2020’nın ilk aylarından bu yana sıra dışı bir dönem yaşadığımız hayli aşikâr. Yaz günlerini geride bırakmaya başladığımız bu Eylül ayında Yahudi Takvimi’ne göre Roş Haşana - Yeni Yıl, 5781’incisini kutlayacağımız...

Dünya insanları, geride bıraktığımız senenin hani neredeyse dörtte üçünde ise şimdilere kadar yaşamadığı boyutta ve özellikte, son derece bulaşıcı bir salgınla baş etmeğe çalışıyor. “Globalleşmeğe” çalışan dünyamız, hiçbir ayırım olmaksızın global sosyo-ekonomik dinamiklerle karşı karşıya.

Kara Kıta’da dolaşırken göze en çok çarpan çoluk-çocuk, kadın erkek, yaşlı-genç herkesin omuzlarında, başının üzerinde taşıdığı sarı su bidonları. Kimi kez kilometrelerce gidip gelerek insanın en kaçınılamayacak, en temel gereksinimi olan SU için kat edilen mesafeler ve dolu bidonlarla eve dönme çabaları. Ancak çok azı, bu yüklerini derme çatma el yapımı tahta arabalarla veya çok ender olarak da hayvanlarına taşıtabiliyor. Bir paragrafta anlattığım yaşam yolcuğunun zihnimde bıraktığı izlerin derinliğini ise kelimelere sığdırmam olası değil. Bir de onların salgına karşı mücadelelerini düşünsenize!

Buna karşılık, sıradan hayatlarımızda maske takma ya da sosyal mesafe kuralına uyma uygulamalarından, toplanma ve kalabalıklara girme yasağının sıra dışılığından sabah-akşam şikâyet edenlerimiz hayli fazla. Toplum sağlığına verilen önemi yadsımak kadar kendini kandıracak bireyler ancak cehaletin temsilcileridir. Diğer yandan, piyasa koşulları küresel ekonomiyi de çökertme tehdidini taşımakta. Salgının neden olduğu ekonomik krizden her sektör payına düşeni göğüslerken kâr beklentileri erteleniyor ve salt ayakta kalma çabası öncelik taşıyor.

Hâl böyle iken, bu emsali olmayan Pandeminin tüm sektörlere ve toplumun tüm dinamiklerine çok önemli mesajlar verdiğini düşünüyorum. Mesajlara gelince, 1990’larda başlayan globalleşme / küreselleşme sürecinin sorgulanması gereğinin söz konusu olduğuna inanıyorum. Küreselleşmenin baş aktörlerinden biri olan Çin’in, güven kaybına yol açtığı sanırım tartışılmaz. Muhtemeldir ki, tüm dünya bu salgının dersinden üretecekleri çözümlerle tedarik zincirlerine yurtiçinden veya yakın noktalardan çözümler bulacaktır.

Temeli ‘insan’ olan tüm yaşananlarda kendimize dönmekten, birer ders çıkarsamaktan öylesine çok konuşuldu ki… Yepyeni düşünce akımları, kişisel gelişim imkânlarından söz edildiyse de… Kazanılmış mesafe hakkında henüz hiç kimse kehanette bulunmuyor, elbette.

Lâkin hazır yeni bir yıl, yeni bir başlangıç söz konusu iken, diliyorum ki, Corona ertesinde de her zaman yaptığımız gibi, “komşumuzu kendimiz kadar sevelim”, Kara Kıta’nın sarı su bidonlarını taşıyanlarla empati yapalım…

Çünkü,

Hayat da kendi sularında akıyor, sevgili okurlarım… Hikâyesi anlatılan hayat yaşanmış demektir. 5781 için her birimize hikâyesi güzel bir yaşam diliyorum.