Dünya şaşkınlıkla uyandı 19 Ekim Pazar sabahına. Dünya bir yana, biz daha bir şaşakaldık. Hadi biz alışığız ihmallere, koruma açıklarına da, “lider” ülkelerden biri Fransa’da böylesi bir ihmal, ihmalden de geçtim, aslen bir kraliyet kalesi, sonra saray, sonra da müze olmuş ve içinde 380.000’den fazla paha biçilmez eser barındıran, üstelik 1991’den itibaren dünya mirası listesine alınmış bir anıt sarayın böylesi bir lakayıtlıkla korunmasına, kap-kaç usulü alelâde bir hırsızlıkla Fransız tarihinin kasasından paha biçilmez mücevherlerin iç edilmesine göz yumulmasına akıl-sır ermiyor!

Sosyal medya devrede
İletişim çağındayız ya, sosyal medya denilen zeminde her gün binlerce kişi yorum yapıyor, fikir beyan ediyor şimdi. Bir kere herkes ama herkes, inanılmaz güvenlik açığından ve dünyada alay konusu olmaktan şikâyetçi!


Instagram mizahçısı Arnaud Demanche

Aralarından en dikkat çekici olanlardan şöyle bir eleme yaparsak, Instagram mizahçısı Arnaud Demanche, çok tarafsız ve etkin bir yaklaşımla eleştirmiş olanları: “Noel kalabalığında marketlerde yüksek fiyatlı kaz ciğeri patelerinin tacın değerli taşlarından daha etkin korunduğu bir ülkede yaşıyoruz. Düşünsenize adamlar koskoca Louvre Müzesi’ne pencereye dayadıkları bir yük lifti (vinçli sepet) ile, ki bu da gözden kaçacak bir şey değil, Apollon galerisine girip disk kesiciyle açtıkları vitrinlerden mücevherleri alıp 7 dakikada “sırra kadem” basıyorlar.
Yahu yıllarca Amerikalıların filmlerinde izlerdik; hani Tom Cruise’un tavandan alarmları öttürmemek için lazerler arasından nefes kesici kıvrak manevralar ile inmesini, ya da George Clooney’nin akrobat işbirlikçisini ayakkabı kutusunda müzeye sokmasını! Şimdi sen geliyorsun, lifti müzenin önünde yarım saat bekletiyorsun kimse laf etmiyor, bir dirsek darbesi ile camı kırıp binaya giriyorsun, eBay’de 130 kaymeye satılan bir disk kesici ile vitrini kırıp malı hem de 7 dakikada yürütüyorsun. Sonra da Fransa Kültür Bakanı Madam Rachida Dati diyecek ki: “Güvenliğimizin yeni tür suçlara göre güncellememiz lazım!”
Sanırsın adamlar yapay zekâ kullanmış dronları sokmuş da…
Bir yorumcu da “Müze soygunu öyle oyuncak değildir. İşin içinde başka dolaplar olmalı, belki de Macron dış borçlarını kapatacak onlarla” gibi bir iddia ile ortaya çıktı.
Zekice bir mizahi yaklaşım göstermiş bir diğeri, “Louvre” kelimesi Fransızcada fonetik olarak “onu açmak” kelimesi gibi okunur. Şöyle demiş: “Ce musée on Louvre facilement.” (Bu müze kolaylıkla açılır).
Ne olmuş ki!” demiş Joan Murphy, “Bu ülke yıllarca Afrika’dan, Hindistan’dan yürüttüklerine saysın! Dolandırıcılar dolandırıldı!



Çalınan İmparatoriçe Eugénie’nin 'Broche reliquaire' adlı broşu

Fransız Kültür Bakanının resmî bildirisine gör çalınanlar:
*Kraliçe Marie-Amélie ile Kraliçe Hortense’nın ziynet takımı safir tacı, kolyesi, bir çift küpesi,
*Marie Louise’nin Napolyon’dan hediye zümrüt takımından kolye ile küpeleri,
*Broche reliquaire adlı broş,
*İmparatoriçe Eugénie’nin tacı ve göğüs broşu.


İmparatoriçe Eugénie’nin tacı ve göğüs broşu

Madame Dati’nin ifadesine göre, İmparatoriçe Eugénie’nin tacını soyguncuların düşürdüğü ve bilahare olay yerinde hasarlı olarak bulunduğu bildirilirken, Bakan Hanım, “Bu sadece bir soygun değil, kültürel mirasımıza da bir saldırıdır” demiş. Peki bu değerler sigortalanmamış mıydı? Hayır, çünkü Fransa’da müzelere ait sanat eserleri sigortalanmaz. Onlar devlet güvencesi altındadır! Ooooo!


Soyguncular düşürünce ortaya çıkan, İmparatoriçe Eugénie’nin tacı

Soyguncular iş başındayken yüzlerce kişi var müzede, birisinin çektiği video dolaşıyor internette ama pek bir şey belli değil. Bu kişi, soygunu filme alana kadar neden korumaları uyarmamış? Ya güvenlik kameraları? Liftin çalıntı olduğu, soyguncuların scooter ile kaçtığı biliniyor. Cevaplanmamış yüzlerce soru var.

