Amsterdam’ın yeni müzesi Nxt Museum, teknolojiyle sanatın birleştiği yerden yarına bakan bir kültür kurumu. İkinci sergisi UFO - Unidentified Fluid Other ziyaretçisini fiziksel bedenle dijital kimlik nasıl kesişir, nerede kavuşur gibi derin sorgulamalara davet ediyor.

“Yarının sanatını bugün sergileyen” müze elbette keyif ve “özgürlük” peşindeki turist kalabalığından bıkmış Amsterdam’ın nasıl yeniden yapılandırılacağı tartışmalarıyla boğuşan tarihî merkezinde açılmayacak; göçmeni, sanatçısı, “lüks” rezidansı, sosyal konutu, Eye film müzesi, A Lab ve Locatie Nerd gibi ortak çalışma alanlarıyla istikrarlı bir şekilde, her renkte büyüyen Kuzey’de açılacaktı. Ana tren istasyonundan çıkınca sanayi bölgesini andıran caddelerden, yanıp da yenilenmemiş dairlerden, henüz tek tük de olsa hip ofislerle kafelerden 20 dakikalık bir yürüyüşle varılan NXT MUSEUM doğrusu bu bölgeye çok yakıştı.

Nxt Museum, Hollanda’nın, yeni medya sanatına ayrılmış ilk müzesi. Müzenin 2020 yazındaki açılışı pandemi dönemine denk geldiğinden ilk sergisi Shifting Proximities’in koparacağı gürültüyü ikinci sergi UFO -Unidentified Fluid Other koparıyor. Yalnız hemen belirtelim; bu başlıktaki kimliği belirlenememiş varlık Steven Spielberg’in E.T’si değil, biziz.

Pikachu gibi uçabileceğini sanıp kendini camdan atan çocukların yerini çoktan günde beş-altı saatini telefonunda bilgi ve eğlence edinip tüketerek geçirenleri aldı fakat bu arada yaştan bağımsız, herkese bir şeyler oldu. Medeniyetler kurduğumuz, gönlümüzce kırıp döktüğümüz oyunlarla sosyal medyada giyindiğimiz alter egolardan akıllı aletler sayesinde “artırılmış gerçeklik” deneyimlemeye atladığımız bugünlerde kimliğimiz genişledi, saydamlaştı, sanallaştı; fiziksel varlığımızla Meta evrende hareket eden sanal varlığımız birbirine geçti geçecek. Bedeni sürekli genç ve güzel kılma arzusu peşinde koşan tıp ile bedenden vazgeçip sanal varlığa yönelen teknoloji arasındaki bu çekişmeden hangisi önde çıkacak, kendi adıma bunu merak ediyorum en çok. 3D yazıcıdan organ basabiliyor olsak da anlaşıldı ki, fiziksel beden oldukça karmaşık bir mekanizma. Acaba insanoğlu bu sebeple mesela Suretler (Surrogates) filmindeki gibi daha kolay görünen çözümlere mi yönelecek?

Jonathan Mostow’un 2009 yapımı, Robert Venditti’nin çizgi roman serisinden uyarlanmış filmi Suretler’de insanlar oturdukları yerden, istedikleri kişi olabildikleri sanal evrenlere bağlanarak “yaşıyor”du; söylemeye gerek yok genç, güzel versiyonlarıyla.

Nxt Museum’un ikinci sergisi UFO - Unidentified Fluid Other bunu sorgulatıyor ziyaretçisine. Fiziksel ve sanal dünya arasındaki bu sınırın ne kadar ince olduğunu, sunduğu fırsatları ve yarattığı riskleri hatırlatıyor; post-human kimliklerimizde biz kimiz, kim olabiliriz? Toplumsal kısıtlamalardan, değerlerden muaf olabildiğimiz bir dünyada belki de hepimiz “öteki”yiz, öteki biziz.


Altı ayrı odaya yerleştirilmiş işleri deneyimlerken başından sonuna her aşamada bize eşlik eden, odalardaki temalarla dünyaları keşfetmemize yardım eden, sorularıyla bir yandan devamlı “gelecekti öteki” benimizi dürtüp duran sanal bir karakterimiz var: Viatrix. Harriet Davy’nin işi Viatrix’s Odyssey sergiyi sarıp sarmalayan ana iş.

