ÇEVRE - Şamil Tuncay Beştoy*
Geçenlerde sohbet ettiğimiz Muğlalı bir arıcı; “Havalar yıllar öncesine döndü sanki geçen sene” dedi, “Bakalım bu sene nasıl olacak?” Mevsimlerin döngüsü değişti ve ezberimiz bozuldu.
Arıcılık; kovan başına azami verimi elde etmek amacıyla, ‘gezginci’, ‘endüstriyel arıcılık’ olarak yapılıyor. Bu yolculuk; yaylada, belirli bölgelerde belirli çiçeklerin açtığı bilgisine ve açacağı beklentisine dayanıyor. Ya açmazsa; yağmur beklediğimiz zamanda ve şiddette yağarsa ya da yağmazsa. Hava beklediğimizden daha sıcak ya da soğuk olursa… Ne yapacağız?
Modern sanayi toplumunun ve nüfus artışının aşırı tüketim talebini karşılamak için sürdürülen üretim faaliyetleri sonucunda dünya yüzeyindeki sıcaklık, doğrudan insan etkisiyle düzenli olarak artmaktadır. Son 100 yıl içerisinde yeryüzünde sıcaklığın düzenli olarak arttığı tespit edilmiştir. Yaşam tarzımızı değiştirmezsek sıcaklık artışının yükselerek devam edeceği ve yıllık ortalama sıcaklıklarda yüzyılın yarısına geldiğimizde bu konuyu ne kadar ciddiye aldığımıza bağlı olarak yaklaşık 1-3°C artış olacağı tahmin edilmektedir. Hep beraber göreceğiz. Ama en küçüklerimiz görecek mi, ondan emin değiliz?
Arılar başta olmak üzere, tüm böcekler ciddi bir tehdit altında
Son 30 yılda böcek nüfusunda ciddi bir kayıp yaşandı. Son yapılan çalışmalar dünyadaki böcek neslinin tükenmekte olduğunu gösteriyor. Bu konuda yapılan ilk kapsamlı küresel bilimsel incelemeye göre böcek kaybı, “doğadaki ekosistemlerin yıkıcı bir çöküşü” tehlikesine işaret ediyor. Çalışmalar, önümüzdeki birkaç on yılda, dünyadaki böcek türlerinin yüzde 40’ının neslinin tükenmesine yol açabilecek çarpıcı bir düşüş oranını ortaya koyuyor. Bunun yanında türlerin üçte biri de yok olmuş durumda. Böceklerin yok olma oranı, memelilere, kuşlara ve sürüngenlere göre sekiz kat daha hızlı. Böceklerin toplam kütlesi, mevcut en iyi verilere göre, bir asır içinde yok olması olasılığını düşündürecek şekilde, yılda yüzde 2,5’lik bir hızla düşmekte.
Böcek türlerinde yaşanan nüfus düşüşüne ise; habitat (yaşam alanı) kaybı ve bu habitatların yoğun tarım yapılan yerlere ve kentleşmeye dönüşümü, sentetik tarım ilaçları ve gübrelerden kaynaklanan kirlilik, türlerde hastalıklara neden olan etkenler ile o yaşam alanına sokulan yabancı türler dâhil biyolojik faktörler ve iklim değişikliği yol açıyor.
Böcekler olmazsa hayat kısa bir sürede sona erecek
Ekologlar ‘Böcekler olmazsa ne olur?’ sorusuna, böcekler olmazsa hayatın kısa bir sürede sona ereceği yanıtını veriyorlar. “Onlar olmadığında öncelikli olarak yiyecek bir şey bulamazdık. Çiftleşmek gibi bir seçeneği olmayan bitkiler, üreme konusunda başta arılar olmak üzere tozlayıcı böceklere son derece bağımlılar, yani böcek olmaması bitki de olmaması demek. İnsanların çoğunlukla bitkilerle beslendiğini ve hayvansal besinleri yetiştirmek için de bitkilere ihtiyaç duyduklarını düşünürsek kısa sürede yiyecekler tükenebilirdi.”
Bitkisel üretimin en kritik noktalarından biri tozlaşma olup, en etkin olmasalar bile sayıları itibariyle en önemli tozlayıcılar bal arılarıdır. Ani sıcaklık değişimleri arıların gelişimi için gerekli olan polen ve nektar kaynaklarının varlığına direkt etki ederek yok olmasına sebep olmaktadır.
