Haber fotoğrafı: Ünlü Rus besteci Pyotr İlyiç Çaykovski’nin hayatına ve çalışmalarına adanmış tarihî bir müze olan Çaykovski Evi


Klin, Moskova’nın 85 km kuzeybatısında, Moskova’yı St. Petersburg’a bağlayan otoyolun üzerinde antik bir kasaba. Moğol istilasına da uğramış eski bir Baltık kabilesi yerleşimi olduğu düşünülen Klin, Tver Knezliği’ne (Prensliğine) bağlı küçük bir yerleşim.

Tarihî bir Rus kasabası olan Klin, özellikle Rusya’nın büyük bestecilerinden biri olan Pyotr İlyiç Çaykovski’nin yaşamının son yıllarını geçirdiği ve beste yaptığı yer olarak biliniyor. Çaykovski’nin evi, bugün müze olarak ziyaretçilere açık, kasaba, bu nedenle kültürel ve turistik açıdan önemli bir yere sahip.



Kısa bir süre için de olsa ziyaret ettiğim Klin’in mimarisi, tipik Rus kasaba yapısını yansıtıyor. Kasabanın merkezinde, eski Rus Ortodoks kiliseleri, ahşap evler ve taş yollar bulunuyor. Klin ayrıca, Sovyet döneminden kalma yapılarla modern binaların bir karışımını sunuyor. Şehir hem tarih hem de modern Rusya’yı bir arada yaşatan bir atmosfer yansıtıyor.
Doğal güzellikleriyle de dikkat çeken Klin, yemyeşil ormanlarla çevrili ve nehirlerle beslenen göletler bulunuyor. Bu özellikleri, özellikle yaz aylarında doğa severler için ideal bir kaçış noktası haline getiriyor.

Genelde Klin tarihi, kültürü ve doğal güzellikleriyle öne çıkıyor. Huzurlu ve karakteristik bir Rus kasabası olan Klin, en çok Romantik Dönem Rus klasik müzik bestecisi Pyotr İlyiç Çaykovski’nin evinin bulunduğu yer olarak biliniyor.


Suzan Nana Tarablus

Çaykovski Evi
Çaykovski Evi, ünlü Rus besteci Pyotr İlyiç Çaykovski’nin hayatına ve çalışmalarına adanmış tarihî bir müze. Klin kasabasında bulunan bu ev, Çaykovski’nin 1892’den 1893’teki ölümüne kadar hayatının son yıllarını geçirdiği yer.

Çaykovski’nin evi sadece bir müze değil, aynı zamanda müzik mirasını korumayı amaçlayan konserlere, etkinliklere ve eğitim programlarına ev sahipliği yapan bir kültürel alan. Ev, Çaykovski’nin kişisel eşyaları, müzik aletleri ve mobilyalarıyla neredeyse aynı şekilde korunmuş. Bestecinin günlük hayatına ve çalışma ortamına dair bir bakış açısı sunuyor.



Çaykovski, Altıncı Senfoni’nin (Pathétique) bölümleri ve İolanta operası da dahil olmak üzere en ünlü eserlerinden bazılarını bu evde bestelemiş. Ziyaretçiler, piyanosu ve notalarıyla birlikte çalıştığı odayı, yaşam alanlarını, zarafetle döşenmiş her köşesini izleyebiliyor. Hep doğayla iç içe yaşama hayali içerisinde olan Çaykovski, 1885’te, bu kır evine taşındığında kardeşine yazdığı bir mektupta şöyle söyler:

Buradaki hayatımdan gayet memnun, keyifli ve sakinim. Çok fazla İngilizce okuyorum ve alışmaya başlıyorum ki bu hoşuma gidiyor. İstediğim zaman ve istediğim kadar süren yürüyüşlere çıkıyorum, uyuyorum ve yemek yiyorum, kısacası yaşadığımı hissediyorum.”

