Ca’mondo anlam itibariyle “Dünyanın Evi” demek (İtalyancadan tercümesiyle, tabii). Bu adı taşıyan Venedik kökenli aile 18. ve 19. yüzyıllarda Osmanlı’da bir emlak imparatorluğu kurmuştu. O dönemin bir tanığı da Kamondo Han.
1861-1868 yılları arasında, Neoklasik üslupta simetrik bir plan şemasıyla inşa edilen Kamondo Han’ın mimarı kesin olarak bilinmiyorsa da Camondo Ailesi’nin sahibi olduğu gayrimenkuller, ‘Société Civile des Immeblues Camondo’ya (Kamondo Gayrimenkulleri Özel Şirketi’ne) kayıtlıydı.
Adres: Serdar-ı Ekrem (Yazıcı) Sokağı No: 42, Pera
Kamondo Han’ı tarih sayfaları arasından günışığına çıkarıyor, sayfalarımızda konuk ediyoruz…

Kiracıları ve hikâyeleri

İspanyol - Portekiz kökenli Kamondo Ailesi’nin mensubu ve dönemin ünlü bankeri Avram Kamondo tarafından inşa ettirilmiş yapılardan biri olan Kamondo Han, içinde yaşanmışlıklarıyla dipsiz-zamansız bir geçmişi barındırıyor.

Bu arada salt bir parantez açıp, “Neden mi Galata?” sorusunun yanıtı şöyle:

“Çünkü, Galata tarihi boyunca çok sesli toplulukların bir arada oturduğu bir semt. Yahudisi, Cenevizlisi, Osmanlısı… Her dönemde çok kozmopolit. Bu özelliği de mimarisine yansımış, elbette.”

Bağrında barındırdığı güzellik de bu!

John Laffan Hanly’nin sahibi olduğu The Levant Times and Shipping Gazette’in bürosundan, Kamondo Han’ı en son terk eden Bay Shu Hung Ting’e (nam-ı diğer Bay Şü) değin tüm kiracıları ve hikâyeleri... Abidin Dino da bunlardan birisi...

1889-1890 yılı...

Kapı numarası değişir Yazıcı Sokak’ın gözdesi Kamondo Han’ın: 42 olur! İnşa tarihi bilinmese de… Diğer yandan ise Gustave Tedeschi, Kamondo’ların mimarı olarak tanınırken 1889’dan itibaren Han’ın sakinlerinden olur. 1881’de Gustave ve Gabriel Tedeschi, ünlü ailenin malvarlığının envanterini yapıp Yazıcı Sokak’taki Kamondo Han için, tek bir şahsa kiralanmasından ziyade, apartman şeklinde kullanılarak, dairelerinin kiraya verilmesini teklif ederler.

O yıl, Kamondo Han 10 daireye ayrılır.

Sakinleri arasında, Madam Pedemonte 1 numaralı dairede tek başına oturan bir dul… Goldenberg Frères (Goldenberg Kardeşler) şirketinin muhasebecisi Adolphe Heffter 4 numarada, yabancı şirketlerin mümessili Mösyö Hensel de 5 numaralı dairede ikamet etmektedir.

Kamondo Han’ın 6 numaralı dairesinin ünlü bir kiracısı var: Sultan II. Abdülhamit’in dişçisi Hantz von der Heyde. ‘Grand Rue de Pera’daki muayenehanesinden çıkar (Adres: Grand Rue de Pera, No. 194, Tiyatro Sokağı’ndan giriş, Camélia’nın altında) Yazıcı Sokak’taki Kamondo Han’a varır.

Unutulamaz anılar ve renk-renk yaşam

İçine çeşit-çeşit yaşamlar, anı, acı-hüzün, sevinç, insan giren han sadece tuğladan, taştan örülü değil, harcında, emeğinde renk-renk yaşam!

Unutulamaz anılar...

