Haber fotoğrafı: Alexander Calder


Mekaniğe, yeniliğe, bilime ve dinamizme sırtını dayayan kinetik heykel, doğal yollar ya da seyircin yardımıyla cisimlere hareketlilik ve hız kazandırılarak elde edinilen devinimsel bir sanat türüdür. Kinetik heykel sanatında mekanik, elektronik, dönüşümlü ve titreşimli hareketlerden yararlanılır, hava, su, su buharı gibi doğal güçler kullanılır.

Dünyada ilk kinetik heykeller
Kinetik heykel kavramı her ne kadar modern çağa aitmiş gibi düşünülse de aslında geçmişi 2.300 yıl öncesine dayanıyor. İskenderiye Mekanik Okulu’nu kuran sanatçılar; hava ve su gibi doğal yollarla çalışan sayısız mekanik alet icat ettiğinde aslında bu sanat türünün ilk tohumlarını atmıştı.
Bilimsel bir terim olan “kinetik”, güzel sanatlar alanında ilk kez 1920’de Yahudi asıllı sanatçılar, Naum Gabo ve Antoine Pevsner’in Gerçekçi Bildirgesi’nde (Realist Manifesto) kullanılmıştır. Bu türün öncü sanatçısı Alexander Calder’dir. Calder hem iç hem de dış mekân için tasarladığı eserlerinde hava akımından faydalanmıştır. Yel değirmenlerinden esinlenen sanatçı, doğaya uygun heykeller üreterek adını tüm dünyaya duyurmuştur. Calder’in boşlukta süzülürcesine hareket eden eserlerini Marcel Duchamp, gördüklerini “mobil” olarak tanımladı. O günden bu yana mobil adı verilen kinetik yapıtlarında, özgün tekniğiyle peşinden birçok sanatçıyı sürükledi. Bu türün isim babası olan Marcel Duchamp’ın 1913’te tasarladığı mobil heykeli Bicycle Wheel, ahşap bir tabure üzerine yerleştirilen bir bisiklet tekeridir.

Gelin, dünyanın değişik ülkelerindeki kamusal alanlarda yer alan kinetik heykellere bir göz atalım.


Kafka’nın heykeli

Prag, Dönüşüm, David
Cerný
Çek sanatçı David Cerný tarafından tasarlanan 45 ton ağırlığında, 10 metre yüksekliğindeki Kafka’nın heykeli, birbirinden bağımsız hareket eden paslanmaz çelik 42 katmandan oluşuyor. Hayatı boyunca kendinden şüphe ve depresyonla boğuştuğu söylenen yazar Kafka’ın kargaşasını yansıtan, aynalarla kaplı kinetik heykel, onun bir dönem memur olarak çalıştığı sigorta şirketinin yakınında Quadrio AVM’nin bahçesinde bulunuyor.
1967 yılının 15 Kasım’ında Prag’da dünyaya gelen David Cerný, dünyaca ünlü, komünizm karşıtı Çek heykeltıraştır. 1991 yılı Nisan ayında Cerný, 23 Sovyet tankını pembeye boyayarak kendini karmakarışık bir politik münakaşanın içerisinde bulur. Anıtın bir parçası ülkenin Ruslar tarafından kurtuluşunu anma amacıyla Sovyet tank tayfası tarafından 1991 yılında hala bir Ulusal anıt olarak kabul edilmekteydi. Cerný’nin bu girişimi bir yaygara kopması için yeterli oldu ve tutuklandı. New York Times’ın 2009 yılında yaptığı röportajında David Cerný hakkında şu şekilde bahsedilmiştir: “Zeki yorumuyla (heykeller hakkında) fazla alçak gönüllü, işgal ve istila çağında bir şeyi zorla ve kendi çabasıyla yapan, zar zor bir şeyler kazanabilen bir Çek.”


