Eski bilgilerimiz ve hatıralarımız bizim yardımcılarımızdır; o sırada, günlük olayın keskin acısını dindirmek için fikrimizin koluna girerler, başını omuzlarına dayarlar ve alıp uzaklara götürürler; ilgimizin azalmış veya kesilmiş olduğunu sandığımız manzaraları tazeleyerek bizi avuturlar.”
Refik Halid Karay

Aile olarak bizler umumiyetle, yeni yerine eskiyi değerli bulan; gelenek, obje, fikir ne olursa eskiye ait bizi biz yapan, onu muhafaza etmeye çalışan insanlarız. Bu sebeple, Büyükbabamın kurucuları arasında olduğu, sokaklarının ismini koyduğu, 1958 senesinden vefatına kadar yaşadığı Esentepe, Gazeteciler Mahallesi, Matbuat Sokak’taki evinde oturmaya devam ederken, ondan kalan tüm eşyaları olduğu gibi koruduk.

Refik Halid’in yaşadığı evde büyümek
Elbette, Refik Halid’in yaşadığı evde büyümek, onun özenle açıp boy sırasına dizdiği kurşun kalemler, çok sevdiği yazı masası, duvarlarında Hoca Ali Rıza, Şeref Akdik, Ayetullah Sümer resimleri, gurur duyduğu kaşık koleksiyonu, her birinin ayrı hatırası ve hikâyesi olan, biblolar ve kitaplar ile büyümek demek.


Ayetullah Sümer imzalı portresi


Büyükbabam Halep’te sürgünde iken doğan babam için düşülen tarihlerden en sevdiğim olanı Rıza Tevfik dizeleri, babasının konağından bir eskicinin eline düşen ve Büyükbabamın tesadüfen görerek tanıdığı hatta arkasındaki yamayı çocukluğundan hatırlayarak hemen satın aldığı Hüseyin Zekai Paşa natürmortu, çok beğendiği için cebindeki son parayı vererek eve getirdiği pek zarif bir kadın dansçı figürlü biblo… Bir kütüphaneye şahsiyet kazandıran ve onu bir kitapçıdan ayıran, çoklukla etrafında ve raflarında barındırdığı kitap dışı şeylerdir bence…

Büyükbabamın kütüphanesi
Babam sık sık Büyükbabamın pek severek tanzim ettiği kütüphanelerini sürgünlere gidip dönerken dağıtmak zorunda kaldığını anlatırdı. Bu kitaplarını yakınlarına hediye ettiğini, çok sevdiği birkaç eser dışında eskilerden kalan çok fazla kitabının olmadığını ve zaman zaman bunun için dertlendiğini söylerdi. Hem çok titiz hem de çok tertipli bir insan olan Büyükbabamın kütüphanesinde günlükleri, ailesinin konağından kalan bir hüsn-i hat levhası, porselen hat takımları yanında bir Hilye-i Şerif yer alırmış. Tüm bu yadigârların bir kısmı şu anda evimizin duvarlarında, bir kısmı da büyük dedemden kalan bir vitrinde duruyor.


Ben de güzel şeyleri çocukluğumdan beri severim. Okuma yazma bilmediğim zamanlarda bile bazı kitaplara hayranlıkla baktığımı, deri kaplı ciltlerini, yaldızlı bordürlerini, ebrulu kapak içlerini parmaklarımla sevdiğimi, okşadığımı hatırlıyorum. Hayranlıkla baktığım bu kitapların, Büyükbabam Refik Halid Karay’dan kalma yazı masasının üzerinde duran ve Fransızca olduklarını ilkokulda, daha doğrusu okuma yazma öğrenmeme rağmen, onları neden anlayamadığımı babama sorduğum zaman, öğrenmiştim.

Hâlâ yazı masasında yer alan o güzel ciltli Fransızca kitaplar gibi, Büyükbabamın gençliğinde de kütüphanesinin büyük bölümünü Fransızca kitaplar oluştururmuş. Galatasaray Lisesi’nde ilken Fransız klasiklerini severek okuduğunu biliyoruz. En sevdiği yazarlardan birinin Maupassant olduğunu da. Yazı masasının çekmecesinde duran günlükleri de Fransızca yazılmıştır.

