Fotoğraflar: GolfMag Dergisi
Haziran ayının bir Cumartesi akşamı “Hayrettin Sönmez Atölyesi” arkadaşları ile birlikte açtıkları karma resim sergisinde bir araya geldik. Çocukluğundan itibaren sporun içinde yaşamış olan Joelle Benjenk incecik bir yapıya sahip, güler yüzlü ve pek zarif bir hanımefendi. Hayatı boyunca farklı sporlarda kendini başarılı yerlere taşırken, birden içindeki sesi dinlemiş ve resim yapmaya başlamış. “Başarı nedir?” sorusu kişiye göre değişik yanıtlanabilir. Joelle Benjenk için cevabı çok net… Tutkularının peşinden gitmek, yaptığın ne olursa olsun aşkla yapmak. İşte o zaman başarının da kaçınılmaz olduğunu düşünüyor. Spora küçük bir kızken başlayan Joelle Benjenk ile Bir İnsan/ Bir Dünya sayfaları için söyleşirken, bu güzel insanın parıldayan gözlerinin içinde kocaman bir dünya keşfettik.
Joelle Benjenk
1961 ylında İstanbul’da doğdu. Robert Kolej’den sonra Brüksel’de Ecole Superieure d’Affaire yüksek öğrenim okulunda İşletme okudu. Mezun olur olmaz, kurumsal şirketlerde çalışan Benjenk on üç seneye yakın Brüksel’de yaşadıktan sonra Türkiye’ye dönüş yaptı. Emekli olana dek yoğun iş hayatına devam etti. Yaşam ona bir kız, bir erkek evlat ve iki torun armağan etti.
Çocukluğunuzda okulla paralel yürüttüğünüz aktif bir spor hayatınız da olmuş. Zorlanmadınız mı?
Yaptığım sporları hep severek yaptım. Antrenman veya maça çıkmak benim için büyük bir keyifti. Sporcu anne ve babanın çocuğu olarak çok küçük yaşta spora başladım. Okul hayatımın en önemli yerini basketbol tutmuş olsa da, başka spor dallarında da yer aldım. Hafta içi okul sonrası ve hafta sonları zamanımın çoğu antrenmanlar ve maçlarla geçti. Basketbol ve voleybol takımlarında eş zamanlı oynadığımdan, atletizm takımında olamadım ancak buna rağmen okulumu temsilen atletizm yarışmalarında yer aldım. Liseler arası 100 m. ve yüksek atlamada önce İstanbul sonra da Marmara bölgesi birinciliklerim; ayrıca Türkiye 6. ve 4.’lük ödüllerim var. Robert Kolej’de okuduğum senelerde, mezun olana dek yarışmalarda 100 m., 110 m. engelli ve yüksek atlamada tüm okul rekorlarını kırmıştım. Okulun son senesi, İstanbulspor’da da bir yıl basketbol oynadım.
Soldan sağa Ece Şimşekalp, Ayşegül Kader, İzem Armağan ve Joelle Benjenk
Kemer Golf & Country Club’da 2023 yılının ‘En İyi Kadın Oyuncu Kupası’nı kazandınız. Golf ile yollarınız ne zaman kesişti?
Annem ve babamın golf ve briç tutkusu benim de bu dallara ilgi duymamı sağladı. Çocuklarım, çalışma hayatım, daha sonra briç, resim ve yaptığım diğer sporların yanı sıra golfün hayatımda her zaman çok önemli bir yeri olmuştur. Belçika’dan döner dönmez 1994’te golfe başladım. Golf ile yolumuz 30’lu yaşlarımda kesişmiş olsa da kısa zamanda düşük bir handikapa sahip olmayı başardım.
