Yahudi tarihi öğrencisi için mesianik hareketler konusu olgusal olmanın ötesinde tarihî bir karaktere sahiptir. Eş deyişle, mesele bir hareketin mesianik olup olmadığını tartışmak değil, onun tarihsel akış içindeki toplumsal etkilerini anlamak, umutsuzluğu körükleyen kriz anlarında nasıl bir beklentiye kapı açtığının farkında olmaktır.”
İbrani Üniversitesi Beşerî Bilimler Fakültesi eski dekanlarından, karşılaştırmalı dinler profesörü Zwi Werblowsky’nin 1968’te yayınlanan bir makalesinden1 yaptığım bu alıntı Yahudi tarihinde mesianik hareketler konusu için doğru bir giriş olur diye düşündüm. Tarihin kıvrımları içinde günümüze olan sancılı yolculuğunda gelişen Yahudi geleneğinde mesianik hareketlere rastlamamak neredeyse mümkün değildir.

Barış kralı Şelomo (Süleyman)

Mesih, en basit adlandırmayla, bir kurtarıcı
Değişik Tanrı sistemlerinin Tek Tanrıcılığı kendisine düstur edinen İbranilere dayattığı yasaklamalar, kısıtlamalar Firavunlar ülkesinden çıkış ile bitmedi, hatta orada başladı desek çok da abartılı olmaz. Moşe ve sonrasında Bene Yisrael’in tarihini yazanlar, Yahudi halkının yüzyıllar boyu şekillenecek karakterinin temellerini attılar. Büyük Tapınağın Romalılar tarafından yıkılması ile başlayan Diaspora döneminde anlam bulacak mesih, o önderlerin özlemi ile şekillenen bir kişiliktir… Tanrı’nın kutsayacağı, zaferler kralı David ile barış kralı Şelomo’nun (Süleyman) harmanlanması ile oluşan, en basit adlandırmayla, bir kurtarıcıdır.

Hayatın akışı içinde mesianik hareketler başlığı altında toplanabilecek inanç ve düşünce tecellilerinin, toplumsal stres anlarında veya derin hayal kırıklıklarında ortaya çıkması, bu anlamda şaşırtıcı değildir. Mısır’dan çıkış ile başlayan, Bene Yisrael’in (İsrailoğulları) Yeşua’nın liderliğinde kendilerine vaat edilmiş topraklara girmeleri ile devam eden ve nihayet Roma sürgünü ile sekteye uğrayacak Yahudiliğin Eretz Yisrael’deki (İsrail Toprakları) yaşantısında, dolayısı ile mesihi karakterde bir düşünceden söz etmek olası değildir. Babil sürgününün yarattığı çöküntü ile Helen baskılarına başkaldıran Yehuda Makabi konusu ise, belki de bu yönden incelenmedikleri için, gözden kaçmıştır, denebilir.

***

Mesih’in sözlük anlamı, “kutsal yağ sürülmüş kişi” olarak geçiyor. Burada bir seçilmiş olma durumu, ritüellik bir ayrıcalık, atfedilen bir değerden söz etmek olası. Bir lider, bütünleştirici bir karakter, Eretz Yisrael’de bir birlik, belki bir krallık ya da yeni bir hanedanlık arayışına su taşıyacak bir kişilikten bahseder Biblik anlatım.2 Tanrı’nın isteklerini yerine getirmek için, Tanrı tarafından seçilmiş bir kişiliktir bu… O bir hükümdardır.

Birinci yüzyıla doğru gelindiğinde, Herod zamanında yazıldığı belirlenen Şelomo’nun Özdeyişlerinde tekrar söz edilir mesihten. “Gerçek David’in Oğlu” olarak ortaya çıkar. İsrail’i “güç, bilgelik ve erdemle yönetecek, onu geleceğe taşıyacak, Yeruşalayim kurtulana kadar işgalcilere karşı şiddetli mücadelelere girecektir. Orayı, putperestlerden temizleyecek, günahkârı, hukuksuzu yok edecek, kenti adil bir kral gibi yönetecektir. Bunu kendi gücü ile değil, Tanrı’ya olan bağlılığı ile yapacaktır. Yahudi halkını yabancıların egemenliğinden kurtaracaktır.



Bozulan düzeni yeniden tahsis edecek
Benzer bilgilere Kumran Yazıtları’nda da rastlanır. O, kimini bağışlayan kimini de kılıcının gücü ile yok edecek olandır. Kimi teoloğa göre Kumran Yazıtları, biri erki elinde tutacak siyasi, diğeri dinî bir kişilikten söz eder. Milattan önceki son yüzyıl civarındaki Yahudi ve ilk Hıristiyan -belki de İsevi demek daha doğru olacaktır- literatüründe kurtarıcı olarak sıkça anılır. Yehuda’nın ve Yahudilerin Kralı çoban İsa motifi, bu dönem yazılarında sıkça öne çıkacak, takipçileri tarafından mesianik karakterlerle ilişkilendirilecektir.

