Mart sonunda vizyona giren “Paralel Anneler”de Pedro Almodovar “annelik” temasını incelemeyi sürdürüyor. Bu vesileyle, kadınların dünyasını anlatmadaki becerisi bilinen Almodovar’ı bu hasletiyle anmak istedik.

İspanyol sinemasının Luis Buñuel’den sonra gelen en etkileyici yönetmen olan Pedro Almodovar, sinemada kadınları en iyi anlatan yönetmenler arasında gösteriliyor. Almodovar parlak kariyerinde “Sinir Krizi Eşiğinde”ki kadınları, “Kendini Bağlatan” kadınları, “Annesi Hakkında Her Şey”i, “Yüksek Topuklu” kadınları, “Çıplak Ten”li kadınları, kadınların “Kırık Kucaklaşmalar”ını, “Kika”yı, “Julietta”yı, bir kadına dönüştürülen bir erkeği anlattı.

Son filmi “Paralel Anneler / Madres Paralelas”ta bir hastanede aynı gün doğum yapan, tesadüflerin bir araya getirdiği, yazgıları kesişen iki kadını anlatıyor. Kariyerini kadınların dünyasına odaklamaya adayan Pedro Almodovar, yaratıcılık dehasını sürdürdüğü bu son filminde “annelik” temasını incelemeyi sürdürüyor.


Almodovar, Emma Suarez ve Adriana Ugarte ile

Pedro hakkında her şey
Benzersiz duyarlılığıyla bizleri insan ruhunun karanlık labirentlerinde gezdirmeyi adet edinen İspanyol yaratıcı, sinema sanatında duyguları en etkileyici bir şekilde ifade edebilen yönetmenlerden biri. Pedro Almodovar gücü ve güzelliği tartışılmaz, karmaşık bir sinemasal sohbeti andıran, teatral tatlar içeren, sıcak ve insancıl sinema diliyle tanınıyor. Anlatımı, kendine has sinemasal evrenini yansıtan yaratıcılığıyla, incelikli, mükemmeliyetçi, olgunlaşmış, doyumsuz güzellikteki sinema diliyle zenginleşiyor.

Kendine özgü kişisel bir dünya yaratarak duygulara hitap eden, cinsel açıdan özgür, kırılgan, duyarlı ve mutluluğu kovalayan karakterleriyle Almodovar İspanyol sinemasının “enfant terrible”i olarak kalacak. Kadınların dünyasını anlatmada müthiş bir beceri gösteren Almodovar’ın cinsel tercihini erkeklerden yana kullandığı biliniyor.

Almodovar “Julietta”nın Cannes Film Festivali’ndeki basın konferansında kadınların hayatı üzerindeki etkisinden, aşktan, tutkularından, bozulan sağlığından söz ederken, “Sırtımdan geçirdiğim ameliyat sonrası son 3 yılda fiziksel acılar yaşadım. 1991- 94 arasında, hiç bir faaliyeti olmayan bir off shore şirketi yoluyla Panama Belgeleri’ne adımın geçmesiyle sıkıntı yaşadım… Anne rolleri yazmayı sürdüreceğim. Ben 10 yaşıma kadar kırsal hayatta kadınlarla dolu bir çevrede yaşadım,” dedi.

“Acı ve Zafer / Dolor i Gloria”da (2019) hem zihinsel hem fiziksel anlamda yorgun düşen yönetmen, ameliyatlarının ardından gelen depresyonunu anlattı. Bu filmde kendisini canlandırması için seçtiği Antonio Banderas, Cannes Film Festivali’nde En İyi Erkek Oyuncu Ödülünü kazandı. Melodramlara olan zaafı bilinen Almodovar filmlerinde anneler, kızları, kız kardeşleri üzerinden duygusal bağları aktarmadaki becerisiyle ünlendi.

