DERGİ’nin 100. sayısını kutlarken arşivimizden bir habere yer vererek, bu uzun soluklu serüvende arkadaşlarımıza, meslektaşlarımıza selam göndermek, kaybettiklerimizi anmak istedik. Marmara, Agos ve Şalom gazetelerinin genel yayın yönetmenleri ile 1996 yılında yapılmış bir röportajı yeniden yayımlıyoruz. Bu vesileyle Türkiye’de azınlık basının tarihine genel bir göz gezdirelim.
Ermeni Basını
20 Ekim 1996 yılında, Pervin Metin imzasıyla çıkan röportajda Ermeni toplumundan Marmara ve Agos’a yer verilmiş. Oysa Ermeni toplumunun en uzun soluklu gazetesi, Jamanak’tır (Vakit). II. Meşrutiyet’in ilanından sonra, 28 Ekim 1908 tarihinde Misak Sarkis Koçunyan tarafından yayımlanan, günlük siyasi gazete Jamanak, halen yayın hayatını sürdürüyor. Jamanak, 112 yıllık yayın hayatıyla hem ülkemizdeki en uzun ömürlü gazete, hem de dünyada kesintisiz olarak çıkan günlük en eski Ermenice gazete olma özelliğini koruyor. Gazetenin içeriğini Türkiye’de ve dünyadan önemli siyasi olaylar, Ermeni toplumu ile ilgili haberler oluşturuyor. Pazar günleri dışında haftanın her günü dört sayfa olarak, siyah-beyaz çıkıyor. Gazete abonelik yoluyla ve Ermenilerin yoğun olarak yaşadığı yerlerde bayilerde satılıyor.
Ermeni toplumunda Jamanak’ın hemen ardından yayın hayatına başlayan, pek çok gazete olsa da yayın hayatını sürdürememiş. Hay Khosnag (Ermeni Sözcüsü 1924-1930), Nor Lur (Yeni Haber 1924-1931), Yerçanigin Daretzuytzı (Mutlu’nun Yıllığı, 1928), Nor Or (Yeni Gün, 1945), Tebi Luys (Işığa Doğru, 1950) Cumhuriyet döneminde ortaya çıkıp tarihe karışmış yayınlardan ilk akla gelenler...
Nor Marmara Gazetesi de 1967 yılından bu yana Rober Haddeciyan yönetimde yayınlanıyor. Türkiye Ermeni toplumunun en üretken kalemlerinden, usta gazeteci, öykü ve roman yazarı (bugün 94 yaşında olan) Rober Haddeciyan, Nor Marmara’nın başyazarlığını sürdürüyor. Haddeciyan, aynı zamanda 1986 yılında “Ermeni Basın Ödülü”nü kazanan ilk gazetecidir. Rober Haddeciyan, geçtiğimiz Şubat ayında Türkiye Ermeni Katolik Patrikhanesi “Mıgırdiç Beşiktaşlıyan” madalyasıyla ödüllendirilmiştir.
5 Nisan 1996 tarihinde yayın hayatına başlayan Agos, Türkiye Ermeni toplumunun ilk Türkçe-Ermenice gazetesi. Kurucusu ve genel yayın yönetmeni Hrant Dink, Agos’un 10. yılı vesilesiyle verdiği bir söyleşide gazetenin anlamını şöyle açıklar: “Türkçede de kullanılan kırsal kökenli bir Anadolu terimi. Sabanın toprakta açtığı ark vardır, ona ‘agos’ denir. İçinden su geçer, tohumu atarsınız, oradan da bereket fışkırır. Biz de yaratacağımız fikirlerle, yetiştireceğimiz entelektüel değerlerle bir ‘agos’ olalım ve bereket fışkırsın istedik.”
Gazetenin çekirdek yapısını başlangıçta Luiz Bakar, Hrant Dink, Harutyun Şeşetyan ve Anna Turay’dan oluşan dört kişilik bir ekip oluşturur. Bu gruba daha sonra Sarkis Seropyan, Arus Yumul, Sendi Zurikoğlu, Diran Bakar, Setrak Davuthan ve Nıver Lazoğlu katılır.
