Bu sayfalarda ben dâhil tüm yazar arkadaşlar, en azından benden sonrakiler hep gerçekleri aradık, okurlarımızı aydınlatacak gerçeği ve sadece gerçeği paylaştık sizinle. Bu kez az buçuk bu normların dışına çıkayım dedim. Yine yer yer gerçeklere yer vererek, bu kez Yunan basınından okuduğum satirik hatta çokça da fantastik bir yaklaşımdan hareketle, son zamanlarda hepimizi geren yaşam şartlarını birazcık yumuşatmak, yüzlere bir gülümseme getirmek, yüreklere bir serin su serpmek istedim.
Olma mı?
Herhangi bir sürç-ü lisanımın vebali yazarındır diye de sıyrılayım işin içinden. 😊
Athens Magazine’de 2020’de yayınlanan makalede, “Komik gariplikler” grup başlığı altında yayınlanan bir yazı, € banknotlarını kurgusal açıdan ele almış, makale muhtelif yazılı basında da paylaşılmış. Ben de onlardan birinin başlığı olan “Ne diyorsun ya sen şimdi???”yi kullandım bu yazımda.*

Demiş ki yazar,
Kendi para birimi olmayan ülke köledir. İşte bu temel kural üzerine yaratıldı Euro. Oysa devletlerin ve vatandaşlarının köleliğinin çarpanıdır para! Yerleşik bir para birimi oldu Euro, ama bir tuhaflığı var. Bilindiği üzere bir ülkenin para basabilmesi için, basacağı para miktarınca ona bir karşılık göstermesi gerekir ki, normalde bu karşılık ülkenin hazinesindeki altın miktarına eşdeğerdir. İşte, Euro’nun tuhaflığı budur ki, karşılığı yok! 1 Ocak 2002’de tedavüle çıkarılmak üzere hava-cıva karşılığında basılmıştır! Öyle ki, günün birinde Avrupa Merkez Bankası onu maazallah terk ederse, kâğıt olarak hiçbir değeri olmayacaktır. Eskiden paraların üzerinde yazdığı gibi, hiç onun da bir tarafında “İbrazında karşılığı ödenir” ibaresini gördünüz mü? İşte bunun içindir ki, ülkeler borçlandıklarında ödeyecekleri paraların karşılığını hazinelerindeki varlık ve servetleri ile güvencede tutar, basılı kâğıtları ibraz edip havaalanları falan alırlar mesela.

Buraya bir nokta koyup, işin gerçek yüzüne eğilirsek, ABD 1971 yılında doların altın karşılığını kaldırınca dünyadaki bütün kâğıt paralar karşılıksız kalmış oldu. Bugün kâğıt paraların karşılığı yalnızca devletin itibarıdır. Buna karşılık sokaktaki insan, eski uygulamadan kalma alışkanlıkla kâğıt paranın hala bir altın karşılığı olduğunu sanır.
Tekrar orijinal metne dönelim:


Öte yandan, yukarıda “Devletlerin ve vatandaşlarının köleliğinin çarpanıdır para” dedim ya, yerli ve uluslararası siyasi güçler, toplumları ve ardından ekonomileri manipüle etmek, insanları daha kolay hapsetmek, sindirmek, yeni çağın gereklerini daha kolay empoze edebilmek için araç olarak kullanırlar parayı demek istedim, ki Euro da bunlardan biri.
Euro banknotları, her birinin rengi kadar, arka yüzlerinde yer alan köprülerin de renkleri farklı, yedi değerde basıldı ve özel bir amaca hizmet için basıldığına göre de ona birçok sembol ve sembolizmlerin yüklenmiş olması da doğaldır.
Her şeyden önce para birimini sembolize eden tek harflerin üzerinde iki çizgi görürüz. Örneğin Japon para birimi “Yen”, “Y” baş harfi üzerinde yatay iki çizgi ile (¥) gösterilir.

Aydınlatıcı bilgi olarak ekleyeyim dedim, bu çizgiler özellikle el yazısı belgelerde, tek bir alfanümerik karakterin veya sembolün bile yazılımında yapılacak bir hata, çok pahalı ödeneceğinden, simge harflerin net bir şekilde tanımlanmış olmalarını kolaylaştırır.

