Bedîüzzamân Ebü’l-İzz İsmâîl b. er-Rezzâz el-Cezerî 1136 yılında robotik makineler üretti!

Sibernetik biliminin kurucularından biri olan fizikçi, matematikçi, mucit, makine mühendisi, kısaca doğum yerine öykünerek “(el-) Cezeri” olarak bilinen İsmail Ebul’İz bin Rezzâz El-Cezerî, 1136 yılında bugün ülkemizin sınırları içindeki Şırnak ilinin Cizre ilçesinin Tor mahallesinde Artuklu Devleti döneminde dünyaya gelmiştir.

Onu çağının önüne getirip “Bedîüzzamân” yani “zamanlar üstü (harikası)” unvanını almasına neden olan en önemli Sukmân bin Artuk’un isteği üzerine El-Câmi Beyne’l-ilm ve’l-Amelî’en-Nâfi fî Sınaâti’l-Hiyel (Makine Yapımında Yararlı Bilgiler ve Uygulamalar) adıyla kaleme aldığı eserdeki çağın ötesinde ürettiği robotik makinelerdir.

Cezerî, El-Câmi Beyne’l-ilm ve’l-Amelî’en-Nâfi fî Sınaâti’l-Hiyel (Makine Yapımında Yararlı Bilgiler ve Uygulamalar) adlı eserini yazma nedenini; “Bir gün Diyarbakır Sultanı Sukmân bin Artuk Salîh Nâsirüddîn Ebû’l-Feth Mahmûd’un huzurundaydım ve yapmamı emrettiği şeyi getirmiştim... Ne düşündüğümü sezdi ve gizlediğimi açığa vurdu ve bana şöyle dedi, ‘Eşsiz araçlar yapmış, onları gücünle işler duruma getirmişsin. Seni yoran ve kusursuz biçimde inşa ettiğin bu şeyler kaybolup gitmesin. Benim için icat ettiğin bu araçları bir araya toplayan ve her birinden ve resimlerinden seçmeleri kapsayan bir kitap yazmanı istiyorum.’ Onun bana sunduğu modeli uyguladım ve önerilerini kabul ettim, zaten boyun eğmekten başka yapacağım bir şey yoktu. Gerekli çalışmayı yapmak üzere gücümü topladım ve bu kitabı kaleme aldım…” şeklinde kitabın giriş kısmında açıklar.

“Robot” kelimesi ilk kez 1920’de kullanılsa da…

Robot kelimesi, ilk kez Çekoslovak yazar Karel Čapek’in 1920 yılında yazdığı, dilimize Halit Fahri Ozansoy tarafından, “Alemşumul Suni Adamlar Fabrikası” adıyla çevrilip 1927 yılında Devlet Matbaası tarafından basılan, özgün adı “Rossumovi univerzální roboti” olan eserinde kullanılmıştır.

Robot, günümüzde “genellikle insan biçiminde ve metalden yapılan, programlanınca belirli ya da çeşitli işleri yapabilen, fabrikalarda tehlikeli işlerde insan yerine kullanılabilen, elektrikle çalışan otomatik aygıt” olarak kavramlaştırılmıştır. Oysa robot, MÖ III. yüzyılda yaşamış Tarantolu Arhitas’ın yaptığı buharla çalışan bir “güvercin” mekanizmasından bu yana hayatın içinde olduğunu bize el-Cezeri göstermiştir. Cezeri’nin eserleriyle günümüze taşıdığı “Sibernetik” yani “Güdümbilim” ise “yönetimde makinenin insan yerini alabileceği düşüncesinden yola çıkarak, otomatik bir makinenin, çağdaş tekniğin olanakları içinde, bir işi yönetmesini ya da bir ereğe (amaca) ulaşmasını sağlamaya çalışan, canlılarda ve makinelerde denetim, iletişim ve işleyişi konu alan, canlıların çözüm bulma yöntemlerini inceleyen bilim dalı” olarak özetlenir.

Hükümdarın abdest alması için kendi kendine su dökebilen, ördek şeklinde olan ibrik

Bu araç bir kaide üzerine yerleştirilmiş bir leğenin zemininden yükselen dört sütun ve bu sütunlar üzerinde de tavus kuşunu taşıyan iki kapılı bir hisardan oluşmuştur. Tavus kuşunun boynu yay gibi uzanmış ve gagası leğene doğrudur. Kuyruğu ise diktir. Tavus kuşunun gagasından su akar. Bu anda kapılardan biri açılır ve elinde sabun kavanozu tutan bir çocuk çıkar. Su akışı durduğunda diğer kapı açılır ve buradan da elinde havlu tutan bir çocuk çıkar.

Bir partide kimin içki içeceğine karar veren otomat

Otomat, 5 katlı bir hisar biçiminde yapılmıştır. En alt bölmede bir elinde şişe tutan, önünde bir kadeh bulunan bir cariye oturmaktadır. Onun üzerindeki bölmede dört müzisyen cariye, bunun üzerindeki bir dansör, en üst bölmede iki kanatlı bir kapı vardır. Hisarın üzerinde bir kubbe ve kubbenin üstünde de bir at ve sürücüsü bulunmaktadır. Kişi şarabı içince, tekrar kadehi cariyenin önüne koyar. Bu seremoni 20 dakikalık aralıklarla 20 kez tekrarlandıktan sonra, üst hisardaki kapının kanatları açılır ve kapıdan çıkan figürün sağ eli “başka şarap yok”, sol eli ise “iki kadeh daha var” işaretini yapar.

