Uşak’tan Eskişehir’e giderken programımızda Aizonai Antik Kenti’ni ziyaret etmek vardı. Bir kır lokantasında öğle yemeğimizi yedikten sonra Zeus Tapınağı’na doğru yürüdük. Bir tepenin üzerinde tüm ihtişamıyla yükselen bu etkileyici sütunlu tapınağın inşasına, M.S 92 yılında Roma İmparatoru Domitianus (M.S 81-96) döneminde başlanmış ve İmparator Hadrianus (M.S 117-138) döneminde devam etmiştir. Kısa yanında 8, uzun yanında ise 15 İyon sütunu olan tapınak, 1850 yıldır herhangi bir restorasyon geçirmeden günümüze değin ulaşmıştır. Tapınağın yakınında ise M.S 1.-3.yüzyıllar arasında inşa edilmiş olan tiyatro-stadion kompleksini gördük. Spor karşılaşmaları için yapılmış olan stadion ile kültürel etkinlikler için yapılmış olan tiyatro tek bir yapı halindedir. Tiyatronun sahne yapısının duvarı, tiyatro ile stadion’u birbirinden ayırmakta.

Eskişehir - Odunpazarı
Akşam vakti Eskişehir’deki otelimize vardık. Ertesi gün ilk olarak Eskişehir’in en önemli tarihi mahallesi olan Odunpazarı’na uğradık. Burada ilk olarak Kurşunlu Külliyesi’ni ziyaret ettik. Mimarı Çoban Mustafa Paşa olan Kurşunlu Külliyesi, 1515 yılında Yavuz Sultan Selim zamanında inşa edilmiştir. Külliyeyi oluşturan yapılar cami, hanikah, tabhane, aşevi, sıbyan mektebi ve kervansaraydır. Günümüzde külliye içerisinde Sıcak Cam Üfleme Atölyesi ve Cam Sanatları Merkezi’nin yanı sıra dünyanın ilk Lületaşı Müzesi bulunmaktadır. Dünyadaki lületaşı rezervlerinin büyük bölümünün Eskişehir’de bulunduğu göz önüne alındığında bu müzenin Eskişehir’de olmasının anlamı artıyor.

Daha sonra, Odunpazarı’nın tarihi ahşap evlerle çevrili dar sokaklarına biraz yürüyüş yaptık. Burada Eskişehir Cam Müzesi, Eskişehir Balmumu Müzesi ve Eskişehir Kent Belleği Müzesi’ni gezdik. Ancak benim en çok hoşuma giden, Odunpazarı Modern Müzesi idi. Yapımında Sibirya çamı kullanılmış olan müze binasının mimarisi, İskandinav ülkelerini çağrıştırıyor. Müzenin içinde de gene Sibirya çamında yapılmış bir aydınlatma boşluğu en üst kattan en alta kadar iniyor ve bina içinin gün ışığı ile yeteri kadar aydınlanmasını sağlıyor. Müzedeki kalıcı eserlerin en çarpıcı olanı, Japon bambu sanatçısı Tanabe Chikuunsai IV’ün dört elementi (toprak, ateş, su, hava) simgeleyen bambu eseridir. Bu eserde, dört elementi simgeleyen dört bambu damar, birbirlerini etrafında dolanmaktadır.

Sazova
Öğle yemeği molası sonrası Sazova’ya gittik. Burada ilk önce Türk Dünyası Bilim, Kültür ve Sanat Müzesi’ni gezdik. Cam ve çelikten yapılmış kubbe biçimli modern bir binada yer alan müzede benim dikkatimi en çok Türk müzik aletleri çekti. Daha sonra, Sazova Bilim Kültür ve Sanat Parkı’na gittik. Eskişehir’in sevilen Büyükşehir Belediye Başkanı Sn. Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen’in en büyük icraatlarından olan 400.000 metrekarelik yeşil alanda Masal Şatosu, gölet, Korsan Gemisi, Bilim Deney Merkezi, Hayvanat Bahçesi ve Sabancı Uzayevi bulunmakta. Ayrıca ziyaretçileri tüm parkın çevresinde dolaştıran bir de küçük tren bulunmakta.

Ertesi günkü programımızda, Eskişehir’in içinden geçen Porsuk Çay’ında gondol gezisi programımız vardı ancak hava yağmurlu olduğundan bundan vazgeçtik. En azından şehrin merkezindeki Köprübaşı’na gidip birkaç fotoğraf çekme imkânımız oldu. Çayın üzerindeki zarif köprüden süzülerek geçen tramvaylar ve yeşili bol çevre düzenlemeleri, Eskişehir’e “Anadolu’nun ortasındaki Avrupa” görünümü vermekte. Gondol gezisi yerine Eti Arkeoloji Müzesi’ni gezdik. Bu müzede Şarhöyük, Demircihöyük, Han Yeraltı Şehri, Çavlum Köyü Eski Hitit Nekropolü gibi yerlerden getirilmiş olan heykeller, sikkeler, pişmiş toprak kaplar, metal kaplar gibi eserler sergilenmektedir.

Eskişehir gezimizi de tamamladık ve Bursa’ya doğru yola çıktık.