mehmet’in huzuruna çıkarıldığını; kadılar ve İslam bilginleri tarafından sorgulandığını; kendisine iki seçenek sunulduğunu, idam ile İslam’a geçme arasında bir seçim yapmasının istendiğini; kendisinin, ölümü kutsamak yerine hayatı kutsadığını ve dolayısı ile İslam dinine geçtiğini; Aziz Mehmet Efendi adı ile Saray’a, Padişah’ın himayesine girdiğini öğrendiklerinde, hayal kırıklığından öte bir çöküş yaşarlar.
Sabetay Sevi İslam’ı kabul eder
Yahudi tarihindeki bu önemli Mesihî hareketin kurucusu Sabetay Sevi, 16 Eylül 1666 tarihinde İslam’ı kabul eder. Takipçilerinden yalnızca küçük bir kısmı bu seçiminde onu izlerler: Sabetayist veya Dönme olarak anılagelen bir tarikat ya da -belki daha doğru bir tabir ile- yaşam şekli oluştururlar…
Yahudi yaşantısına kasteden saldırılara, kıyımlara, kovulmalara, aşağılanmalara karşın, Mesih’in, halkı Kutsal Topraklar’ın kapılarına götüreceği ve Büyük Tapınağın etekleri dibinde hür bir şekilde yaşayacakları beklentisinin, bu şekilde sonlanmasının neden olduğu hayal kırıklığının tedavisi çok uzun zaman alacaktır.
Aziz Mehmet Efendi olarak Edirne Sarayı’nda başlayan hayatının son dönemi, Arnavutluk sürgününde, 1676’da Sabetay Mehmet Sevi olarak biter... Ancak etkileri günümüze dek gelecektir…
Kaynakça
“Who was Shabbati Zevi?” My Jewish Learning
“Salonica” Jewish Virtual Library
“Sabbatai Sevi’s Conversion to Islam” Cengiz Şişman (22.12.2016)
“Shabbetai Zevi” Britannica Online Encyclopedia
“Bogdan Chmielnicki” Jewish Virtual Library
“Shabbatai Zevi” New World Encyclopedia