Fotoğraflar: Ali Ege Gültekin
İzmir’in konumu
İzmir ve civarı, coğrafi ve jeopolitik konumu, ılıman iklimi ile her dönemde farklı millet ya da din mensupları için cazip bir yerleşim merkezi olmuştur. Osmanlı Devleti’nin çok cemaatli yapısını yansıtan en karakteristik şehirlerden biri olan İzmir’de Türk, Rum, Ermeni, Yahudi ve Levantenler bir arada yaşayarak zengin bir kültür mozaiği oluşturuyorlardı. Kaynaklarda Yahudilerin M.Ö 3. yüzyıldan beri İzmir çevresinde yaşadıklarını belirten Efes ve Sardes’teki sinagog kalıntıları mevcut olsa da, 1492 yılında İspanya ve Portekiz’den gelen göçlerle İzmir Yahudi Cemaati güçlenmiştir. Yahudiler sadece Sefarad (İspanya)’dan gelenler değildi, sonradan Orta Avrupa’dan, Rusça ve Almanca konuşan Aşkenazlar ve Rumca konuşan Selanik kökenliler katıldılar ve her bir cemaat kendi sinagogunu kurup örf ve âdetlerini devam ettirdiler.
Havra Sokağı
Yahudilerin yerleştiği Kemeraltı ve birçok sinagogun bulunduğu Havra Sokağını gezerken, hep Venedik’teki Yahudi Gettosu’nu anımsarım. Orada da yan yana dünyanın değişik yerlerinden gelen, farklı diller konuşan, örf ve âdetleri olan Yahudilerin kurdukları sinagogları görebilirsiniz. Dekorasyon stilleri değişiktir, bayramlarda pencerelerden yükselen duaların tınıları farklıdır. İnsanlar kolay kolay alışkanlıklarından vazgeçemiyorlar ve özüne dönmek, köklerine yakın olmak, tanıdık ezgileri duymak bir nevi özlemi azaltıyor, içsel yolculuğun kapısını aralayarak, hayatı bir nebze kolaylaştırıyor. İzmir’deki sinagoglardan bazıları, zamanın ve yangın, deprem gibi doğa afetlerinin yarattığı hasarlardan sonra, birkaç kez restore edildi, bazıları da edilmeyi bekliyor.
İzmir Yahudi Mirası Projesi
İzmir Yahudi Mirası Projesi, Avrupa Komisyonu’nun desteğiyle gerçekleştiriliyor. Bu projenin başında, aktif, dinamik ve idealist bir danışmanları var. Daha önceden, Hayfa Sinematek, Antalya, Malatya, İzmir Film festivallerinde, artistik direktörlüğü yapmış, sinema konusunda bir hayli tecrübesi olan, Hezarfen Film Galerisi’nin direktörü Nesim Bencoya. AB Avrupa Delegasyonu tarafından desteklenen İzmir Jewish Heritage projesi bu programda önemli bir aktör olarak yer alıyor. Farklı Avrupa ülkelerinin, “Avrupa Kültür Mirası Rotaları” projesi alan yöneticileri, uluslararası rota hazırlıkları için bir araya gelerek çeşitli kararlar alıyorlar. Eski Yahudi Mahallesi’nde 17. yüzyılın başlarında yer alan 9 sinagogun tamamının ziyarete açılması amaçlanıyor.
Son olarak İzmir Yahudi Kültür Mirası Projesi Uluslararası Platformu, yerel yönetim temsilcileri ile yaptığı toplantıda bu mirasa bağlı kültür turizmi perspektiflerini, Kemeraltı ve Yahudi Cemaatinin bu turizmden elde edeceği kazançları inceleme fırsatını buldu.
Yüzyıllardan günümüze kadar gelen, bu tarihî sinagogların restorasyonunu, hakkını vererek yapmaya çalışan Nesim Bencoya, yaptığımız birkaç görüşmede çok önemli bilgiler aktardı. Yapılması hedeflenen, İzmir Yahudi Mirası Ziyaret Merkezi için önemli adımları atıldığını, İzmir’de Almanya Cumhuriyeti Başkonsolosluğu ile tarihî Foresteros Sinagogu’nun kurtarılmasına destek anlaşması imzalandığını söyledi.
