Perdede “son” yazınca kıpırdanmaya başlar, tiyatrodaysak alkışlarla oyuncuları sahneden uğurlarız; aydınlığa çıkarken paylaşılan kelimeler ve duygular içimizde bir şeyleri değiştirmiştir. Sinema ve tiyatronun gücü burada; itiraf etmediğimiz / farkına varmadığımız / anlatamadığımız / eksikliğini duyup tadamadığımız her ne duygu varsa, birileri aracılığıyla yaşayabiliyoruz. Birileri hepimizin yerine çalıyor, oynuyor, bağırıyor, ağlıyor… Onları benimsiyoruz, arkadaşımız, ailemiz gibi oluyorlar.  İşte hayatı sahneye veya perdeye taşıyıp olup biteni bize tercüme eden bütün o insanlar, Antik Yunan’dan gelen koca bir geçmişin temsilcileri…
O temsilcilerden biri olan TİLBE SARAN’a, sahne tozuna bulanmış emeği, samimiyetle yücelen performansın hazzını sorduk. Çünkü değerli insanların omuzlarında yükselen bir geleneği sürdürmek, işi kotaran bir ekibin parçası olmak, çalışmanın karşılığını alkış ve sevgiyle almak neye benziyor, Tilbe Saran bilir.


Drama derslerinin amatörlere faydası nedir?
Tiyatro, bir çeşit insan sarrafı olma becerisi kazandırır mı?
Soru içinde soru! Amatörce yani aşk ile maddi bir beklenti içinde olunmadan sadece sevdiğiniz için ne yaparsanız mutlu olursunuz. Yani mutlu olmaya yarar! Balık tutmak, ormanda gezinmek, fotoğraf çekmek, yemek yapmak, ne işe yarar diye soruyor muyuz? Siz mutlu olursanız başkalarını da mutlu edersiniz, mutluluk çoğalır.
Gerçek dünyadan uzaklaşıp kurgunun içinde hayaller kurmak, başka hayatların içinde hayalet gibi gezinmek, kendi iç dünyamıza da yolculuk ettirir. Bu da hepimizi kendi arzularımıza kendi sesimize yaklaştırır. Üstelik farklı dünyalara gitmek farklı hayatları, farklı tercihleri, farklı istekleri olanları anlamanıza yardımcı olur. Bu da hem başkalarını hem kendimizi daha iyi anlamamıza yardım eder. Bizi daha şefkatli daha sevecen yapar. Bedenimizle, zihnimizle daha bütüncül bağlar kurarız.
Tiyatro, insan sarrafı olma becerisi kazandırmaz ama farklı olanla bağ kurmamıza, ötekine daha sevecen yaklaşmamıza, “Ben bunu hiç böyle düşünmemiştim” diyebilmemize, kısacası daha hoşgörülü olup, yürekten yüreğe köprü kurmamıza aracılık edebilir.

Bir oyun sahnelenirken hangi disiplinler devreye girer?
Zamanımızda interdisipliner yaklaşımlar, yani çok farklı alanların birlikte üretimi esas oldu. Bir oyunu sahnelerken de müzikten, sinemaya, edebiyattan tarihe, grafikten mimariye, mühendislikten ekonomiye her alandan uzmanın bir arada fikir üretmesi çok mümkün. Ama müzisyen, sahne tasarımcısı, yönetmen, ışık tasarımcısı çok yakın mesai de olmalı.


Beni Unutma, 2008

Sahne adabı dışında, kuliste de bir adap var mıdı
r?
Olmaz mı! Nasıl ki, lokantaların mutfaklarının apayrı bir disiplini varsa tiyatroda da “işin mutfağı” dediğimiz sahne gerisi ve kuliste de her oyunun ihtiyacına göre giydiriciler, asistanlar, teknisyenler, aksesuarcılar hatta sağlık ekipleri oyunun kusursuz akabilmesi için bazen onlarca bazen bir-iki kişiyle sınırlı da olsa sessizce karanlıkta koşuşturup dururlar.

