GEZİ - Nazmiye Önder
Haber fotoğrafı: Kukulkan Piramidi- Kuş sesinin duyulduğu alan. Foto: Şahin Önder
Chichen Itza, Meksika’nın Yucatan bölgesinde bulunuyor. Maya Kızılderili halkı olan Mayaların yaşamış olduğu kentte, yerleşim M.S 750-900 yıllarında başlamış. Maya ve Toltek medeniyetlerine ait muhteşem bir ören yeri olan antik kent, UNESCO tarafından Dünya Mirası listesinde bulunuyor ve 300 hektarlık bir alanı kaplıyor. İsviçre merkezli bir organizasyon firması tarafından yapılan ve internet üzerinde 100 milyondan fazla insanın cep telefonu ve internet aracılığı ile katıldığı “New7wonders” etkinliği sonucunda, Dünyanın Yeni Yedi Harikası listesinde kendine yer buluyor.
“Itzaların kuyusunun ağzı”
Maya dilinde Chichen, “kuyu ağzı” anlamına geliyor. Itza ise kelime anlamı olarak “su büyücüsü” ve Guatemala’nın Peten Gölü çevresinde yaşayan bir Maya kavminin adı. Yani Chichen Itza kelime anlamı olarak “Itzaların kuyusunun ağzı” anlamına geliyor. Ören yerinde en ünlü yapı olan Kukulkan Piramidi’nin yanı sıra Caracol, Türkçe adıyla salyangoz denilen gözlem evi, Başrahibin Tapınağı, Savaşçılar Tapınağı ve “Juego de Pelota” top oyun sahası, İspanyollarca “rahibeler manastırı” adı verilmiş olan yönetim sarayı gibi gezilecek pek çok yapı var.
Kukulkan Piramidi
Maya takvimini simgeleyen Tüylü Yılan tanrısına ithaf edilen Kukulkan Piramidi, tartışmasız Chichen Itza’nın en önemli yapısı. Pek çok gezginin hayalini süsleyen bu seyahate ilgi çekmek için kullanılan piramidin fotoğrafını, Mayalar ve Meksika ile ilgili pek çok haberde mutlaka görürsünüz. Belli bir matematik ve astronomik hesaplamalar ile inşa edilen yapı, Mayaların bu konuda ne kadar ileride olduklarını gösteriyor. Antik şehrin tam merkezinde bulunan ve dahiyane hesaplamaların ürünü olan piramit, yılanların tüylü efendisi anlamına gelen “quetzalcoatl” kelimesinin, Yucatan yerel dilindeki karşılığı olan Kukulkan’a adanmış bir tapınak ve tam bir maya güneş takvimi.
Yerden yüksekliği 24 metre olan piramidin, dört yüzünün her biri ayrı bir mevsimi simgeliyor. Dört köşenin her birinde 91 basamak mevcut. Basamakların toplam sayısı 364 ve en tepedeki tapınağı ekleyince 365 elde ediyorsunuz ki bu da bir yıldaki gün sayısını simgeliyor. Tabandan zirveye dört köşede yer alan çıkıntılar yılın 52 haftasını ifade ediyor.
Kukulkan Piramidi’nde, yine harika bir astronomik hesaplama ile gerçekleşen ışık oyunları mevcut. Her yıl, gündüz ile gecenin eşit olduğu ekinoks günlerinde, güneş ışınları yukarıdan aşağıya öyle bir açıdan geliyor ki, basamakların köşelerinde gölgeler oluşuyor. Oluşan bu gölgeler, adeta aşağıya doğru kıvrılan bir yılanı andırıyor ve basamakların en altındaki yılan başı ile birleşince, yukarıdan aşağıya yılanın vücudunu tamamlamış gibi görünüyor. İnanılmaz bir hesaplama ve matematik dehası gerektiren bu olayı, piramidin önünde dururken bile anlamakta zorluk çekiyorum, anlatması ise daha zor.
Kukulkan Piramidi 18 derecelik bir açıyla inşa edilmiş; Maya güneş yılında da 18 ay vardır. Şaşırtıcı özelliklerinden biri de Kukulkan yılanlarının önünde el çırpılırsa, bir kuş cıvıltısı duyulmasına neden olan bir sesin ortaya çıkması. Bu duyulan sesin, Mayalar’ın ruhunu temsil eden ve tüylerinin dinî törenlerde kullanıldığı “Quetzal” adlı kuşun sesini temsil ettiği söyleniyor. Piramidin basamakları, 900-1300 Hertz frekanslarda cıvıldama sesine sahip olan Quetzal kuşunun adeta simülasyonunun yapıldığı bir ses armonisine göre tasarlanmış olduğu, David Lubman tarafından tespit edilmiş. Piramidin etrafında bulunan onlarca turist sürekli ellerini çırparak bu sesi duymaya çalışıyor. Ziyaretçi kalabalığından dolayı bu gürültüde kuşun sesini duymanın pek imkânı yok, çok isterseniz hayal edebilirsiniz.
