Ülkemizde adı sıkça duyulan popüler köprülerin başında Galata Köprüsü geliyor. Aslında çok da gösterişli bir tasarıma sahip olmamasına rağmen konumu, hikâyeleri, iki kültürü birbirine bağlaması ile İstanbul’un simgelerinden biri ve birçok sanatçıya da konu olmuştur.
İşte şair Orhan Veli Kanık’ın dizeleri…
Dikilir köprü üzerine,
Keyifle seyrederim hepinizi.
Kiminiz kürek çeker, suya suya;
Kiminiz midye çıkarır dubalardan;
Kiminiz dümen tutar mavnalarda;
Kiminiz çımacıdır halat başında;
Kiminiz kuştur, uçar, şairane;
Kiminiz balıktır, pırıl pırıl;
Kiminiz vapur, kiminiz şamandıra;
Kiminiz bulut, havalarda;
Kiminiz çatanadır, kırdığı gibi bacayı,
Şıp diye geçer köprünün altından;
Kiminiz düdüktür, öter;
Kiminiz dumandır, tüter;
Ama hepiniz, hepiniz...
Hepiniz geçim derdinde.
Bir ben miyim keyif ehli içinizde?
Bakmayın, gün olur, ben de
Bir şiir söylerim belki sizlere dair;
Elime üç beş kuruş geçer;
Galata Köprüsünün en önemli özelliklerinden biri Yeni İstanbul olarak nitelendirilen Karaköy, Beyoğlu, Harbiye ile, Eski İstanbul olarak düşünülen Sultanahmet, Fatih, Eminönü semtlerini birbirine bağlamasıdır. “İki kültür birbirine kavuştu” doğru bir söylemdir. Doğu ile batı, ticaret ile sanat ve sosyal hayat bu denli yakınlaşınca İstanbul’un da gelişmesi kaçınılmaz olur.
Şimdi gelin, hep beraber köprünün tarihçesine fiziki özelliklerine ve ünlü hikâyelerine bir göz atalım…
Tarih boyunca Haliç’in iki yakasını birleştiren birçok köprü yapıldı. En eski kayıtlara göre Altın Boynuz üzerinde yapılan ilk köprü 1. Justinianus’un girişimiyle gerçekleşti. 6. Yüzyılda yapılan bu köprünün 12 kemerden oluştuğu, Eyüp-Sütlüce arasında yer aldığı tahmin edilmekte.
Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’un fethi sırasında önemli rol oynayan köprünün birbirine kirişlerle bağlanmış gemilerden oluştuğu kayıtlarda yazılı. Bu köprünün de Ayvansaray-Kasımpaşa arasında olduğu biliniyor. Galata Köprüsü için ilk girişim ise 2. Bayezid döneminde gerçekleşti.
Aas Kasabası, Norveç
İşte Galata Köprüsü’nün hikâyelerinden biri: Padişah tarafından bir tasarım yapmak üzere ilk davet edilen ünlü mimar Leonardo Da Vinci’dir. Ünlü sanatçı 240 metre uzunluğunda ve 24 metre genişliğinde, zamanında dünyanın en uzun köprüsünün yapılması önerisini Padişaha sundu. Ancak, 2. Bayezid bu tasarıma onay vermedi. Altın Boynuz’u geçecek bir köprünün yapımı uzun yıllar rafa kaldırıldı. Tam da bu noktada, Norveç’te Oslo’ya oldukça yakın Aas kasabasından bahsetmek isterim. İstanbul ile benzerliği çok az olan bu yemyeşil kasabada bir köprü var. 2. Bayezid’in yapmayı reddettiği, Leonardo da Vinci imzalı proje, günümüzde bu kasabada vücut buldu. Tasarımı, farkını hemen ortaya koyuyor. Girişteki kitabede şu cümleler yer alıyor:
“Leonardo da Vinci’nin 1502’de bir vizyonu vardı: Dünyanın o güne kadar gördüğü en büyük ve en güzel köprüyü inşa etmek.
Köprü, kavis şeklinde Konstantinopol’den Pera’ya 240 metre uzunluğunda olacaktı.
Fakat projeyi sipariş vermiş olan Türk Sultanı II. Bayezid, projenin boyutlarından telaşa kapıldı ve köprü asla hayata geçmedi.
Da Vinci’nin Sultan’a yazdığı mektup 1950’lerde gün ışığına çıktı ve köprüyü inşa etmenin mümkün olabileceği düşüncesi herkesi heyecanlandırdı.