Müzede Çaykovski’nin hayatı ve eserleriyle ilgili el yazmaları, mektuplar ve fotoğraflar gibi çeşitli sergiler yer almakta. Evin etrafındaki bahçe de son derece bakımlı. Zaten Çaykovski’nin ilham aldığı doğal ortamı yansıtıyor. Rusya’nın en büyük bestecilerinden birine yakından bakma olanağı sunan Çaykovski’nin evi, klasik müzik severler ve Rus kültürü tarihiyle ilgilenenler için mutlaka ziyaret edilmesi gereken bir yer.



Çaykovski (1840-1893)
Maden ocaklarında müfettiş olan İlya Petroviç Çaykovski ile Aleksandra Andreyevna d’Assier’in ilk çocuğu. Pyotr İlyiç Çaykovski, Rus besteci ve romantik dönemin önemli isimlerinden biri. Ailesi, 7 yaşında ilk piyano dersini alan Çaykovski’yi onun piyano başında geçirdiği vakti edebiyata ayırması için yönlendirmeye çalıştıysa da ilk müzik deneyimleri birkaç piyano dersinden ileri gidemedi. Bestecinin günümüze ulaşan ilk müzik yapıtı ise 1854 tarihli ikinci dadısına ithaf ettiği Anastasia Valsi idi. 14 yaşındayken çok bağlı olduğu annesini kaybettikten sonra eserlerinde kendisini gösterecek olan depresif yanı belirginleşir.

Erken yaşta müzik yeteneği keşfedilen Çaykovski, Moskova Konservatuvarında eğitim aldı. Senfonileri, konçertoları, operaları ve bale müzikleri ile tanınıyor. En bilinen eserleri arasında dünyaca ünlü bale müziği Kuğu Gölü, 1877’de sahnelenmişti. 1890’da prömiyeri yapılan Uyuyan Güzel balesi, Çaykovski’nin romantik tarzının zirvesiydi. 1892’de sahnelenen Fındıkkıran balesi günümüzde bile özellikle yılbaşı döneminde popülerliğini koruyor.

Birçok bölümlerini Klin’deki evinde bestelediği 6. Senfoni (Pathétique) duygusal yoğunluğuyla ünlü. Çaykovski’nin Shakespeare’in trajedisinden ilham alarak 1869’da bestelediği Romeo ve Juliet Uvertürü ise kalbimde özel bir yere sahip. Piyano repertuarının en önemli parçalarından biri olan 1. Piyano Konçertosu ile Rusya’nın Napolyon’a karşı zaferini kutlayan ve top atışlarıyla tanınan dramatik bir eseri 1812 Uvertürü Çaykovski’nin bilinen en ünlü eserleri arasında yer alıyor. Bunlar hem bale hem de senfonik müzik repertuarında önemli bir yer tutuyor. Çalkantılı bir kişisel hayatı olmasına rağmen, müziği hem kendi zamanında hem de sonrasında büyük bir beğeni kazanmış.

Rusya’daki müziğin başarısının evrenselliğini sağlayan ilk Rus besteci şüphesiz ki Pyotr İlyiç Çaykovski’dir. Müziği milli unsurlar barındırırken, Rusya’ya ve halk şarkılarına olan sevgisinin müziğine yansıdığı izlenmekte. Ancak bunu çağının gerektirdiği son derece Batılı yöntemlere gerçekleştirerek zamanın ve kendinden sonraki diğer önemli bestecilerden ayrı bir ekol oluşturmuştur. Koyu, sert ve etkili melodileri klasik formlar ve ulusunun ruhu ile kullanmıştır.

Dünyadaki sayılı müzik akademileri arasında yer alan başkent Moskova’daki konservatuvara, bestecinin 100. doğum yılı sebebiyle Çaykovski Konservatuvarı adı verildi. Bu konservatuvar binasında dört yılda bir gerçekleşen ve dünyanın en prestijli piyano yarışmalarından biri olan yarışmanın adı da yine Çaykovski’dir.