NESİM BENCOYA, bu proje hakkında kendisine yönelttiğim soruları samimiyetle cevapladı.
İzmir Yahudi Kültür Mirası Projesi’nin vizyonu hakkında neler söylemek istersiniz?
Bir kısmı birbirine bitişik inşa edilmiş olan sinagoglar, dünyada eşi benzeri olmayan ve dünya Yahudi camiasında dahi bilinmeyen tarihî bir mimari/kültürel kompleks oluşturmaktadırlar. Bu Yahudi kültür hazinesinin kurtarılması için acil ve yoğun çaba gösterilmediği takdirde, tarihsel binalar tamamen çökme tehlikesiyle karşı karşıya kalacak ve bu olağanüstü Yahudi mimari ve kültürel mirası sonsuza dek yok olacaktır. 1492 yılında İspanya ve Portekiz’den sürgün edilen Yahudilerin bir bölümü İzmir’e gelerek Sefarad Yahudi kültür mirasını, Ladino dilini ve Sefarad ibadet geleneğini beraberlerinde getirmişlerdir. Eski yüzyılların tipik yerel mimari stiliyle inşa edilmiş olan 34 muhteşem sinagog arasından günümüze ancak Kemeraltı çarşısında bulunan 9 sinagog gelebilmiştir. Bazıları duvar ve tavanları çökmüş, dağılmaya yüz tutmuş harabe halinde, bazıları ise korunmuş durumdadır. Sinagoglar, 17. ve 18. yüzyıllarda dünyadaki tüm Yahudi cemaatleri üzerinde ruhani ve kültürel etki yapmış olan ve bir bakıma Yahudiliğin ruhani merkezi sayılan İzmir cemaatinin tarihine ilişkin canlı bir kanıt teşkil etmektedir.
İspanya’dan sürgün edilen Yahudiler ve sonra gelen kuşaklar tarafından 16. yüzyıl Sefarad mimari stilinde birbirine bitişik inşa edilmiş bu tarihî sinagogların dünyada benzeri yoktur. Sinagogların içinde bulunduğu kötü durum karşısında, acilen müdahale edilmediği takdirde bu hazine tamamen yok olacak ve bu olağanüstü kültürel miras bütünüyle yitirilecektir.
Projenin belli başlı amaçları, özel kültürel mirasımızı gelecek kuşaklar için korurken, tarihî sinagogların bulunduğu eski Yahudi mahallesinde bu mirası gözler önüne serecek ve aynı zamanda Sefarad kültürü ve bu kültürün diğer kültürlerle olan diyaloğu hakkında bir araştırma merkezi görevi görecek halka açık bir Yahudi Kültür Mirası Merkezi kurmaktır. Vizyonumuz; bu merkezin İzmir Yahudilerinin öyküsünü anlatması ve ziyaretçilerin Yahudilerin özel kültürüne ilk elden tanık olmasıdır. Merkez ayrıca, Müslüman ve Hristiyanların Yahudi kültürünü tanımasına fırsat verecek ve İzmir’in tarihinde daima mevcut olmuş olan Yahudilerin toplumsal rolünü takdir etmelerini sağlayacaktır.
Merkezin amacı, Yahudilerin İspanya’dan sürgün edilmelerinin ardından yeniden doğuşunun öyküsünü canlandırıp dünya kamuoyunun bilincine getirmek; İzmir Yahudi cemaati bünyesinde gelişen Sefarad mimarisini, dil ve kültürünü tanıtmak; dünya Yahudilerinin ilgisini İzmir’e ve bu çok özel mekâna çekmek; projenin bulunduğu yer başta olmak üzere Yahudi olmayan topluma Yahudi kültürünün değerlerini tanıtmak, bu çerçevede İzmir ve Türkiye’deki çok kültürlülüğün altını çizerek bu mirası gelecek kuşaklara aktarmaktır.
Projenin profesyonel biçimde tamamlanması ve dünyada ender görülen bu sinagogların ziyaretçilere açılmalarının ardından hiç şüphesiz uluslararası uzmanların da takdir edeceği bir turizm cazibesi ortaya çıkacaktır.
