HABER - Nisya İşman Allovi*
Geçtiğimiz Mart ayında ABD’nde (Washington DC, Detroit, Kalamazoo, New Orleans ve Reno’da) Uluslararası Ziyaretçi Liderlik Programı’na katılarak 3 hafta geçirdim. Farklı ülkelerden çeşitli azınlık topluluklarını temsil eden profesyoneller ve STK temsilcileri ile birlikte dönüştürücü bir eğitime katılmaktan dolayı son derece memnunum. Benim için, Amerikan azınlık haklarını ilerletmeye yönelik sayısız güncel zorluk hakkında daha fazla bilgi almama olanak tanıyan heyecan verici bir deneyim oldu. Yüzleşen, dürüst, doğrudan, katılımcı ve yoğun program hepimize feyz verdi.
“Azınlık Hakları” programı çerçevesinde İsveç, Slovenya, Ukrayna, Belçika, Hırvatistan, Slovakya, Romanya ve Litvanya’daki çeşitli azınlık topluluklarını temsil eden 9 tutkulu profesyonelle birlikteydim. Amerikan DEIA modelleri (Çeşitlilik, Eşitlik, Kapsayıcılık ve Erişilebilirlik), başarıları ve azınlık haklarını ilerletmeye yönelik sayısız güncel zorluk hakkında bilgilendirilme fırsatımız oldu.
Sayılar ile IVLP nedir?
IVLP, Amerikan Dışişleri Bakanlığı’nın önde gelen profesyonel değişim programıdır. 1940 yılından beri yapılan Uluslararası Ziyaretçi Liderlik Programı’na her sene, farklı ülkelerden 4.500 katılımcı geliyor, herkesin katıldığı eğitimler de farklıklar gösteriyor. Yaklaşık olarak 320 başbakan ve dünya liderleri dış politika alanında bu programın katılımcısı olmuş. Türkiye linkine tıklayınca Süleyman Demirel, Abdullah Gül gibi siyasi liderlerin bu programa katıldığını gördüm.
Programa STK temsilcileri, gazeteciler, hukukçular, eğitimciler ve kendi konularında uzman kişiler ülkelerindeki Amerikan Konsolosluğu tarafından aday gösterilerek başvuru oluşturuluyor ve seçilen kişiler bu programa katılmaya hak kazanıyor. Yapılan mülakatlar sonrası seçildiğimi duymaktan çok onur duydum.
Programın amacı: Eğitime gelenler ABD’ne kısa süreli ziyaretler yoluyla bu ülkeyi bizzat deneyimliyor, kalıcı ilişkiler geliştiriyor. Değişim programları aracılığıyla ülkenin dış ilişkileri geliştirilmekte ve ABD’nin ulusal güvenliğini güçlendirmekte. Eğitim ve Kültürel İşler Bürosu’nun (ECA) misyonu ise, barışçıl ilişkilerin gelişmesine yardımcı olan eğitim ve kültür alışverişi yoluyla ABD halkı ile diğer ülkelerin halkları arasındaki karşılıklı anlayışı artırmak.
Demografik yapılar tüm dünyada hızlıca değiştiği için bugün çoğunluk olan gruplar yarın azınlık olabilirler. Bu nedenle güçlü azınlık hakları ve temsiliyet, aslında her toplumun demokratik yapı taşıdır. Azınlık haklarına ilişkin programın özellikle Amerika’da önem arz etmesinin nedeni ise 2040’lara kadar çoğunluk olan kişilerin zamanla sayıca azalacağı, dolayısıyla ülkenin bugün azınlık sayılan kişilerce yönetilecek olması olarak düşünülebilir.
Yapılan görüşmelerde, dezavantajlı olarak görünen bazı azınlık grupları, Afrikalı Amerikalılar, yerliler, LGBTQ temsilcileri, Hispanikler program süresince görüşülen gruplar arasındaydı. Azınlıklar için yürütülen yasaların incelenmesi, eğitim, ekonomik ve sağlık konularının ele alınışı çalıştaylar arasındaydı. Her biri kendi açılarından karşılaştıkları zorlukları ve bu durumlarla nasıl başa çıktıklarını anlattılar.
