Haber fotoğrafı: Nily Oz'un kitabı: “Amos Şeli” (Benim Amos’um)

İsrail’in en değerli ve en çok okunan, yazarlarından biri olan Amos Oz’un, sevgili eşi Nily Oz ile, kendi evinde sizler için bir söyleşi gerçekleştirdik. Nily Oz, çok değerli, neşeli, sevgi dolu bir hanımefendi. Neredeyse bütün kitaplarını okuduğum değerli edebiyatçı Amos Oz’un evinde olmak, onun yaşadığı mekânı görebilmek bile, benim için çok heyecan verici bir deneyimdi…

Öncelikle bize, değerli yazar Amos Oz’un bir ömür boyu aynı yastığa baş koyduğu sevgili eşi Nily Oz’u anlatır mısınız?
1939 yılında, Tsukermann ailesinin çocuğu olarak Hulda Kibbutzu’nda doğdum. Babam, anne tarafından Sefarad idi. Annem klasik müziğe çok düşkündü ve çok güzel şarkı söylerdi. O devirlerde İsrail Devleti henüz kurulmamıştı, İngiliz Manda Yönetimi altında yaşıyorduk. Ben tenteden yapılmış bir çadırda dünyaya geldim. Korkunç bir yokluk vardı. Açlık, soğuk, kıyafet yoksunluğu, aklınıza ne gelirse çocukken hepsini yaşadım. Ben 8 yaşındayken İsrail Devleti kurulunca Araplar bütün yerleşim noktalarına saldırmaya başladı. Devlet yöneticileri, biz çocukların zarar görmesinden korktu. Hepimizi iki otobüse bindirerek Tel Aviv’deki Gan Meir’in yanındaki okula naklettiler. Biz terk ettikten kısa bir süre sonra, Arap uçakları her gün kibbutzu bombalıyordu. Çocukların okulunun ve yuvasının olduğu bina bombalandı, yerle bir oldu. Biz çocuklar mucize eseri yok olmaktan ucu ucuna kurtulmuştuk.
Ben 12 yaşındayken kibbutza elektrik bağlanmıştı. Kibbutzumuza çok yakın olan Arap köyünden Muhtar İsmail her gün Hulda’ya gelir, bize damacanalarla, taze içme suyu getirirdi. O gerçek bir dosttu. Araplar civar köyleri boşaltınca İsmail Jericho’ya taşındı. Bizim kibbutzun yöneticileri, hastalandığında onu İsrail’de hastanede tedavi ettirdiler. Evine sağlıkla geri döndü.
Çok neşeli ve hareketli bir kızdım. 19. Yüzyıldan bugüne kadar gelen yüzlerce İbranice İsrail folk şarkısının sözlerini bilir, onları hem söyler hem de danslarını yapardım.


Nily ve Amos Oz

Amos Oz ile nasıl tanıştınız?
Amos doğma büyüme İsraillidir. Kudüs şehrinde, Klausner ailesinin tek çocuğu idi. Babası Litvanyalı, annesi şimdi Ukrayna’ya ait olan Polonya topraklarında doğmuştu. Babası Israel National Library’de kütüphanecilik yapardı. Annesi Fania çok başarılı, eğitimli bir kadın olmasına rağmen, ağır bir depresyon ile boğuştuğundan genellikle içine kapanık yaşardı. Amos henüz 12 yaşındayken annesi intihar edince, hayatı çok trajik ve üzücü bir hale geldi. Babası yeniden evlendi ve İsrail’i terk etti. Amos 15 yaşındayken, Hulda Kibbutzu’nda okumak ve yaşamak üzere evinden ve Kudüs’ten ayrıldı, kibbutzda benim okuduğum sınıfa geldi. Biz yaşıtız.
Her zaman çok ciddi ve hüzünlü bir çocuktu. Her cuma akşamı kibbutzda dans ederdik. Bir cuma akşamı salonu toplama görevi bana verilmişti. Bana yaklaştı, “Bu akşam lütfen işini bitirince odama gel, bana bir kap yemek getir” dedi. Sonra “Gel bir yürüyüş yapalım ve konuşalım” dedi. O gece saatlerce her konuda konuştuk. Hatta biraz gevşedi, kahkaha bile attı. Bu dönemde, Klausner soyadını bırakarak Oz (cesaret) soyadı ile değiştirdi. Ailesinin soyadı onun zihnine kötü çağrışımlar yapıyordu.
Bu arada yıllar geçti, askerlik görevini yaparken, her hafta sonu yine Hulda’ya gelirdi. Bir gelişinde korulukta gezerken orada bana evlenme teklifi etti, ertesi gün odasını temizleyince, cevabımın “evet” olduğunu anladı çok sevindi.
Henüz askerliği bitmeden, 1960 yılında evlendik. 1961 yılında askerliğini bitirdi ve Hulda’da çalışmaya başladı. Daha sonra 1967’de ‘6 Gün Savaşı’nda Golan Tepeleri’nde ve 1973’de Yom Kipur Savaşı’nda bir tank birliğinin yedek askeri olarak Sina’da savaştı.
Bu arada üç çocuğumuz oldu: Fania, Galia ve Daniel...


