Haber Fotoğrafı: Sanatçı Lelia Askari ve Feride Petilon

Kadın, erkek, çocuk, genç, yaşlı… Sanatla tanıştı mı insanoğlu artık başka gözlerle görür dünyayı… Renklenir dünyası... renklenir iç dünyası…Ve doğada sanatı, sanatta doğayı görür... Tüm sosyal sorunları sanatın birleştirici gücü ile çözeceğine inanır... Mesajları vermek ister, iletişimi sanat ile kurar. Sanatın bu çok yönlülüğü geçtiğimiz Kasım ayında Lütfi Kırdar Kongre Merkezi'nde kurulan Sanat ve Antika Fuarı’nda hissedildi. Hindistan, İran gibi birçok ülkenin sanatçılarıyla uzak diyarlarda eğitim gören pek çok sanatçı el ele verdi. Antikanın gizemli dünyasıyla birleşen renklerin dünyası gezenleri büyüledi. Fuardan görüntüleri ve dikkati çeken sanatçıları mercek altına aldım.

Sanatçılar arasında seçim yapmak mümkün değildi. Hepsi bir başka dünyanın kapısını açmakta idiler. Birkaçının eserlerini ve hissettirdiklerini kaleme aldım…

GÜLDEREN KARADERE gencecik bir kadın. Kocaeli 1881 doğumlu. Takı tasarımcılığı ile başlayan kariyerine devam ederken resme sevdalanıyor. 2014 yılından beri Asuman Savuk Atölyesi’inde yaptığı çalışmalarıyla günümüze kadar geldi. Yağlıboya ve akrilik tekniği ile son derece düşündürücü tablolar yaptı. Palyaçolar serisi bu fuarın konusu. Siyah beyaz renklerine sadece kırmızı katıyor. Sanatçı ayrıca elleri ve ellerin duruşuyla resmettikleri ile derin mesajlar vermekte. Ruhunda hissettiği farklılıkları siyah ve beyaz olarak tuvale aktaran sanatçı, “Doğada her renk var ama yüze yansıyan siyahı ve beyazı tuvale aksettirdim. Siyahın bütünlüğünde, beyazın saflığını gördük, beyazın duruluğunda siyahın yoğunluğunu yaşadık” diyor.

COŞKUN ÖZÇAKIR İzmir doğumlu. Sanat eğitimini Los Angeles’te tamamladı. 30 yıl başarı ile sürdürdüğü reklamcılık kariyerini 2009 yılında noktalayarak ülkeye geri döndü. Sanatçı “Kendiliğindenliği özümsemek, doğallığı kucaklamak, sezgimi odak noktasına çekmek, iç güdülerime güvenmek, cesaretle yaratmak, sanatsal işimin temel bileşimleridir” diye özetliyor renkli dünyasını. Lise yıllarında İzmir Fuar Kültürpark Sanat Galerisi’nde açtığı ilk sergisinden sonra ABD’de iki solo sergi gerçekleştirdi. Türkiye’nin birçok kentinde karma sergilere ve fuarlara katıldı. Eserlerinde özgün ve doğal çizgiler hâkim. Renklerini, yeryüzünün nehirlerinden denizlerinden ve tüm doğadan alıyor.

LEILA ASKARI İran kökenli bir sanatçı. Şimdilerde ülkemizde yaşıyor ve İran’da yaşanan kadın sorunlarına dikkat çekmek istiyor. Kadınların dünya genelinde birleşmeleri halinde “kadın” olmanın getirdiği zorlukların ivedilikle çözüleceğini savunuyor. “Kendimi bildim bileli resim yapıyorum, bir şeyler çiziyorum” diyen Lelia Askari zamanla bu yeteneğinin aşka dönüştüğünü söylüyor. Ana konusu kadınlar. Renkleri orijinal halleri ile kullanmayı seven sanatçı eserler üzerinde kabartmalar yaparak eserin kopyalanmasını önlemeye çalıştığını ifade ediyor. Fuarda sergilenen eserleri kadın ile suyun kavuşması temasını işliyor. Resimlerinde mavi ile diğer renkler adeta dans ediyor. Fuardaki koleksiyonunun adı, vermek istediği mesaj ile özdeş olarak “Sualtı” olarak belirlenmiş.