İlk odadaki iş Enter, Ksawery Kirklewski’nin diğerlerine kıyasla daha eski tip bir yeni medya işi; interaktif ışık enstalasyonu. Cep telefonlarımızı yüzümüzü tanıtarak açtığımız anda nasıl veri akışının bir parçası oluyorsak bu odada da hareketlerimizle verinin, dolayısıyla sanat eserinin bir parçası, ortak üreticisi oluyoruz. Yüzümüz ekranda beliriyor, bedenimiz Arkadiusz Krupiński’nin bestesine müdahale edip onu değiştiriyor.

Lu Yang’ın Great Adventure of Material World işinin yer aldığı ikinci odada yerdeki minderlere uzanıp “video oyunu” oynayabiliyor ve “oyun filmini” izleyebiliyoruz. Etrafımızdaki dünyanın perspektif meselesi olduğunu düşünen sanatçı alışılagelmiş anlamda bir benlik algısına karşı çıkıyor. Sanatçının Budizm formasyonundan beslenen görsel-felsefi işinde avatarlar ben, öteki, cinsiyet, utanç, acı, ölüm, yaşam gibi kavramları sorgulatıyor bize yedi bölümlük maceralarında.

Jacolby Satterwhite’ın Birds in Paradise işi kutsal kitapların beyin uyuşturucu cennetinin aksine bizi (tokatlayarak) uyandırmayı hedefliyor. Bu üçüncü odadaki dev ekranlara yansıtılan görüntülerin bir kısmında Satterwhite’ın kendisi de sanatçı olan annesi Patricia’nın şizofrenisi arttıkça soyutlaşıp şiirselleşen çizimlerinden yola çıkılmış.

Ivo Jelinek tarafından tasarlanmış dördüncü oda, The Gathering Place, önce bir tapınak, işleri deneyimleyinceyse belki de uzayda bir alışveriş merkezi hissi veren geniş bir mekân. Burada iki iş var. İlki, Adurey Large’ın aynı anda hem başka bir gezegenden ışınlanmış hem Dünya toprağından kazılıp çıkarılmış arkaik bir parça izlenimi uyandıran heykelimsisi “The Waters in Between”.

Bu odadaki diğer iş “dijital moda evi” The Fabricant’ın işi Whole-Land. Sadece dijital ve dijitalde kıyafet tasarımı yapan girişime göre benzersiz dijital tasarım NFT’leriyle (non-fungible token) şimdiden meta evrendeki gardırobumuzu düzmeye başlamalıyız. Modanın fiziksel bedenin ötesine geçeceği ve dijital kimliklerimizin yeni gerçeklik olacak şekilde günlük hayata nüfuz edeceği bir gelecek öngören The Fabricant’ın, Samsung iş birliğiyle sunduğu bu odadaki işte ekranlara yansıyan Whole-Land koleksiyonunun tasarımları da ziyaretçisiyle etkileşim içinde; mesela ekranın önünden geçerken pelerin üstünüze geçiveriyor.

Bir sonraki odadaki Foreign Nature, Julius Horsthuis’un bilgisayar oluşumlu fraktallardan yola çıkarak Mandelbulb 3D isimli yazılım aracılığıyla görselleştirdiği bir dijital video. İşlerini ressam, mimar veya bunların dijitaldeki karşılıklarına benzetse de kendini daha ziyade doğa bilimci veya belgesel film yapımcısı gibi görüyor, Horsthuis. Ben Lukas Boysen’in müziğiyle birleşince iş video olmaktan çıkıyor, evrenimiz haline geliyor.

Son oda, zihni bunca koşturduktan sonra hafif bir kapanış; Osean’ın Nu Radio World Tour isimli kaleydeskopik görselleriyle oluşturduğu çalışması. Müzenin sanatçıya ısmarladığı bu işte Kami 227 ve Kami 334 isimli karakterler ziyaretçiyi atlayıp zıplamaya, çocuk ruhuyla oynamaya ve bu dijital oyunun fiziksel mekânda bir parçası olmaya teşvik ediyor.

Sergi 30 Nisan 2023’e dek deneyimlenebilir. Biletler sadece online alınıyor, kapıda bilet satışı yok; www.nxtmuseum.com
Nxt Museum, Asterweg 22, 1031 HP, Amsterdam