Hele o çocuklar, teras katında top oynayanlar. Kalmış mıdır acaba belleklerinde o balkondaki oyunları. O balkon ki, çok sonralarında Abidin Dino’ya atölye olur.

Evet, Kamondo Han’da zaman, 1940’lı seneler…

Çatı katı kiralanmış, 1933’te kurulan ve “sanat için sanat” yapan, Dino’ların başını çektiği sanatçıların (D Grubu) heyecanlı çalışmalarına.

YENİLER GRUBU o sıralar kurulmuş

Aynı esnalarda toplumcu eğilimleri her zaman ağır basan Abidin Dino da Yeniler Grubu’na katılır. O günlerde yeni kiraladığı Kamondo Han’ın çatı katındaki atölyesinin kapılarını Yeniler Grubu’na açar. Aslında bu grup henüz akademide öğrenci olduğundan, atölyede bir konu belirlendikten sonra araştırmalar o konu çerçevesinde yapılır. Bu araştırma çalışmaları şüphesiz ki atölyenin dışına da taşacaktır. Yolları sık sık Haliç’e, Eyüp’e ve Liman’a düşer. Kamondo Han ile Liman arasında gel-gitlerde yer alır, bütün Yeniler Grubu mensupları: Avni Arbaş, Selim Turan, Nuri İyem, Mümtaz Yener, Agop Arad, Haşmet Akal, Turgut Atalay, Faruk Morel, Abidin Dino, Nejat Melih, Yusuf Karacan, Kemal Sönmezler, Jak Hamalyan.

O çatı katındaki atölye, Yeniler Grubu’nun salt resim sergilerine hazırlanan ressamların mekânı değildir. Yeni sanat, yeni yazın ve yeni resim sanat ruhunun yeşerdiği bu çatı, sanatçılarının da buluşma noktasıdır.

Mina Urgan, Ahmet Hamdi, Yusuf Ahiskalı, Cahit Irgat, Oktay Rıfat, Melih Cevdet, Halet Çambel, Asaf Halet Çelebi, Yaşar Kemal, Sait Faik, Bedri Rahmi, Güzin Dino, Fikriye Adil, Arif Kaptan… Sesleri binanın duvarlarında… Kamondo Han’ın ağırladıklarındandır bu ünlü isimler.

Hayli uzun zaman öncelerinde, Şalom Gazetesi’nde yayınlanan, “Kamondo Han’da Zaman” adlı bir röportaj dizisinde sakinlerinin bir bölümüne ulaşmış ve anılarını dinlemiştim.

Konuya değindiğimiz bu yazıda ise, geçmişlerde Kamondo Han sakinlerinin birkaçının (kimisi artık hayatta değil) bina hakkındaki anlatılarına geri döneceğim:

II. Dünya Savaşı öncelerine rastlayan bir anlatı

Kamondo Han’ın Vekilharcı Avukat Anri Geron. Annesi ve babasıyla Bulgaristan’da yaşarlarken Baba Geron’un Fehmi Bey adlı ortağı onları Türkiye’ye gelip yerleşmeye ikna etmiş.

Bulgaristan’ın ünlü Balkan kaşar peynirini ilk kez Türkiye’ye babam ile ortağı getirdiler,” diye söze başlıyor.

Sonra da Kamondo Han’a ait önemli bir anısını dile getiriyor:

Babam ortağıyla bir bina satın almak istiyordu. Önce Şişhane’deki Frej Han ile ilgilendiler. Annem orayı, tavanları yüksek değil diye istemedi. Sonra da o dönemlerde, galiba Botton’lara ait olduğunu zannediyorum, Kamondo Han’la ilgilendiler. 180.000 liraya satılıktı. Peşinat olarak 40.000 lira verdiler. Bu esnada babam bir iş seyahati için Rusya’ya gitti.

Aynı günlerde de mal sahipleri fiyatı arttırdılar. Bunun üzerine Fehmi Bey de alışverişten vazgeçti.”

