İbrani takviminde Roş Aşana, Yahudi Yeni Yılı olarak, Tişri ayının birinci ve ikinci günlerinde kutlanıyor. Roş Aşana, Yahudiler için derin bir manevi önemi olan bir dönem olup bu günlerde, Tanrı’nın dünyayı ve insanlığı yarattığına ve her yıl bu günlerde insanlığın bir yıllık kaderinin belirlendiğine, kişisel ve toplumsal bir yenilenme ve değerlendirme dönemi olduğuna inanılıyor.

Dergimizin okuruna ulaştığı bu günlerde Roş Aşana’yı karşılarken, sinagoglarda Şofar sesine kulak vereceğiz; yeni bir yılın tatlı, mutlu, bereketli ve barış dolu geçmesi dilekleriyle özellikle bal ve elma reçeli gibi tatlı yiyecekler tadımlayacağız. 

***

Bu ayın sonunda ise Cumhuriyet’imizin 101. doğum gününü kutlayacağız; bir Cumhuriyet çocuğu olan canım annem Jüliyet’i de bu vesileyle anıyorum.

Cumhuriyetimizin onuncu yılında Le Monde Dergisi’nin Kasım 1933 tarihli kapağına değinmek istiyorum (No. 193, 11 Kasım 1933). Bu fotoğrafın yanındaki ibarede belirtildiği üzere, bu kadınlar “Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan 10 yıl sonra İstanbul Belediye Tiyatrosu’nun dansçıları…”

İstanbul Şehir Tiyatrosu, yani eski adıyla Darülbedayi, 1914 yılında kurulmuş, eğitimine de Fransız Andre Antoine atanmıştı. I. Dünya Savaşı’nın çıkmasının ardından Antoine Fransa’ya dönmüş, kurum Raşit Rıza’nın çabalarıyla yeniden toparlanmış, bu dönemde tiyatroya sınavla öğrenci alınmıştı. 1918 yılına kadar sahneye yalnızca gayrimüslim kadınlar çıkabiliyordu. Afife Jale ise, sahneye çıkan ilk Türk kadını olmuştu. Devam eden yıllarda tiyatroya önemli isimler kazandıran Darülbedayi, 1934 yılında İstanbul Şehir Tiyatroları ismini almıştı.

1930’lar Türkiye’sinde Türk kadınının, toplumsal ve siyasal alanda önemli değişimlerin yaşandığı bir dönemdi. Cumhuriyet’in ilanıyla birlikte kadınlar, Atatürk’ün önderliğinde pek çok hak ve özgürlüğe kavuştu. Bu süreçte kadınların eğitim, çalışma hayatı ve siyasal katılım konularında önemli ilerlemeler kaydedildi. 1930’larda kadınların eğitime katılımı arttı. Kız çocukları için okullar açıldı ve üniversitelerde kız öğrencilerin sayısı artmaya başladı. Kadınlar tıp, hukuk ve mühendislik gibi mesleklerde de yer almaya başladılar. Bu dönemde birçok kadın öğretmen, doktor, avukat ve mühendis olarak çalışmaya başladı.

1930’lar, Türk kadınının siyasi haklar kazanmasında da önemli bir dönüm noktasıydı. 1930 yılında belediye seçimlerinde kadınlara oy kullanma hakkı tanındı. 1934 yılında ise kadınlar genel seçimlerde oy kullanma ve seçilme hakkına kavuştu. 1935 yılında yapılan genel seçimlerde 18 kadın milletvekili Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne girdi.
Kadınların sosyal hayatta daha aktif bir rol alması teşvik edildi. Bu dönemde kadın dernekleri ve örgütleri kuruldu. 1930’lar, Türk kadınının toplumsal hayata daha fazla katılım sağladığı, hak ve özgürlükler konusunda önemli kazanımlar elde ettiği bir dönem oldu. Bu değişimler, Cumhuriyet’in getirdiği modernleşme sürecinin bir parçası olarak gerçekleşti ve Türk kadınının toplumsal statüsünde önemli bir dönüşümü simgeledi.

Roş Aşana’yı kutlarken… Her zaman olduğu gibi canım annemi andığım bu Cumhuriyet Bayramı’nı da kutluyor, kadınların eğitimi, çalışma hayatına katılımı ile statüsünün yükselmesine, toplumsal yaşamda eşit haklara sahip olmasına, modernleşmesine yönelik reformlarla büyük katkılar sağlayan modern Türkiye’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’e, bir Türk kadını olarak şükranlarımı bir kez daha yeniliyorum.

Not: Eylül sayımızda yer alan “Kayıp Tuvallerin ressamı İvi Stangali” başlıklı yazıda yer alan bazı ifadelerin, yazının ‘Kaynakça’sında da belirtilen “İvi Stangali – Ressamı Hatırlamak” (Yapı Kredi Yay.) isimli kitabın yazarlarından Seza Sinanlar Uslu’nun aynı başlıklı bölümünden alındığını okurlarımıza bildiririz.