Çok genç... Bugünlerde sanatın merkezi olan Viyana’da kızı ve eşi ile yaşıyor. Çok çalıştı ve çalışmaya devam ediyor. Avrupa’nın en büyük demiryolu lojistik şirketlerinden biri olan Rail Cargo Group şirketinin yönetim kurulu üyesi. Adı Rafi Papo... Kendisini tanımaktan ve fikirlerini dinlemekten gurur duydum. Söylediklerine bir kulak verelim, eminim kendimizden bir şeyler bulacağız…
Rafi Papo kimdir? Kendi kelimelerinle kendini tanıtır mısın?
Otuz altı yaşındayım, yaklaşık on yedi yıldır Viyana’da yaşıyorum. Türkiye’de Avusturya Lisesi’nden mezun olduktan sonra, üniversite okumak için Viyana’ya taşındım. Bu şehirde hem kariyerime adım attım hem de ailemi kurdum. Benden bir süre sonra, kardeşim Deyvi de Alman Lisesi’ndeki eğitimini tamamlayıp Viyana Teknik Üniversitesi’nde mimarlık okumak üzere Viyana’ya taşındı. Aynı şehirde geçirdiğimiz o yıllar boyunca birbirimize her anlamda destek olduk; beraber bir hayat kurduk ve sadece kardeş değil, aynı zamanda gerçek birer yol arkadaşı haline geldik. Üniversite eğitimimim sonrasında burada kaldım, ailemi kurdum. Eşim Buket eğitim hayatını Paris Sorbonne Üniversitesi’nde tamamladıktan sonra, İstanbul’a dönüp finans alanında uzun yıllar çalıştı. Evlenmeye karar verdikten sonra o da Viyana’ya taşındı. Bir buçuk yaşında Luna adında bir kızımız var. Uzun yıllardır lojistik sektöründe çalışıyorum ve bugün Avrupa’nın en büyük demiryolu şirketlerinden birinde yönetim kurulu üyesi olarak görev yapıyorum.
Rafi Papo, eşi Buket ve kızları Luna ile
Sağlam değerlerle hareket etmeye inanan biri olarak, ekip ruhu, kültürel çeşitlilik, eşitlik ve net hedeflerle ilerlemek benim için sadece kişisel değil, profesyonel hayatımın da temel taşları.
Farklı bakış açılarını bir araya getiren insanlarla olmayı ve çalışmayı, zorluklar karşısında çözüm üreten yapılar kurmayı ve her zaman gelişime açık olmayı öncelik haline getirdim.
Yaptığım iş sadece demiryolu taşımacılığı değil, aynı zamanda strateji, hız ve insan odaklılıkla örülü bir yapı. Bu yolculukta iz bırakmak ve genç nesillere ilham verebilmek en büyük motivasyon kaynaklarımdan biri…
Avusturya’da yaşam hakkında bilgi verebilir misin?
Sanatla bu kadar iç içe olan bir ülkede yaşamak hayatında nasıl değişikliklere yol açtı?
Avusturya, yapısı düzenli, yaşam kalitesi oldukça yüksek, doğayla iç içe, özel bir ülke. Güvenli, temiz ve sosyal devlet yapısı güçlü, insanlar kurallara saygılı. Genel olarak huzurlu bir yaşam sürmeye çok uygun bir yer. Kültürel çeşitliliği yüksek; farklı milletlerden insanlarla birlikte yaşamak benim bakış açımı da zenginleştirdi. İş dünyası disiplinli ancak insan odaklı bir yaklaşım var. Bu ülkede aileme zaman ayırabiliyor, doğanın tadını çıkartabiliyorum, aynı zamanda uluslararası bir perspektifle çalışıp, yaşayabiliyorum. Ayrıca çocuğumuzu özgür ve gelecek kaygısı olmadan yetiştirebiliyoruz.
Avusturya’da sanat günlük yaşamın bir parçası. İş dünyasında çoğunlukla verilerle, planlarla ve stratejilerle ilgilenirken; sanat bana sezgiyi, duyguyu ve farklı yorumları anlamayı öğretti. Bu da hem liderlik anlayışımı hem de farklı kültürden olan ekiplerle iletişimimi olumlu yönde etkiledi. Sanatın içinde olmak, sadece ruhu beslemekle kalmıyor, aynı zamanda insanı daha açık fikirli, daha duyarlı ve dengeli biri haline dönüştürüyor.
