Sanatçı Özge Günaydın, Masterpiece Hall-Maslak’ta sanatseverlerle buluşan sergisi “Gergedanlar Şehre Geri Dönüyor/Rhinos Back in Town” hakkındaki sorularımızı Şalom Dergi okuyucuları için yanıtladı.
Öncelikle bu projeyi sizden dinleyelim, bu proje nasıl hayata geçti?

Bu projeye 2 sene kadar önce hazırlanmaya başlamıştım, ancak tüm detayları kafamda henüz hazır değildi. Gezegenimizin günden güne yok oluşunu izlemek, soyu tükenen ve tüketilen canlıların acısına şahit olmak beni çok ama çok üzüyordu. Onlar yerine ben çığlık atmak istiyordum. Birilerinin onların da sesini duyması gerekiyordu. Karadeniz’de bir “Land Art” çalışmasından sonra küratörüm sevgili Denizhan Özer ile bir araya gelip, projeyi geliştirmeye başladık. Öncelikle çok geniş bir alana ihtiyacımız olacaktı. Bu aşamada 1500 metrekarelik bir alanı olan Masterpiece Hall-Maslak çıktı karşımıza. Denizhan Hoca ve Masterpiece Hall’un sanat yönetmeni Ayça Okay ile birlikte sergiyi 5 duyuya birden hitap edecek şekilde tasarladık. Ziyaretçiler belki de ilk kez bir sergide; Koku Uzmanı Bihter Türkan Ergül tarafından hazırlanan sergiye özel orman kokularını koklayacak, heykellerimi ve tablolarımı görecek, Denizhan Özer danışmanlığında ve Ersan Bayraktar’ın görüntü yönetmenliğinde çektiğimiz belgeseli izleyecek, Fransız besteci Charles Mondon tarafından yine sergiye özel bestelenmiş müzikleri duyacak, dilerlerse bu ot obur canlıların yedikleri meyvelerden tadacak ve ellerimle hazırladığım 2 metreye 4 metrelik bire bir ölçüdeki dev gergedana dokunacaklar.

Ayrıca, sergiye gelenler bugüne kadar yapılmış olan en büyük sergi satış koleksiyonunu da görecekler. Yaklaşık 2600 parçadan oluşan koleksiyonda, yüzük, küpe, çanta, kalem, defter, silgi, gece lambası, yastık kılıfı, saat, maske gibi pek çok üretim mevcut ve bunların gelirinin tamamı kurucusu olduğum “Sanat Seninle Derneği”nin bursiyer sanat öğrencilerine gidiyor.

Kısaca bir serginin çok ötesinde, farkındalığımızı artırmamızı arzu ettiğim özel bir proje oldu ‘Gergedanlar Şehre Geri Dönüyor’.

Peki, neden gergedanlar?

On yaşında, annemi kaybettiğim dönemde bana hediye edilen bir gergedan oyuncak ile başladı onlarla ilk ilişkim. Korkularıma, yalnızlığıma o oyuncak arkadaş olmuştu.  Büyüdükçe gergedanları daha yakından araştırmaya başladım ve giderek bu asil canlılara sevgim arttı. Gergedanlar tek eşli ve sadece ot oburlar. Anneleri bebeklerine 4 yaşına kadar bakıyor. Hiçbir canlıya zarar vermiyorlar ama tüm hantallıklarına rağmen,  mesela bebek gergedana bir zarar gelecek olursa saatte 55 km. hızla koşabiliyorlar; çok korumacılar. Ve maalesef diğer pek çok canlı türü gibi gergedanların da soyu tükenmek üzere. Yok etmeye odaklı insanlar boynuzlarını keserek bir hiç uğruna onları katlediyor. Oysa gergedan gübresi dünyanın ekolojik döngüsü için çok çok önemli. Kısaca, bu serginin yaratmasını arzu ettiğim farkındalığı gergedanlar üzerinden ele almamın ana sebebi; onların insanda bulunması gereken erdem ve değerlere sahip canlılar olmaları. Gergedanlar kadar duyarlı olabilsek ve unuttuğumuz insanlığımızı hatırlayabilsek keşke…

Sizce bu projede yer alan büyük gergedanların, dünya gözle görülmeyecek kadar küçük bir virüsle savaşırken sanatseverlerle buluşması tesadüf mü?

Hem de çok anlamlı bir tesadüf. Öncelikle gergedanlar bu sergide gezegenimizin yok oluşunu hatırlatmak için birer sembol sadece. Bu sergiye 1,5-2 senedir hazırlanıyorum. 20 Mart’ta açılışımız olacaktı. Şubat ayında ekibimiz ile birlikte yaptığımız bir toplantı esnasında, Korona salgınını duyduk ve hepimiz şok olduk. Çünkü biz de sergimizde tam olarak bunu anlatmaya hazırlanıyorduk… “Çok geç olmadan önlem almalı ve gezegenimizi afetlerden, salgınlardan, kuraklıktan, sellerden, biyoçeşitliliğin tükenme riskinden, hava ve okyanus kirliliğinden vs. kurtarmalıyız” demek için yola çıkmıştık. Ve uyarmaya çalıştığımız konulardan sadece biri tüm Dünya’yı alt üst etti. Bu durumu uyarmak için çabalayan pek çok sanatçı, bilim insanı, çevre örgütleri, doğaya saygılı nice insan var elbet. Ben de bunlardan biriydim. Gerçekten hem ilginç hem de üzücü bir tesadüf oldu. Tüm kayıplar için çok çok üzgünüm, ancak doğanın verdiği bu mesajdan tüm insanlığın ders almış olmasını yürekten diliyorum. 