Biraz da Antisemitizm konusuna da değinmek istiyorum. Yukarıda belirttiğim her şey aslında antisemitizm ile bir mücadele yöntemidir. Çoğu zaman, Yahudi karşıtlığı cehaletten kaynaklanır, yapacak bir şey yok deyip hayatımıza devam ederiz. İşte tam bu noktada, kültür mirasımıza sahip çıkıp koruyarak ve dünyaya tanıtarak bu cehaleti kısmen de olsa aydınlatır ve kökenlerinden gurur duyan bir toplum olarak Türkiye’deki ortak yaşamımıza daha yaratıcı bir şekilde devam edebiliriz. Evet, kültür mirası inanılmaz güçlü bir araç, buna her Sefarad Kültür festivalinde yeniden tanıklık ediyoruz.
Bet Hillel Sinagogu
Projenin kentin ticari ve ekonomik gelişmesine katkılarından söz eder misiniz?
Kemeraltı Çarşısı’ndaki sinagogların bulunduğu bölge, arkeolojik kazıların gerçekleştirildiği Agora’nın tam karşısındadır. Agora’nın yakınında bir Yahudi turizm merkezinin geliştirilmesi, İzmir’in tarihî gelişimini daha iyi anlatacak ve İzmir’in eskisi gibi çok kültürlü bir şehir olduğunu vurgulayacaktır. Her halükârda, tarihi sinagogların kültür turizmi merkezine dönüştürülmesinin Kemeraltı’nın tamamına olumlu ekonomik katkı yapacağı aşikârdır. Turizm dünyanın her yerinde ekonomiyi güçlendiren ve ticaretin artmasını sağlayan bir etkendir. İlk aşamada, sinagogları ziyarete gelecek turistler öncelikle bölgedeki esnafa ve işyerlerine fayda sağlayacaktır. İkinci aşamada, bazı turistlerin bölgeye yaptıkları ilk ziyaretten sonra yerel halkla iş bağlantıları kurmaları ve zaman içinde ziyaret ettikleri şehirle ticari ve kültürel iş birliğinin yolunu açmaları mümkün olabilir. Sinagogların doğru ve profesyonel biçimde bir ziyaret merkezine dönüştürülmesi, İzmir’e gelen turist sayısının artmasını ve turistlerin şehirde en az birkaç gün geçirmelerini sağlayabilir ve daha ileride ekonomik, ticari ve kültürel iş birliğini teşvik edici rol oynayabilir. Avrupa’daki Yahudi mekânlarında uluslararası turizmin giderek artması ve Kemeraltı’ndaki tarihî sinagogların benzersiz özelliklere sahip olması bağlamında şehrimiz, sinagogların Kemeraltı’na ve daha ileride İzmir şehrinin tamamına katkı yapacak bir uluslararası Yahudi Kültürü ziyaret merkezine dönüştürme konusunda eşsiz bir fırsatla karşı karşıya bulunmaktadır. Yukarıda belirttiğim gelişmelerin İzmir Yahudi Cemaatinin toplumda konumlanmasına büyük bir katkısı kaçınılmaz olacaktır. İzmir’e turizm alanında gelir getiren, istihdam sağlayan bir cemaat olarak karar verme süreçlerine dâhil edilmesi uzun sürmeyecek ve cemaatimizin daha güçlü ve söz sahibi olmasını sağlayacaktır.