Pek çok kupa kazandınız; bir kez Maccabiat’a da katılmışsınız…
Aynen. Türkiye Kadınlar 1.’liği de olmak üzere birçok turnuvada çok iyi dereceler elde ettim. 1995 yılında, Avrupa’da gerçekleşen Maccabiat oyunlarında Golf dalında Türkiye’yi temsil etme şansını yakaladım ve 4. oldum. Böyle heyecan verici bir tecrübe yaşamak beni hem çok mutlu etti hem de çok gururlandırdı. Daha önce üyesi olduğum İstanbul Golf Kulübü takımında birçok sene, son iki yıl ise Kemer Golf & Country takımında yer alıyorum.
Golf sporunun başlı başına bir yaşam felsefesi olduğu söylenir. Sizce de bu doğru mu?
Çok doğru. Bence de Golf hayatın ta kendisidir. Rakip, kendiniz ve sahadır. Daha da önemlisi, Golf mental bir spordur; çok ciddi konsantrasyon ister. Golf oynamak için kimseye ihtiyacınız yoktur; kendi başınıza sahaya çıkıp oynayabilirsiniz. Oyun esnasında alınan stratejik kararlar (şu sopayı mı alsam, bu şekilde mi vursam gibi...) gerçek hayatta da almanız gereken bazı kararlar gibi düşünmenizi sağlar. Dışarıdan çok basit gibi görünse de, aslında çok teknik bir spor olduğu için, ders alarak başlanmasını ve çok antrenman yapmayı gerektirir. Bir o kadar da “challenging”dir (pozitif anlamda zorlayıcıdır). Yaşamımızdaki zorluklarla baş etmemizin gizli provasıdır. Şahsen, Golf sahasına her çıktığımda o yeşilin muhteşemliğine kapılır, Yaradan’a şükrederim.
Joelle Benjenk’in hayatında bir de Briç var! Ona ne zaman vakit ayırmaya başladınız?
Briç oynamaya emekli olduktan sonra, 2012 senesinde başladım. Briç dört oyuncu tarafından oynanan bir takım oyunudur; oynamak için bir ortağınız olmak zorundadır. Briç oynarken kendinizi tamamen oyuna vermek ve konsantre olmanız gerekir. En ufak bir dikkat dağınıklığı oyundan kopmanıza ve yanlış kâğıdı oynamanıza neden olur. Babamın (Adnan Benjenk) Türkiye’de bricin kurucusu ve başarılı bir briç oyuncusu olması, en büyük ilham kaynağımdı diyebilirim. Başlangıçta ders alarak başladığım briç, kısa zamanda vazgeçilmezlerimden oldu. Böylece, aynı annem babam gibi, ben de bir golf ve briç hastasına dönüştüm. Halen değişik kulüplerde düzenli olarak briç oynamaya ve turnuvalara katılmaya devam ediyorum. Arada bir birinciliklerim olsa da golfteki başarıyı aldığım söylenemez.
Başka sporlar da var mı hayatınızda?
Küçük yaşlarda başladığım kayağa kış aylarında hala devam ediyorum. 10 yaşımdan itibaren kayak yarışlarına katılıp birçok kupa kazanmışlığım da var. Tenise gelince, onsuz da hiç olmaz. Tenis hayatımın büyük bir parçasını temsil eder; birçok turnuvaya katılıp teniste de dereceler kazandım.
Resim de yapıyorsunuz. Bizlere sanat yönünüzden de bahsetmek ister misiniz?
