Avustralya’nın Aborjinleri ya da Amerika’nın yerlileri kadar tanınmasalar de varlıkları 2000’lerden itibaren basına yansıyan bir yerli halk var. Sonradan gelenler yüzünden azınlığa düşen diğer grupların kaderini paylaşmaktan kurtulamayan Ainular. Bilim, Japon adalarına ilk gelenlerin 38.000 yıl kadar önce Asya’dan çıktığını söylüyor. Nüfusu patlatan ikinci dalga, 2.800 yıl önce pirinç tarımı aletleriyle Kore’den göçenler… Japonların iddiası ezelden beri hep ülkelerinde yaşadıkları; Kore köklerini anmaya, Ainuları yerli halk olarak kabullenmeye pek yanaşmamışlar. Değişim yavaştan işliyor işte…

 
“Ainu” kelimesi uzun zaman hakaret olarak kullanıldığı için, bazı Ainular kendilerine “Utari” (yoldaş) diyorlar

Ainular ve ataları
Ainuların kökenleriyle ilgili çeşitli isimler konuşuluyor. Japonya takımadalarında tarih öncesinde yaşamış Jomonların Ainuların atası olduğu düşünülüyor, Okhotsk ve Satsuman kültürlerinin etkisinden de söz ediliyor. Toprakları, Rusya’ya yakın Sakhalin ve Kuril adaları, Kuzey Japonya’daki Hokkaido… Yorumlara göre ayı kültü Rusya bağlantılarını doğruluyor.

Ayı insanlara kürk ve et sağladığı için önemli bir tanrı. Ayıya yapılan ayine “iomante” deniyor. Öldürülen ayının ruhunun serbest kaldığına ve tanrıların ülkesine döndüğüne inanılıyor

Ainular yarı göçebeydiler, tarım yaptıkları toprakları bir süre sonra bırakır, yerleştikleri işlenmemiş topraklarda ekip biçmeye yeniden başlarlardı. Ayılara ve kurtlara tapıyor, su, ateş ve rüzgâra dua ediyorlardı. Ainulara göre “kamuy”, tanrıydı. Kamuy somon, geyik, serçe veya sıradan eşyalardı; yani canlı da cansız da olabilirdi. Kamuy dünyayı ziyaret eder, insanlarla ilişki kurar ve saygı görürse, insanları beslemek ve giydirmek için tekrar tekrar dönerdi. Sanatçıların kullandığı soyut temsiller, Kamuy ile iyi bir ilişki kurmak amaçlıydı. Bir hayvanın gerçekçi bir görüntüsünü yapmanın, onun ruhunu tehlikeye soktuğuna inanılırdı.

Ainular hayatı paylaştıkları ayılarla pek çok ortak noktaları olduğuna inanıyorlardı. Aynı şekilde balık avlıyorlar, bal seviyorlar, armut topluyorlardı. En önemli ayinleri, yavruyken alıp büyüttükleri ayıyı 1 yaşına geldiğinde kesmekti. Ölen ayının ruhunun sağken ona iyi bakan topluluğu koruyacağına inanılırdı. Binlerce yıl boyunca bu ayinleri sürdürdüler. Şartlar değişse de zamana en çok direnen inançları ayılarla ilgili olandı.


Ainular bir şefin idaresindeki “kotan” denen köylerde yaşardı. Kamıştan yapılan evler somon balıklarının yumurtalarını bıraktığı nehir boyunca sıralanırdı. Sepetler ve giysiler ormandaki ağaçların liflerinden yapılırdı. Evin, ayıların yaşadığı ve nehrin kopup geldiği dağlara bakan penceresi, ayının ruhunun eve girmesi içindi.

14. yüzyılda Ainular büyük ağaçlardan oydukları kanolarla denize açılıyor, Japonlara, Korelilere, Ruslara, Çinlilere kurutulmuş balık ve kürk satıyorlardı. Çin’den Japonya’ya ipek, boncuk ve pipo; Japonya’dan Çin’e sake ve demir taşıyorlardı.

Asimilasyon
Japonların adalarda yayılmasıyla Ainular kuzeye çekildiler ve Rus istilalarına karşı tampon görevi gördüler. Japonların kuzeye göçü 1500’lerde gerçekleşti. 1800’lerde Japonya Hokkaido’yu resmen kolonileştirdi ve milliyetçiliğin yükselmesiyle asimilasyon siyasetine yöneldi. Ayrımcılık 19. yüzyılda başladı. Erkeklerin sakalları ve kadınların bıyığa benzetilen dövmeleri yüzünden kıllı diye aşağılandılar; toprakları ellerinden alındı, isimleri değiştirildi, kadınların dövme yaptırmaları yasaklandı, Japonca eğitim zorunlu oldu. Ainuların teni ve saçı doğu Asyalılara göre daha açıktı. Ayrımcılığı ve aşağılamayı destekleyen bir “teori” üretildi: “Kıllı” olma meselesi Ainuların hayvanlarla “çiftleşmesi” yüzündendi.