Toparlayacak olursak Mesih, Milattan sonraki yüzyıl içinde ortaya konacağı gibi, bünyesinde engin bir güç kaynağı barındıran militan bir Yahudi lideri olacak, Eretz Yisrael’de bozulan düzeni yeniden tahsis edecektir. Bu iki özellik Yahudi mesihine atfedilen ve olması beklenen niteliklerdir. Mesihin bunlarla karakterize edilmesinin arkasında, Beit Hamigdaş’ın ikinci kez, bu defa Romalılar tarafından yıkılması, Massada’da yaşanan onurlu ancak nafile direnişin trajik sonuç ve nihayet büyük sürgün döneminin başlaması vardır, hiç şüphesiz.

Nazaretli İsa Yahudi toplumunda talep edildiği söylenen reform beklentileri üzerine önem kazanmış bir kişilikti. Kimi için bir isyankâr tartışmalı biriydi, kimi içinse mesihi karakterde bir kurtarıcıydı. İseviliğin Yahudiliğin bir sekti olarak kaldığı süre içinde bu ikilem devamlı bir tartışma konusu olur. Hıristiyanlığın bağımsız bir din olarak kabul görmesi ile İsa, Tanrı’nın oğlu sıfatı ile mesihin ta kendisi olarak kabul edilecektir.



Şimon Bar Kohba
Dönemin egemen gücü Roma’yı durdurmak, bin bir zulme mahkûm edilen Yahudi halkının saygınlığını yeniden tesis etmek, Yeruşalayim’i Yahudi bağımsızlığının merkezi yapmak… Bunlar tam da tanımsal olarak ortaya konan mesianik bir harekettir. Glenn Giles’in tarif ettiği şekilde,3 Roma ve Roma yanlısı Yahudi aristokrasisi ile Yahudi halkı arasında cereyan eden savaştır. Anlatım, Şimon Bar Kohba’yı ve Betar Kalesi savunmasını tarif eder.

Gerçi dönemin tarihsel akışını detaylı bir şekilde anlatan Josephus Flavius’a göre, Herod ile başlayan ve M.S ikinci yüzyıla dek uzanan zaman aralığında, mesianik olarak adlandırılabilecek bazı başka kişi ve hareketler olmamış değildir. Ancak bunların hiçbiri Bar Kohba isyanı kadar iz bırakıcı olmamıştır.

M.S 70 yılında Massada’nın çökmesi, Hadrian’ın Yehuda’nın kralı olarak atanması, Yeruşalayim’in yerine Aelia Capitolina’nın, Beit Hamigdaş’ın yerine de Jüpiter tapınağının tesis edilmesi ile artan gerilim isyanla son bulur… “…Güçlü ve yüksek ihtiraslara sahip bir kişiydi. Ananus’un ölüm haberini aldıktan sonra dağlara çıktı, köleleştirilmişler için özgürlük talep etti, etrafına değişik yerleşimlerden kuvvetli bir ordu topladı. İlk önce tepelerden hareket etti. Ele geçirdiği her köyde gücüne güç kattı. Aşağı topraklara indi, kentlere girdi… Gücü ile herkesi büyülemişti. Artan sayı ile ona katıldılar. Artık bir çapulcu ordusunun komutanı değildi… O artık bir kraldı. (…) Hedefi belliydi: Yeruşalayim! 4

Bar Kohba’nın destekçilerinden biri, dönemin önemli din bilginlerinden Rabbi Akiva’dır. Onu mesih olarak görmüş, isyanının mesianik olarak algılandığı boyutu ile Yahudi inanışına konan yasakların, mücadele ile, bir bir kaldırtılacağını düşünmüştür. Ancak öyle olmamıştır!