Etz Hayim Sinagogu
Nesim Bencoya’nın Etz Ahayim ve Hevra Sinagogu’nun koruma ve onarımı hakkında Yedigün Gazetesi’ne verdiği açıklamalar şöyle:
“İzmir şehrinin elinde bir hazine var. Bu hazinenin adı eski İzmir Yahudi Mahallesi. Havra Sokağı olarak adlandırılan bölgede çok fazla sinagog inşa edilmiş. Amacımız, burada Yahudi Kültür Mirası Merkezi oluşturmak. Böyle bir merkez, öncelikle tüm İzmir’in sonrasında dünya için önemli bir kültür mirasıdır. Etz Ahayim yıkılmak üzereydi. ABD Büyükelçiliği fonuna başvurduk. Sinagogları sabitleştirmek ve koruma planını uygulayabilmek için. Daha sonra İZKA’ya (İzmir Kalkınma Ajansı) başvurduk. İZKA bize bu koruma işinin maliyetinin yüzde 75’ini sağladı. Gerisini İzmir Musevi Cemaati tamamladı. 2-3 ay sonra Etz Ahayim Sinagogu’nu bitirip burayı ziyarete açmak istiyoruz pandemi bize müsaade ederse. Hevra Sinagogu’nda ise Federal Almanya Dışişleri Bakanlığı tarafından bir katkı alarak çevresini düzelttik. Orada biraz daha işimiz var. Onu da kente kazandıracağız. Ayrıca Avrupa Delegasyonu’nun desteği sayesinde iki sinagogun daha restorasyonlarının planlarını yapacağız. Bu iki yeni proje hem İzmir’e hem de dünya kültür mirasına bir hediye olacak. İzmir Yahudi Cemaati, Yahudi dünyasında çok önemli bir cemaat. İzmir’e ‘küçük Kudüs’ diyorlar. İzmir dışında bir tek Kudüs’te bu kadar sinagogun iç içe olduğu bir yer görebilirsiniz. Bugün İzmir’de Yahudi nüfusu 1.000 civarında. 1940’larda 40 bin Yahudi’nin İzmir’de yaşadığını biliyoruz. Nüfus gittikçe azalıyor. Yahudi kültüründen geriye kalacak olan, işte bu anıtlar olacaktır. Bu anıtların içinde gerçekleştirilmiş veya gerçekleştirilecek olan sergiler, konferanslar burada bir zamanlar böyle bir kültür vardı dedirtecek. Biz bunu canlandırmak istiyoruz. Amacımız sadece sinagogları mimari olarak toparlamak değil. Burada değişik kültürler arasında diyalog kurmak ve farklı kültürlere saygı çerçevesinde bakmak.”
Bu güzel haberlerden sonra, İzmir doğumlu olmamama rağmen, gönülden bağlı olduğum Güzel İzmir’in tarihî sinagoglarına bir göz atalım isterseniz.
Bikur Holim Sinagogu
Bikur Holim Sinagogu
1724 yılında Salomon de Ciaves adında Portekiz kökenli Hollanda göçmeni İzmirli bir Yahudi, İki Çeşmelik Yolu üzerinde geniş bir bahçesi olan evlerden birini sinagog olarak kullanılması üzere bağışlamıştır.
Ciaves Havrası olarak da bilinen bu sinagogun bodrum katı, kentte sık sık görülen veba veya kolera salgınlarının birinde hastane olarak kullanıldığından, o tarihten sonra hasta ziyareti anlamında Bikur Holim Sinagogu olarak anılmıştır. 1772’de yanan sinagog 1800 yılında, aynı aileden Manuel De Ciaves tarafından yeniden inşa edilmiştir. Merkezî tevası, çiçek ve meyve resimleri ile bezenmiş tavanı, yeşil-sarı boyalı ve süslü sütunları ile bu sinagog İzmir’in en güzel ibadethanelerinden biridir.
Hevra Sinagogu
Hevra Sinagogu’nun çok eski metinlerde geçen ismi Talmud Tora Havrası’dır. 17. Yüzyılda Yosef Eskapa zamanında mevcut olduğu bilinen bu sinagog birkaç kez yıkılıp yanmış ve tekrar inşa edilmiştir. Eylül 1838 yangınından sonra Çelebi ve Menahem Hacez kardeşler tarafından yeniden yapılanmışsa da, 1841 yangınında tekrar yanmış ve onarılıncaya kadar uzun yıllar harap durumda kalmıştır. Şalom Sinagogu’nda olduğu gibi, buradaki teva da Yahudileri İspanya’dan getiren Osmanlı kalyonlarından esinlenerek kalyon pruvası şeklinde yaptırılmıştır. İçinde bulunan yüksek Sefer Tora (Tevrat) sayısı Hevra Sinagogu’nun çok itibarlı bir konumda olmasını sağlamıştır.
