Haber fotoğrafı: Can Mocan

Lesli Karavil
1976 yılında İstanbul’da dünyaya geldi. Üniversite hayatına yurtdışında 1994 yılında San Francisco’da Tasarım Multimedia ve Animasyon bölümünde devam ettirdi. New York, San Francisco ve 10 senesi Barcelona’da olmak üzere 18 sene yurtdışında yaşadı. Çeşitli sektörlerde ve ardından uzun yıllar reklam ajanslarında çalıştı. Birçok farklı iş tecrübesinden sonra oyunculuk kariyerine atılmaya karar verdi.

Barcelona’da Mercedes Boronat ile oyunculuk ve dans eğitimi aldı. Ardından 37 yaşında İstanbul’a dönme kararı alıp Şahika Tekand’tan oyunculuk dersleri aldı. Daha sonra İpek Bilgin ve Çağ Çalışkur’un okulu olan Craft’a geçti. Galata Perform’da yönetmenlik eğitimi aldı ve Fransız Kültür Merkezi ile birçok Fransız eserin Türkçeye çevrilmesine destek olup o oyunları FKM için yönetti. 2015 yılında “Adı Mutluluk” dizisi ve arkasından 2018 yılında “Savaşçı” dizisinde “Leyla” rolüne hayat verdi. 2019 yılında “Cinayet Süsü” oyuncu kadrosuna dahil oldu. 2020 yılında “Babil” dizisinde “Funda” rolüne hayat veren isim oldu. Şu anda Tuzak dizisinde Gülcan karakteri ile TV8’de her hafta ekranlarımızda olmaya devam ediyor.

Oyunculuk kariyeri ekranlarda devam ederken bir yandan da 2017 yılında ilk kez kadın stand-up’çı olarak gösteriler yapmaya başladı. 2019’da BluTv ikinci gösterisi olan “Upgrade 001”i yayına aldı ve pandemi sonrası ise üçüncü gösterisi olan “Benim Hala Umudum Var mı?” ile sahne almaya devam etmekte.

Halen Zorlu PSM ve BKM gibi farklı kuruluşlar için çalışıp İstanbul, İzmir, Ankara başta olmak üzere çeşitli şehirlerde sahne alıyor. Günümüzde proje bazlı olarak çalıştığı ülkeler olan İspanya ve Türkiye’de yaşamını sürdürmekte. Daha önce izlememiş veya tekrar izlemek isteyen herkese 24 Ocak 2023 Salı günü Zorlu PSM’deki stand-up’ı kaçırmamalarını tavsiye ederiz. Enerjik, samimi ve cesaretle belki de söylemeye çekindiklerimizi bizlere bir kadın bakış açısından söyleyen ve bir yandan da bolca güldüren LESLİ KARAVİL’i daha yakından tanımak istedik.


Fotoğraf: Ceren Salman

Hikâye nasıl başladı? Oyuncu yönetmen stand-up’çı nefes terapistliği şapkalarınız var. Hedef ne idi neye dönüştü?
Oyunculuk veya sahneye çıkma isteği çok uzun zamandır vardı ama ortaya 2011 yılında Barcelona’da her şeyi bir kenara bırakıp Mercedes Boronat ile çalışmamla başladı. Zaten uzun zamandır bu kariyerin içinde olmak istiyordum. Oyuncu olmayı hep istedim. Kariyerimde olduğum nokta, kazancım gayet iyi bir seviyeye gelmiş olsa da içsel olarak beni tatmin etmiyordu. Kendimi ifade etme isteğim vardı. Kendime inancım süreç içinde gelişti ve sonunda da Nefes Terapisi ile tanıştım. Benim bu yolculuğumda sıkıştığım en büyük ve son noktayı açan araçlardan biri oldu. 2017 yılında da ilk kez stand-up gösterilerine başladım.

Hangisi öne geçti? Hangisi önde koşuyor. Bu bir tercih mi yoksa öyle mi oluştu?
Bence insanın farklı dönemlerinde farklı ihtiyaçları oluyor. Bu işler de aynı şekilde farklı zaman dilimlerinde öne çıkıyor. Biri diğerinden daha önemli değil sadece süreç içinde elinde biriktirmiş olduğun bilgileri artırıyorsun ve artırdığın bu bilgiler yolculukta sana yardımcı oluyor. Bunların bazılarında daha profesyonel oluyorsun ve onları başkalarına sunuyorsun.