Bu kadar akılcı hesaplamalarla yapılmış bir yapının, Tanrılara kurban sunmak için kullanılmasını ise bu zekâ ile pek bağdaştıramıyorum. Özel günlerde ve ayinlerde, piramidin tepesindeki sunakta insanlar canlı olarak kurban edilip tepeden aşağıya bırakılırlarmış. Kurban olarak seçilen insanların, canlı canlı derileri yüzülür mü? Her ne kadar kurban edilenlere uyuşturucu verildiği ve kendinde olmadıkları söylense de kimse canlı canlı kalbinin yerinden çıkartılarak aşağıya yuvarlanmayı istemez!
Savaşçılar Tapınağı Foto: Nazmiye Önder
Savaşçılar Tapınağı ve El Caracol
Kukulkan Piramidi’nin hemen arkasında, bugün 168 sütununun halen ayakta olduğu, 1.000 sütunlu “Savaşçılar Tapınağı” bulunuyor. Üzerlerine jaguar ve kartal figürlerinin işlendiği bu sütunların, zamanında bir çatıyı taşıdığı düşünülüyor.
Piramidin diğer yanında ise gözlemevi var. Buraya “El Caracol” ya da Türkçe adıyla “Salyangoz” adı veriliyor. Bu adı almasının nedeni yapıdaki sarmal merdivenler. Gözlemevinde yapılan çalışmalar, pek çok astronomik buluşa kapı açmış ve dünyaca ünlü Maya Takvimi ortaya çıkmış. Gözlemevinin pencere ve kapılarının yerleştirilmesinde, Venüs’ün yörüngesinin takip edildiği tahmin ediliyor. Mayalar o donemde, çıplak gözle “Kızıl Gezegen” ya da “Sabah Yıldızı” adını verdikleri Venüs’ü bile keşfetmişler. Piramidin kuzeyinde, bir Venüs platformu var. Mayalar yaptıkları gözlemlerde Venüs’ün batıda göründüğünü, yılın farklı zamanlarında doğuda kaybolduğunu ve bu döngünün 584 günde tamamlandığını keşfetmişler. Bugünkü modern hesaplamalara göre, bu dönüş süresi 583,92 gündür. Yani arada çok küçük görülmektedir.
El Caracol Foto: Nazmiye Önder
Mayalar güneş ve ay tutulmalarının tüm tarihlerini hesaplamışlar, günümüzde gerçekleşen ve gerçekleşecek olan güneş ve ay tutulmalarını bile... Bugüne kadar olan hesaplamaları gerçekleşmiş. 11 Ağustos 1999 güneş tutulması da buna dahil! Ayrıca 2024 ve 2052 yıllarında olacak güneş tutulmalarını da kayıtlara geçmişler.
Gökbilim merkezinin çalışmalarının en verimli olduğu dönemlerde, astroloji ile uğraşanların genelde gözleri bozulur ve şaşı olurlarmış. Şaşılık bir ayrıcalık ve bilgelik göstergesiymiş; düz bir alın, şaşı göz ve kemerli burun Mayalarda asalet işareti sayılıyormuş. Bunun için daha bebekken, çocukların alnına bastırılır ve gözlerinin yakınına çeşitli objeler konularak şaşı olmaları sağlanırmış.
Pelote oyun sahası Foto: Şahin Önder
“Pelote” oyun sahası
Astronomiden kendimizi biraz uzaklaştırarak spora yönelelim. Mayaların geleneksel sporu olan, “Pelote” oyun sahası Orta Amerika’nın en iyi korunmuş sahası. Oyun sahasını inşa ederken bile matematik hesaplarından vazgeçmemişler. Alanın altı metre yüksekliğindeki yan duvarları, ekinoks döneminde güneş ışınları ile tamamen aydınlanıyormuş. Yan duvarların üzerinde seyirciler için izleme alanı bulunuyor; en ön sıralar rahip ve soylular için ayrılmış. Bu oyunun nasıl oluştuğuna dair bir de efsane anlatılıyor. Efsaneye göre; uyurgezer bir genç kız, uykusunda yatağından kalkıp köyünden uzaklaşır ve sığındığı bir ağacın altında uykusuna devam eder. Uyandığında bütün vücudu ağaçtan akan kauçuk sıvısı ile kaplanmıştır. Genç kızı bulan köylüler, kızın vücudundan kazıdıkları kauçuk sıvısı ile ilk kauçuk toplarını yaparlar ve böylece ilk “pelote” oyunu başlamış olur.
