Baba tarafı Edirneli, annesi İstanbullu... Dedesi Tophaneli Yaakov BenAroya gezgin tiyatrocu, davulcu, darbukacı... Türk kökenli ünlü aktör Aki Avni, dedesinin gerçekleşememiş hayalinin yolunda yürüdü. Tophane’den Hollywood’a…

Bir sabah, İstanbullu dedesinin izlerini arayan bir kişiden bir yardım çağrısı aldım. Mesajı yollayan, herkes gibi benim de kendisini sadece ekranlardan tanıdığım, ‘uluslararası ünlü İsrailli aktör’ Aki Avni idi. İşte o günden beri, annesinin babası, sevgili dedesi Yaakov BenAroya’nın izinde birlikte yola çıktık. Bugünkü oyuncu mesleğinin ilhamının, ufak bir orkestrada davul, darbuka çalan ve 1940 senelerinde İstanbul - Tophane’de yaşayan gezgin tiyatro sanatçısı dedesinden kaynaklandığını anlatan Aki, yaptığımız sohbetlerde ilginç aile öyküsüne de değindi.

Türk asıllı bir anne ve babanın oğlu olarak 1967 yılında Rehovot şehrinde dünyaya gelen Yitzhak Aki Avni, ünlü bir sinema artisti olmanın yanı sıra aynı zamanda bir tiyatro oyuncusu ve TV dizilerinin de aranan oyuncusu. En İyi Erkek Oyuncu dalında Ophir Ödülü’ne layık görülen Aki Avni, moda sektöründe modellik yaparak ülkesinde olduğu kadar uluslararası çok yönlü bir kariyer yelpazesine sahip, halk tarafından izlenen ve sevilen bir kişilik.


Aki Avni, seyirci karşısına ilk kez, İsrail Televizyonu’ndaki bir gençlik programında sunucu olarak çıktı. Daha sonra Yoram Levinstein’ın oyunculuk stüdyosunda eğitim aldı ve oyunculuk kariyerinde ilerlemeye başladı. 90’ların başında bir dizi filmde rol aldıktan sonra, psikolojik olarak karmaşık bir aşk üçgeni konusunu yazan ve yöneten, yönetmen Joseph Cedar’ın ilk filmi olan “Time of Favor”daki (İyilik Zamanı) performansı ile büyük beğeni topladı. Bu rol Aki’ye, Hollywood’un kapılarını açtı; böylece ülkesinde gösterdiği başarılara paralel olarak ABD’de de oyunculuk kariyerini geliştirmek için Los Angeles’a taşındı.

Bu süreçte, ABD’nin yılın hit serisi “24” adlı dizinin ikinci sezonunda, Netflixte gösterime giren gizli servis akademisini konu alan “HaMidrasha / Mossad 101 ile Tironoot - Askeri Eğitim gibi sevilen gerilim dizilerinde rol aldı. En çok ilgi toplayan filmi ise ünlü yapımcı Amos Gitai’nin romantik dram filmi “Free Zone - Serbest Bölge (2006) oldu. Aki bu filmde Natalie Portman ile birlikte oynadı. Bir diğeri ise, Antonio Banderas ve Meg Ryan ile birlikte rol aldığı “My Mom’s New Boyfriend” - Annemin Yeni Erkek Arkadaşı filmi oldu. Bu dönemde yaşamını hem Hollywood’da hem de İsrail’de sürdüren Avni, kendisi gibi ailesi Türk kökenli olan Lior Ashkenazi ile “Melah Haaretz”de (Ülkenin Tuzu) ve uzun bir liste oluşturacak kadar sayısız film ve dizide rol aldı.

2009 yılında İsrail’e dönüş yapan Aki, daha önce de deneyimlerini sergilediği tiyatroculuk kariyerine devam etti; Tel Aviv’in ünlü HaBima Tiyatrosu’nda “Shakespeare in Love” - Âşık Shakespeare oyununda (Christopher Marlowe olarak) ve ‘Tony Ödüllü’ Amerikalı aktör Harvey Firstein’ın “Üç Perdede Aşk Hikâyesi” oyununda rol aldı. 

 

2014 yılına gelindiğinde… Aki Avni, Michael Douglas’ın “Fatal Attraction - Öldüren Cazibe filmine de dayanan, hayatın değişik seçimlerini anlatan Dan Gallagher karakterini canlandırır. Bu rolü üstlendiği zaman hayatında yeni eşi, tasarımcı Nicole Miller vardır. Nicole ise Aki’nin oğlu Liam’e kardeş gelecek kızları Emilia’ya hamiledir.

Bundan sonrasını Aki Avni ile gerçekleştirdiğimiz söyleşiyle sürdürelim:

 

‘Bu çok yönlü Aki Avni kimdir?’ desem, kendini bize nasıl tanıtırdı?

Her sanatçının arkasında duran bir ‘insan’ vardır. Ben, her şeyden önce Liam, Emilia ve Grace’in babası, Nicole’un eşi, sanatçı ve özgür ruhlu bir insanım.

1990’dan bu yana oldukça hareketli bir sanat hayatınız olmuş. Bu son derece renkli yaşamın dışında, bizimle Türk kökenlerinizi paylaşır mısınız?

Gerek annem Hana gerekse babam David Avni (Abeni) Türkiye’de doğdu. Annemle babam evde Ladino konuştukları için ben de bu lisanı öğrendim. Baba tarafım Edirneli, anne tarafım ise İstanbullu.

Anneannem ve dedem, Tophane semtinde, karşı karşıya bakan balkonları olan evlerde komşuymuşlar. Dedem Yaakov BenAroya anneannemle evlenmek istediğinde her iki ailenin de geçim kaynağı pek fazla olmadığı için aileler başta bu beraberliğe karşı çıkmışlar. Ancak, Yaakov, sevgisinden vazgeçmemiş ve henüz 16 yaşında olan anneannem İnes ile nişanlanmış, kısa bir zaman sonra da 1944 yılında dedem askerlik görevini tamamlayıp eve döndüğünde evlenmişler.


İnes ve Yaakov BenAroya (1944)

Anneannemin anlattıklarına göre, düğün öncesi annesi ve komşularıyla birlikte, dinî bir arınma ritüeli olan Mikve’ye gitmişler. Düğün evde yapılmış ve dinî nikâhı kıymak için eve gelen haham onları, Yahudi geleneklerine uygun olarak kutsayarak evlendirmiş. Düğün sonrasında ailece faytona binip resim çektirmeye gitmişler.

Dedem Yaakov BenAroya, turnelere çıkan tiyatro sanatçısı olarak, ayrıca düğünlerde çalgıcılardan oluşan bir grupta davul ve darbuka çalarak hayatını kazanmış. Seyyar aktörlükle geçinen dedem Anadolu’nun birçok şehrine turneye gittiğinde eşini de birlikte götürürmüş. