Fotoğraflar: Tünel Kolektif - Serhat Evren Aksoy

Haber Fotoğrafı: Yosi Nifusi

Güneşin kavurucu sıcaklığını geride bıraktığımız, hasat mevsiminin sembolü sonbahara girdiğimiz bu Eylül ayında sizi genç girişimci YOSİ NİFUSİ ve kurduğu zeytinyağı markası Josevia ile tanıştırmak istiyorum. İstanbul’da Mühendislik eğitiminin ardından Madrid’de yüksek lisansını Yönetim alanında yapan Yosi, İstanbul’da çalıştığı start-up şirketini bırakarak çok farklı bir dalda kendi markasını kurdu. Doğaya ve geleneğe duyduğu derin saygıyla, kendi zeytinyağı markasını yaratmak için Ayvalık bölgesinde bir zeytinlik kiraladı. Bu esnada Avusturya’dan aldığı bir iş teklifini kabul etti; ancak bir şartı vardı: Her sene bir ay izin alarak Türkiye’ye gelecek ve kendi kurduğu markayı devam ettirecekti. Nifusi her yıl sonbaharda bir ay boyunca Ayvalık’a gidiyor, kalite ve özgünlüğe olan tutkusunu yansıtan işinin başında zeytin hasadına katılıyor.
Gelin hep beraber doğayla bütün, sürdürülebilir ve yemek tutkusunun kesiştiği noktada başlayan bu hikâyeyi hem kurumsal hayatı hem de kendi işini dengeleyerek devam ettiren Yosi Nifusi’den öğrenelim…


Öncelikle DERGİ okuyucuları için kendini tanıtır mısın? Yosi Nifusi kimdir?
1993’te İstanbul’da doğdum. 2011 senesinde Özyeğin Üniversitesi’nde %50 burslu Elektrik-Elektronik Mühendisliği okumaya başladım. Ama bölüm ilerledikçe, aslında bir mühendis olmak istemediğimi fark ettim ve mezun olduktan hemen sonra, 2016 yılında Madrid’e gidip Yönetim alanında yüksek lisans yaptım.
Doğaya, hayvanlara, çiçek böceğe tutkun; sürdürülebilir yaşama, temiz ve bilinçli gıdaya gönül vermiş biriyim. Madrid sonrası İstanbul’a döndüm ve 2017’de direkt iş hayatına başladım. Önce büyük bir kurumsal firmada yaklaşık 2 yıl çalıştım, sonra bir start-up’a geçtim. 2019’da 8 kişiyken, dahil olduğum start-up, 2021’de 35 kişiye ulaşmıştı.
Bu süreçte, şirketin kuruluş, gelişme ve büyüme aşamalarının her bir kademesinde yer almış biri olarak, kendime olan güvenimi ciddi şekilde artırmıştım. Hem sosyal olarak hem de iş kurmak için gerekli olan bilgi ve beceriyi kazandığımı hissediyordum. Buradan sonra ise, yeni bir şey yapma ve kendimi yeni bir zorluğun ve bir bilinmezliğin içerisine atma isteği devreye girdi. Böylece 2021 Şubat ayında, ilk ürünlerimi satışa çıkararak Josevia yolculuğuna başladım.
Josevia’yı yurtdışına taşımak zaten ilk günden beri kafamda olan bir hayaldi. Bu hayali gerçekleştirebilmek için 2022 Şubat ayında Avusturya’nın Viyana şehrine, yine bir start-up’ta çalışmak üzere geldim. Bu sırada bir yandan da Josevia Avrupa şirketini kurup, Avrupa’nın farklı yerlerine satış yaparak aklımdaki hayali de paralelde gerçekleştirmiş oldum.


Mirey Nasi ve Yosi Nifusi


İspanya tecrübesi sana ne kazandırdı?
Madrid’de geçirdiğim bir yılı aşkın süre bana bambaşka bir dünya görüşü kazandırdı. Zaten önceden de doğayla uyumlu yaşama ve iyi gıdaya meraklıydım, ama orada bu farkındalık daha da derinleşti. Ayrıca İstanbul’da çok da yaşayamadığımız “calma mindset” ile tanıştım: zihinsel berraklık, stresin azaltılması ve bilinçli yaşam... En sevdiğim İspanyolca kelimeler hâlâ “calma” ve “tranquilo”...