Pedro Almodovar 1949’da İspanya’nın yoksul La Mancha bölgesinde küçük bir kasabada doğdu. Çocukluğunu bol kadınlı bir evde annesi ve teyzeleriyle geçirdi. 1968’de Madrid’e gitti, sinema tahsili yapamadı, çünkü bunu karşılayacak parası yoktu. 1972-78 arasında arkadaşlarının desteği ile kısa filmler yaptı. İlk uzun metrajlı filmini 1980’de “Pepi, Luci, Bom” ile yaptı. Kariyerinin en ödemli ödüllerini, özel bir klinikte yatan komadaki bir bale öğrencisi genç kadına âşık olan erkek hemşirenin öyküsünü anlattığı “Konuş Onunla / Hable Con Ella” (2003) ile aldı. Almodovar’a En İyi Senaryo dalında Oscar ve Bafta Ödüllerini getiren film, En İyi Avrupa Filmi César, En İyi Yabancı Dilde Bafta Ödüllerini kazandırdı.



“Annem Hakkında Her Şey / Todo Sobre Mi Madre”
Almodovar’ı En İyi Yönetmen Bafta, Yabancı Dilde César Ödüllerinin sahibi yaptı. İspanyol yönetmen 1999’da Onursal César Ödülüne layık görüldü. Katıldığım Cannes Festivallerinde Almodovar’ın Fransa’da ülkesinde olduğu kadar çok sevildiğinin tanığı oldum. 6 filmle katıldığı bu festivalin favori yönetmenleri arasında yer alan Almodovar’ın, 1992’de jüri üyeliğiyle başlayan Cannes macerası ilk meyvesini, 7 yıl sonra “Annem Hakkında Her Şey” ile kazandığı En İyi Yönetmen Ödülüyle verdi. 2004’te “Kötü Eğitim / La Mala Educacion” yarışma dışı olarak Açılış Galasında gösterildi. 2 yıl sonra “Volver”in 7 sanatçısı ödül listesine girdi: Almodovar En İyi Yönetmen seçildi, 6 Oyuncu En İyi Kadın Oyuncu Ödülünü paylaştı. “Kırık Kucaklaşmalar / Los Abrazos Rotos” (2009), “İçinde Yaşadığım Deri / Piel Que Habito” (2011) ödül listesine giremedi.



Tilda Swinton ve Penélope Cruz ile 

Fetiş oyuncusu: Penélope Cruz
“Paralel Anneler” yönetmenin 20 yıllık bir projesi. “Annem Hakkında Her Şey”de rol verdiği Penélope Cruz’a bu projesinden bahsederken kendisine tecrübesiz genç anne adayı Ana rolünü yakıştırmıştı. Senaryosunda arzuladığı finalin formülünü bulmakta zorlanınca projeyi rafa kaldıran Almodovar, yıllar sonra son şeklini verdiği senaryosunda 46 yaşına gelen Penélope Cruz’u hayatında başarıyı yakalamış, tecrübeli Janis rolüne kaydırdı.

İçinde bulunduğumuz salgın dönemi koşulları altında gerekli önlemler alınarak film Madrid’de çekildi. 4 aylık bir prova sürecinin ardından film senaryodaki olayların kronolojik sırasına uyarak çekildi. Son Venedik Film Festivalinde En İyi Kadın Oyuncu Volpi Kupasını kazanan Penélope Cruz aynı dalda Oscar’a aday gösterildi. Pedro Almodovar - Penélope Cruz ikilisini Cannes Film Festivaline katıldıkları filmlerin galalarında ve basın konferanslarında gördüm. Penélope Cruz’un ağabeyi yerine koyduğu yönetmenine karşı olan derin sevgi bağlarının izlerini bakışlarından, birlikte geçirdikleri saatlerde tanık oldum.

Almodovar’ın kendisine rol yazmaktan keyif aldığını ağzından dinledim. Otobiyografik filmi “Acı ve Zafer / Dolor y Gloria”da (2019) annesini canlandırması için seçtiği Penélope Cruz’a beslediği sevgiyi sımsıcak bakışlarından okunduğunu gördüm. 1997 yılında başlayan işbirliğini ikili 7 filmde sürdürdü. Almodovar fetiş aktrisine yazdığı rollerle kendisini “Volver” ile En İyi Kadın Oyuncu Ödülüne ortak etti, Venedik’te “Paralel Anneler” ile Volpi Kupasını aldırdı, Oscar’a aday gösterilmesini sağladı.