Yaacov Agam, “Ateş ve Su Çeşmesi”, Tel Aviv Dizengof Meydanı

Tel Aviv, Ateş ve Su Çeşmesi, Paris Aşk Çeşmesi, Yaacov Agam
Asıl adı Yaacov Gipstein olan Yaacov Agam 1928 yılında Rişon Le Tsiyon, Filistin’de doğmuştur. Optik ve kinetik sanat dallarında dünyanın birçok yerlerinde eserleri sergilenen İsrailli heykeltıraşın sanatı, değişim ve hareketle ilgilidir. Yapıtlarındaki renk ve biçimler, bazı örneklerde yapıtın kendi hareketi, bazılarında ise dış etkenlerle döndürülmesi ya da ışığın oynaması sonucu harekete geçer. 1986 yılında tasarladığı ve Tel Aviv Dizengof Meydanı’nın simgesi haline gelen “Ateş ve Su Çeşmesi” 2012 yılında bir kez onarıldıktan sonra 2016 yılında maalesef yerinden kaldırılmıştır.
Paris La Defense semtinin devasa meydanında, 1988 yılında Agam’ın tasarladığı Venedik mozaikleriyle kaplı muhteşem “Aşk Çeşmesi”, türünün en önemli örneğini teşkil etmektedir. Çeşme’den 66 su jetinden fışkıran sular, müzik eşliğinde 15 metre yükseklikten bir şelale gibi Defense Meydanına dökülüyorlar.
Sanatçı Paris’te yaşamaktadır.


Antony Howe

İstanbul, Kadupul, Antony Howe
1954 yılında Amerika’da Salt Lake City şehrinde dünyaya gelen Antony Howe, kinetik heykeltıraşlar arasında en fütüristlerden biridir. Rüzgârın gücü ile hareket eden heykelleri, 2017 yılındaki Los Angeles’teki Akademi Ödülleri sırasında insanları hayran bırakmıştı. Bir yıl önce de 2016 yılında Rio de Janerio’daki Olimpiyatların açılış töreninde, anıtsal kinetik bir Olimpiyat Meşalesi tasarlamıştı. “Benim amacım, tıpkı güneşin nabız gibi atan ışık enerjisini ve yansımalarını tekrarlamaktır” diye açıklıyor ünlü sanatçı. Antony Howe’un, dünyanın birçok yerlerinde açık hava mekanlarında eserleri bulunmaktadır. İstanbul’da sanatçının Kadupul adlı eseri yer almaktadır. Paslanmaz çelikten yapılan orkide şeklindeki eserin 42 adet kanadı vardır.


Tamara Kvesitadze, Ali ve Nino Heykeli, Batum

Batum, Ali ve Nino. Tamara Kvesitadze
Gürcü heykeltıraş Tamara Kvesitadze tarafından 2010 yılında inşa edilen Ali ve Nino heykeli, Gürcistan’ın Batum kentinde deniz kıyısında yer alarak şehrin simgesi ve büyük sevginin sembolü olarak kabul edilir. Bu aşk 1914 yılında eski bir aristokrat aileye mensup olan Ali Han Şırvanşır ile Gürcü Beyin kızı Nino Kapiani arasında yaşanıyor. Savaşa ve onları ayıran güçlüklere rağmen evlenen çift, Ali’nin savaşta ölmesi ile hikâye mutsuz bir sonla biter.
1937’de Viyana’da Kurban Said tarafından yazılan “Ali ve Nino” romanı 30’dan fazla dilde yayınlanır. 2016’da Azerbaycan ve İngiltere’nin ortaklaşa çektiği “Ali ve Nino” filmi ekrana geldi. Senaryosu Christopher Hampton’a emanet edilen film, İngiliz Azif Kapadia tarafından yönetildi ve filmde Halit Ergenç ve Ekin Koç gibi Türk oyuncular da yer almışlardır. Ali ve Nino’nun aşk hikayesi hem iki dini hem de Doğu ve Batı’nın sınırlarını birleştiren bir sanat eseri olarak kabul edilmektedir.