Mesleğini nasıl seçtin?
Aslında mesleğime tamamen tesadüfen başladım. Annem ve babam, hayatımın birçok döneminde olduğu gibi, benim bu mesleğe devam etmem ve sonraki adımları atmam konusunda yönlendirip, bana çok yardımcı oldular. Annem ve babamın, kariyerimin bugünkü en büyük mimarlarından olduklarını rahatlıkla söyleyebilirim.
Birçok dil bilmen kariyerinde ilerlemene yardımcı oldu mu?
Beş dil biliyor olmam, tabi ki meslek hayatımda bana çok yardımcı oldu. Farklı dilleri bilmek, sadece iletişim kolaylığı sağlamadı, aynı zamanda farklı kültürleri anlamamı ve empati kurmamı kolaylaştırdı. Lojistik gibi küresel ölçekte hareket eden bir sektörde, birden fazla dil konuşabilmek çok büyük bir avantaj. Her dil yeni bir düşünme biçimi, yeni bir ilişki kurma şekli demek. Halen işimde Almanca, İngilizce ve Türkçeyi her gün aktif olarak kullanıyorum.
Yurt dışında üstlendiğin bu çok önemli görevi tanımlar mısın? Bu noktaya gelinceye kadar nasıl bir yoldan geçtin?
Şu anda Avusturya’da faaliyet gösteren, Avrupa’nın en büyük demiryolu lojistik şirketlerinden biri olan Rail Cargo Group şirketinin yönetim kurulu üyesi olarak görev yapıyorum. Bu pozisyon, Çin’den Avrupa’ya kadar olan demiryolu yük taşıma sistemlerinin kurulması, bunların stratejik kararlarının alınmasından operasyonel verimliliğe, Avrupa’nın yeşil politikalarının tanımlanmasında rol oynamadan, demiryolu sistemlerinin dijitalleşme ve yapay zekâya geçişinden, uluslararası iş birliklerine kadar çok geniş bir sorumluluk alanını kapsıyor. Farklı kültürlerden ekiplerle çalışmak, küresel ölçekte düşünmek ve şirketin sürdürülebilir büyümesine katkı sağlamak temel önceliklerim arasında. Demiryolu taşımalarının çevreye katkısı, Avrupa’nın 2050 yeşilleşme hedeflerine ulaşması ve gelecek nesillere daha yeşil ve temiz bir dünya bırakabilmek adına yapılan projelerin içinde karar verici bir konumda olmak, tabi ki beni çok tatmin ediyor.
Bu noktaya gelene kadar kolay bir yoldan geçmedim. Kariyerime, en temel operasyonlardan başladım, sahada çalıştım, farklı departmanlarda görev alarak işin her yönünü öğrenmeye özen gösterdim. Zaman zaman zorlandım ama her adımı öğrendim. Uluslararası ortamda yer almak için sadece teknik bilgi değil, kültürel farkındalık, dil becerisi ve güçlü bir ekip ruhu gerektiğini yaşayarak öğrendim. Bugün bulunduğum noktaya ulaşmak için istikrarlı bir emek, açık bir vizyon sağlam bir inançla yol aldım.
Konu lojistik olunca “sürdürebilirlik” ve “yeşil lojistik” kavramlarını anlatabilir misin?
“Sürdürülebilirlik”, günümüzde lojistik sektörünün merkezinde bulunmakta. Özellikle pandemiden sonra sadece maliyet ve hız değil, çevresel etki de rekabetin önemli bir parçası oldu. “Yeşil lojistik”, bu farkındalıkla ortaya çıkan bir kavram ve temel amacı; taşımacılık süreçlerinde karbon salımını azaltmak, doğal kaynakları verimli kullanmak ve çevre dostu çözümler üretmek.