Nily Oz ve Sara Yanarocak

Amos’un yazarlık hayatı nasıl başladı?
Amos ilk kısa öykülerini 20’li yaşlarının başındayken önde gelen ve çok okunan edebiyat dergisi Keshet’te yayınladı. Kısa süre sonra kibbutz meclisi onu Kudüs İbrani Üniversitesi’nde felsefe ve edebiyat okuması için Kudüs’e gönderdi. Mezun olduktan sonra geri döndü ve 25 yıl boyunca zamanını, yazma ile kibbutz lisesinde edebiyat öğretmenliği yapma arasında paylaştırırken, kurgu ve kurgu dışı eserler yayınlamaya devam etti.

Kibbutzdaki yaşam ne zaman bitti?
Amos’a Beer Sheva Üniversitesi, Agnon İbrani Edebiyatı Kürsüsü’nde profesörlük teklifi geldiğinde, kibbutzdan ayrılıp Beer Sheva’ya taşındık. Amos üniversitede ders verirken, şehir ikliminin astım hastası olan en küçük oğlumuz Daniel’in sağlığını kötü etkilediğini görünce, 1986 yılında İsrail’in güneyindeki Arad şehrine taşındık. Amos üniversiteden emekli olduğunda artık çocuklar da yuvadan uçmuşlardı, Tel Aviv’e taşındık. Onun ölümünden sonra, ben hala Ramat Aviv’deki evimizde yaşamaya devam ediyorum.

Amos Oz’un bir barış aktivisti olduğunu ve bu uğurda çok çaba sarf ettiğini biliyoruz
Amos, Beer Sheva’da profesörlük yaparken, bunun yanı sıra zamanını, İsrail Barış hareketi “ŞİMDİ BARIŞ” için yazmaya, öğretmeye ve aktif olarak kampanya yürütmeye adadı. St. Cross College, Oxford; Kudüs İbrani Üniversitesi; Colorado Springs Koleji, Colorado; Princeton Üniversitesi, ve bütün dünyada, özellikle Yahudi cemaatlerine konferanslar verdi.
Bu çalışmalarında, diğer arkadaşlarının yanı sıra, İsrail’in en ünlü yazarlarından A.B. Yehoshua ve David Grosmann da vardı. Üçü çok yakın dost olup sık sık bir araya gelirlerdi.
Muazzam edebi başarılarına ek olarak Amos Oz, İsrail’in sivil ve siyasi yaşamında merkezi rol oynadı. 1967’den itibaren İsrail Barış Hareketi’nin önde gelen isimlerinden biri olan Amos, İsrail-Arap çatışması hakkında İsrail ile bir Filistin Devleti arasında karşılıklı tanıma ve anlaşma temelinde bir İsrail-Filistin uzlaşmasını savunduğu çok sayıda makale yayınladı. Batı Şeria ve Gazze makaleleri, denemeleri ve siyasi faaliyetleri, onu İsrail ve uluslararası medyada tanınan bir siyasi yorumcu yaptı.



Amos Oz’un Türkçeye çevrilmiş bütün eserlerini okudum. Kitapları hakkında sizin fikriniz nedir?
Amos, romanlar, kısa kurgular, çocuk kitapları ve çok sayıda kurgusal olmayan eser dahil olmak üzere 40’dan fazla kitabın yazarıydı. İsrail ve İsraillilerin derin insan hikâyelerini anlatan eserleri Çince, Rusça, Arapça ve Türkçe dahil 45 dile çevrildi. En çok okunan kitabı “A Tale of Love and Darkness” (Aşk ve Karanlık, 2002) dünya çapında bir milyondan fazla sattı. İsrail doğumlu ünlü Hollywood aktristi Natalie Portman’ın yönettiği ve oynadığı, anılara dayanan kitabın filmi 2015’te gösterime girdi.
Edebi eserleri için, hayatı boyunca 60 ödül aldı. İsrail Devleti’nin en büyük onuru olan İsrail Edebiyat Ödülü’nü (Pras İsrael, 1998), Kafka Ödülü (2013), Prix Mediterranee Etranger (2010), Primo Levi Ödülü (2008), Heinrich Heine Ödülü (2008), ABD - Yılın Kitabı Ödülü (2005), Frankfurt Şehri Goethe Ödülü (2005) ve daha birçokları…

Üç çocuğunuz ve torunlarınız var…
İlk kızımız Fania Oz-Salzberger, Haifa ve Monach üniversitesinde profesör. Felsefe, Tarih ve Uluslararası Çalışmalar konularında hocalık yapıyor. Zaman zaman Laurance S. Rockefeller kürsüsünde, Princeton Üniversitesi’nde konuk profesör olarak da ders vermekte. Dean ve Nadav adında ikiz çocukları var.
İkinci kızımız Galia Oz çocuk kitapları yazarıdır. Yael ve Alon adlı iki çocuğu var.
Oğlumuz Daniel Oz’un da şiir kitapları var. Bu son dönemde, tıpkı benim gibi, o da babası hakkında bir kitap yayınladı.

