National Geographic TV, “Genius - Deha” serisinin birinci sezonunda tüm zamanların en iyi fizikçisi olarak gösterilen Albert Einstein’ın hayat hikâyesini konu almıştı. 

Antonio Banderas ve Alex Rich’in ünlü ressam Pablo Picasso’ya hayat verdiği, “Genius - Deha” serisinin ikinci sezonunun 10 bölümlük ilk serisi olan “DEHA: PICASSO”, 22 Nisan Pazar akşamı, saat 21.00’de televizyon ekranlarına geldi.

91 yıllık hayatının 80 yılını kariyerine adayarak 50.000’den fazla çalışma üreten ünlü İspanyol ressam Pablo Picasso, çalkantılı evlilikleri, sayısız gönül ilişkisi ve sürekli değişen politik ve kişisel dostluklarına yansıyan tutkulu ve amansız karakteriyle 20’inci yüzyılın en etkili sanatçılarından biriydi. Kendini sürekli olarak yenileyen Picasso, sınırları zorlayan sanatsal dışavurumuyla dehasını da ortaya koyuyordu. Bir göçmen olarak hayatını sürdüren İspanyol ressamın sanata adanmış karmaşık hayatını ve modern sanata katkılarını ekranlara getiren “DEHA” filminde PICASSO’yu ünlü oyuncu Antonio Banderas, gençliğini de Alex Rich canlandırıyor. Çekimleri geçtiğimiz yıl başlayan DEHA: PICASSO’da, sanatçının Málaga’da doğduğu ev, vaftiz edildiği kilise ve gençliğinde ilham kaynağı olan arena da dâhil Piccaso’nun gerçekten yaşadığı ve çalıştığı mekânlar kullanılıyor.

Kültür-sanat dünyasında derin izler bırakan ve “İyi sanatçılar kopyalar, büyük sanatçılar çalar” sözü zihinlere kazınan ünlü İspanyol sanatçı - tam adıyla “Pablo Diego Jose Francisco de Paula Juan Nepomuceno Maria de los Remedios Cipriano de la Santisima Trinidad Ruiz y Picasso”, kariyeri boyunca günümüzde dünyanın ünlü müzelerinde sergilenen ve aralarında efsanevi tablolar Guernica ve Les Demoiselles D’Avignon’un da yer aldığı sayısız çalışmaya imzasını attı. Picasso, hayatının büyük bir kısmını Ernest Hemingway, Coco Chanel, Henri Matisse, Gertrude Stein gibi önemli yazar ve sanatçılarla birlikte Paris'te geçirdi.

171 ülkede ve 45 dilde yayınlanmakta olan DEHA: PICASSO filminin yönetmenliğini Ron Howard ve Brian Grazer üstlendi.

Filmin çarpıcı sahnelerinden…

Kış ortalarıdır ve Pablo Picasso, Paris’in batı yakasındaki evin üst katında yaşamakta ve çalışmaktadır. O dönemde, 3. Reich Avrupa’yı tehdit etmektedir. Picasso sık sık yaratıcı sanatından hoşnutsuzluk duyan Gestapo tarafından ziyaret edilmektedir. Yahudi arkadaşları ile çocuklarını sakladığı gerekçesiyle ona tehditler yağdırıp atölyesini kırıp dökerler. Ancak Picasso efsanesinin ölümsüzleşmesine engel olamazlar.

Sanatçının atölyesi bir gün yine böyle bir baskına uğrar. İstenmeyen ziyaretçi atölyeyi dolaşırken, orada Picasso’nun en ünlü resminin kartlarını bulur. Bu, sıra dışı çarpıcı resim, İspanyol iç savaşında Alman bombardımanında yerle bir olan küçük bir Bask köyünü tasvir etmektedir… Köyün adı da “GUERNİCA”dır.

“Bunu siz mi yaptınız?” diye sorar Alman subayı.

“Hayır” der Picasso, “SİZ YAPTINIZ!!!! Hoşunuza gittiyse bir tane de siz alın. Burada gördükleriniz sizi rahatsız edebilir ama bu resim, sanatın, gerçekler karşısında ne kadar yaratıcı olduğunun kanıtıdır. Sanatın tek amacı insanlara haz vermek mi olmalıdır? Bir ressam aynı zamanda bir savaşçı olabileceğini unutup insanların göz zevkine mi hitap etmelidir? Yoksa bombalar düşerken sanatının gerçek amacını mı ortaya çıkarmalıdır?” diye subaya ders verircesine çıkışır.

Antonio Banderas

Filmde başrolü oynayan Banderas’la yapılan röportajda; Picasso’nun, hayatı boyunca “nasıl devrim yapabilirim” sorusuyla yaşadığını belirtiyor ve büyük sanatçıyla olan ortak yönlerinden bahsediyor.

Banderas, “Aynı ülke ve aynı şehirde doğan insanlar olarak bir bağımız var” diyor. Franco’nun İspanya’sında doğduğunu, faşist bir diktatörlük altında yaşadıklarını ve bu yüzden İspanya’da, özellikle de Málaga’da uluslararası kahramanlarının olmadığını belirtiyor. Doğduğu yerden iki mahalle ötede doğmuş Picasso. Annesi her sabah okula giderken, “Bak burası Picasso’nun doğduğu ev” dermiş. Bu yüzden Pablo Picasso erken yaşlardayken hayatında önemli bir figür haline gelmiş. “Picasso’nun gölgesi hep hayatımdaydı. İkimiz de farklı zamanlarda ve koşullarda hayatın macerasını yaşamak için Málaga’dan çıktık. Bu, aramızdaki en güçlü bağ bence” diye ilave ediyor Banderas.

Picasso tutkusuz bir hayat düşünemedi. Dünya savaşı döneminde bile hiç vazgeçemeden resim yapmaya devam etti ve her zaman devrim hakkında düşündü. Bu çok derin olan tutkusu onu hayata bağladı ve sanatının