Aslında sen mühendislik okudun, zeytinyağı işine girmek aklına nereden geldi?
Zeytinyağı işine girmem biraz kendiliğinden gelişti diyebilirim. Mühendislikten kurumsal işlere, start-up dünyasına uzanan beş senelik bir kariyerim vardı. Ama bu yoğun tempo beni kendimden uzaklaştırmaya, bana iyi gelmemeye başladı. Kendimi bir arayış içerisinde buldum ve 2020 yazında Türkiye’nin Ege ve Güney bölgelerinde bir yolculuğa çıktım. Bağ bahçeleri gezdim, gıda ve şarap üreticileriyle sohbet ettim.
O dönemde bir arkadaşımın vesile olmasıyla zeytinyağı üretimiyle tanıştım. Tüm sürecin doğayla uyumlu, sürdürülebilir ve neredeyse sıfır atıklı olması, ayrıca yerel ekonomilere ve halklara katkı sağlaması beni derinden etkiledi. Sonrasında bu işi Ayvalık’ta yapmaya karar verdim. Orada kendime bir çevre ve kontaklar edindim, o yazı üretim sürecini yakından izleyerek geçirdim. Ayrıca zeytinyağı tadım ve üretim üzerine sertifika programlarına katıldım. Teorik bilgiyi pratikle birleştirdim ve 2021 Şubat ayında, 2020 Kasım’ında hasat ettiğim ilk ürünlerimi satışa sunarak Josevia yolculuğuna başladım.


Bize işini adımları ile anlatır mısın? 
Her şey doğayla başlıyor. Zeytinler ağaçta oluşmaya başladıktan sonra, ilk güzel yağmurun yağmasını bekliyoruz. Bu yağmur çok önemli çünkü zeytinlerin kuru kalmaması, içindeki yağ oranının ve kalitesinin ideal olması açısından kritik. Genellikle bu yağmurlar Ekim ayında gelir ama bazı yıllar Kasım başını bulabilir. Yağmurdan sonra zeytinler hızlıca, dalından özenle toplanarak hasat ediliyor.
Biz Josevia olarak “erken hasat” prensibiyle çalışıyoruz. Yani zeytinler henüz tam olgunlaşmadan, yeşilken hasat ediliyor. Bu, daha düşük verim ama çok daha yüksek kalite anlamına gelir. Erken hasat sayesinde, meyvemsi aroması yüksek, asit oranı düşük, polifenol ve antioksidan değeri yüksek bir zeytinyağı elde ediyoruz – adeta bir sağlık deposu.
Toplanan zeytinler aynı gün içerisinde fabrikaya ulaştırılıyor ve burada “kontinü sistem” adı verilen modern makinelerde işleniyor. Bizim kullandığımız yöntem soğuk sıkım: Yani, üretim esnasında kullanılan suyun sıcaklığı 27 dereceyi geçmiyor. Bu sayede zeytinyağında bulunan faydalı bileşenler -polifenoller, vitaminler, mineraller- korunmuş oluyor. Hem sağlıklı hem lezzetli hem de raf ömrü uzun bir ürün ortaya çıkıyor.
Sıkım işlemi tamamlandıktan sonra zeytinyağını, bana ait krom tanklara alıyorum. Eğer zamanım varsa yağı burada bir süre dinlendiriyorum; tıpkı portakal suyunun posasının dibe çökmesi gibi, zeytinyağında da bu süreç yaşanıyor. Dipte biriken posa, tankın altındaki ayrı musluk yardımıyla alınarak sabun üretiminde değerlendiriliyor. Eğer bu dinlenme süresi için yeterli vaktim yoksa, yağı kendi filtre makinemde süzüp şişeleme ve tenekeleme işlemlerine geçiyorum.
Tüm bu süreci Ayvalık’taki anlaşmalı olduğum fabrika içinde gerçekleştiriyorum. Sonrasında ürünlerimi paketleyip İstanbul’daki depoya gönderiyorum. Satış ve dağıtım burada organize ediliyor.