“Azınlık Hakları”
Eğitimin DC ayağında, Amerikan Hükümeti’nin düzenlediği ve farklı ülkelerden delegelerle “Azınlık Hakları” üzerine yapılan liderlik semineri kapsamında federal sistemin işleyişi konusunu, American University of Washington’da İnsan Haklarının hukuki işleyişi konularını inceleme fırsatımız oldu. US Departmant of State’de Antisemitizm, kadın hakları, cinsiyet eşitliği, engelli vatandaşlara yönelik yapılan çalışılmalar konusunda bilgilendirildik. İnsan Hakları Komisyonu’nda ise (USCCR), Mauro Albert Morlales ile komisyonun karşılaştığı zorluklar üzerine söyleşi yapıldı.
Programın farklı bir teması da, belirlenen bir eyalette (Michigan-Kalamazoo) gönüllü kişilerin bizleri evlerinde yemek pişirip ağırlamasıydı. Konuk olduğumuz kişinin lezzetli yemeğini yerken, yeni tanıştığım biriyle politikadan ekonomiye, dinden kültüre kadar çok farklı konularda sohbet ettik ve bitmesini istemediğim bir akşam geçirdik.
Programın başka bir ayağı olan New Orleans, Louisiana şimdiye kadar gittiğim hiçbir şehre benzemiyordu. Orada bir Şabat duasına katılma fırsatım oldu. Sadece New Orleans’ta, hizmet veren 5 farklı sinagog ile 12.000 toplum üyesi olduğunu öğrendim.
Turun son ayağı olan Reno-Nevada ise sürprizlerle dolu bir yerdi, kumarhanelerin olduğu yere gidiyoruz diye çok söylensem de toplantıların içeriği, doğası, iklimi bambaşkaydı. Yerlilerin rezervuar alanlarının olduğu mekânlara gidip müzelerini gezmek, törenlerine katılmak, sorunlarını dinlemek ve sıkı sıkı sarılmak unutulmaz deneyimler arasında yerini aldı.
Aynı bölgede, Nevada Yasama İşleri Hükümet Komitesi’ne de gitme fırsatımız oldu. Kamusal politikalar oluşturmak, yeni kanunlar yapmak ve eyalet bütçesini oluşturmak üzere çalışılan, yeni teklifler geldikçe oylamaların yapıldığı bu sürece tanık olmak farklı bir deneyimdi.
Dünyanın en güçlü ekonomisinin, karşı karşıya olduğu çeşitli karmaşık sorunlara doğrudan, filtresiz ve dürüst yaklaşımından dolayı memnuniyet duydum. Dışişleri Bakanlığı’nın yanı sıra STK temsilcileri, Dışişlerinde çalışan kişiler, öğretim görevlileri, avukatlar, insan hakları komisyonunda çalışan kişiler ve kanun yapıcılar kendi zamanlarını ayırarak, samimiyetle bizlere işleyen sistemi anlattılar ve sorularımızı cevapladılar.
“Yahudilik” konusu ise, daha çok dinler arası diyalog ve etnik köken başlığı altında inceldiğinden, esas konusu “azınlık hakları” kapsamında incelenmedi, ancak Dışişleri’nde Anti-Semitizm konularında görüşmelere yer verildi. Tüm dünyada azınlık hakları konusunda benzer zorluklar yaşandığını yeniden gördüm. Bu konularda aksiyon almak üzere sivil toplum kuruluşlarının güçlendirilmesinin ve bireylerin bilgilendirilerek farkındalık yaratılmasının ne denli büyük değişimlere vesile olabileceğini anladım.
* 500.Yıl Vakfı Türk Musevileri Müzesi Müdürü ve Küratörü