Küresel iklim değişiklikleri arıcılığı olumsuz etkiliyor
Küresel iklimde meydana gelen ve gelmesi beklenen değişimler bal arılarının davranışını ve yaşamını değiştirebilecektir. Sonbahardaki sıcaklıkta ve nemde meydana gelen artışlar, doğrudan bal arılarının gelişmesini etkileyecek ve kışlamada problemler oluşturabilecektir. İşçi arılar gün ışığında nektar, polen, su ve propolis toplamak üzere tarlacılık faaliyetleri ile diğer koloni faaliyetlerinde bulunurlar. Bal arılarının kendi çevrelerine adaptasyonu sonucunda koloninin yıllık gelişme takvimi ortaya çıkar.
Yavru sayısı soğuk bölgelerde daha az olma eğiliminde iken, sıcak bölgelerdeki koloniler soğuk bölgelerdeki kolonilere göre daha düşük yetişkin arı sayısına sahip olma eğilimindedir. Yani güneydeki arılar daha kısa yaşam süresi gösterirken, kuzeyde daha kısa yavru yetiştirme ve erginlerin daha uzun yaşama dönemi olmaktadır. Genotip ve çevrenin koloni gelişimini önemli bir şekilde etkilediği, özellikle yetişkin arı sayısı ve kışlama yeteneği açısından önemli olduğu ifade edilmiştir.
İklim değişikliği; hayatta kalma, üreme kapasitesi ve yaşam alanını azaltmaktadır. Sıcaklık ve nemdeki bu değişim özellikle dünya çam balının %90- 92 civarını üreten ülkemiz için tehdit oluşturacağı düşünülmektedir. Son üç yıldır yapılan saha çalışmaları çam pamuklu koşnilinin kuzeye ve yükseğe doğru hareket ettiğini göstermektedir. Yıllık takviminde de kayma gözlenmektedir. Çam balının oluşumunu sağlayan ana etken olan çam pamuklu koşnilinin yaşamı ve yılık döngüsünde küresel ısınmadan dolayı oluşabilecek etkiler üzerine araştırmalar yapılması zorunluluk haline getirecektir.
Son yıllarda yöre arıcıları, küresel ısınmanın da bir etkisi olarak çiçek açma ve nektar salgılama dönemlerinin değiştiğini, bal veriminin düştüğünü ve bu konudan şikâyetçi olduğunu bildirmişlerdir. Bu bakımdan arı kolonilerinin, daha fazla miktarda yavru üretip daha güçlü olarak nektar akımına girebilmeleri için Mart ve Nisan aylarında beslenmeleri bir zorunluluk haline gelmiştir.
Ani iklim değişiklikleri florayı da etkilemektedir; eğer önlem alınmazsa, niteliksiz ana arı üretimine, zayıf kolonilerde direncin düşmesine, hastalık ve zararlılara karşı savunmasız olmasına ve sonunda koloninin sönmesine kadar giden sonuçlara neden olacaktır.
Arıcılığın devamlılığının sağlanmasında flora takibi oldukça elzem bir konudur. Fakat ani ısı değişimleri arıcıyı çaresiz bırakmaktadır. Arıcının en büyük gider kaleminden olan nakliye ve işçiliğin artmasına neden olmakta ve sonucunda üretim maliyeti artmaktadır. Arıcı artan maliyeti ürününe yansıtamamaktadır. Bu durum arıcının sektöre olan inancını ve güvenini sarsmaktadır. Bal fiyatları yıllardır aynı kalırken, arıcının masrafı gün geçtikçe artmakta fakat kazancında artış olmamaktadır.
Planlama bir an evvel yapılmalı
Türkiye’nin, tarımsal faaliyetlerin yoğun yapıldığı bir ülke olması sebebiyle küresel ısınma ve iklim değişikliğinden çok daha fazla etkileneceği bir gerçektir. Tozlaşmada görev alan arılar bitkisel üretime çok büyük hizmet etmektedir. Son yıllarda sıklıkla çiçeklenme döneminde yaşanan olumsuz hava koşulları ve tozlayıcıların görevini yerine getirememesi nedeniyle tozlaşmayı sekteye uğratmaktadır.
Sonuç olarak arıcılıkta gelinen nokta küresel ısınma ve iklim değişikliğinden olumsuz olarak etkilenmesidir. Türkiye arıcılığının %80-90 gibi büyük bir oranının gezginci arıcılık yaptığı düşünüldüğünde; iklimde yaşanan bu değişimleri arıcılar için büyük bir olumsuzluk olarak karşılarına çıkmaktadır. Bu konuda ortaya çıkabilecek sorunların veya planlamanın zaman kaybetmeden yapılması için sektör paydaşları ve ilgililerin gerekli çalışmaları yapması gerekmektedir.
* Çevre ve Arı Koruma Derneği (ÇARIK) Başkanı