Azınlık basının en birincil görevi
Pervin Metin, haberinde, azınlık basının en birincil görevinin, ülkedeki farklı kimlikler arasındaki dengeyi sağlamak ve toplumların birbirlerine karşı olan önyargısının önüne geçmek olduğunun altını çizmektedir. 90’lı yıllardan bu yana hızlanışa geçen kimlik hareketlerinde, toplumların dışa açılma süreçlerinde azınlık basını önemli bir aktör haline gelmiştir. Azınlık basını, kültürel çeşitlilik, kültürlerarası diyalog politikalarının gelişimine ortam hazırlayan yapılarıyla inşa sürecine katkıda bulunmuştur. Bu bağlamda değerlendirildiğinde Jamanak, Nor Marmara ve Agos gazetelerinin yayın çizgisi, yazarlarının siyasi ve toplumsal kimlikleri birbirinden farklı gelişmiştir. Ermeni toplumunun kimliğinin yapılanmasında önemli bir misyon yüklenen Agos gazetesi, kendi toplumunun vatandaşlık deneyimlerini, kimliklenme ve tarihsel süreçlerini anlattığı yazı ve haberlerle, ulusal yapı içinde farklı kimliklerin algılanmasına çok değerli katkılarda bulunmuştur. Hrant Dink’in 19 Ocak 2017 tarihinde öldürülmesinden sonra bu misyonuna daha sıkı sarılan Agos, başlangıçtaki yayın politikasını sürdürmektedir. Günümüzde Agos’un genel yayın yönetmeni Yetvart Danzikyan’dır.
Yahudi Basını
İspanya’dan sürülüp Osmanlı topraklarına sığınan David ve Samuel Nahmias kardeşlerin Sultan II. Beyazıt’tan aldıkları izinle İstanbul’da ilk matbaayı açtıkları bilinmektedir. Osmanlı topraklarına matbaanın geliş tarihi hakkında uzlaşmaya varılmış kesin bir tarih olmasa da 1493 ya da 1503 tarihleri öne çıkmaktadır. Nahmias kardeşler matbaalarında ilk olarak Yaakov ben Asher’e ait Yahudi hukukuyla ilgili “Arbaa Turim” adlı eseri yayımlamışlardır.
Yahudi basını İbranice ve Ladino olmak üzere iki alandan ilerlemiştir. 1492’deki Osmanlı topraklarına yapılan göçten bu yana Yahudi toplumu 102 gazete ve dergi çıkartmış, bunlardan 86 tanesi Osmanlı devrinde, 16 tanesi 1923 sonrası yayınlanmıştır. Osmanlı döneminde El Tyempo (Zaman, 1871-1930) ve El Telgraf (1872-1930) gazeteleri Cumhuriyet döneminde de varlığını sürdürmüştür. Cumhuriyet sonrası Ladino dilinde yayıncılığı sürdüren İstanbul Yahudileri, Latin harflerini kullanmaya başlamışlardır. La Boz de Oriente (Doğunun Sesi, 1931-1939), Şabat (Cumartesi, 1947-1950), Atikva (Umut, 1947) Or Yeudat (Yehuda Işığı, 1948), La Vara (Asa, 1950), La Luz (Işık, 1950-1953), El Tyempo (Zaman, 1957-59), La Luz de Turkiya (Türkiye’nin Işığı, 1953-55), La Vera Luz (Gerçek Işık, 1953-1972) ilk akla gelen yayınlardır.
Günümüzde de Şalom Gazetesi, DERGİ ve El Amaneser Türk Musevi toplumunu temsil eden yayınlardır. Şalom Gazetesi’nin Başyazarı İvo Molinas, DERGİ’nin Genel Yayın Yönetmeni Suzan Nana Tarablus, El Amaneser’inki ise Karen Şarhon’dur. Yayın organları, gönüllülerden oluşan yazar kadrolarıyla yayın hayatlarına devam etmektedirler.