Hep insanları güldürür müydünüz?
Hep güldürürdüm ama sürekli komik biri kesinlikle değilim. O bir personam. İstediğim zamanlar aktive olur. Her an da öyle olmak istemem.


Fotoğraf: Can Mocan

Kendiniz kolay gülen biri misiniz?
Galiba kolay gülmüyorum. Ben günlük hayatımda biraz ciddi biriyimdir. Yaptıklarımı önemserim. İşlerimi iyi yapmak isterim. Çalışkanımdır. Öğrenmeyi severim. Sürekli “makara yapılması” aslında pek hoşuma gitmez. Ancak, tabi ki sıkça kendime eğlence alanları açarım. Dostlarımla olduğumda, kalabalık içinde daha eğlenceli biriyimdir. Bir de bir ortamda sıkıldıysam o zaman dalga geçmeye başlayabilirim.

En çok kiminle dalga geçmeyi seviyorsunuz?
Kendimle tabi ki. İçinde yaşadığın toplum ve dünya ile de elbet.

Hiç sonrasında kötü hissettiğiniz şaka oluyor mu?
Kötü hissettiğim değil de, ‘daha iyi ifade edebilirmişim bu şakayı’ dediğim yer oluyor tabii. Şovları kayda alıyorum ve sonra çalışma için seyrediyorum. ‘O sırada üslubum bazen daha yumuşak olabilir’ dediğim alanlar oluyor. Zaman içinde de sahnede yumuşadığımı ve büyüdüğümü hissediyorum.

Kadın stand-up’çı olmak farklı mı, zor mu?
Bu sorudan sıkılıyorum çünkü bu konuyu sürekli düşünmek istemiyorum ve düşünmüyorum. Donanım olarak kendimi kuvvetli hissediyorum ve çok düşünürsem ilerlememi durdurabilir. Yapmaya devam ediyorum. Zorlukları var ama bu ülkede değişiyor. Beş sene evvelinden daha çok kadın stand-up’çı var. Tabi ki bazı konuları kadınlar ifade ettiği zaman çirkin, erkekler ifade ettiği zaman komik gelen bir toplumumuz var. Ben kendimi ifade ediyorum. Önemli konulara değindiğimi düşünüyorum. Sadece güldürme hedefim yok. Biraz fark etmemiz için de bir içerik yazıyorum. Naçizane kendi gördüklerimi sunuyorum. Bir çoğumuzun da farkında olduğunu düşündüğüm konuları komik bir dille ifade ediyorum. Bazısı yakın hisseder bazısı uzak. Bu kaçınılmaz. Stand-up, kadın erkek fark etmeden zorlukları olan bir meslek.


Fotoğraf: Ceren Salman

Stand-up’da, diyelim ki esprilere gülmediler. Nasıl devam ediyorsunuz?
“Neden gülmediniz?” diyorum, ona gülüyorlar. J Genelde şakalarıma gülerler, gülmediklerinde o ana çok takılı kalmıyorum devam ediyorum. Gülecekler şimdi diye de beklemiyorum. Bu bekleyiş sizi düşürebilir veya mekanikleştirebilir. Keyif almaya bakıyorum sahnede. Ben keyif alırsam herkes alır benle…

Espriler nasıl oluşuyor. Bir yerde bir şey oldu, bunu kenara yazayım, kullanayım şeklinde mi?
Bir sene, bazen iki sene notlar alıyorum. Başlık şeklinde kısa olayı hatırlatan notlar. Sonra oturuyorum ve bir konu belirliyorum. O sırada derdim olan bir temel konu genellikle. O konu etrafına bu hikâyeleri değerliyorum. Sonra sürekli deniyorum. Yolculuk içinde değiştiriyorum, ekliyorum.