Söyleşi esnasında vekil-harçlık yaptığı yere değiniyor:

Kamondo Han ile uğraşmak kolaydı.

Aynı yerde Yazıcı Sokak’ta oturuyorduk. Şık binalar… Şık bir çevre…

Kamondo Han’ın yanındaki bahçede bir tenis kortu vardı. 1939’da evlendiğim eşim Avukat Sara Çiprut’la orada tenis oynardık, küçük çocuklar da toplarımızı toplardı…

Kamondo Han çok şıktı…” diyor Geron ve “Kamondo Han’da Zaman”ın tünelinde sözlerini sürdürüyor:

1940’lara yakın bir dönemde Abidin Dino’yu tanıdım. 30 yaşındaydı ve evli değildi.”

Babası Milaslı Avukat Gad Franko’dan Kamondo Han’ın avukatlık işlerini üstlenen Avukat Emil Franko ise, Abidin Dino’nun teras katındaki ünlü dairesini şöyle tasvir ediyor:

Fazla mobilya yoktu… Yerlerde minderler… Her şey çok orijinaldi. Örneğin etrafta balık avında kullanılan ağlar asılıydı. Onların üzerinde de kurutulmuş ıstakozlar, yengeçler… Duvarlarda Abidin ve Arif’in tabloları… Çok bohem bir hava esiyordu. Kat büyüktü ama boş olduğundan göze daha da büyük görünüyordu. Eşimle birlikte de birkaç kez ziyaretlerine gittik.”




1937-1967 yılları arasında

Kamondo Han’ın ikinci katındaki dairede oturan Benbasa ve Maçoro ailelerinin 30 yıl boyunca ikamet ettiği 9 numaralı dairesindeyiz. Öyküyü anlatan ise o seneler boyunca “evin en genci” olan “torun” Sami Maçoro. Aile büyüklerinin büyük bir çoğunluğu hayatta olmamalarına rağmen Maçoro onlardan öylesine sevgiyle söz ediyor ki, adeta halen varlar, adeta halen yakındalar…

Ev ahalisi oldukça kalabalıkmış: Anneanne, dede (Josef Benbasa), bekâr Lili Teyze, dedenin dul kız kardeşi, Viktorya Hala, annesi Estreya, babası David Maçoro ve aralarında tabii ki ailenin en genç üyesi torun/oğul Sami!

Sami Maçoro 11 Ocak 1940’da dünyaya gözlerini açtığı Kamondo Han’ı anlatıyor:

Annem-babam ben doğmadan 3 yıl kadar önce Kamondo Han’a taşınmıştı. Her katta iki daire vardı. Rivayete göre onlar, eskiden varlıklı ailelerin oturduğu tek dairelerdi ve sonradan ikiye bölünmüşler. Denize bakan arka cephe dairelerde banyo vardı; ön cephe dairelerde ise banyo yoktu. Onlar haftada bir hamama giderlerdi.

Yahudi aileler arasında bile küçük gruplaşmalar vardı. Örneğin Saydam (Uziel), Biçaçi, Taragano (Naime’nin genç kızlık soyadı) ve Jerusalmi’lerle bizler bir aile gibiydik.

Herkes, herkesi tanırdı.”

Aileler arası “kamplaşmanın” ise kültürel seviye farklılıklarından doğduğu anlaşılıyor. Maçoro’nun sözünü ettikleri kalabalık ailelermiş. Bazı dairelerin her odasında ise bir aile barınırmış. Örneğin teras katındaki 11 odada 11 aile yaşarmış… Tek mutfak, tek banyo sırayla paylaşılırmış…

Esrarengiz 1 no.lu daire

Sami Maçoro, her zaman kapalı kalan ve özellikle çocukların “son derece esrarengiz” olarak nitelendirdikleri 1 no.lu daireden söz ediyor. Adeta gizli bir hazinenin üzerine kilitlenmiş, ardında hep soru işaretleri bırakmış bir kapı!