Rum Basını
Röportajda adı geçmese de Apoyevmatini Gazetesi’ni anmamak haksızlık olur. “İkindi zamanı” anlamına gelen Apoyevmatini, 12 Temmuz 1925 yılında yayın hayatına başladı. Basın tarihi içinde Jamanak gazetesi kadar kıdemli bir yere sahip olan Apoyevmatini, İstanbul Rum toplumunun gazetesidir. Victor Hugo’nun ‟Yeni dönemler, yeni görevleri gerektirir” sözü gazetenin sloganı olarak belirlenmiştir. Dimitrios Pantelaras’ın, “Bizden habersiz ne kimse doğar, ne kimse ölür” sloganı da 1997 yılından itibaren ilk sloganla beraber kullanılmaya başlanmıştır. Apoyevmatini, çok uzun yıllar boyunca Beyoğlu Suriye Pasajı’ndaki bürosunu kullanmıştır. Gazete 2003 yılında Mihail Vasiliadis tarafından satın alınmıştır. 2003 yılından günümüze gazetenin Genel Yayın Yönetmeni Mihail Vasiliadis’tir Gazetenin içeriği Rum cemaatinin haberleri ve Türk basınında yer alan Rumları ilgilendiren haberler oluşturmaktadır. Apoyevmatini gazetesi maddi zorluklar nedeniyle ayrılmak zorunda kalmıştır. Bunun üzerine, gazetenin sahibi Mihail Vasiliadis, gazeteyi kendi evinde devam ettirme kararı almıştır.
Dilerim ki, azınlık basının sesi bundan sonra daha gür çıkar, sayıca çoğalır. “Renk, hoşgörü ve mozaik” üçgeninde değerlendirilmekten çıkıp, gerçek bir demokrasi kültürünün, vatandaşlık bilincinin oluşmasında önemli bir aktör haline gelir. Çok dilli, çok sesli bir basın Hrant Dink’in de hayaliydi. Agos bu hayalin somut karşılığıdır. Agos’un eski ofisinden geçerken hiç unutmayınız ki o cadde Hrant Dink’in caddesidir. Bu vesileyle sevgi, saygı, özlemle anıyoruz.
İki Dilde Döner Rotatif
Yazı ve Fotoğraflar: Pervin Metin – 20 Ekim 1996
Üç gazete, Marmara, Şalom ve Agos. İkisi Ermeni, Şalom da Yahudi cemaatinin gazetesi. Hem kendi cemaatlerine sahip çıkma ve haberleşme olanağı sunuyorlar hem de bize kültürlerinin zengin renklerini. İstekler: barış, yani kansız sayfalar. Sorunları ise genç okuyucuya ulaşamamak.
Beyoğlu’nda Solakzade Sokağı… Zamanın adeta dondurulduğu eski ve sessiz binanın kapısında bir tabela “Marmara”… Hiç kimse buraya gizlenmiş 56 yıllık bir gazetenin farkında değil. Binanın büyük bir demir kapısından içeri süzülünce loş, sessiz ve serin bir koridor, gelenleri karşılıyor… Bu sessizlikte her gün bir gazetenin telaşı yaşanıyor. “Marmara, yaklaşık 15 yıl öncesine kadar haftada yedi gün yayınlanırdı. Ben gazetenin sorumluluğunu 1967’de aldıktan sonra, pazar günleri yayımlamanın zorluğunu gördüm. Şu anda gazete altı gün yayımlanıyor,” diye anlatmaya başlıyor Haddeler: “Ticaretle uğraştığım zamanlarda bile edebiyat yazıları yazıyordum. Gazetenin benden önceki sahibi yakın arkadaşımdı ve sık sık yurt dışına gittiği için, benden sorumlulukları geçici olarak almamı istedi. Ancak arkadaşım düşündüğümden daha uzun süre yurtdışında kalınca, gazetenin yükü tam anlamıyla üzerime kaldı.”