“Çıplak Ten / Carne Trémula”da (1997) Pedro Almodovar ile ilk birlikteliğinde Penélope Cruz, sonraları kocası olacak Javier Bardem ile oynadı. İspanyol aktris “Annem Hakkında Her Şey”, “Kırık Kucaklaşmalar” gibi prestijli Almodovar filmlerine katkıda bulundu. Aralarındaki sarsılmaz güven ilişkisiyle, kendisi için yazılan rollerdeki cesur performanslarıyla, Penélope Cruz bir ölçüde Almodovar’ın katkılarıyla, Hollywood’un aranan starları arasında yerini alıp bugünkü parlak konumuna ulaştı.


Almodovar-Tilda Swinton

Yüz ifadesiyle, mimikleri aracılığıyla duygularını seyirciye geçirmedeki becerisiyle bilinen Penélope Cruz canlandırdığı karakterlerin derinliğini ve duygu yoğunluğunu aktarmadaki başarısıyla öne çıkan güçlü bir oyuncu. “Paralel Anneler”de yeni doğum yapmış iki anne üzerinden kadın dünyasındaki keşif yolculuğunu sürdüren Pedro Almodovar, dram, gerilim ve politik türlerini ustalıkla harmanlıyor. Erkek figürlerin aksesuar olarak kullanıldığı filmde, iki baba bilinçli olarak senaryoya dâhil edilmemiş. Taviz vermez ama mütevazı olmaya özen gösteren Pedro Almodovar’ın duygu sömürüsü ucuzluğuna kaçmadan, melodramatik öyküler anlatmadaki becerisi biliniyor.

Son filminde sağlam kişilikli, ayakları üzerinde durabilen, iş güç sahibi, zor durumları göğüsleyebilen bir anne adayı, kırılgan, tecrübesiz, özgüveni olmayan, kendini çocuk doğurmaya hazır hissetmeyen bir genç kadın ve unun hayatta başarısız olmuş annesi üzerinden kadınların dünyasına eğilen Pedro Almodovar, senaryosunda olay örgüsünü kurmadaki başarısını yineliyor. Yönetmeninin “anneliğin Don Kişot’u” dediği filmde, “hastanede karışan bebekler” anlatısı üzerinden, birbirlerini bir daha hiç görmeyeceklerini düşünen iki anneyi merkezine alıyor. Anneliğin içgüdüsünün farklı yollardan işlendiği bu annelerden olgun olanı, hayatına yeni bir yön vermenin mutluluğunu yaşarken, değişen şartlar karşısında radikal bir karar almak zorunda kalıyor.

Bir keşif: Rossy de Palma
“Pedro Almodovar’ın Kadınları” başlıklı bir yazıda yönetmenin en çok sayıda filminde yer verdiği oyuncu olan Rossy de Palma’dan bahsetmemek haksızlık olur. Almodovar keşfettiği bu fetiş aktris için filmlerinin çoğunda kendisi için bir rol yazar. Rosa Elena Garcia Echave adıyla 1964’te Palma de Mallorca’da doğan bu karizmatik oyuncu, sinema ve tiyatroda Rossy de Palma olarak ünlendi. Şarkıcı ve dansçı olan Rossy, Almodovar tarafından 1986’da Madrid’de bir kafede keşfedildi. Ertesi yıl yönetmenin “Arzu Yasası / La Ley del Deseo” filminde oynadı.

Kemerli burnu, kıpkırmızı rujlu dudakları, uzun boyuyla dikkatleri çeken Rossy de Palma Almodovar’ın “Sinir Krizi Eşiğindeki Kadınlar”, “Bağla Beni”, “Kika”, “Kırık Kucaklaşmalar”, “Julieta” ve “Paralel Anneler” filmlerine katkıda bulundu. 2009’da Marie Claire dergisi için meme kanseri hakkında bir bilgilendirme kampanyasında çıplak poz verdi. Modacı Jean-Paul Gaultier ve Thierry Mugler için modellik yaptı. 2015 yılında Cannes Film Festivali ana yarışma jürisinde yer alan Rossy De Palma iki çocuğu ile birlikte Paris’te yaşıyor ve oyunculuğun yanı sıra modellik yapıyor.