Fil su saati

Sırtında kare biçiminde bir kürsü, kürsünün köşelerindeki sütunlar üzerinde bir hisar, hisarın üzerinde küçük bir kubbe, kubbenin üstünde de bir kuş bulunan bir fil şeklinde bir otomattır. Hisarın filin başı yönündeki tarafında bir balkon, balkonda oturan bir adam, adamın sağında ve solunda iki şahin, balkonun sütunları arasında uzanan ve üzerine iki yılan sarılmış bir mil, kürsünün orta kısmında bir yarım küre ve üzerinde elinde kalem tutan bir kâtibin oturduğu platform bulunur. Platform üzerinde yarım dereceye bölünmüş bir yay, filin boynuna oturmuş, sağ elinde balta sol elinde sopa tutan bir bakıcı ve filin boynunun iki yanında iki vazo bulunmaktadır. Top filin göğsünden çıkar, karnında asılı bir çan üzerine düşerek ses çıkarır, böylece yarım saatin geçtiği bildirilir. Kâtibin kalemi derece işaretlerinin dışına gelir. Bundan sonra aynı işlemler sol taraftaki şahin ve yılan için tekrarlanır. Bir delik tamamen beyazla örtülür. Bu anda bir saat geçmiştir.

İki şamandıralı fıskiye

Araç, suyun sağlandığı bir depo ile bir havuz içinde yer alan bir fıskiyeden oluşur. Fıskiye suyu on beş dakika süre ile bir yay gibi ve sonra bir inci çiçeği gibi fışkırtır.

Tavus kuşu görünümünde bir ibrik

Tavusun boynu baş hizasından yükselmektedir ve kuyruğu kapalıdır. İbrik abdest almak için kullanılmaktadır. Kuyruğun üst kısmında yer alan yuvarlak çıkıntı çekildiğinde tavusun gagasından abdest almak için yeterli miktarda su boşalır.

On yaşlarında görünen, sağ elinde kadeh, sol elinde gümüş balık tutan çocuk

Bir saatin sekizde birine eşit bir süre geçtikten sonra balığın başı eğilir ve ağzından kadehe şarap akar. Kadeh dolunca, balığın başı tekrar yükselir, kadeh tutan el biraz aşağı iner, kral kadehi alır, içer ve çocuk figürün (saki) eline geri koyar

Güneş saatlerini bildiren hisarlı su saati

Bu araç gece 12 ve gündüz 12’ye bölünmüş bir Güneş su saatidir. Bu saat bir astronomik saattir; yani gündüz Güneşin, gece Ay’ın gökyüzündeki konumlarını, gündüz ve gecenin geçen sürelerini hesaplar.

Kayık su saati

Bu araç, pirinçten yapılmış, kayık biçiminde süslü bir kaptır Bu kayığın orta kısmında, pirinç sütunlar üzerinde yükselen kare biçiminde bir hisar, hisarın üzerinde küçük bir kubbe vardır. Hisarın, kayığın 17 pruvasına bakan yüzünde bir kapı bulunur. Bu kapıdan bir şahinin başı ve göğsü görünür.

Mumlu saat

Araç, üzerinde pirinç kılıfı olan bir şamdandır. Kılıfın dibinde bir tünek üzerinde, sırtı ve kafasının arkası kılıfa bitişik olan bir şahin vardır. Şahinin sağında, şamdanın kaidesi üzerindeki kürsüde, elinde kalem tutan bir kâtip bulunur. On beşe bölünmüş bir daire yayının dışında kâtibin kalemi bulunur. Mum yakılır. Kâtibin kaleminin ucu ilk işaretin karşısına gelinceye kadar hareket eder. Kalem on beş derecenin sonuna ulaştığında şahinin gagasından şamdanın kaidesine bir top düşer. Bu durumda gecenin bir saatinin geçmiş olduğu bilinir.

Cezerî’nin bunlardan başka “Artuklu Saray kapısı”, “Suyu yukarı çıkarmak için tasarlanmış araç”, “Kan miktarlarını ölçen araçlar” gibi yazdığı eserlerle günümüzde yeniden oluşturulmuş ve günümüzün teknolojilerine yeniden ışık tutan birçok farklı işleyişte eserleri bulunmaktadır.

Cezerî ve diğer İslam bilginlerinin yeniden şekillendirilen çalışmalarına Gülhane Parkı içinde bulunan İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi içinde tanık olabilirsiniz.


Kaynakça

Metropolitan Sanat Müzesi

Boston Güzel Sanatlar Müzesi

Yavuz Unat: El-Cezerî’nin, Makine Yapımında Yararlı Bilgiler ve Uygulamalar Adlı Eseri,

TDV İslâm Ansiklopedisi

Toygar Akman: Sekiz Yüzyıl Önce Otomatik Makina Yapan Türk Bilgini Eb-ül-İz

Donald R. Hill: Olağanüstü Mekanik Araçların Bilgisi Hakkında Kitap. (Tıpkı Basım)