Haddeler gazetenin amacının, Ermenice yayım yaparak, kendi dillerini ve kültürlerini muhafaza etmek olduğunu söylüyor. Ermemi alfabesinin zorluğundan dolayı, gençlere öğretmekte güçlük çektiklerini bu nedenle yeni neslin Ermeniceyi kolay kolay öğrenmediklerini belirten Haddeler, “Biz her şeye rağmen mücadele ediyoruz. Ermeni kökenli vatandaşlarımızın bu dili en az okuyacak kadar bilmeleri gerekli,” diyor.
Bulmaca, roman ve cemaat
Gazetenin büyük bir bölümü Ermenice olarak basılırken, okurlarının isteği doğrultusunda, ilanların bir kısmı ve çok kişi tarafından okunulması istenilen haberler Türkçe yayımlanıyor. Yine, Türk basınında Ermenilerle ilgili yorumlar ve haberler varsa, okuyuculara iletiliyor.
Sekiz sayfadan oluşan Marmara’nın birinci sayfasında politik ve Ermenileri ilgilendiren haberler, diğer sayfalarında ise bulmaca, roman, kültür ve edebiyat konuları yer alıyor. Gazetede kilise ayinlerine, Ermeni cemaatleriyle ilgili haberlere, derneklerde yapılan etkinliklere, sanat konferanslarına ve yurt dışında yaşayan Ermenilere ilişkin haberlere geniş yer ayrılıyor. Haddeler, “Türkiye’yi ilgilendiren çok önemli siyasi olayları da okuyucularımıza bildirmekten geri kalmıyoruz. Özellikle yurt dışındaki okurlarımız Türkiye ile ilgili her şeyi bilmek istiyorlar,” diye özetliyor haber yelpazesini.
Haddeler konuşurken ne bir telefon çalıyor ne de bir okurla karşılaşıyoruz… “Okurlarımız bizimle konuşurlarken ya da yazışırlarken Ermeniceyi hatalı kullanmaktan çekindikleri için tepkilerini dile getirmiyorlar. Ne olursa olsun tepkisiz kalmamalarını istiyoruz.”
Söz dönüp dolaşıp Türk basınına geliyor: “Türk basınının en büyük yanlışı halkın düzeyine inmesi. Oysa basın, halkı kendi seviyesine çıkarmakla görevlidir. Buna rağmen Türk basınında yer alan gazetelerin yurt dışındakilerden hiç farkı yok.”
Marmara özellikle Ermenilerin yoğun olarak bulunduğu semtlerde, özellikle Samatya, Pangaltı, Bakırköy, Yeşilköy’de satışa sunuluyor.
Barış ve selam…
“Alo Tuerto Tuerto, Alo Dereço Dereço” yani “Eğriye Eğri, Doğruya Doğru”. Bu cümle Musevi cemaati için çıkarılan bir gazete olan Şalom’un başköşesine oturuyor. Şalom’un Türkçe anlamı ise, “barış ve selam”. Nişantaşı’nda iki kata yerleşmiş gazetenin Yayın Yönetmeni Suzan Nana Tarablus, “Azınlık gazetesi kalıbının kullanılmasından oldukça rahatsız oluyorum. Çünkü, ben kendimi Türkiye Cumhuriyeti’nde azınlık değil, eşit haklara sahip bir vatandaş olarak görüyorum,” diyor. “Azınlık kavramı bazı haklardan faydalanan ve ayrıcalıklı tutulan bir kesimi hatırlatıyor bana. Ancak biz ayrıcalıklı değiliz ki.”