Şalom Sinagogu
Şalom (Aydınlılar) Sinagogu
Şalom Sinagogu, Tulumbalı Havra anlamına gelen “El Kal de La Tromba” adı ile de bilinir ve 1930’larda Aydın’dan gelen Yahudilere tahsis edildikten sonra, Aydınlılar Havrası olarak da anılır. İzmir Yahudi cemaatinin dinî lideri Josef Eskapa, bu sinagogun hahamı olarak, genç Sabetay Sevi’ye dinî eğitim vermiş, ancak daha sonra Sabetay Sevi’nin kendisini Mesih ilan etmesinin ardından İzmir’den kovulmasına ön ayak olmuştur. Şalom Sinagogu 1841 yangınında hasar görmeyen tek sinagogdur.
İzmir’in en otantik sinagogu denebilecek Şalom Sinagogu’nun içi, kalem işleri ile bezenmiş tavanları, duvar diplerinde sedirleri ve çiçekli yastıkları ile Yahudileri getiren Osmanlı kalyonlarından esinlenerek yapılmıştır ve gerçekten yapı olarak kalyon pruvasına benzer.
On altıncı yüzyılda, Filistin, Osmanlı İmparatorluğu’nun bir parçası iken, oraya yerleşmiş olan Sefarad Yahudileri Safed şehrini bir dinî merkez ve Kabala’nın kutsal şehri olarak kabul etmişler ve Mavi Havralar adıyla anılan havralar kurmuşlardır. Şalom Sinagogu’nun mavi renkleri, Safed havraları ile bağlantısı açısından anlam kazanmaktadır.
Bet Hillel Sinagogu
Bet Hillel Sinagogu, Palaçi ailesinin evinde kurulmuştur. Haham Hayim Palaçi ve oğlu Haham Avraham Palaçi, 19. yüzyıl İzmir Yahudi Cemaatinin en önemli din bilginleridir. İkisi de devrin en büyükleri olarak anılırlar ve ünleri İzmir ve Türkiye sınırlarını aşmış, Avrupa ve Ortadoğu’nun Yahudi din bilginlerinin danışmak için İzmir’e gelmelerine neden olmuştur. Haham Hayim Palaçi hayatı boyunca toplam 72 kitap yazmış olup, bunların 26 tanesi yayınlanmıştır ve 1861 yılında Sultan Abdülmecit tarafından “Adaletten sorumlu din adamı” nişanı ile ödüllendirilmiştir.
1865’te 77 yaşında iken Hahambaşı olan Hayim Palaçi’nin yazdığı eserler, halen dünyada dinî eğitim veren okullarda ders kitabı olarak da okutulmaktadır.
Sinagog, İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından restore edilmiş olup, “Rav Hayim Palaçi Anı Evi” olarak hizmete açılmıştır. İzmir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu tarafından yapılan açılış töreninde ben de tesadüfen İzmir’deydim ve bu duygusal törene katılma fırsatını bulmuştum. Bu güzel anı, İzmirli dindaşlarımla paylaşmak beni çok mutlu etmişti.
Sinyora Sinagogu
Sinyora Sinagogu
Tarihçi Galante, bu sinagogun Lazaretto fakirler yurdunu kuran Hollanda kökenli Yahudi Bayan Osbioveya Aseo tarafından kurulduğunu bir ihtimal olarak kabul eder. Yaygın inanca göre, Gveret ya da La Sinyora lakabı ile ünlü olan ve Osmanlı sarayında önemli bir mevkie gelmiş olan Yosef Nasi’nin teyzesi Dona Gracia Nasi’nin bağışlarıyla inşa edilmiş ve onun ismi ile anılmıştır. 16. ve 17. yüzyılda birkaç kez yanan bina 1841 yangınında tamamen yok olmuş ve Moiz Bengiat Yeruşalmi’nin katkılarıyla yeniden inşa edilmiştir.
Azara (kadınların oturduğu kısım) balkonunun alt kısmı bu sinagoga özgü, orijinal çiçek ve manzara resimleri ile süslüdür. İzmir’deki son depremden sonra onarılan azara güçlendirilerek toplantı-atölye alanı olarak düzenlendi.