Pelote oyun potası Foto: Şahin Önder
Maçlar yedişer kişilik iki takım arasında oynanıyor. Pelote; baş, omuz, kalça kullanılarak yaklaşık üç kilo ağırlığında kauçuktan yapılmış bir top ile oynanıyor. Topu, el ayak kullanmadan, baş ve omuz ile kontrol ederek oldukça yüksek bir noktada, duvara dikey olarak tutturulmuş, pota benzeri bir halkadan geçirdiklerinde puan kazanılıyor. Sayı yapmak o kadar zor ki, takımlardan bir tanesi gol atınca oyun sonlanıyor. İşin en ilginç tarafı, maçı kazanan takımın kaptanı, ödül olarak kurban ediliyor. Yani, başarı eşittir ölüm! Ne onur değil mi? Tabii, o dönemde Mayalar için kurban edilmek önemli bir ayrıcalık, hatta büyük bir ödül olduğu söyleniyor. Bunu bir de kurban edilenlere sormak lazım...
Kısa bir alışveriş molası
Ören yeri gezinizi tamamladıktan sonra, kısa bir alışveriş molası verebilirsiniz. Zaten kenti terk etmek için geçmeniz gereken yoldaki satıcıların önünden yürürken durdurulmadan devam etmeniz pek mümkün değil. Göz alıcı renkli objelerle dolu tezgâhlar da oldukça davetkâr. Amigoları, tezgâhlarında turistlerle pazarlık yapanları izlemek de oldukça keyifli. Bazı satıcılar, ellerindeki bir jaguar kafasını üfleyerek gürültülü sesler çıkartıyorlar. Bunun, Jaguar sesi olduğu ve kötü ruhları kovaladığı söyleniyor. Her ne kadar kimse buna inanmasa da herkes en az bir kere, jaguar sesini çıkarabilmek için üflemeyi deniyor ama o kadar kolay değil, ben pek başarabilene rastlamadım.
Chichen Itza Ören Yeri
Dünyanın Yeni Yedi Harikası’ndan biri olan Chichen Itza Ören Yeri de bir rastlantı sonucu bulunuyor. On dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısında Edward Thomson adlı Amerikalı bir bilgin, Atlantis efsanesine yürekten inanıyor ve bu keşfi yapmak onda bir tutku haline geliyor. Atlantis’in, dünyanın ilk gelişmiş uygarlığı olduğu söylenir. Güçlü ve zengin bir krallıktır ve kendi çağı için yüksek teknolojiye de sahiptir. Fakat bu kadar efsane olmasının nedeni, uygarlığın bir anda ortadan yok olmasıdır.
Efsaneye göre; ‘Atlantis’ 12.000 yıl önce bir gecede okyanusa batarak yok olmuştur ve bulunduğu yerle ilgili pek çok spekülasyon vardır. Platon’un Atlantis ile ilgili iki kitap yazdığı bilinir. Bunlardan biri olan Timaeus’un eksiksiz versiyonu mevcutken, diğer kitap kayıptır. Atlantis denilince kafamızda canlanan görüntü, derin ve mavi okyanus suları ile çevrili bir adadır; Platon bu adada muhteşem bir imparatorluk olduğundan bahseder. Aslında Edward Thomas’ın esas amacı, bu imparatorluğa ait batan hazinelere ulaşmak olsa da farkında olmadan büyük bir medeniyeti ortaya çıkarır. Çok zorlu maceralardan sonra bir gece ay ışığında ormanda yol alırken, ağaçlarla kaplı, insanlar tarafından yapılmış bir yapı görür. Thomas, o günden sonra bu tepeye çıkıp çevreyi inceler ve böylece, Chichen Itza’nın gün ışığına çıkma macerası başlar.
Thomas 24 yıl boyunca bölgede arkeologlarla beraber çalışır ve Mayalar ile kaynaşıp onların yaşam biçimlerini öğrenir. Bu çalışmalar sonucunda, ileriye yönelik zengin bilgilerle dolu kitaplar bırakır. Kişisel hazine avcılığı, bir anda insanlık için büyük bir hizmete dönüşmüştür.