Haber fotoğrafı: Jak Şalom

50 yılı aşkın bir dostluğum olan JAK ŞALOM, Kırmızı Kedi tarafından yayınlanan “Bir Sinematekten Ötekine” adlı kitabında, ilk yıllarına kısmen tanıklık ettiğim bir serüveni dile getiriyor. Jak Şalom, Türkiye’de sinema kültürünün yer etmesinde önemli rol oynayan Türk Sinematek Derneği’nin ilk üyesi olup Fransız Sinemateki’nin kurucusu Henri Langlois ile beraber Dünya Sinema Müzesi’nin kuruluşunda yer aldı ve yarım kalan hikâyenin devamını getirmek üzere kolları sıvayarak 50 yıl sonra Türkiye’de yeni Sinematek’in kuruluşuna öncülük etti.



Jak, kitabın alt başlığında “Sinemayı Sevmek” deyişine yer verdin. Sinema nasıl sevilir, bu sevgin hangi yaşta başladı?
Sinemayı her birimiz kendimize göre değerlendirir, severiz. Kimimiz filmleri eğlenmek için izler, kimimiz bir şeyler öğrenmek, kimimiz sanatsal beğenimizi doyurmak için izler... Beni çok küçük yaşta, babam sinemayla tanıştırdı. Pazar sabahları beni Beyoğlu’na Şarlo’nun kısa filmlerini görmeye götürdü. Asmalı Mescit’te oturduğumuz için Beyoğlu sinemalarına yakınlık sık sık ailemle film izlemeye gitmemi kolaylaştırdı. O yıllarda hareketli görüntü izlemek ancak sinemalarda mümkündü. Büyük beyazperdede gördüklerim beni daha o yıllarda büyüledi. Bugün aileler çocuklarını sinemaya götürmüyorlar.


Jak Şalom, Fransız Sinemateki’nin kurucusu ve efsanevi yöneticisi (İzmir doğumlu) Henri Langlois, Onat Kutlar, bir film sunumu sırasında, 1972 

Konuya aşina olmayan Şalom Dergi okuru için “Sinematek”in ne olduğunu, fonksiyonunu anlatır mısın?
Resim heykel müzeleri, millî kütüphaneler, daha genel bir ifadeyle, kültür mirasını korumaya yönelik girişimler gibi sinematekler ve film arşivleri 130 yıllık yeni bir sanat olan sinemanın filmlerini ve sinemayla ilgili her şeyi, senaryoları, belgeleri, giysileri, dekorları, fotoğrafları… korumak, onarmak ve gösterimler düzenlemekle yükümlüdür. Filmler 1952 yılına kadar yanar tabanlı olduklarından, kapalı kutular da infilak ve yangınlara yol açtığı için bu taban sonradan yasaklanmış olsa da o tarihe kadar sinema mirasını oluşturan filmlerin de resim ve heykeller gibi, elyazmaları gibi, geçmişten bize intikal eden doğal veya insan yapısı değerler gibi korunmalıydı. Gösterimler yoluyla bir film kültürü oluşturmak da sinematek ve film arşivlerinin görevleri arasındadır.


Hüseyin Baş, Onat Kutlar, Jak Şalom Sinematek'in merkezinde, 1967

Onat Kutlar öncülüğünde Şakir Eczacıbaşı’nın desteğiyle kurulan Sinematek’in kaydolan ilk üyesisin. Sinematek’te nasıl çalışmaya başladın?
Sinematek Derneğine 1 numaralı üye olmak için başvurmadım tabii! Yabancı sinema basınını izlediğim için sinemateklerin nasıl çalıştıklarını biliyor olmam belki üye olmak için herkesten çabuk davranmama yol açtı! Sinematek kurucularından ve ilk yöneticisi olan Onat Kutlar’la tanışmam hem çok değerli bir dostluğu hem de 1965-1972 yılları arasında son derece verimli bir iş birliğini doğurdu. Bildiğim yabancı diller burada da Sinematek Derneği’nde çalışmaya başlamamı kolaylaştırdı.