Etz Ahayim Sinagogu
Etz Ahayim Sinagogu, öteki havralar gibi Bizans dönemine aittir. 1688 yılında vefat eden Salomon Ben Ezra’ya ait olan ve Bate Knesiot adlı kitapta alıntı olarak kullanılan bir belgede, İzmir’de bulunan tek sinagogda Müslüman Türklerin de ibadet ettiği yazılıdır. Muhtemelen bu belgenin sözünü ettiği zaman dilimi, İzmir’in Türkler tarafından fethedildiği döneme rastlar ve İzmir’de henüz cami bulunmadığı için bu sinagogda dua ettikleri anlaşılır. Defalarca yangın ve deprem tehlikeleri atlatan bu harap sinagogda, Musevi Cemaati Vakfı’nın desteğiyle titiz bir restorasyon başlamıştır.
Los Foresteros Sinagogu
Los Foresteros Sinagogu
Los Foresteros Sinagogu, dünyada ikinci bir örneği olmayan birbirine bitişik dört sinagogdan biridir. Bir duvarı La Sinyora’ya, bir duvarı Algazi’ye, bir duvarı da Hevra Sinagogu’na bitişik. Dışarıdan bakıldığı zaman bu sinagogu farkına varmak pek mümkün olmuyor.
Adı ‘yabancılar’ anlamını taşıyan Los Foresteros Sinagogu’nun kesin inşa tarihi bilinmiyor. Ege adalarından, Yunanistan’dan ve Avrupa’nın çeşitli ülkelerinden İzmir’e göç eden yabancılar tarafından kurulduğu tahmin ediliyor. Başka bir görüşe göre de, 17. yüzyılda yabancı tüccarlar (Los Frankos) tarafından inşa edilmiş.
Los Foresteros Sinagogu, geçirdiği yangınlardan sonra, neredeyse tamamı yanmış ve günümüze sadece iki duvarı ulaşabilmiştir.
Algazi Sinagogu
1724 yılında önemli din adamları yetiştiren Algazi ailesinden olan İshak Algazi tarafından kurulduğu düşünülmektedir. Diğer bir görüş de, bu sinagogun çok daha önceden var olduğunu ve 1666 yılında Sabetay Sevi’nin kontrolünde bulunduğunu ileri sürer.
Yirminci yüzyılın başına kadar İzmir’in en önemli sinagoglarından biri olarak kabul edilen bu ibadethanede azara’nın, söylentiye göre, bir Kipur günü ibadet sırasında genç bir Hazan’ın oturan bir bayana göz kırptığının tespit edilmesi üzerine yıktırılması kararlaştırılmış ve bir daha inşa edilmemiştir.
İshak Ben Salomon Algazi, İzmir’in ünlü Hahamı Hayim Palaçi’nin Bet Hilel Yeşivası’nda (dinî okul) eğitim alıp, dedeleri gibi Algazi Sinagogu’nda Hazanlık yapmış ve daha sonra yirminci yüzyılın ilk yarısının belki de en büyük Sefarad bestecisi olmuştur. Aslında Algazi Efendi sadece Yahudilerin değil, Türklerin de hayranlığını kazanmış, zamanında bütün musiki çevrelerinde tanınan bir sanatçı olmuştu. Kendisi musiki bilgisi ve üstatlığından dolayı Türkler tarafından “Hoca” sıfatıyla anılırdı.
Portekiz Sinagogu
Portekiz Sinagogu
İsmi ile İzmir’de kurucularının hangi ülkeden göç ettiklerini belirten tek sinagog Portekiz Sinagogu’dur. Bu sinagogun 1569 yılında Kuzey Afrika ve Venedik’ten göç etmiş Portekiz asıllı Yahudiler tarafından kurulduğu tahmin edilir. Hahambaşı Yosef Eskapa döneminde, yani 1620’li yıllarda var olduğu bilinen altı adet sinagogdan biridir ve adı İzmir’de o dönemin en büyük sinagogu olarak geçer.