Meğer Louvre hep komşu kapısı olmuş soyguncuların!

Sanat tarihinde Louvre Sarayı soygunları kadar entrika, skandal ve inanılmazlık yaratan çok az olay vardır. Bu cüretkâr suç, yalnızca en gelişmiş güvenlik sistemlerine meydan okumakla kalmayıp, aynı zamanda inanılmaz bir gaflet ve aymazlık sergilemektedir.
Louvre’un ilk hırsızlığı değil bu. 16 Aralık 1976’da sabahın üçünde üç soyguncu, kurulmuş tadilat iskelesinden binaya tırmanıp X. Charles’ın kılıcı ile kaçıyorlar.


Louvre'dan 16 Aralık 1976’da çalınan X. Charles’ın kılıcı 


1994 yazı Robert Nanteuil’e ait bir pastel portre herkesin gözü önünde yok oluyor. Ne alarm çalıyor ne bir şey. Bir yıl sonra, 1995’te Turpin’in küçük bir tablosu maket bıçağı ile kesilerek dört dakikada yok ediliyor. Yıl 1998, cam altında ve kamera ile korunan Camille Corot’nun “Sèvres Yolu” buharlaşıyor. Kayıpların akıbeti halen bilinmemekte. Ancak, müzedeki en ünlü hırsızlık, 1911’de, Leonardo da Vinci’nin “Mona Liza” tablosunu çerçevesinden çıkarıp geceyi müzede geçirdikten sonra hırsızın sabahına kolunun altına alıp kaçmasıdır. Tablo 1914’te bulunup Fransa’ya iade edildi.
Müze soygunları sadece Fransa’da yaşanmıyor elbette. 1990’da Boston’daki Isabella Stewart Gardner Müzesi, 2012’de Bükreş Ulusal Modern Sanat Müzesi, 2010’da Quai Branly Müzesi, 2012’de Rotterdam Kunsthal Müzesi, 2007’de Brezilya São Paulo Sanat Müzesi, 2020’de İsviçre Luzern Kunstmuseum soygunlarından çalınanların ancak küçük bir miktarına ulaşılabildi, suçlular halen meçhul!

Peki, soygunların failleri kimler?

Bu konuda da varsayımlar muhtelif. Uluslararası suç örgütleri, Orta Doğu’da konuşlanmış gizli bir müzayede evi aracılığı ile olduğu ve çalınan sanat eserlerinin en yüksek teklifi verene satıldığı söylentileri, bazı soygunların failleri olarak bilinen ve aralarında paramiliter eğitim almış asker emeklilerinin de olduğu “Pink Panther Gang” adlı örgüt…

Müze soygunları neden devam ediyor?
Biyometrik erişimden yapay zekâ gözetimine kadar güvenlik teknolojilerindeki gelişmelere rağmen, sanat ve müze hırsızlığı endişe verici derecede yaygın olmaya devam ediyor. Bir kere, ‘öyle-böyle değil’ miktarlarda büyük paralar dönüyor, sanat hırsızları genellikle karmaşık dağıtım kanallarına sahip uluslararası suç örgütlerine üye, içeriden yardım, hacklenmiş veya gevşek güvenlikler, ekonomik yük, teknolojik yenilikler, bazı kurtarma çalışmalarına engel uluslararası yasalar…



Sonradan komedyen olmuş bir 'pişman' soyguncu David Desclos 

Pişman soyguncu
İlginçti, David Desclos adlı, sonradan komedyen olmuş bir pişman soyguncu ile yapılmış bir röportaja rastladım. Şöyle diyordu: “Dört yıl önce, eski soyguncu olarak Louvre’daki dünyanın sayılı elmaslarından ‘Régent’ hakkında bir podcast için davet edilmiştim. Sarayın kapıları açıldı bana, düşünebiliyor musunuz?
Galeriler aşıldı, mücevherler falan her şey önümde, ‘Bunlar sahte elbette değil mi, hakikileri Banque de France’ın kasalarında?’ dedim. ‘Yok, hakikiler hepsi’ dediler. ‘Siz deli misiniz?’ dedim. ‘Yahu pencereler boydan boya. İşçi kılığında birileri planlar bir dolap, her an girer birkaç dakikada tarihimizi çalıverirler yahu!’ Dediler: ‘Onca güvenlik, kamera, bunu yapmak için insanda iyi cesaret olması gerek!’ ‘E biz soyguncularda ondan âlâ ne var, ne sanıyorsunuz!’ dedim. Dediğim gibi de oldu!

Hasılı, soruşturmalar devam ediyor. Uluslararası ve ulusal tüm araştırmacı kuruluşlar devrede. Köprülerin altından daha ne sular akacak, çalınanlar bulunacak mı, yoksa ebediyen tarihin sayfalarında mı kalacak, göreceğiz…