Sergideki gergedanlar İstanbul’da nereleri gezdi? Pandemi sonrasındaki dönemde de farklı lokasyonlarda İstanbullular gergedanları görebilecek mi?

Pandemi öncesinde sadece dev gergedan İstanbul’da hemen her yeri gezdi. Vapura bindi, çarşıda mola verdi, insanlar gelip ona dokundu; şaşırdılar, düşündüler… Gergedanlar şehre geri döndü, çünkü insan kendi eliyle doğayı katletti ve gezegen yok oluş aşamasında. Gergedanlar bize “Uyanın ve durun artık!” diyorlar. Bu mesajlarını iletmeye devam edecekler. Sergimiz Eylül ayına kadar Masterpiece Hall-Maslak’ta kalacak. İstanbullular Eylül ayına kadar randevu sistemi ile sergimizi ziyaret edebilirler. Yaz sonuna doğru dev gergedan bir ara Bodrum Art & Antique Fuarı’na gidecek; Bodrum’da Marina’da da farkındalık yaratmaya devam edecek. Sonbahardan itibaren de Ankara, İzmir gibi şehirleri dolaşacak sergi.

Ayrıca; sergiyi görme imkânı bulamayan herkes, dilediği zaman Youtube / Rhinos Back in Town sayfasına girerek, hazırladığımız Denizhan Özer’in masalsı anlatımıyla 7 dakika kadar süren online sergimizi gezebilirler.  

Farklı disiplinlerden sanat üretiyorsunuz. Kendinizi en çok ifade etmeyi sevdiğiniz sanat dalı hangisi?

Heykel yapıyorum. Yağlıboya ve akrilik resim de çalışıyorum. Doğaya çok düşkünüm, “Land Art” yapmaya bayılıyorum. Kendimi farklı disiplinlerde eserler üretmeyi seven bir performans sanatçısı olarak tanımlayabilirim aslında. Sergide de resim, heykel, dijital art, enstalasyon, video art, belgesel gibi pek çok farklı disiplini bir arada göreceksiniz. Bunun dışında basılmış ve yurt dışında da yayımlanmış 8 kitabım var. www.ozgegunaydin.com isimli sitemde yazılarım yer alıyor. Yazmak da benim için nefes almak gibi.

Sanat hayatınızı dönemlere ayırıyorsanız, kendinizi hangi dönemde görüyorsunuz?

Bu bir yolculuk ve ben bu yolculuktan her daim keyif alıyorum. Ancak kendimi bulmaya yaklaştığımı hissediyorum. Fikirlerim daha olgunlaşmaya başladı. Daha 360 derece düşünebiliyorum. Sadece bir noktaya takılı kalmayıp, farklı pencerelerden bakıp, bunları yorumlayıp, sanat izleyicisine sunabileceğim bir durumdayım. Kalan ömrümde ne yapmak istediğimle ilgili bir fikrim var artık. Kurucusu olduğum Sanat Seninle Derneği’nde gençlere yol göstermek, onlarla birlikte çalışmalar üretmek de benim için çok önemli. Kısaca, sanat hayatımda olgunlaşmaya başladığım bir dönemdeyim diyebilirim. 

Bir yandan medya satın alma ajansı sahibi yoğun bir iş kadınısınız. Öte yandan iki kız çocuk annesi olduğunuzu ve çocuk masalları, hikâyeler yazdığınızı da biliyoruz. Şalom Dergi okuyucuları için kısaca yazılarınızdan bahsederseniz çok memnun oluruz.

Benim yazı serüvenim çocukluk dönemlerimden başlıyor aslında. Gönderilmemiş mektuplar olarak… Rahmetli dedem Mazhar Ersoylu da bir yazardı. Çok okurdum ben. Çok okuyunca yazası geliyor insanın. Çocuklarım küçükken, hayal gücümü kullanarak uydurma masallar anlatırdım hep onlara. Çok severlerdi. İlk kitabım da bir çocuk masalıdır, evet. Sonra 7 kitap daha yazdım. Web sitemde de masallarım var. Yazmak benim için gerçekten bir yaşam biçimi. Her gün mutlaka bir şeyler yazıyorum, çiziyorum. Çok yakın zamanda kendi yayınevimi de kurdum. Bundan sonra hem kendi kitaplarımı hem de kalemi güçlü dostlarımın roman ve şiir kitaplarını oradan çıkarmaya devam edeceğiz. Hatta 9. kitabım ‘Evsiz’ Temmuz ayında basılacak. Üçleme bir hikâyeden oluşacak. Umarım okuyucular beğenirler. Dediğim gibi okumak yazmayı getiriyor, yazmak daha çok yazmayı. Kendimi en iyi ifade ettiğim alanlardan birisi yazmak. Gençlere de mutlaka kendi hayatları ile ilgili notlar almalarını ve yazmalarını tavsiye ederim.