Feride Petilon ve Zehra Soltani
ZEHRA SOLTANI İran kökenli, İstanbul’da yaşıyor. Sanat eğitimini Tahran’da tamamladıktan sonra birçok ülkede kişisel sergiler açtı. Sanatçı, resimleri hakkında; “Birçok izleyicinin benim resimlerimden algıladığı konu göç ve göçmenler. Aslında ben bütün insanların dünya üzerinde göçmen olduğuna inanıyorum. Göçmenler huzur bulmak için hep arayış peşinde. Gerçek olan bu ki, aradıkları şeyi dış dünyada değil kendi iç dünyalarında bulmalılar” diyor. Fuarda kendisi ile sohbet etme imkânı buldum, düzgün Türkçesi ile tablolarını yorumladı ve fuarların sanata katkısını dile getirdi.

AHMET YEŞİL Mersin doğumlu. Eğitimini de Mersin’de tamamlayan sanatçı 1972 yılında geçirdiği bir rahatsızlık sonucu yürüme yeteneğini kaybetti. Ressam Nuri Aba, İlhan Çevik ve Ernür Tüzün’den resim dersleri aldı. Yurt içi ve yurt dışı koleksiyonlarda eserleri olan sanatçı Uluslararası Plastik Sanatlar Derneği, Ankara Birleşmiş Ressamlar Heykeltıraşlar Derneği üyesi. Sanatçı şimdiye kadar 91 kişisel olmak üzere 289 karma ve yarışma sergisine katıldı. Ulusal ve uluslararası yarışmalarda 20 ödül aldı. Yeşil, sanat yıllarının ilk döneminde peyzaj çalışmaları ile dikkat çekti. Daha sonra, “Figür dönem” olarak nitelendirdiği yıllarda sosyal ve toplumsal içerikli çalışmalara yer verdi. Sonraları, annesinin terzi olması ve denize olan tutkusundan dolayı ip ve halat imgesine yönelmiş ve sanatını şekillendirdi. Halen çalışmalarını “mabed” olarak nitelendirdiği atölyesinde Mersin’de devam etmekte.

FÜSUN AYDOĞAN Diş Hekimi Fakültesi’ni bitirdi. Estetik Diş Hekimliği yaparak, sanat ile ağız ve dişleri en güzel hale getirmeyi kendine amaç olarak edindi. 1996 yılında başlattığı çalışmalarında Temür Köran’dan feyz aldı. Daha sonra Türk Tarihine Hizmet Vakfı’nda porselen ile tanıştı. Burada Süheyla Özkoşar ile çalıştı. Halen kendi atölyesinde Yeditepe Üniversitesi öğretim görevlisi Refik Aziz ile birlikte yoluna devam etmekte. Porselen üzerinde altın yaldız, boyama ve süsleme çalışmalarının yanı sıra yağlı boya çalışmaları da dikkat çekmekte. International Association of Art üyesi.


Lale Öztürk ve Feride Petilon
LALE ÖZTÜRK bir bankacı. Ailesinde yaşanan bazı sağlık sorunlarının ardından sanat ile tanıştı. Böylelikle hem kendine terapi uygulamış hem de yaşamı kolayca kucaklamış oldu. Şimdilerde yaptığı tablolar diğerlerine fark atıyor. Damla şeklinde biçimlendirdiği tuvalinde özgürlüğün simgesi kuş ile bereketin simgesi balığı aynı çerçeve içinde kullanıyor. Göz metaforu da damlanın tam ortasında. Uzun ve güçlü saçlar ile güçlü kadını sembolize ediyor. Karşısına geç bak ve düşün… Zaten Lale Öztürk’ün yapmak istediği de bu değil mi? Sanatçı sosyal medya aracılığı ile “Hiçbir şeyin sahibi sen değilsin çünkü her şey sensin” diyerek yaşam felsefesini de ortaya koyuyor.