Program o anda akışın durumuna göre mi oluşuyor yoksa bir yazılış sırası mı var?
Bir sıra var ama arada istediğim farklı yollara doğaçlıyorum ancak izlediğim bir yol haritası hep var. Bu iş profesyonel olmaya başladıkça o içerik daha net ve temiz bir şekilde oluyor. 1,5 saatlik setin temiz elinde bulunuyor. Buna duruma göre ekleme veya çıkarmalar olabiliyor.

Bu işlerin en zor yanı nedir? Belki de hepsinin ayrı zorlukları mı vardır?
Dizi işi zor çünkü çok zaman alıyor ve dizi kariyerimde de stand-up kariyerimde de ilerliyorum. İkisinde de öğreniyorum. Hepsi kilometre işi. Yapmak ve yapmaya devam etmek. Çalışmak, merak etmek. Meraklı olmak. Stand-up’da zor olan, her sahneye çıktığında yüksek enerjini korumak, enerjik hissetmeye kendini sahne öncesi taşımak, insanlarla bağ kurmak, kalbini açık tutmak, bunlar çok değerli. Yaptığını sevmek. Bunların tümü yer yer zor oluyor. Ama işin bir parçası bu. Sahnede iyi bir gösteri yaptığımda veya dizide o hafta iyi oynadığımda benden mutlusu yok. Dolayısı ile bu zorluklar önemini yitiriyor. Koyduğun hedefe ulaşmak insana bir haz veriyor. Zorluk elbet olacak ama zorluğa nasıl baktığın önemli ve ara vermek de çok önemli. Dinlenmek…

Hangisi daha zor. Eline verilen metine uyup karaktere bürünmek mi yoksa doğaçlama ve akışa göre stand-up yapmak mı?
Benim ezberim çok iyi değildir. Onun için ilki derim. Ben doğaçlayarak sahnede çok uzun süre kalabilirim. Sahnede akışta kalırsam, korkusuzca orada geleni alırsam ve akabilirsem bunun duygusu tarif edilmez. Yaradan ile bağlantı hissi gelir. Senden ayrı biri konuşur artık.


Fotoğraf: Ceren Salman

Oynamayı tercih ettiğiniz bir karakter türü var mı? Veya oynamayı hayal ettiğiniz?
Bir polisiye dizisinde veya filminde oynamak isterdim. Bir dedektif mesela veya bir dönem dizisinde bir Sultan karakteri olabilirdi.

Nefes terapisi neden? Nasıl girdi devreye?
Nefes terapisi 2017 yılında hayatıma girdi. Bir oyuncu ve nefes terapisti arkadaşım sayesinde bir kampa katıldım. Bana çok iyi geldi. Bazı tıkanıklıklarımın açılmasını sağladı. Tabi ki sonra konu o kadarla kalmadı. Daha derinlemesine çalışmaya başlattı beni. Hala da hayatımın bir parçası. Bunla beraber her gün yoga da yapıyorum. Her günü özellikle söylüyorum çünkü her gün yapıyor olmam inanılmaz bir değişim getirdi. Bu tip beden ve ruh ile bağlantıya geçmemiz, kendimizi dinlememiz çok değerli. Günlük yaşam bizi kendimizden çok uzaklaştırıyor. Bu pratikler sayesinde kendini, çevreni ve hayatı daha iyi dinler oluyorsun.

Birlikte çalışmayı hayal etseydiniz -yaşayan veya yaşamayan- bu kişi kim olurdu? Yani dream ikon kim?
Charlie Chaplin ile arkadaş olmayı çok isterdim. Çocukluğumda odamda posteri vardı ve şimdiki evimde de var. Nedense içsel olarak benzer hisleri paylaştığım biri olduğunu düşünüyorum. Çok isterdim onunla bir filmde oynamak. Yaşayan kişiler arasında Tilda Swinton ve Natalie Portman ile birlikte bir filmde veya dizide oynamak çok isterdim. Komedyen olarak David Chappelle ile tanışmak ve şakalarını nasıl yazdığını dinlemek isterdim. Kendisini çok cesur ve “cool” buluyorum.

Bu işe sevdalı olabilecek gençlere bir öneriniz olur mu?
Yazın ve deneyin. Open-mic etkinliklerine katılın. Yapın, yaptıkça gelişiyor.