Yazıları için araştırma yapmayı, detaylara verdiği önem ile ansiklopedi, gezi dergileri, kadın dergileri gibi hemen her konuda dergi okumaya meraklı olduğunu babamdan dinlendim. Hâlâ bizimle olan ve ben Saint Benoit Fransız Lisesi’nde okurken sık sık başvurduğum, 1932 senesi baskısı 6 ciltlik Fransızca Larousse Ansiklopedisi’ne Büyükbabam başköşede yer verirmiş.

Yazı masasında duran eserler
Yazı masasında duran eserler neler diye sorarsanız, Le Sage’ın ilk defa 1715 senesinde basılan ve 12 ciltten oluşan eğlenceli L’histoire de Gil Blas de Santillane eserinin bazı ciltleri, Fransa’nın 1813-1830 dönemini anlatan 10 ciltlik Histoire de deux restaurations’u, La Martine’in 1848 baskısı ciltli eserleri, Taxile Delord’un 1875 baskısı ciltli “İkinci İmpartorluk’un Tarihi” serisi.


Yine yazı masasında, Fransızca - Türkçe Eski Harfler ile kalın sözlük dururmuş. Bu sözlük de saydığım diğer tüm eserler ve kitaplar gibi bizimle yaşamaya devam ediyor.

Hem yazılarından bildiğimiz hem kendisinin de dile getirdiği üzere, iyi yemeğe meraklı olduğundan, Petit Larousse Gastronomique ve arkadaşı yemek tarifleri kitapları yazarı Ekrem Muhiddin Yeğen’in imzaladığı kitapları da zevkle okurmuş. Ekrem Muhiddin’in evinde özel olarak verdiği davetlere gider ve günümüzde deneysel diyebileceğimiz yemekleri tadarmış. Kendi yemek yapmasa da, büyükanneme sık sık ‘Ben olsam bu yemeği böyle yapmazdım’ dermiş.

Yaşar Kemal, Asaf Halet Çelebi, Aziz Nesin, Orhan Veli, Ahmet Hamdi, Orhan Kemal, Ümit Yaşar ve daha pek çok yazarlardan kendisine armağan olarak gelen imzalı kitaplar onu çok mutlu edermiş. Kütüphanesinde imzalı kitaplar için özel bir bölüm ayırırmış. Ona danışan, görüşlerini isteyen yazarları ise her zaman cesaretlendirdiğini babam anlatırdı.

Çalışma odası
Büyükannem, Jön Türkler’den Mahir Sait’in kızı Nihal Karay’ın Halep’te uzaktan eğitimle üye olduğu resim eğitimi veren ABC dergileri de bu çalışma odasında bulunurmuş.

Çalışma odasında ayrıca Hasan Ali Yücel Klasikler dizisi için geniş bir yer ayırdığından, bir büyük kütüphanede bu kitaplar, fildişi renkleri hafif sararmış olarak durmaktadır. Yine duvarlarda Hassan Kalem adıyla işgal dönemi İstanbul’undaki hem yabancı hem de Osmanlı ünlü simaların çizimlerini yapmış bir Fransız subayının yaptığı karikatür litografiler vardır.


Değerli hatırası
Aslında, Büyükbabama ait, sevdiği ve önemsediği ne varsa evimizde her daim bizimledir. Kalem kutusundaki kalemleri sanki az önce yazmayı bırakmış ve dinlemeye çekilmiş gibi bıraktığı yerde duruyor, cep saati onun son kurduğunda kaldığı zamanı gösteriyor.

Değerli hatırasına ve hatıralarına layık olmaya çalışan ailesinin bir üyesi olarak muhakkak daima bu miras muhafaza edilmeye çalışılacak ve yaşatılacak. İnkılap Yayınları ile beraber hazırladığımız ve içinde Büyükbabam için değerli pek çok hatıranın fotoğraflarına yer verdiğimiz Refik Halid Ajandası gibi gerek yazılı gerek görsel pek çok çalışma da meraklılar ile buluşacak. Kim bilir belki günün birinde bir müzede veya sergide evimizdeki resimler, kaşık koleksiyonu, kalemler, günlükler sergilenecek…

Ben ise her yaşta onları yeni bir bakış açısı ile görmeye, Büyükbabamı okudukça hatıralarına verdiği değeri daha iyi anlamaya ve daha çok sevmeye devam edeceğim.