Başlangıç olarak “U-S” harflerinin üst üste çakışmasından oluşan Amerikan dolarının simgesi, zaman içinde “U” harfinin tabanının yok olması ile “S” üzerine dikine iki çizgi kalmış, günümüzde onun da tek çizgiye indirgenmesi yaygınlaşmıştır. Oysa ki, Euro para sembolü için alfabe harflerinden biri değil, medeniyetin beşiğine referans olarak Yunancadaki epsilon’un baş harfi kullanıldı ve ona eklenen ikinci bir yatay çizgi ile para biriminin stabilitesi sembolize edildi ki, o stabilite ortadan kalkarsa kalacak olan “C” harfi ile, “€”nun simgesi artık Chaos’u sembolize eder olacaktır.

€ para birimlerinin arka yüzündeki köprüler
€ para birimlerinin arka yüzündeki tüm köprülerin ortak karakteristikleri, bazıları var olan köprülerle benzerlik taşıyor olabilse de gerçekte var olmayan, sanal köprüler olduğudur.

Bu noktada, yazarın konuya fantastik yaklaşımına devam etmeden önce bilinen gerçeklerden hareketle şu bilgiyi ekleyeyim, banknotların ön ve arka yüzlerinde genelde ait oldukları devletin liderlerinin yüzleri, onları sembolize eden tabii veya mimari zenginlikleri, sanatçıları, ses getiren bilim veya devlet adamları yer alır. Avrupa kıtasında çok sayıda tarihî veya simgesel köprü, kemer, kapı bulunması nedeniyle yapılacak tercihlerde ülkeler arası alınganlıklara yol açmamak için, € banknotlarında tasvir edilen tüm yapılar tamamen hayal ürünüdür. Buradan hareketle, para biriminin yaratıcısı Robert Kalina’nın özgün tasarımlarındaki, örneğin Venedik’teki Rialto köprüsü gibi gerçek köprüler, yeni baştan tasarlandı.


Banknot köprüsü

“Off the record” denir ya, ifade edilmesi istenmeyen hususlar için, şimdi ekleyeceğim de “off the original text” yani orijinal metnin dışında bir bilgi: Konu köprüler madem, yine o kelimeyi içeren bir terimle devam edeyim, “Köprülerin altından çok sular aktı”, ta ki bir gün, Robin Stam adında Hollandalı bir tasarımcı onların gerçeklerini yapmanın eğlenceli olacağını düşünene kadar.
Rotterdam’ın bir banliyösü olan Spijkenisse’de yeni bir “konut geliştirme inşaatı” yapmaktan sorumlu yerel konsey bu fikri duydu ve tasarımlarını kullanmak için Stam’a başvurdu.
Kanalları ile ünlü Hollanda’da köprü yapımı için uygun yer bulmak sorun olmayacaktı. Bugün o inşa edilen köprüler, şekil, kesim ve rengine kadar banknotlarda gösterilenlerin birebir minyatür kopyalarıdır ve yaya veya bisiklet yolları olarak kullanılmaktadır.

Dönelim tekrar yazının kurgusuna…

Aslında tek fonksiyonu iki yakayı birbirine bağlamak olan köprüler, € banknotlarının arkasında yer almakla, Avrupa ülkelerini ve halklarını birleştirdiği sembolize edilmek istenmiş. Köprü kelimesi esasında bir barış, bir birlik anlamı yüklenerek konuşmalarda da yer alır. “Diyalog köprüsü kuruldu” veya “tüm uzlaşma köprüleri yıkıldı” ifadelerinde olduğu gibi. Oysa geleceği planlamakta olan kanun kurucuların, yöneticilerin davranışlarının, onları başarıya götürecek teatral ritüellere gereksinimi vardır, bu ritüellerin de sembollere!
Buradan hareketle liderler, ülkeler ve liderleri arasında köprüler inşa eden ya da en azından tüm ilişki köprülerini inşa etmekten sorumlu olan kişilerdir.

“Ne diyorsun ya sen şimdi?”

Buradan itibaren yazara “Ne diyorsun ya sen şimdi?” diyeceğimiz finaline geliyoruz:

Aslında, birisi var ki, gezegendeki tek köprü kurucu unvanına sahip kişi odur, bu kişinin kim olduğunu görelim. “Köprü kurucu” teriminden yola çıkarak etimolojik olarak bakarsak, Latincede köprü kelimesi, “pontis / pons” ile yapmak anlamında “facere (facio-fex)” kelimelerinin birleşiminden türetilmiş adı ile “ponti-fex” ya da “pontifix-pontiff” unvanının taşıyan kimdir dersiniz? Papa elbette ki!
Şimdi düşünün bakalım, Papa’nın kutsal elinden çıkmış Euro’su ve köprüleri Avrupa’nın kurtulmasına yetecek mi dersiniz??

* İtalik yazılar Elena Kovaçi Uygan’a aittir.