Da Vinci’nin 500 yıl önce çizdiği eskizlerin temel çizgileri onun sanatının zamanlar üstü olduğunun kanıtıdır.
Köprü, Rönesans bilim, sanat ve hümanist düşüncesinin en büyük ve en güzel yönlerini, bir anlamda semavi ve dünyevi olanın bileşimini temsil etmektedir.
Geleneksel Norveç mimarisini modern ahşap teknolojisiyle tamamlamaktadır.
Köprü aynı zamanda geleceğin çevresini korumaya yönelik bir pilot projedir.
Bu projenin amacı, Leonardo Köprüsü’nün her kıtada inşa edilmesi ve ulusları ve insanları bir araya getirmesidir.”
Şimdi bugünkü Galata Köprüsü’nün tarihçesine devam ediyoruz…
Bir başka İtalyan sanatçı olan Mikelanj da İstanbul’a köprü yapmak üzere davet edildi. Ancak Mikelanj en başından bu teklifi geri çevirdi.
Leonardo Da Vinci tarafından yapılan projenin hayata geçirilmemesinin üzerinden 350 yıl geçtikten sonra, eski adıyla Cisr-i Cedit, yani Yeni Köprü ahşap olarak inşa edildi. 1. Abdülmecit bu köprüyü annesi Valide Sultan’a ithaf etti. Bu köprü, Valide Köprüsü, Yeni Köprü, Güvercinli Köprü, Büyük Köprü, Yeni Cami Köprüsü olarak da anıldı. Yıl 1845… Bu tarihten sonra köprü 1863, 1875 ve 1912 yıllarında yenilendi.
1933’te Nazi rejiminden kaçarak Türkiye’ye gelen ve yaklaşık yirmi yıl profesörlük yapan ve Türk vatandaşlığına geçen Ernst E. Hirsch anılarının tümüne yansıyan renkli üslubuyla “köprü”nün 1933’deki halini anlatır: “İstanbul’da herkes ‘Köprü’nün Galata Köprüsü anlamına geldiğini bilir. Oysa Haliç’in üzerinde ikinci bir köprü daha vardır. O günlerde buna ‘eski’ köprü deniyordu, (bugünkü adı ‘Atatürk Köprüsü’dür). Ayrıca, İstanbullular için ‘Köprü’, örneğin Frankfurtlular için ‘Hauptwache’ neyse odur: En önemli buluşma ve yer tarifi merkezidir.”
Günümüzde Galata Köprüsü, 490 metre uzunluğunda 80 metrelik açılabilir baskül bir köprüdür. Her iki yanında yaya kaldırımıyla, geçenleri kendine hayran bırakan bir görüntüyle, günümüzde restoranları, dükkânları ile adeta bir eğlence merkezidir. Amatör balıkçılar gündüz erken saatlerinden itibaren oltalarını suya sallarlar. Bu görüntü, İstanbul için adeta bir simgedir. Balıkçıların birçoğu birbirini tanır. Ve fotografçılar deklanşöre sık sık basarlar.
İlginç bir Galata Köprüsü hikâyesi…
Galata Köprüsünün ilk yapıldığı yıllarda ilginç bir olay yaşandı. Mangan adında bir Fransız kaptan, nehir sularında çalışan, altı düz gemilerin denizleri de aşabileceğini iddia etti. Cygne adlı gemisiyle 1855 yılının 15 Ağustos sabahı Marsilya’dan İstanbul’a hareket etti. İstanbul, o dönemin en popüler kentlerinden biridir. Kaptan Mangan 1 aya yakın bir zaman, tehlikelerle boğuşarak İstanbul’a vardı. Kaptan, iddiasını kanıtlayarak tarihe imza attı. Başarısını perçinlemek için Galata Köprüsü’nün altından son hızla geçerek bir gösteri yaptı. Sultan Abdülmecid, ilgisini çeken bu gemiyi derhal satın alarak adalara yolcu taşımasına izin verdi.
8 Ekim 1955 tarihinde büyük bir deniz kazası meydana geldi. Cygne gemisi bir Avusturya gemisi ile çarpışarak ikiye bölündü. Kaptanı gemiyi Sarayburnu’na kadar getirdi. Ancak içinde bulunan 300 yolcunun akıbeti hakkında kesin bir bilgi bulunmuyor. Akılda kalan, bu güzel geminin Galata Köprüsü’nün altından geçerek yaptığı gösteri…
Kaynakça:
https://www.antoloji.com
https://www.istanbul.net.tr.
https://www.trthaber.com
https://trthaber.com
https://bilgiustam.com
https://www.yuzyillikhikayeler.com