İki-üç yaşına kadar geçici isimlerle çağrılan çocukların asıl isimleri huylarına, dönemin önemli olaylarına veya ailenin çocukla ilgili gelecek hayallerine göre verilirdi ve kimsenin adı bir başkasında yoktu

Ainu halkı ise Japonları “sömürgeci” ve “güvenilmez insanlar” olarak görüyordu. Japonlar onların izlerini yok etmek için çok uğraştılar. 1930’larda Hokkaido Üniversitesi’nden araştırmacılar, köken araştırma bahanesiyle Ainuların kutsal saydığı mezarları açıp kemikleri ve özel eşyaları aldılar.

Ainu kimliği ve kültürünü korumak
Ainuların kültürel anlamda etkinleşebilmesi 20. yüzyılın sonunda gerçekleşebildi. Bir aktivist 1994’te Japon parlamentosuna girdi. Bunu takiben Ainu kültürünü koruma amaçlı reformlar devreye girdi. 2008’de hükümet onlara ikinci sınıf vatandaş muamelesi yapılmaması kararını verdi, 2019’da etnik azınlık olarak tanıyacağını ilan etti. 2020 yılında Hokkaido’nun Shiraoi kentinde ulusal bir Ainu müzesi ve parkı açıldı.


1799-1806, arası Hokkaido şogunlar tarafından yönetilirken, kadınlar zorla Japonlarla evlendirildiler ve tecavüze uğradılar

2017’de yapılan bir araştırmaya göre, bir kısmı Rusya’da yaşayan ve ortodoksluğa geçen Ainuların Japonya’daki sayısı 12.300; yine de kökeninden haberdar olmayanlar, evlilikle karışanlar ve gizli kalmayı seçenlerle bu sayının 10 katına ulaşabileceği düşünülüyor. CNN’de çıkan 2019 tarihli yazıda Ainu dilini bilen sadece 2 kişi kaldığı söyleniyor. Bugün, Ainuların ataları gibi, nehirlerde somon avlamaları ve törenler için ulusal parktan odun toplamaları yasak.

Eğitim süreleri Hokkaidu bölgesi ortalamasının çok altında olan Ainuların istihdama katılımları düşük. Birkaç üniversitenin köken araştırmalarına ayırdığı fonlar, yeterli desteği sağlamaktan çok uzak. Kendi hukukçularını, sanatçılarını, eğitimcilerini yetiştiremeyen Ainular, Japon kültürünün hegemonyasından kurtulamayacak gibi görünüyor. Bir direnç noktaları kalmış: sanat. Turistlerin satın aldığı, ağzında somon tutan ayı heykelcikleri... Japon hegemonyasına direnişin simgesi, ataların tanrısal hayvanı ayı, Ainuların modern hayata hediyesi… Belki de saygıda kusur etmedikleri “kamuy” hâlâ onların yanına olduğunu böyle gösteriyordur.

 

Müzisyen Oki Kano
Müzisyen Oki Kano kökenini öğrendikten sonra Ainuları tanımak için kuzey Hokkaido’ya gitmiş; ancak dışarıda büyüdüğü, halkının Japonlardan çektiklerini anlamasının mümkün olmadığı gerekçesiyle grubun bazı üyeleri tarafından dışlanmış. Yaşlı bir Ainu çocukken farklı görünüyor diye ona “köpek” dendiğini anlatmış. Bir başkası annesinin başarılı olmak istiyorsa kökenini unutmasını, geleneksel giysiler giymemesini, kendi dilinde konuşmamasını öğütlediğinden bahsetmiş. Geçmiş mirasıyla yeniden bağ kurmaya karar veren Oki Kano, şimdi atalarının müziğini, reggae ve başka türlerle birleştirerek dünyaya tanıtıyor.

Kaynak:
https://www.kyohaku.go.jp/eng/dictio/senshoku/ryui.html
https://edition.cnn.com/2019/04/20/asia/japan-ainu-indigenous-peoples-bill-intl/index.html?fbclid=IwAR0tyWCr4Ji6fMiLq6tSZk0-JOoV3gFRmUW3-UXW46YbZT5TNQF0Ja3hnsI
http://www.ainu-museum.or.jp/
https://www.britannica.com/topic/Ainu
https://www.sapiens.org/archaeology/ainu-prejudice-pride/
https://tr.euronews.com/2019/02/15/japon-adalarinin-tarihte-bilinen-ilk-sahipleri-ainu-halk-japonya-tarafindan-resmen-tanindi
https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-48050146