Her zaman kapalı olan bu daire, Kamondo Han sakinlerinin hiçbir zaman tanımadıkları, kim olduğunu da asla bilmedikleri mal sahibine aitmiş. Bu ailenin, II. Dünya Savaşı’ndan çok öncelerinde Avrupa’ya gittikleri ve eşyalarını bu dairede depoladıkları söylentiler arasındaymış.

Kamondo Han dönemi yıllarına ait anılarına devam ediyor, Maçoro:

Zenginlik yoktu ama herhalde seçkincilik vardı. Annemle babam paraları olmadığında evden çıkmazlardı. Çıktıklarında ise, birinci mevki tramvaya binerlerdi. Hiçbir zaman ikinci mevkide yolculuk etmezlerdi.”

Sami Maçoro’nun çocukluk ve gençlik arkadaşları arasında en yakını şüphesiz ki, Kamondo Han’da komşu ailenin kızı olan Naime (“Mimi”) Taragano. Sami ile Naime okul dönüşü birbirlerinin evine gidip çay içer, kahvaltı eder, kendi anlatımıyla “gute (ikindi kahvaltısı) yapar, birlikte ders çalışırlarmış.

Gerisini de Naime’den dinleyelim…

Kamondo Han’ın ikinci katındaki 10 numaralı dairesinde son 30-40 yıl boyunca üç nesil bir arada yaşayan Haskia-Taragano-Salti ailelerinin Kamondo Han’daki yaşam kesitini Naime “Mimi” Taragano Salti anlatıyor:

Oymalı demirden ihtişamlı bir kapısı vardı. Devasa bir giriş holü… ve sağda mermer merdivenler. Onlar da öylesine geniş idiler ki, ben merdivenlerden gelinlikle inerken yanımda iki kişi daha durabilirdi.”

Kamondo Han iki kanat halinde imiş ve deniz tarafına bakan arka cephe dairelerden gözüken manzara eşsizmiş.

Naime Salti ve Sami Maçoro’nun çocukluk ve gençlik yıllarının Kamondo Han’daki anılarının odak noktası, “Las Tarasas” (Teraslar) olarak adlandırdıkları, kimi kez çamaşır asmaya yarayan ama çoğu kez çocukların oyun alanı olan, manzarasını “Fenerbahçe’den Beylerbeyi’ne kadar” şeklinde betimledikleri bir teras katı.

Futbol bile oynayabildiğimiz büyüklükte bir eğlence yeriydi…” Naime Hanım’ın anlatısına göre, toplam on yedi çocuktan on altısı erkek iken, kendisi yegâne kız imiş. Futbol esnasında “kalecilik” genelde çaresiz onun göreviymiş.

Naime Hanım aile anılarını dile getiriyor:
Kamondo Han’da Mayıs 1958’de gelin oldum. Eşim Selim Salti ailemize iç güveysi girdi. Evliliğimin ilk dört senesinde Kamondo Han’da yaşadık, iki oğlum Hayim ve Moni de orada doğdu. Daha sonra eşim ve oğullarımla Kamondo Han’dan taşındık. Annem ise 1972 yılına kadar Han’ın 10 no.lu dairesinde yaşamayı sürdürdü.”

Ve devam ediyor geçmişin hayaline:

Merdiven boşluğunda caddeye bakan tarafta uzun bir sopa ile ip gerilirdi, çamaşır asmak için. Apartman sakinleri arasında kimin önce kapacağı adeta bir yarıştı.

Kamondo Han’dan söz ettiğimde kendimden geçebiliyorum. Orada 22 sene yaşadım. Her günü bir maceraydı: dayaklar, boşanmalar, bayramlar, Şabat günleri, düğünler, Bar-Mitzva’lar…

Noktalarken…

Neden mi Kamondo Han durağımız oldu?

Çünkü, geçmişe ait nostaljiyi ifade etmezsek, o güzellikleri anmaz isek, o günler ile bugünler arasındaki köprüyü yıkmış oluruz.