Eski bir marka iletişimcisi olarak diyebilirim ki ismiyle, logosuyla, ambalajıyla iletişimi ile çok özenli bir marka yaratmışsın. Markanı nasıl oluşturdun?
Çok teşekkür ederim ince yorumun için. Markamı aslında tasarım okumuş ve bu alanda çalışan arkadaşlarımla birlikte oluşturduk. Benim verdiğim fikirler, onların tasarım bakış açısıyla birleşince ortaya Josevia markası çıktı.


Neden Josevia?
Markamın adı, benim ismimden geliyor. Aslında Yosi ile Jose aynı isim ve İspanya’da bana “Jose” derlerdi. Buna, İspanyolcada “yol” anlamına gelen “via” kelimesini ekleyince Josevia, yani “Yosi’nin yolu” doğdu.

Logonda baykuş görseli kullanmışsın neden baykuş?
Zeytinyağının bulunuşuyla ilgili birçok hikâye var ama beni en çok etkileyen, Yunan mitolojisinde Zeus’un düzenlediği yarışmada, Athena’nın mızrağını yere vurup zeytin ağacını çıkardığı hikâye… Bu ağaç sayesinde Yunan halkı meyvesiyle karnını doyuracak, yağıyla ısınacak, aydınlanacak ve iyileşecekti. Yarışmayı Athena kazanır ve şehre kendi adı verilir. Baykuş ise Athena’nın bu yarışmayı kazanmasından önce tanıştığı, kendisine zeytin yaprağını tanıtan bilge bir hayvandır. O günden sonra baykuş, Athena için bilgeliğin ve anlayışın sembolü olmuştur. Ben de yolumda ilim ve bilgelikle yürümek için, yanımda bilge baykuşu taşıyorum.

Bize Josevia zeytinyağının tadını tarif eder misin?
Josevia olarak sadece Ayvalık / Edremit cinsi zeytinleri hasat edip, zeytinyağımızı üretiyoruz. Edremit zeytininin yağı altın sarısı renginde olup, enginar, yeşil elma, çimen ve yeşil domates gibi hoş kokulara sahiptir.

Ayvalık / Edremit tipi zeytin, meyve aroması ve inceliğiyle çok özel bir tat profiline sahip. Koku, tat ve aroması kendine has. Ayrıca sahip olduğu olumlu duyusal ve kimyasal özellikler sayesinde kalitesi uzun süre korunur.

Senden zeytinyağı almak istesek nereden alabiliriz?
Ana satış kanalım kendi kurduğum web sitesi: www.josevia.com. Burada zeytinyağı hakkında çok sayıda bilgi ve annemle anneannemin birlikte yazdığı zeytinyağlı tariflerimiz de bulunuyor. Ayrıca Trendyol ve Amazon üzerinden de sipariş verebilirsiniz.

Bu kadar kısa sürede bir zeytinyağı markası oluşturdun ve birçok ödül aldın. Ödül almak ne anlama geliyor?
Zeytinyağı yarışmalarında ödül almak, teknik olarak kusursuz üretilmiş, duyusal olarak da dengeli ve karakteristik bir zeytinyağı sunduğunuz anlamına gelir. Zeytinyağı üretiminde zeytinin nasıl toplandığı, nasıl işlendiği, makine temizliği, üretim sıcaklığı ve depolama koşulları gibi birçok detay, ürünün kalitesini etkiler. Yarışmalarda ise bu detayların sonucu olan kusurların olup olmadığına, zeytinyağının meyvemsi, acı ve yakıcı dengesine ve aromatik zenginliğine bakılır.
Ben de markamı kurduğum ilk andan itibaren hem yurtiçinde hem de yurtdışında çeşitli yarışmalara katıldım ve her seferinde ödüller aldım. Bu süreç bana zeytinyağının sadece bir tarım ürünü değil, aynı zamanda bir bilgi, emek ve titizlik işi olduğunu öğretti. Her yarışma, üretim sürecimi daha iyi anlamamı sağladı.

