Sinsi derken, tabi ki vücudumuzda yerleşen ve biz hayatımıza devam ederken, onun da devam ederek bedenimizi işgal etmeye kalkışan hastalık etkenlerinden bahsediyoruz. Zira örneğin nezle olduğumuzda, bir yerimiz incindiğinde bunu anlar ve önlemimizi, tedavimizi alırız. Ama bazı hastalıklar vardır ki, hem çok tehlikelidir hem de erken teşhis konamazsa istenmeyen sonuçlarla kaşılaşılabilinir.
Bunlardan biri de kolon kanseri ya da daha bildiğimiz adıyla kalın bağırsak kanseridir. Kalın bağırsak sindirim sistemimizin son kısmıdır. Kas yapısı başta olmak üzere kuvvetli bir doku yapısı vardır. İç yüzeyini döşeyen dokuların sıkça değişim gerektiren bir yapıda olması ise belki bir handikap doğurmaktadır ve bu bölgeye ait kanserlerin sıkça görülmesine yol açmaktadır. ABD’nde 2019 yılında yapılan çalışmaya göre hem kadın, hem erkeklerde üçüncü sıklıkta görülen kanser tipi olması konunun önemini göstermektedir. Aile hikâyesi, yaş, kalıtımsal ve ırksal yapılar gibi bazı değiştirilemeyen risk faktörleri olması yanında obezite, kırmızı et ağırlıklı beslenme, sigara, alkol gibi değiştirilebilir davranışlarda kanserin gelişiminde etkili olmaktadır.
Son yapılan bir araştırmada da bilim adamları, antibiyotiklerin bağırsak mikrobiyomunun dengesini bozarak bağışıklık sistemi düzensizliğine ve hastalığa neden olabileceğini düşünerek yeni bir araştırma yaptılar. Bu arada mikrobiyom ya da flora kavramını da açmamız gereklidir. Mide-bağırsak sisteminde yaşayan mikroorganizmaların ortak adı bağırsak mikrobiyomudur ve sağlığımızla karmaşık bir ilişkisi vardır. Bu mikroorganizmalar yiyecekleri sindirmeye, toksik kimyasalları parçalamaya ve bağışıklık sistemini düzenlemeye yardımcı olan önemli maddeleri üretmekte ya da işlemektedir. Bilim adamları, birçok hastalığın bu organizmaların sağlıklı dengesinden uzaklaşmayla bağlantılı olduğuna inanmaktadır. Antibiyotikler, bağırsak mikrobiyomunun dengesini bozabilir. Bu da uzmanların bağışıklık sistemini düzenlemek için önemli olduğuna inandığı bazı kimyasalların aşırı veya eksik üretilmesine sonucunu doğurabilir. Barsak florası konusuna önümüzdeki aylarda daha detaylı değineceğiz.
Bugün kullandığımız antibiyotiklerin bize kanseri davet riski var mı?
Gelelim oral antibiyotik kullanımı ile kolon kanseri geliştirme riski arasındaki bağlantıya; daha önceki yıllarda kanser tanısı almış 7.903 kişinin değerlendirmesi sonucunda genel olarak, geçmişte antibiyotik kullanımı 50 yaşın altındakilerde tahmini %49 daha yüksek kolon kanseri riski ve 50 yaş ve üzerindekilerde tahmini %9 daha yüksek risk ile ilişkilendirildi. Tabi ki, çalışma ilk başta bahsettiğimiz risk faktörlerinin ise hiçbir zaman dışlanmaması gerektiğini belirtiyor.
Antibiyotikler ise günlük hayatımızda muhakkak ki önemli yer tutuyor. Yaygın hastalıklarla mücadelede önemli bir araçtır olduğu inkâr edilemez ama bunları alırken doktor tavsiyeleri dâhilinde kullanmak kritik önem taşımaktadır. Zira konu sadece antibiyotik direnci olarak değil, bahsettiğimiz gibi kolon kanseri riski olarak da bize dönebilir.
Son söz olarak akılda tutulması gereken nokta ise kolon kanseri riski nedeniyle tarama programının ihmal edilmemesi gerektiğidir. Hekiminiz ne zaman ve hangi aralıklarla muayene edilmeniz gerektiğini yaşınıza ve muayenenize göre söyleyecektir ama taramaya orta risk taşıyanlarda 45 yaş civarında daha yüksek risklilerde ise daha erken başlandığını not edelim.
Kaynaklar:
Ronald McDowell: Oral antibiotic use and early-onset colorectal cancer: findings from a case-control study using a national clinical database; Br J Cancer. 2021 Dec 17.
https://www.tkrcd.org.tr/hastaliklar/kolon-kanseri
* Dr. Ömür Tanyel: Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı