Haber Fotoğrafı: Moe Berg; beyzbol oyuncusu, dilbilimci, hukukçu, istihbarat görevlisi
(Aviva Kempner’ın “The Spy Behind Home Plate” belgeselinden)



Morris “Moe” Berg 1902’de New York’ta fakir bir aileye doğdu. Babası Bernard İngilizce, Fransızca ve Almancayı kendi kendine öğrenirken bir yandan da çamaşırhane işletiyordu. En başından itibaren oğlunu okumaya teşvik etti. Zeki ve karizmatik bir çocuk olan Moe, lisede de başarılı bir öğrenciydi. O dönem için sayılı Yahudi öğrencilerden biri olarak, prestijli bir üniversite olan Princeton’a akademik bursla gitti.
Princeton’da dil eğitimi aldı ve yedi dil öğrendi. Ayrıca, üniversite beyzbol takımının yıldız oyuncusu oldu. Fransa’daki Sorbonne’da yüksek lisans yapmak istediyse de maddi imkânı yetmedi. Bunun yerine çok farklı bir kariyer yolu seçen Moe, üniversiteye kabul edildikten sonra Brooklyn Dodgers takımında “kısa stoper” pozisyonunda oynamak için sözleşme imzaladı.



“Beyzbolun en zeki adamı”

Takımın en iyi “vurucu”su değildi ve 1924’te küçük liglere gönderildi. Ancak, 1926’da Chicago White Sox’ta “yakalayıcı” olarak büyük liglere geri döndü. Günde 10 gazete okuyan Berg, spor sezonu dışında Columbia Hukuk Fakültesi’ne gitti ve White Sox takımındayken hukuk diplomasını almaya muvaffak oldu. Moe, Cleveland Indians ve Boston Red Sox takımlarında geçirdiği dönemler de dahil olmak üzere, büyük liglerde 15 sezon oynadı. “Beyzbolun en zeki adamı” olarak bilinen Moe’ya zekâsını neden spor yaparak “boşa harcadığı” sorulduğunda, “ABD Yüksek Mahkemesi yargıcı olmaktansa beyzbol oyuncusu olmayı tercih ederim,” dedi.


Berg’in daha sonra Washington’a taşınması hayatını değiştirecekti. Sık sık büyükelçilik yemeklerine ve partilerine davet ediliyor, kıvrak zekâsı ve etkileyici dil becerileriyle, göreve gelen Franklin D. Roosevelt yönetiminin önde gelen üyelerinin dikkatini çekiyordu. 1932 sezonunun ardından Berg, büyük lig oyuncuları Lefty O’Doul ve Ted Lyons’a eşlik ederek Japon üniversitelerinde beyzbol seminerleri vermek üzere Japonya’ya davet edildi. Diğer oyuncular ABD’ye döndükten sonra Berg Güneydoğu Asya, Orta Doğu ve Almanya’yı kapsayan uzun bir tur yaptı.

Bu, gelecekte olacakların bir işaretiydi…
Berg, Japonya’daki birkaç hazırlık maçında oynadı ama asıl işi daha sonra başladı. Boş zamanlarında, siyah bir kimono ve sandaletlerle Tokyo sokaklarında dolaşıp, Movietone News tarafından kendisine sağlanan 16 mm film kamerasıyla arka plan sahnelerini çekti.



Movietone News, ABD’deki sinema salonları için seyahatini filme almak üzere Berg ile anlaşma yapan bir haber filmi yapım şirketiydi. Japon hükümeti bu tür çekimleri kesinlikle yasaklamıştı, ancak Berg’in büyük lig oyuncusu olması ya da 1,85 boyundaki bir Japon erkeği kılığına girmesi, yetkililerin sorularından kaçmasını sağladı.
Tokyo yakınlarında oynanan bir maçtan sonra Berg, üniformasını kimonosuyla değiştirerek, saçlarını geriye yatırarak ve bir buket çiçek alarak ortadan kayboldu. Sonra umursamaz bir tavırla şehrin en yüksek binalarından biri olan yedi katlı St. Luke’s Uluslararası Hastanesi’ne girdi. Sözde amacı, ABD Büyükelçisi Joseph Grew’un yeni doğum yapmış kızı Elizabeth Lyon’a nezaket ziyaretiydi. İçeri girdikten sonra çiçekleri bir kenara atan Berg, çatıya açılan yan kapıdan gizlice çıktı. Buradan, şehre hâkim bir manzaraya sahip olarak, Tokyo Körfezi’ndeki deniz üssünün, ticari ve endüstriyel merkezlerin ve çevredeki askeri hedeflerin panoramik fotoğraflarını çekti. Sonra sessizce takım arkadaşlarının yanına döndü. Elizabeth Lyon’u hiç görmedi. Berg’in gizli videosu daha sonra, Nisan 1942’de Japonların Pearl Harbor saldırısına misilleme olarak Tokyo’ya düzenledikleri ünlü bombalama baskınından önce ABD Hava Kuvvetleri yetkililerine gösterildi.

Gizli bir operasyon için görevlendirildi

1942’de beyzboldan emekli olduktan sonra, Latin Amerika’daki Mihver propagandasına karşı koymak için kurulan Nelson Rockefeller’a ait Inter American Affairs Ofisi’nde bir iş kabul etti. Berg’in dil yeteneği, Brezilya, Panama ve Peru’daki çeşitli hükümet yetkilileriyle görüşmelerinde işe yaradı.


Moe Berg, Nelson Rockefelleryönetiminde iyi niyet elçisi olarak görev yaparken, Pearl Harbor saldırısından 11 hafta sonra, 23 Şubat 1942’de Japon halkına kendi dillerinde bir radyo çağrısında bulunarak, liderleri tarafından ihanete uğradıklarını söyledi. 1932 ve 1934 yıllarında ülkeye yaptığı beyzbol gezileri sırasında Japoncayı akıcı bir şekilde konuşabilmişti. (Kaynak: Ulusal Beyzbol Onur Listesi)
   
1943’ün sonlarında, Avrupa’da düşman hatlarının gerisinde son derece hassas bir gizli operasyon için görevlendirildi. Larson Projesi kapsamındaki görevi, Almanya’nın atom bombası programı hakkındaki bilgilerini değerlendirmek üzere, önde gelen İtalyan bilim insanlarıyla görüşmekti. Nisan 1944’te, Özel Harekât Şubesi’nde resmen istihbarat ajanı olarak atandıktan sonra İtalya’ya gitti. O dönemde ne kendisi ne de Amerikalıların çoğu, ABD’nin Manhattan Projesi kod adıyla New Mexico çölünde kendi atom bombasını geliştirmekte olduğunu biliyordu…


Nükleer fizikçi Werner Heisenberg, Almanya'nın atom bombası yapma girişiminde kilit bir isimdi

İtalyanlarla yaptığı görüşmelerden, Nazilerin yeni nükleer programından sorumlu önde gelen Alman fizikçi Werner Heisenberg’in, Zürih’te bir konferans vereceğini öğrendi. Zürih Fizik Enstitüsü müdürü Paul Scherrer ile temasa geçen Berg, derse İsviçreli bir yüksek lisans öğrencisi kılığında katılmak için anlaştı. Elinde bir tabanca ve gerekirse yutulması gereken bir potasyum siyanür kapsülü bulunan Berg, konferansta Almanların atom bombası geliştirmeye yakın olduğunu tespit ederse Heisenberg’i vurma emri almıştı. Nükleer fizik konusunda temel bir bilgiye sahip olan Berg, ders boyunca titizlikle notlar aldı, yine de Heisenberg’in derste söylediği hiçbir şeyin onu vurmayı haklı çıkarmadığı sonucuna vardı. Böylelikle Heisenberg kurşundan, Berg ise siyanürden kurtulmuştu.

Almanya’nın bombayı ele geçirmesini engelledi
Berg’in kapsamlı casusluk çalışmaları, Norveç’te Almanya için bomba geliştiren bir atom bombası fabrikasını ortaya çıkardı. Onun istihbaratını kullanan Müttefik kuvvetleri fabrikayı bombaladı ve Almanya’nın bombayı ele geçirmesini engelledi. Moe, Yahudi olduğu için Avrupa’da büyük bir risk altındaydı, ancak eve dönmeyi reddetti ve bunun yerine 1944 ve 1945’in büyük bir kısmını, Almanlarla çalışan atom bilimcilerini yakalamaları için, Avrupa’daki Amerikan birliklerine yardım ederek geçirdi. Savaş zamanındaki hizmetleri nedeniyle 1946’da Başkan Harry S. Truman tarafından ABD Özgürlük Madalyası ile ödüllendirilen Berg, bu onuru nasıl kazandığını arkadaşlarına açıklayamayacağı söylendiğinde, ödülü kabul etmeyi reddetti.


Moe Berg (sağda) Özel Harekat Şubesi Teknik Bölümünü yöneten Albay Howard Dix ile birlikte

Berg sonrasında, Sovyet atom bombası projesi hakkında bilgi edinmek için, savaş zamanındaki eski bağlantılarıyla iletişime geçmek üzere CIA tarafından işe alındı. 1950’lerin ortasında teşkilattan ayrıldı ve sonrasında sakin bir hayat yaşadı. Birkaç yıl koçluk yaptı, ancak bir daha asla tam zamanlı bir işte çalışmadı.
Ömrü boyunca bekâr kalan Berg, 1972’de, kız kardeşi Ethel’in evinde düşerek aldığı yaralar nedeniyle 70 yaşında hayatını kaybetti. Son sözleri, “Mets (beyzbol takımı) bugün nasıldı?” oldu. Vasiyetine uygun olarak, naaşı yakıldıktan sonra külleri Scopus Dağı’na serildi. Aynı yıl Berg’in kız kardeşi, Özgürlük Madalyası’nı onun adına kabul etti ve New York, Cooperstown’daki Ulusal Beyzbol Onur Listesi’ne bağışladı. Madalya, Berg’in yıpranmış beyzbol eldiveni ve pasaportuyla birlikte burada sergileniyor.


Berg’in kız kardeşi, Özgürlük Madalyası’nı Ulusal Beyzbol Onur Listesi’ne bağışladı

Berg’in “karanlık maceraları”, Nicholas Dawidoff’un çok satan kitabı “The Catcher Was a Spy”a; Paul Rudd’un başrolünde oynadığı aynı adlı 2018 yapımı filme; ve yapımcı Aviva Kempner’ın “The Spy Behind Home Plate” belgeseline (2019) ilham kaynağı oldu.



Berg’in beyzbol kartı ise, Virginia, Langley’deki CIA merkezinde göze çarpan bir şekilde sergileniyor. Bu, CIA merkezinde sergilenen tek beyzbol kartıdır.

Kaynak:
historynet.com
wikipedia.org