1947’de Avram Leyon tarafından kurulan gazete, o dönemlerde Judeo Espanyol dilinde basılıyor. Tarablus, Judeo Espanyolca’nın 1492’de İspanya’dan kovulup Osmanlı İmparatorluğu’nda sığınak bulan ve o dönemden bu yana Türkiye’de yaşayan Yahudilerin lisanı olduğunu anlatıyor. Avram Leyon öldükten sonra, 1980’li yıllarda iş başına gelen ekip bu gazeteyi Türkçe yayımlamaya başlıyor. Şimdi 12 sayfadan oluşan Şalom’un yalnızca bir sayfası Judeo Espanyol dilinde basılıyor. Judeo Espanyolca, ölmeye yüz tuttuğundan birtakım dil araştırma merkezlerinin, bu sayfayı izlediğini ekliyor sözlerine. “Şalom her kesime hitap ediyor,” diyor Tarablus. “Bir dönem gençlik sayfası ve çocuk dergisi çıkardık. Fakat aldığımız tepkilerden, olmasa da olur kanısına vardık.”
Gazetede önceleri, “Tarihte Yahudi Kadını”, “Gelenekler”, “Türkiye’de Aydınların Gözüyle Yahudiler” başlıklı diziler yayımlandı. Yenilikler peşinde koştuklarına işaret eden Tarablus, yenilik yaratmanın basındaki genel sorun olduğunu vurgulamadan edemiyor. Tüm yazarlarının gönüllü çalıştığı gazetenin kadrosu, yaklaşık 10-12 kişiden oluşuyor. Suzan N. Tarablus da gazetede 10 yıl gönüllü çalıştıktan sonra, maaşlı olarak yayın yönetmenliğine başlamış. Tarablus ailesi, İspanya’dan göç eden Musevilerden. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Amerikan Dili ve Edebiyatı mezunu Tarablus soruyor: “Bu topraklarda benim hakkım yoksa kimin var?”
“Kendimiz savunmak için.”
Başka bir gazeteden Agos’tan haberler…
Basın hayatına altı ay önce atılan haftalık Agos’un Yayın Yönetmeni Hrant Dink, Ermeni cemaatinin birbirlerini tanımalarına aracı olmak ve aralarındaki iletişimi kuvvetlendirmek amacıyla gazeteyi kurduklarını söylüyor. Ama asıl amacı şöyle tanımlıyor: “Kendimizi savunmak için. Ermeni toplumu hak etmediği saldırılarla karşı karşıya kaldı. Bazı olayların perde arkasında Ermenilerin olduğu düşünülüyor. Bu durum ise bizi derinden yaralıyor.” “Haftalık yayımlanan gazete üç bin beş yüz - dört bin arasında basılıyor. Hrant Dink, gazete tirajlarının 3000-3500 arasında değiştiğini söyleyerek, “Biz kâr amacı gütmüyoruz, masraflarımızı da sadece tirajla dengeliyoruz,” diyor. Gazetede Türk politik ve siyasal yaşamına ilişkin haberler fazla yer almıyor. Dink bunun nedenini şöyle açıklıyor: “Haberleri bizi ilgilendiren yanlarıyla veriyoruz. ‘Siz bu ülkede yaşamıyor musunuz?’ diyorlar ama biz farklılık yaratmak istiyoruz.”
Her yaştan insanın gazeteyi okuduğuna işaret eden Dink, okurlarının bekledikleri kadar tepkili olmadıklarını ancak biraz zaman gerektiğini vurguluyor. Gazetede ücretli çalışan 15 kişinin yanı sıra gönüllüler de bulunuyor. Gazetenin Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink, İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümünü ve aynı üniversitenin Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümünü bitirmiş.
Üç gazete: Marmara, Şalom ve Agos hem kendi cemaatlerine günü iletiyor hem de bize kültürlerinin rengini taşıyorlar…
Kaynaklar
Ebuzziya, Ziyad, “Osmanlı İmparatorluğu’nun Türkçe Dili Dışındaki Basını”, Türkiye’de
Yabancı Dilde Basın, İ. Ü. Basın Yayın Yüksekokulu.
Ovadya, Silvyo, “Yahudi Basını”, Dünden Bugüne İstanbul Basını, 1994.
Karakaşlı, Karin, “Gazetelerin Satır Aralarında”, Görüş, İstanbul, Tüsiad Yayınları, Ağustos 2001.