Balkon Fransızcadan gelen bir sözcük. Balkon fikri ilk kez Hristiyanlıkta, İmparator ve İmparatoriçenin, kiliselerdeki dinî ayinleri halktan uzak bir yerden izleme ihtiyacından doğmuştur. Günümüzde evlerimizde nefes almamıza ve daha birçok ihtiyaca cevap veren bu mimari yapılar, edebiyat ve görsel sanatlarda da yerini bulmuştur.

Tiyatro’da Balkon
Yıl 1994, romantik şehir Verona’da, Via Capello üzerinde bulunan, 13. yüzyıldan kalma “Casa di Giulietta”da, Jülyet’in taş balkonun altındayım. Bahçede biriken ziyaretçilerle birlikte ben de bu, tarihe geçmiş ünlü balkona bakıyorum. Kulağımda Shakespeare’in Romeo’ya söylettiği dizeler var.

Saklar beni onlardan gecenin pelerini;
Beni bulsunlar ne çıkar, yeter ki sen sev beni:
Geç ölmektense senin sevginden yoksun
Yaşamına son versin kinleri daha iyi.
Ey kutsanmış mutlu gece! Korkuyorum gece diye,
Bütün bu inanılmayacak tatlı şeylerin bir düş olmasından.


Evita
Tiyatro sahnesinde ünlenen diğer bir Balkon sahnesi de Arjantin’de Buenos Aires kentinde geçiyor. İkonik balkonu ile ünlü “Casa Rosada” (Pembe Ev), şehrin ana meydanı olan Plaza de Mayo’dadır. Arjantin’in eski başkanlarından Juan Peron ve eşi Eva Peron’un hayatını anlatan Evita, tüm dünyada defalarca tiyatro, sinema ve müzikal olarak sahnelendi. Tim Rice’ın şarkı sözleri ve Lloyd Webber’in müzikleri eşliğinde izleyenleri büyüledi. Hayatı boyunca kadın ve işçi hakları için savaşan, Eva Peron’un 1951 yılında, unutulmaz balkon sahnesinde seslendirdiği “Don’t Cry For Me Argentina” yıllarca kulaklardan silinmedi.

Şiir’de Balkon
Yıllarca şairler Balkon’u konu olarak almışlar dizelerine. Fransız şair Charles Baudelaire, sevgilisine duygularını şu şiirle ne güzel ifade ediyor:

Akşamlar kömür aleviyle aydınlanan
Ya pembe buğulu akşamlar, balkonda geçen
Başım göğsünde, ne severdin beni o zaman
Ne söyledikse çoğu ölmeyecek şeylerden
O akşamlar, kömür aleviyle aydınlanan 

O yeminler, kokular, sonu gelmez öpüşler
Dipsiz bir uçurumdan tekrar doğacak mıdır
Nasıl yükselirse göğe taptaze güneşler
Güneşler ki en derin denizlerde yıkanır
O yeminler, o kokular, sonu gelmez öpüşler

Paris’te bir müddet yaşayan ünlü şairimiz Yahya Kemal Beyatlı’nın da etkilenip yazdığı bir şiir var:

Paris’te genç iken koyu Baudelaire’perest idim.
Balkon’la Yolculuk’la, Güzellik’le mest idim.
Sinmişti şiir’i ruhuma ulvi keder gibi;
Absente damla damla sızan şeker gibi.

İspanyol şair Federico García Lorca yalın bir anlatımla veda ediyor:

Ölürsem
açık bırakın balkonu. Çocuk portakal yiyor.
(Balkonumdan görüyorum onu.) Orakçı ekin biçiyor.
(Balkonumdan işitiyorum.) Ölürsem
açık bırakın balkonu!

Sezai Karakoç “Balkon” şiirini daha karamsar bir duyguyla yazmış:

Çocuk düşerse ölür çünkü balkon
Ölümün cesur körfezidir evlerde
Yüzünde son gülümseme kaybolurken çocukların
Anneler anneler elleri balkonların demirinde

Bana sormayın böyle nereye
Koşa koşa gidiyorum
Alnından öpmeye gidiyorum
Evleri balkonsuz yapan mimarların…


"Balkonda Oturan Bir Kadın" Edgar Degas

Resim’de Balkon
Sanat tarihine damga vuran birçok ressam, Balkon sahnelerini tuvallerine aktarmışlardır. Günlük yaşamı konu alan, Fransız izlenimcilerden Degas, Manet, Renoir, Mary Cassatt canlı ışık ve renkleriyle figürlerini balkonlarda resmetmişlerdir.

Modern sanatın öncülerinden İspanyol Francisco Goya’nın “Las majas en el balcón” tablosu çok ünlüdür. Gerçeküstü akımının en önemli temsilcilerinden biri olan Belçikalı ressam René Magritte’in de kendine has stilinde yaptığı “Balkon” isimli tablosu hem Manet’nin hem de Goya’nın “Balkon” tablolarına göndermeler içerir.

"Balkon", Manet

Benim için balkon evimin en güzel ve en önemli köşelerinden biridir. Odaklandığınız işinize ara verip, arada bir balkona çıkmak, temiz havayı içinize çekmek, gökyüzüne bakmak adeta özgürlüğü tatmak, tazelenmektir bence.

Bilhassa bu pandemi nedeniyle zorunlu kapanma sürecinde, balkonların hakkı ödenemez değil mi? Sokaklarda, meydanlarda tadamadığımız, keyif, coşku, isyan ve huzur duygularını balkonlarda yaşadık…