Haber Fotoğrafı: Tıbbi faydaları her geçen gün daha fazla gösterilen Kenevir endüstride de önemli bir hammaddedir

Modern tıbbın kurucularından sayılan 16. yüzyılın bilim adamı Paracelcus’un ünlü sözüdür; “İlacı zehirden ayıran dozudur”. Doğanın bizlere armağanı olan pek çok bitkinin bu açıdan faydaları olduğu kadar zararları da ortaya konmuştur. Ancak bazen bir bitkiye yapıştırılan yafta onun gerçek kudretini örter. Kenevir de uzun yıllar boyunca bu gölgenin içinde yaşadı. Hem dünyada hem Türkiye’de uyuşturucu madde algısıyla anılan bu kadim bitki artık şifalı yönleriyle gündemde yer alıyor. Geçtiğimiz günlerde yayımlanan ve tıbbi kenevirin eczanelerde satışına olanak tanıyan yeni yönetmelik ülkemiz için sessiz ama köklü bir dönüşümün işareti.


Geçtiğimiz aylarda kabul edilen tıbbi kenevir yasası ile ülkemizde de reçeteli olarak eczanelerde ulaşılabilir bir ürün oldu

Kenevirin sağlık alanındaki etkileri
Tıbbi kenevirin eczanelerde satılabilmesi, sağlık otoritelerinin artık onun tıbbi potansiyelini inkâr edemeyecek noktaya geldiğinin göstergesi. Elbette hâlâ sıkı kontrol altında olacak ve reçeteyle, belli uzman doktorların onayıyla verilecek.

Kenevirin sağlık alanındaki etkileri artık bilimsel verilerle sabit. Özellikle kenevirin içinde bulunan iki önemli bileşen; THC (tetrahidrokannabinol) ve CBD (kannabidiol) birbirinden farklı ama umut verici sonuçlar sunuyor. Düzenleme kapsamında tıbbi ürün niteliğindeki, uyuşturucu etkisi olmayan, yani düşük THC’li ve yüksek oranda CBD barındıran formüller eczanelerde satışa sunulabilecek. THC’nin de ağrı kesici özellikleri, iştah açıcı etkileri ve ileri evre kanser hastalarında yaşam kalitesini artırıcı rolleri bilinse de psikoaktif etki potansiyeli fazla olduğu için kontrollü kullanım şartları gerekmektedir. Çıkan yönetmelikle çiçek ve yapraklardan CBD ya da düşük THC içeren ürünlerin yasal bir zemine oturtulması mümkün oldu.

CBD, psikoaktif olmayan bileşeniyle epilepsi, anksiyete, uyku bozuklukları ve iltihap kaynaklı rahatsızlıklar gibi pek çok alanda kullanılıyor. Özellikle bazı çocukluk çağı epilepsilerinde, geleneksel tedavilere yanıt vermeyen hastalarda CBD’nin etkili olduğu birçok bilimsel çalışmayla ortaya konmuş durumda. Ayrıca, Parkinson, Alzheimer ve Multipl Skleroz gibi nörolojik hastalıklarda da kenevir bileşenlerinin potansiyel tedavi edici etkileri üzerinde duruluyor.

Peki, biz bu bitkiyle nerede, nasıl karşılaştık? Türkiye’de kenevir, aslında yüzyıllardır geleneksel tarımda var olan bir ürün. Karadeniz’den Anadolu’nun içlerine kadar birçok bölgede tekstil, halat, kumaş ve kâğıt yapımında kullanıldı. Ancak 1971’de Birleşmiş Milletler nezdinde başlayan yasak politikaları, THC içeren bitkinin tüm üretimini tehlike olarak öne çıkardı. Ardından, kenevirin yalnızca lif ve tohum olarak yetiştirilmesine müsaade edildi. 2004-2018 yılları arasında kenevir ekim alanları 3.750 dekar düzeyinden sadece 59 dekara geriledi. Bunda ürün ekiminin bazı illerle sınırlanması da etkili oldu. 2019 yılında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Keneviri yeniden gündemimize almalıyız” demesiyle birlikte kamuoyu yeniden bu bitkiye yöneldi. Üniversiteler ve Tarım Bakanlığı ortaklıklarıyla Ar-Ge projeleri başladı.


Uzun yıllardır gündemden uzak tutulsa da kenevirin halk hafızasındaki yeri bazen bir türküyle canlanır. Barış Manço’nun 1977 yılında seslendirdiği “Çıt Çıt Çedene”, yüzeyde bir sevda türküsü gibi görünse de, aslında kenevir tohumunu (çedene) ve onun Anadolu’daki gündelik kullanımını odağına alır. Bir zamanlar Anadolu’nun bazı yörelerinde çedene hem çitlemelik bir atıştırmalık, hem de sembolik bir motifti. Türkünün devamındaki “sar bedeni bedene” ifadesi ise çedene tüketimi sonrası gelen ferahlık ve rahatlamanın insansı neşeli bir hale getirdiği düşüncesine dayanmaktadır.


Kenevir tohumu (çedene) pek çok yöremizde yüzyıllar boyu makbul bir atıştırmalık olarak kabul görmüştür


Artık kenevir bu ülkenin toprağında yeniden kök salarken, bizler de onu sağlık açısından yeniden öğrenmenin ve anlamanın yollarını aramalıyız. Fakat, hiçbir zaman bu satırlar da dahil olmak üzere yazılan ve söylenenleri tıbbi tavsiye olarak kabul edilmemelidir. Ancak, bir doktor muayenesi ve görüşü sonrası bu ürünlerin kullanılması gerektiğini de hatırlatmamız gerekir.