Amos Oz’u kaybettikten sonra, bunun bir gereklilik olduğunu hissederek “Amos Şeli” (Benim Amos’um) adlı bir kitap yayınladınız. Bu kitaptan bahseder misiniz?
Keter Yayınları’ndan çıkan kitabım “Amos Şeli” (Benim Amos’um), en çok okunan kitaplar arasına girdi. Bu kitap, 60 yıllık bir birlikteliğin hikâyelerini ve anekdotlarını içeren bir anı kitabıdır. Kronolojik olarak, Amos’un biyografisini anlatırken, “Aşk ve Karanlık” adlı kitabının bitiş noktasından itibaren başlıyor. Yani Kudüs’ü ve baba evini terk edişinden itibaren. Kibbutzdaki ilk yıllarından itibaren bizzat tanık olduğum hatıralardır bunlar.
Kitabımda ikimizin arasındaki ilişkinin gelişimini, evliliğimizi, nasıl bir aile kurduğumuzu ve ilk evimizin banyosunda Amos’un “Mihael Şeli” adlı kitabını yazmasını ve edebiyat dünyasına geçişini anlatıyorum. Amos artık ünlü bir adam olmuştur. Bu kitapta onun son dönemlerine kadar olan yaşanmışlıklarımızı anlattım. “Benim Amos’um” adlı kitap, kuzinim Anat Peterver-Neuberg ile yaptığım bir dizi sohbete dayanıyor. O, bu sohbetleri teybe kaydetti. Bu anılar zamanda geriye ve ileriye dönüş yapılarak anlatılıyor.
Kitaptan birkaç bölüm alıntılamak isterim:
“Amos’un kitaplarında belirgin bir şekilde kötü karakterleri olmadığından neredeyse eminim. Kendisiyle bağ kuramadığı için böyle bir karakter yaratmadı. Amos gittiğinden beri, beni ziyaret eden insanlar yazdıklarından ziyade, daha fazla onun nezaketinden bahsediyorlar.”
“Amos’un, onları hiç tanımadığı halde genç yazarlara tavsiyelerde bulunduğunu, yazdıklarını okuduğunu ve düzelttiğini anlattı. Tüm zamanlarını yazmaya ayıran Amos, her şeyi bir yana bırakarak gençlere el vermeyi tercih ederdi.”
“Bir kitabı yazmayı bitirdiği anda, hemen yeni bir kitap yazmaya başlardı. Amos kendini asla tekrarlamadı, her kitap tamamen farklı idi.”
“Sürekli olarak yeni fikirler, yeni görüşler, hikâyeler ve inanılmaz bir mizah anlayışıyla doluydu.”
“Amos her zaman cümleleri yazar, sonra bunları bir elmas gibi cımbızla aldığını, her yönden ona baktığını ve sonra tam olarak istediği gibi parlattığını söylerdi.”
“İbrani dili onun için kutsal bir şeydi.”
“Amos ile benim, duygularımızı birbirimizle paylaşma yeteneğimiz yıllar içinde gelişti. Aramızda sonuna kadar bu açıklık vardı. Her zaman diğerinin neyi sevdiğini, onu neyin ilgilendirdiğini fark ettik.”
“Amos, üç çocuğumuz da yazdığı için gururlu ve mutluydu. Torunlarla da mükemmel bir ilişkisi vardı. Onlara kendi uydurduğu hikâyeleri anlatır, onları çok küçükken kucağına oturtur, onlar da hikâyeye katılır ve yorum yaparlardı.”
İşte “Amos Şeli” böyle doğdu. Size fıkra gibi bir anıyla veda edeyim.
Ben blok flüt çalarım. Bir gün Amos’la sokağa çıktık. Bazı işlerimiz vardı. Flütüm elimdeydi. Önce manava gittik orada herkese flüt çaldım, birkaç melodi. Oradan çıktık eczaneye girdik. İlaç alma sırasında da flütle bir iki parça çaldım. Sonra oradaki bir kafenin önünde durdum ve kahve içenlere de flüt çaldım. Amos sessizliğini koruyordu. Fakat bankadan içeri girerken, kolumu tuttu ve gözlerimin içine bakarak, “Nily, bankada flüt çalmak yasaktır” dedi ve kahkahalar atmaya başladık.

Nily Oz doğduğu günden beri hayat dolu, neşeli, şahane bir kadın. “Amos’un hüzünlü hayatını ışıklandırdım, ona gülmeyi öğrettim” derken gurur duyuyor. Bu söyleşiyi yapmamı sağlayan Nily Oz’un yakın dostu, arkadaşım Netsi Kasuto’ya minnetimi sunuyorum.