Aslına bakarsanız, resim benim için de büyük sürpriz oldu. Ailem de benim gibi, bu resim maceramın, tutkumun nasıl ve nereden ortaya çıktığına hayret eder. Birden içimde resim yapma isteği uyandı. Kırtasiyedeki tezgâhtara resim yapmak istediğimi söylediğimde bana, “Akrilik, yağlı boya, yoksa sulu boya mı?” diye sordu. Bilemedim tabii. Onun üzerine sabırlı olup olmadığımı sordu; çok sabırsız ve aceleci olduğumu söyleyince bana akriliği önerdi. 12 renkli küçük tüpten oluşan bir kutu, küçük bir tuval ve 3 adet fırça aldım ve evde hemen işe koyuldum; ilk resmimi öylesine yaptım. Zamanla bir tuval, bir tuval daha… derken boş bir tuvali boyamaya başladığımda, saatlerce o resme konsantre olduğumu ve bundan da büyük bir zevk aldığımı gördüm. Ancak, teknik kazanmak için ressam Perihan Güler ile Ragıp Savaş Atölyesi’nde derslere başladım. Akrilikten yağlı boyaya geçtim. Küçük bir aradan sonra, 2021’de ressam Hayrettin Sönmez ile atölye çalışmalarına tekrar başladım ve büyük bir zevkle devam ediyorum.
Miryam Şulam ve Joelle Benjenk karma sergide
Resim yaparken duyduğunuz heyecan, kendi yaşam yolculuğunuza dair bir bağlantı yakalamışlık olabilir mi?
Psikolojime çok iyi geldiğini fark ettim. Resim yapmayı zaten bir yolculuğa benzetiyorum. Tuvalle buluşmak, kimi zaman zevkli, kimi zaman zorlayıcı, ancak eğitici ve karmaşık bir yolculuğa çıkmak gibi. Resim ortaya çıkana kadar tatmin, mutluluk, hüsran gibi karışık duygularla karşılaşırım. Bazen bir tuvale başladığımda o resmin sonunu asla getiremeyeceğimi hissederim, ama tuval ilerledikçe resmin ortaya çıkmaya başlaması inanılmaz bir tatmin duygusu.
Ne tarz resim yapıyorsunuz? İlham aldığınız, beğendiğiniz ressamlar kimler? Bugüne kadar katıldığınız sergileri anlatır mısınız?
Ağırlıklı olarak peyzajlarla başlamış olsam da ev/sokak manzaraları, fantastik ve abstract resimler yapmayı da seviyorum. Tarzımı henüz tam olarak keşfetmiş değilim; ancak onu bulmak için çalışıyorum. En beğendiğim empresiyonistler Monet ve Van Gogh olsa da gözüme hitap eden, duygularımı yükselten her resim veya fotoğraf benim için bir ilham kaynağı.
Farklı zamanlarda, karma, kişisel ve online resim sergilerim oldu. 2021’de Gallery Next’de, 2022’de Galeri İdil’de ve 2023’de de Kethuda Hamamı’nda karma sergilere katıldım. Son olarak, geçtiğimiz ay 8 Haziran’da açılışı gerçekleşen Hayrettin Sönmez Atölyemizin, Galeri İdil’de düzenlediği karma sergiye 5 adet eserimle katıldım.
Anne babanızın size aktardıkları gibi, siz de kendi ailenize bu spor ve sanat tutkunuzu bulaştırmayı başardınız mı?
Çocuklarım da benim gibi sportif. İşten ve günlük koşturmalarından fırsat buldukça değişik sporlar yapıyorlar. 11 yaşındaki kız torunum ise resimde gerçek bir yetenek olup kendi yaşıtları arasında katıldığı yarışmalarda iyi dereceleri de var. Yeteneğinin yanı sıra, en büyük şansı ona tam destek sağlayan ailesi. Ben de herkese, resimle ilgili “yeteneğimi” torununumdan aldığımı söylerim. J
Tam sohbetimiz sona erdi diye düşünürken, Joelle Benjenk’in gerçek bir hayvansever olduğunu da öğrendim. Dört köpeğini de barınaktan veya sokaktan sahiplenmiş. Günlük hayatında köpeğiyle ormanda yürüyüş yapmayı ihmal etmiyor. Hayatı, gülmeyi, eğlenmeyi sevdiğini ve dolu dolu yaşamaya çalıştığını söylüyor. Allah’a çok inanıyor. Hayatın çok kısa ve keyifli olduğunu düşünüyor ve her gün için şükrediyor.