İlhan Koman. Koman, Akdeniz Heykeli, İstanbul

İstanbul, Akdeniz Heykeli İlhan Koman
Türkiye kinetik heykelleriyle sanat camiasında ses getiren çok başarılı sanatçılara sahip. Bu türün Türkiye’deki ilk temsilcilerin biri İlhan Koman. Koman, Taksim Yapı Kredi Kültür Sanat binasında bulunan Akdeniz heykeliyle tanınmaktadır. Sanatçı hayatı boyunca, mekanik ve geometrik problemlerle ilgilendiği için kinetik heykel türünde kendine özgü bir konum elde etmiş durumda. İlhan Koman’ın mühendislik bilgisiyle oluşturduğu bükülebilir ve çok yüzlü heykelleri sanat eseri olmalarının ötesinde bir buluş niteliği taşıyor. Türk Da Vinci’si olarak da bilinen İlhan Koman 1951-58 yılları arasında İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi’nde görev yaptıktan sonra 1959 yılında İsveç’e yerleşiyor. Çoğunluğu Stockholm’de olmak üzere 20 şehrin sokaklarında İlhan Koman’ın heykelleri yer almaktadır Onun en beğenilen eserlerinden biri Stockholm’deki “Leonardo’ya Selam” heykelidir. Sanat yaşamı boyunca sayısız ödüle laik görülen Koman, 1986 yılında Stockholm’de hayatını kaybetmiştir.


Varol Topaç, Bir-lik, İzmir

İzmir, Bir-lik, Varol Topaç
Kinetik sanatın Türkiye’deki bir diğer temsilcisi Varol Topaç’tır. Topaç, estetik kaygılarını geri plana atmadan, seyirci katılımıyla tamamlanan kinetik heykeller tasarlıyor. İzmir Efes Otel’deki kinetik duvar heykeli, sanatçının en bilinen eseridir. Bu kinetik heykel tasarlanırken irili ufaklı pek çok ağaç dalı kullanılmıştır. Dallar arasındaki sensörler sayesinde, insanlar eserin önünden geçerken kabartma heykel hareket etmektedir. Aynı zamanda bu eserdeki tahtaların birbirine vurmasıyla eşsiz bir ses, kinetik heykelin dinamizmine eşlik etmektedir Varol Topaç'ın kinetik heykeli “Bir-lik”, kabarcıklı, ritmik titreşen canlılığı, meditatif, sakin nefes hareketleri, büyüleyici sıcak ve topraksı tıkırtı sesiyle izleyiciye neredeyse canlı görünen bir eserle buluşturuyor.

Kamusal alanlardaki heykeller
Bilhassa kamusal alanlarda yer alan bazı heykeller, geleceğe aktarılan kültürel bir iz olarak düşünülürse, kent mekânı için önemi daha iyi anlaşılır. Ayrıca bu heykellerin kent estetiğine katkıları ve her daim görünür oldukları için, kent toplumu üzerindeki etkileri tartışılmaz. Günümüzde sanatçılar, şirketler tarafından binalarını geliştirmek adına teklif almaktadır. Örneğin Singapore Changi hava alanını süsleyen devasa “Kinetic Rain” eseri gibi.


Singapore Changi hava alanını süsleyen devasa “Kinetic Rain” eseri

Hepimizin yaşadığı şehirlerdeki meydanlarda, kamusal alanlarda her gün görmeye alışık olduğumuz heykeller var. Mutlaka bizde canlandırdığı anılarımız vardır. Hayatımızın ve mazimizin unutulmaz simgeleridirler. Taksim Meydanındaki Canonica’nın Cumhuriyet Anıtı, İzmir Gündoğdu Meydanındaki Ferit Özşen’in Cumhuriyet Ağacı heykeli gibi. Son İsrail seyahatimde Dizengof Meydanında gözlerim Yaacov Agam’ın Ateş ve Su Çeşmesini boşuna aradı.