1665 yılında Sabetay Sevi’nin İzmir’e dönüşü ile yaşanan olaylarda Portekiz Sinagogu önemli bir yer tutmuştur. Sabetay karşıtlarının kalesi sayılan bu sinagog, Sabetaycı hareketin genişlemesiyle kapılarını Sabetay Sevi’ye kapatır. Buna karşı, Sabetay ve taraftarları sinagoga kapıyı kırarak girerler ve karşıtlarının önderleri olan hahamları kovarlar. Bunların arasında Algazi Sinagogu’nun kurucularından Salomon Algazi de vardır. Sabetay Sevi bu baskında kendini Yahudilerin Mesihi ve kurtuluş gününü 18 Haziran 1666 olarak ilan eder. Portekiz Sinagogu bundan sonra Sabetaycı hareketin merkezi olur ve İzmir Yahudilerinin çoğu bu harekete katılır. Dünyanın değişik yerlerinden insanların İzmir’e gelip Sabetaycı harekete katılmasıyla büyüyen durum Saray’a bildirilir ve Sabetay’ın Saray’a çağırılması ile İzmir’deki isyan havası yatıştırılır.
Portekiz Sinagogu 1976 yılında yanmıştır. Ön duvarı dışında tamamen harap durumda olan yapı, 2016 yılında imzalanan bir sözleşme çerçevesinde EGİAD tarafından restore edilerek ayağa kaldırıldı ve EGİAD Sosyal ve Kültürel Etkinlik Merkezi olarak kullanıma açıldı.
İzmir Yahudi Kültür Mirası Projesi’nin dışında kalan sinagoglar
İzmir Yahudi Kültür Mirası Projesi’nin dışında kalan, İzmir’de dört sinagog daha vardır. Bunlar Bet İsrael, Roş Aar, Şaar Aşamayim ve Kaal Ha Kadoş Mezaket Arabim sinagoglarıdır.
19. Yüzyılın ortalarında gelişmeye başlayan Yahudi burjuvazisi, geleneksel Yahudi mahallelerini terk ederek kendine yeni bir yerleşim alanı bulmuştur. 1907 yılında hizmete açılan Bet İsrael Sinagogu, günümüzde İzmir’in dinî törenler için en çok kullanılan sinagogudur. Ortadaki görkemli avizenin ilginç bir hikâyesi vardır. Sinagoga bir avize aranıyordu. Mezatta satışa çıkarılan bu avize, son dakikada başkası tarafından satın alınmıştı. Yahudi Cemaati sükûtu hayale uğramıştı. Alan kişi sonradan farkına varıp sinagoga bağışladı. Hediye eden bu kişinin ismi günümüze kadar gizli kalmıştır.
1960 yılında Şaar Aşamayim Havrası, Alsancak’ta yerleşen Yahudilerin ibadet mekânı olarak inşa edilmiştir. Dört yıl önce kolonlarında görülen tehlike nedeniyle yıkılarak yeniden inşa edilen sinagog, 1 Aralık 2019’da, kalabalık bir grubun katılımıyla düzenlenen törenle açıldı. Beş katlı yeni bina, ayrıca bir yaşam merkezi olarak da hizmet vermektedir. Bu havra günümüzde Bet İsrael Havrası’ndan sonra en yoğun kullanılan sinagogdur.
Kaal Ha Kadoş Sinagogu, Karşıyaka’ya yerleşen Yahudilerin ibadet mekânı olarak Alaybey’de inşa edilmiştir. Sefarad havralarından olmadığı için Karataş’taki Bet İsrael Havrası gibi İtalyan etkisiyle kilise planlı inşa edilmiştir. Günümüzde Karşıyaka Belediyesi tarafından konservatuar işlevi kazandırılan bu yapının ibadet yapılan ana mekânı dışında kalan yerleri birtakım ekler yapılarak değişikliğe uğratılmıştır.
1890’lı yıllarda Karataş’ta açılan Roş Aar Sinagogu, Yahudi nüfusunun azalması ile sadece bayramlarda kullanılır olmuştur.
İzmir Sefarad Kültür Festivali
Nesim Bencoya, aynı zamanda İzmir Sefarad Kültür Festivali’nin de kurucusu ve direktörü. İlk kez 3 yıl önce düzenlenen festivalde sergilerle, konserlerle, gezilerle İzmirlilere zengin bir kültürün kapısı açılmıştı. Sohbetimizde, Festivalle ilgili çok olumlu tepkiler aldıklarını belirten Nesim Bencoya, festivali bu yıl Kasım sonunda gerçekleştirecekleri ve hazırlıkların tamamlanmak üzere olduğunu söyledi. Kendisine yüklendiği bu tarihi misyonda başarılar diliyoruz.