Kitabının ilk bölümünde, 1967 yılında Yeni Sinema Dergisi’nde yayınlanan, sinema eleştirisi üzerine kuramsal nitelikte yazılara yer verdin. Eleştiri yazanlara önerilerin nedir? Sinema eleştirisinin fonksiyonu nedir? Bu tür bir yazı seyirciyi dürtmeli diyebilir miyiz?
Kültür ürünleriyle ilgili yazılar iki türdür. Bir kısım yazılar bir kitabı, bir filmi, bir sergiyi tanıtır, okura bilgi verir. Bugün Google’ın yaptığı gibi… Bir kısım yazılar ise kitabı, filmi, sergiyi inceler, değerlendirir, eleştirir. Eleştiriyi sadece olumsuz, eleştiren yanıyla düşünmek yanlış olur. Eleştiri/Critique sözcüğünün bir anlamı da, “Birinin ya da bir şeyin kaderini belirleyen, önemli değişiklikler getiren şey”dir. Dolayısıyla eleştiri, birini ya da bir şeyi yerdiği gibi övebilir de. Yeni Sinema dergisinde çıkan yazılarımda, Fransa’da yayımlanan Les Cahiers du Cinéma, Positif, Sight and Sound sinema dergilerinin etkisinde kalarak, değerlendirmelerimin kişisel yanının ağır basmasına önem veriyordum. Unutmamalı ki, bu alandaki değerlendirmelerin hepsi kişiseldir. Hele 20’li yaşlarda olunca!


Adnan Özyalçıner ve Jak Şalom 

O yıllarda Sinematek’in “Sinema Dergisi” 6.000 civarında basıyordu. Anlaşılan sinemaya ilgi büyüktü, günümüzde bu mümkün mü?
O yıllarda televizyon bile Türkiye’nin görsel-işitsel dünyasına henüz girmemişti. Dünyada olup bitenler radyo ve basılı basın dışında bazı sinemalarda filmlerden önce “Dünyadan haberler” programlarında görüntülü ve tabii ki taraflı olarak yansıtılıyordu. Sinema dergileri filmler hakkındaki değerlendirmelerin dışında yönetmenlerle söyleşiler, sinema akımlarıyla ilgili yazılar, vb. yayınlıyordu. Bu da okurlar için önemli bir iletişim kaynağı idi. Türk Sinematek Derneği’nin üye sayısı bir ara 6.000’i bulduğu için Yeni Sinema dergisinin baskısı da o kadardı. Dergi bazı büyük kentlerde bayilerde, kitapçılarda da satılıyordu. Etkisinin önemli olduğu bugün de araştırmacılar tarafından kabul ediliyor. Ne yazık ki, sadece dört yıl süreyle ve 30 sayı olarak yayınlanabildi. Günümüzde mecralar çoğaldı, İnternet ve sosyal medya yoluyla bilgilenmeyi, yazılı kaynaklara tercih eden kuşaklar var.

Fransız Sinematek’inde çalışmaya başlaman nasıl oldu?
Fransız Sinemateki’nin kurucusu ve efsanevi yöneticisi Henri Langlois (İzmir doğumludur!) İstanbul’a, Sinematek’e 1965 ve 1972’de iki kez, yüzlerce film göndererek geldi. Son geldiğinde Dünya Sinema Müzesi’ni Trocadero Sarayı’nda açmak için çalıştığını söyledi, gelişmeleri anlattı. Benzeri az görünen böylesi bir girişim çerçevesinde öğreneceğim çok şeylerin olacağını düşünerek Paris’e gittim ve kitabımda ayrıntılarını anlattığım şekilde Langlois’nın beni kabul etmesiyle bu projede asistanlarından biri olarak çalışmaya başladım. Dünya Sinema Müzesi önce 1973’te, sonra 1974’te (arada Kültür Bakanı değişmişti!) açıldı. Langlois’nın müzecilik anlayışı başka müzelere göre bambaşkaydı. Müzeyi gezmek için vakit ayıranlar birkaç sinema tarihi kitabını okumuş kadar oluyorlardı. Henri Langlois ile 1977’deki ölümüne kadar çalıştım. O öldükten 9 ay sonra da Sinematek’ten ayrıldım. Sinematek’in Langlois öldükten sonra başka bir şeye evrileceğini anlamıştım.

