Bu coğrafyanın vazgeçilmez içeceklerinden biridir çay. Her ne kadar bize sanki çok daha uzun zaman öncesinden kalma bir alışkanlıkmış gibi gelse de bu topraklarda 19. yüzyılın başlarından itibaren içilmektedir. Dünyaya baktığımız zaman ise çay ve çaya dair kültürün ilk olarak M.Ö 3000 civarında Çin’de ortaya çıktığını ve buradan dünyaya yayıldığını görüyoruz. Hatta ismi bile Çin lehçelerinde kullanılan “te”, “cha” veya “chai” kelimelerinin telaffuzlarıyla yayılmış, bizlere de “çay” olarak geçmiştir. Uzun zaman sadece bir keyif içeceği olarak görülen çayın sağlığa olan faydaları özellikle Asya kıtasında uzun zamandır biliniyordu. Ancak yapılan araştırmalarla günümüzde daha net ortaya konmaktadır.

Çayın sağlığa olan faydaları
Birleşmiş Milletlere göre çay, sudan sonra dünyanın en çok tüketilen içeceğidir. Birçok türden siyah çay özellikle Batı toplumlarında yaygınken yeşil çay, yasemin çayı, meyve ve diğer bitki çayları başka ülkelerde daha popülerdir. Araştırmalar genelde siyah çay ve yeşil çay üzerine yoğunlaşmaktadır. Hem siyah hem de yeşil çay Camellia sinensis bitkisinden elde edilir. Aralarındaki fark, toplandıktan sonra nasıl işlendiğidir. Siyah çay işlenme esnasında daha fazla havaya maruz kalır ve oksitlenir. Çayın sağlığa faydalı olduğu iddialarının temelinde ise antioksidan etkisi yatmaktadır.

İngiltere’de yeni yapılan bir araştırmada yaklaşık yarım milyon insanda çay içme alışkanlıkları değerlendirilmiş ve siyah çayın faydaları bir kez daha ortaya konmuştur. Bu çalışma günde iki veya daha fazla fincan siyah çay içmenin, bilinen tüm ölüm nedenleri göz önüne alındığında, ölüm oranının azalmasına katkıda bulunabileceğini göstermektedir. Araştırmada öncelikle fizik muayene yapılmış, ardından kan, idrar ve tükürük örnekleri alınarak, tüm katılımcıların diyet, yaşam tarzı, sağlık durumu, etnik köken ve sosyoekonomik durumu hakkındaki veriler kaydedilmiştir. Nihayetinde 11,2 yıllık takip sonrası araştırmacılar, çay tüketiminin günde üç fincana çıkmasıyla, tüm nedenlere bağlı ölüm riskinde yaklaşık %12 oranında azalma gözlemlediler. Günde üç fincandan daha fazla çay içenlerin riski, bir ile üç fincan arasında içenlere göre daha düşük değildi.

Peki bu antioksidan etkideki sır nedir?
Çay, birçok bitki ürününde bulunan bir antioksidan olan polifenolleri, yüksek oranda içermektedir. Yeşil çay ise siyah çaydan daha fazla polifenol içerir. Siyah çay içerisinde de theaflavinler ve thearubiginler adı verilen polifenoller vardır. Özellikle theaflavinler güçlü antioksidanlardır ve anti-inflamatuar, antikanser ve antimikrobiyal özelliklere sahip olabilecekleri ve kan lipidlerini kontrol etmeye yardımcı olabilecekleri gösterilmiştir. Daha önceki çalışmalar polifenoller açısından zengin bir diyetin yüksek tansiyon, bazı kanserler, kardiyovasküler hastalıklar ve tip 2 diyabet dahil olmak üzere birçok sağlık riskine karşı koruyucu olabileceğini düşündürmektedir.

Her ne kadar çalışmada demleme süresi, fincan boyutu, çay içme aralığı gibi faktörler dikkate alınmamış olsa da, veriler, belli miktarlarda tüketimin faydasını ortaya koymaktadır. Tabi ki unutulmaması gereken bir diğer nokta ise sonucun diğer pek çok faktörden etkilenebileceği, tek başına çay tüketiminin yaşamı uzatacağı gibi bir tersten okumaya gidilmemesi gerekliliğidir. Bu nedenle çayı bir mecburiyet ya da ilaç gibi görmek yerine, sağlığa faydalarını da bilerek, yine keyifli anların ve sohbetlerin bir parçası olarak içmeye devam etmeliyiz. Yazımızı, okurlarımıza keyifli bir çay sohbeti dileyerek, usta şair Can Yücel’in dizeleriyle bitirelim;

“… Zor değil, hiç zor değil, demli çayı bardakta karıştırıp,
Bir başına yudumlamak doyasıya
Ama
‘Çaya kaç şeker alırsın?’
Diye soran bir ses olmalı ya ara sıra…”

Kaynakça:
Inoue-Choi M, Tea Consumption and All-Cause and Cause-Specific Mortality in the UK Biobank: A Prospective Cohort Study; Ann Intern Med.