Bu da demek oluyor ki, şirketler artık rotalarını sadece harita üzerinden değil, karbon ayak izi üzerinden de planlamak zorunda. Hatta üretici firmaların son zamanlarda fabrika ve üretim yatırımlarını, demiryolu terminallerinin yakınlarına yaptıklarını gözlemlemekteyiz. Intermodal taşımacılık bu kapsamda değerlendirilip birçok şirketin ana taşıma modu olma yolunda çok büyük adımlar atmakta. Ben de çalışmalarımda, çevresel sorumlulukla ekonomik verimliliği bir araya getiriyor, uzun vadeli çözümler üretmeye odaklanıp, buna uygun ticaret koridorları ve intermodal ürünler oluşturuyorum.
Demiryolunun dünya ticareti üzerine etkileri nelerdir?
Demiryolu, küresel ticaretin sürdürülebilir geleceği açısından kilit bir rol üstleniyor. Özellikle kıtalar arası taşımacılıkta kara ve deniz yolu arasındaki dengeyi kuran, ekonomik ve çevresel açıdan güçlü bir alternatif. Daha düşük karbon salımı, daha yüksek taşıma kapasitesi ve zaman açısından istikrarlı bir alternatif sunuyor. Buna ek olarak, günümüzün büyük problemlerinden biri olan uluslararası karayolu hatlarında trafiğin gittikçe artması, bunun kazalara sebep olması, bir vatandaşın daha yüksek kalitede bir hayat yaşayabilmesi adına, demiryolunun önemi gittikçe artmakta.
Özellikle Çin-Avrupa demiryolu hattı gibi stratejik projeler, tedarik zincirlerini çeşitlendirmede ve krizlere karşı dirençli hale getirmede büyük rol oynuyor. Demiryolunun yaygınlaşması; sadece lojistiği değil, bölgesel kalkınmayı, sanayileşmeyi ve hatta diplomatik ilişkileri bile etkileyebilecek düzeyde stratejik bir enstrüman hâline geldi. Bu nedenle ülkeler artık demiryolu altyapısını bir lojistik ağ olmanın ötesinde bir jeopolitik değer olarak da görüyor.
Gençler, yurt dışında kendilerine bir yer bulmaları için kendilerini hangi konulara yöneltsinler?
Yurt dışında kendine sağlam bir yer edinebilmek için öncelikle açık fikirli, esnek ve öğrenmeye istekli olmak, farklı kültürleri anlamaya çalışmak, yaşadığın yere uyum sağlarken kendi kimliğini de koruyabilmek ve kimliğinin güçlü yanlarını ortaya çıkartıp fark yaratmak çok önemli bence. Dil becerisi elbette büyük bir avantaj ama sadece dil değil; aynı zamanda iletişim gücü, ekip çalışmasına yatkınlık ve sorumluluk alma isteği de fark yaratıyor.
Herkese tavsiyem: kendilerine yatırım yapmalarıdır. Sadece teknik bilgi değil, sosyal yetkinlikler, kültürel farkındalık ve en önemlisi vizyon geliştirmek şart. Yeni yerlere gitmek cesaret ister, ama o cesareti bilgi ve karakterle desteklerseniz kalıcı ve sizi memnun edecek başarıya ulaşmak mümkün olur. Ve belki en önemlisi: sabırlı olmak. Yeni bir yerde atacağınız her adım bir birikimdir.
Kısa kısa seni daha yakından tanıyalım…
Aile nedir? Koşulsuz sevgi, aidiyet, paylaşma ve mutluluk duygusunun olduğu yer.
Eğitim nedir? Okul duvarlarının ötesine geçen, aileden başlayıp iş hayatına kadar devam eden bir gelişim süreci.
Tişört mü, gömlek mi? Çok net bir şekilde tişört.
Çay mı, kahve mi? Kahve.
Ayna sana ne diyor? Çabandan, dürüstlüğünden ve insanlara dokunma şeklinden sakın vazgeçme.
Beş sene sonra nerede olmayı hayal ediyorsun? Her zaman bir hedefim olmasına rağmen, genelde uzun dönemli planlar yapan bir insan değilim.
Beş seneye kalmadan çok daha parlak bir kariyerde tekrar röportaj yapabilmeyi diliyorum…