Psikolog Feyza Bayraktar diyor ki: Gerçek iyileşme yalnızca içe dönerek değil; başkalarının deneyimini, sosyal adaletsizlikleri ve dış koşulları fark ederek başlar.”
Tiyatro da iyileşme yollarından biri diyebilir miyiz?
Hatta en etkili yollardan biri diyebiliriz. Bir sosyal deney birbirini hiç tanımayan kişilerin hatta sadece görünüşünden dolayı farklı, uzak, yabancı hissettiğiniz birinin bile gözlerine sadece dört dakika baktığınız da (üstelik konuşmadan) bir bağ kurulduğunu kanıtlamış. Dolayısıyla sahnede acılarına, sevinçlerine tanıklık ettiğimiz “yabancı” ya da “öteki” zannettiklerimizle nasıl da ortaklaştığımızı fark etmek, “başkalarını anlamak” müthiş zenginleştirici ve sağıltıcı bir deneyim.


Bergen, 2022

Sinema ve tiyatro dışında mesleğinizin donanımından yararlandığınız bir alan var mı?
Tiyatro dediğimiz zaman aklınıza sadece sahne üzerinde ezberlediğimiz lafları söylediğimiz anlaşılmamalı. Oyunculuk pek çok beceriyi, mesela müzik, görsel hafıza, beden koordinasyonu gibi yeteneklerinizi oyunlarla geliştirmeyi gerektirir. Bu ısınma, gevşeme, yoğunlaşma oyunları da aslında tüm sosyal ortamlarda katılımcıları “şimdi ve burada” tutmayı ve eğlenerek öğrenmeyi kolaylaştıran etkinlikler olduğundan çok farklı gruplarla keyifli çalışmalar yapmanızı ve fiziksel, sözel, içsel derin bağlar kurabilmenizi sağlar.

Öğretmensiniz, geniş bir birikimi yeni kuşaklara aktarıyorsunuz. Eskileri neden bilmek zorundayız?
Değişen bir şey yok! İnsan hep aynı! Seviyor, sıkılıyor, anlam arıyor, neden var olduğunu anlamaya çalışıyor, âşık oluyor, acı çekiyor, kıskanıyor, öfkeden kuduruyor, küsüyor, vazgeçiyor… Herkes doğuyor, herkes ölüyor! Değişen giysiler, âdetler, alışkanlıklar vs.
Ama yıllardır Antigoneler Kreonlara kafa tutuyor, yıllardır Othellolar İagolara kanıyor, yıllardır Romeolar Jülyetlere âşık oluyor… Sadece dekor değişiyor, ritim değişiyor…


Vahşet Tanrısı, 2019

Tilbe Saran neler yaptı…
İstanbul Belediye Konservatuvarı Tiyatro Bölümünden, sonra da İstanbul Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümünden mezun oldu. Tiyatroya öğrencilik yıllarında, 1984’de Kenter Tiyatrosunda başladı. 1986’da Dormen Tiyatrosunda sahnelenen Hangisi Karısı oyunundaki rolüyle ilk ödülünü aldı. 1989-1995 arasında İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatrolarında sahneye çıktı.
1995’te Cüneyt Türel ve Işıl Kasapoğlu ile Aksanat Prodüksiyon Tiyatrosunu kurdu. 2005’te Aysa Prodüksiyon Tiyatrosuyla çalışmaya başladı. Fransa’daki Türkiye Sezonu çerçevesinde, 2009-2010 yıllarında Paris’te sahnelenen, Sedef Ecer’in yazdığı Sur Le Seuil – Eşikte adlı oyunda rol aldı.
2011 yılında metninin oluşmasından sahnelenmesine, her aşamasına katıldığı Düğün adlı oyunun yönetmenliğini yaptı. Aynı yıl Dublin’deki Trinity College’de Sevim Burak’ın Yanık Saraylar kitabındaki karakterleri canlandırarak tek kişilik İngilizce bir gösteri sahneledi.
Üç yıl Oyuncular Sendikası Genel Sekreteri olarak görev alan Tilbe Saran, Akademi İstanbul ve Maltepe Üniversitesinin eğitim kadrolarında yer aldı; halen Kadir Has Üniversitesinde öğretim görevlisi olarak çalışmakta.