Kitabında “Sinema büyük ekranda izlenir” diyorsun. Netflix ve Amazon gibi internet üstünden film yayını yapan dev şirketler sinema salonlarının sonunu mu getiriyor?
2017 yılında bu konuda yazdığım bir yazıyı kitabıma aldım. O yıl, Cannes Film Festivalinde Netflix yöneticisi, şirketinin yapımını üstlendiği ve festivale katılan 2 filmini sinemalarda vizyona sokmayacağını ilan edince, Fransa’nın sinemacılar birliği bu durumu protesto etti, yönetmelik değişti ve festivale katılan filmlere vizyona çıkma zorunluluğu getirildi. Sinemalar böylece filmsiz ve dolayısıyla seyircisiz kalmaktan kurtuldular. Tam tersine, Fransa’da, 2024 yılında, sinema seyircisi sayısı bir rekora ulaştı. Sinema sanatı da gittikçe küçülen ve en küçüğü cep telefonu olan ekranların yanında, filmlerin seyircilere, sinema icat edildiği günden beri, kalabalık bir ortamda (yani bir kamusal alanda) büyük beyazperdede film izleme olanağıyla teselli buldu. Artık, geçmişte, birbiriyle uyumlu bir biçimde kaynaşmış olan eğlence sineması ile sanat sinemasının yolları tamamen ayrılmış bir durumda. Eğlence sineması ezici bir çoğunlukla sanat sinemasına pek az bir yer bırakıyor. Ve bu böyle devam edecek. Sinemalar kapanmayacak ama bir Antonioni’nin, bir Welles’in, bir Truffaut’nun filmlerini sinemada görmek hayal olacak. İyi ki, Sinematekler ve Film Arşivleri bu filmleri en iyi koşullarda göstermeye devam ediyor.


Jak Şalom İKSV Emek Ödülü'nü alırken 

38. İstanbul Film Festivali’nde “Emek Ödülü” ile onurlandırıldın. Bunca yıl Fransa’da yaşadıktan sonra Türkiye’ye dönüyorsun ve Kadıköy Belediyesi nezdinde Sinematek/Sinema Evi’nin oluşumuna öncülük ediyorsun. Bu oluşumdaki çalışmalarını anlatır mısın ve şu anda gelinen nokta ne?
2013’te, yani Sinematek Derneği’nin kuruluşunun 48’inci yılında, ilk yılları bilen ya da orada çalışmış arkadaşlarla bir araya geldik ve iki yıl sonra, yani 50. kuruluş yılında neler yapabileceğimizi konuştuk. “Sinematek yaşıyor!” – 50. Yılda, 50 Film, 50 Sunum başlığı altında 2015-2016 yıllarında üç ayrı mekânda yapılan etkinliğin beklentileri aşan başarısı Kadıköy Belediyesi’nin, dönemin başkanı Aykurt Nuhoğlu’na sunduğum yeni bir sinematek projesini kabul etmesine vesile oldu. Moda’da yepyeni bir Sinematek/Sinema Evi’nin Belediye bünyesinde inşası ve 2021’de açılmasıyla amacıma ulaştığımı söyleyebilirim. Bugün Sinematek/Sinema Evi, yönetmen Emin Alper’in Sanat Yönetimi ve Elif Ergezen’in Genel Koordinatörlüğünde çalışmalarını başarıyla sürdürmektedir.

“Bir Sinematekten Ötekine - Sinemayı Sevmek” Jak Şalom’un kaleminden ve dilinden, bir dönemin, bir kurumun, o kuruma hayat verenlerin, kendini sinemaya gönül vermiş insanların “belge”si… Tüm yaşantısında kendini beyazperdeye adamış sinemasever Jak Şalom’a bu söyleşi için DERGİ adına teşekkür ederiz.