Josephus, Bar Kohba’yı kral olarak tanımlar. Onu, “Roma lejyonuna teslim olurken giydiği beyaz ceket ve üzerinden akan mor örtü ile” diye tasvir eder… Roma’ya götürülür, “…teşhir edilir, kamçılanır ve bir lider gibi infaz edilir. Hatta, buna açıkça, Yahudilerin kralı Roma’nın zafer kutlamalarında infaz edildi de denilebilir…”

***



Sabetay Sevi
Mesianik bir harekete yol açan sahte bir mesihti Bar Kohba. Tıpkı yüzyıllar sonra, Yakındoğu coğrafyasında Yahudi kimliğine ipotek koyacak Sabetay Sevi gibi. Yarattığı öylesine büyük bir çalkantıydı ki, yığınları peşinden öylesine koşturmuştu ki… Savaşçı bir kral olduğu elbette söylenemezdi, mistik bir karakterdi. Ancak Tanrı’nın seçtiği kulu olduğunu, Bene Yisrael’i yeniden özgürce yaşayacağı Yeruşalayim’e götüreceğini iddia etmesi ve dönemin bazı din bilginleri tarafından desteklenmesi mesianik bir hareketle izah edilebilir... Nihayetinde azımsanmayacak bir takipçisi vardı.

Nitekim kendisinden sonra uzunca bir süre, yakınındakiler Sevi’nin mesihi söylemlerini devam ettirdiler. Hatta, bayrağı devralanlar dahi oldu: Eisenstadt’lı Mordehai Mokiah, Sevi’nin dördüncü eşinin kardeşi Yaakov Kerido, Marano bir aileye doğan Miguel Avraham Cardoso gibi, kendilerini mesih ilan edenler, bulundukları coğrafyada ve zaman diliminde, Yahudi toplumlarını etkilediler, ancak hiçbiri Sevi kadar derin izler bırakmadılar.

Sevi için söylenecek önemli bir tespiti din bilimci yazar W.D. Davies yapıyor: “Sevi’nin manik depresif hali takipçilerini endişelendirmiyor değildi. Ancak onlar için önemli olan Mesih’in yüzünü göstermesiydi. O yüzün kime ait olduğunun hiçbir önemi yoktu…”5

Osmanlı’nın Polonya zaferi, Rus-İsveç savaşları ve bunların dâhil olduğu Polonya’daki taht kavgaları, Fransa, Alman Beylikleri ve Habsburg’un da katılımı ile genişleyen çatışma ortamı beraberinde pogromları ve kan iftiralarını getirecektir. Sabetaizmin Yahudi beklentilerinde derin izler bırakarak değişik bir yola doğru evrilmesinin de yarattığı çaresizlik ortamı, orta ve doğu Avrupa’da, etkisi altına aldığı cemaatleri derin umutsuzluğa sevk edecektir. Bir de Protestan ve Katolik kiliseleri arasındaki amansız güç kavgasını da saymak gerekir, hayatın Yahudiler için yaşanmaz olmaya başladığını iyi anlamak için…


Baal Shem Tov

Hasidizm

Rabbi Israel ben Eliezer Baal Shem Tov’un umut verici bir hareket olarak ortaya koyduğu Hasidizm, mesianik bir hareket midir? Yahudi evinin Eretz Yisrael’de tekrardan tesis edilmesinden çok, serpilmeye başladığı coğrafyada Tanrı’ya yakın, yaşamı kutsayan bir inanışa odaklanması dolayısı ile, iddiası olmadan boşluğunu doldurduğu Sabetaizm gibi mistik - mesianik - karizmatik bir karakteri olacaktır,6 şüphesiz.

***

Şabat ve bayram günleri, İsrail ve diasporada birçok sinagogda Yahudi halkının esenliği için dua edilir. Holokost gibi öncesiz ve benzersiz bir kıyımdan kurtuluşun sonrasında, af ve şükür için dua edilir. Eretz Yisrael’e dönüş, bu anlamda, geçmiş nesillerin yakarışlarında özlemle dile getirdikleri bir arzudur. Kimine göre bu arzunun yerine gelmiş olması mesianik karakteri ile öne çıkar…

Devletin kuruluşunda Hahambaşı Isaac Herzog tarafından, sonra Nobel Edebiyat Ödülü’ne layık görülecek ünlü yazar Samuel Agnon’a yazdırılmış metnin ve üzerinde yükselen değerlerin, her dönem, bununla övünenlerle, mesihi fiziki bir varlık olarak bekleyenler arasında, en hafifinden, tartışma sebebi olması, şaşırılmayacak bir durumdur, maalesef!

Dipnotlar:
1 Messianism in Jewish History, Essential Papers on Messianic Movements and Personalities in Jewish History, s.38.
2 “Messianic Movements of the First Century” - Glenn W. Giles, Trinity Theological Seminary Newburgh, Indiana.
3 Aynı eserde, s.10.
4 Josephus Flavius, Savaş, 4: s.508-513.
5 “Reflections on Sabbatai Zevi” -Messianism in Jewish History, Essential Papers on Messianic Movements and Personalities in Jewish History, s.341.
6 “The Origins of Hassidism”, Rachel Elior - Scripta Juadiaca Cracoviensa, Vol. 10, s.85.