Yörelerin zeytinyağı için önemi nedir?
Ayvalık zeytinyağı, bölgenin iklimi, toprağı ve Kaz Dağları’ndan esen rüzgârlar sayesinde eşsizdir. Ege güneşiyle beslenen zeytinler, kendine özgü meyve aroması, hafif acılığı ve dengeli lezzet profiliyle öne çıkar. Yüksek antioksidan içeriği sağlık bilincine sahip tüketiciler için çok değerlidir. Türkiye’nin en büyük zeytin bölgesi Aydın’dır. Aydın zeytinyağı, özellikle Memecik çeşidiyle, hafif acı ve baharatlı, zengin ve meyvemsi aromalarıyla bilinir ve İspanya zeytinyağı ile tat olarak daha bir benzerdir.
Ben kişisel olarak Ayvalık zeytinyağını tercih ederim ama bu tamamen damak tadına bağlıdır.


Yosi, babası Ceki Nifusi ile

Sen bu işi kurarken buradaydın, şimdi Avusturya’da yaşıyorsun. Nasıl beceriyorsun?
Her şeyden önce şunu söylemem lazım; evet, tüm girişimi ben tek başıma yaptım, araştırdım, öğrendim, buldum, ettim ama kesinlikle ailemin desteği olmasaydı bu işin altından kalkamazdım. İşin lojistik sürecinden ürünlerin depolanması ve kargolanmasına kadar her aşamada babamın desteği çok büyük. Marka, pazarlama, etiketleme ve paketleme konularında ise annem hep yanımda. Ürünleri hazırlarken, şişeleme, tenekeleme ya da paletleme gibi kas gücü gereken işlerde ise kardeşlerim hep destek oldu. Bu tamamen bir ekip işi ve benim ekibim ailem. Buradan onlara tüm destekleri ve sabırları için teşekkür etmek istiyorum, onlar olmazsa Josevia olmazdı.
Josevia’yı yurtdışına taşımak zaten en başından beri aklımda olan bir hayaldi. Bunu gerçekleştirebilmem için de gerçekten taşınmam, orada bir şirket kurmam ve satış yapmayı denemem gerekiyordu. Tahmin edersiniz ki bu, epeyce maliyetli bir hayaldi. Ben de bu yüzden Josevia Avrupa’yı hayata geçirebilmek için kendime Viyana’da ayrı bir iş buldum.
Ama bu yeni işe başlamadan ve Viyana’ya taşınmadan önce tek bir şartım vardı: Her yıl hasat zamanı bir ay ücretsiz izin alıp Ayvalık’a gidebilecektim. Hatta bu yeni işin mülakatına bile hasat aylarında, ben hâlâ fabrikada koştururken girmiştim! Bu şartımı kabul ettiklerinde ben de hiç vakit kaybetmeden Viyana’ya taşındım ve Josevia Avrupa şirketini kurma sürecine adım adım başladım.
Viyana’ya taşındığımdan beri her yıl en az bir ay boyunca Ayvalık’a gidip tüm hasat, üretim, şişeleme ve tenekeleme işlerini hallediyorum. Stokları aileme emanet edip tekrar Viyana’ya dönüyorum.


En büyük destekçisi "ekibim" dedği ailesi ile

Bundan sonraki hayallerin nedir?
Hayalim hâlâ Avrupa’da ülkemizi ve ülkemizde yetişen bu değerli ürünü temsil etmek, Avrupa’nın her yerine ihracat yapmak. Bir dostumun ve çok değer verdiğim bir kişinin dediği gibi, “Hayaller yazılınca gerçek olur.” Josevia’nın gidebileceği en uç nokta Japonya’ya ihracat yapmak olurdu. Belki gelecekte fırsatlar çıkar ve bunu başarırım.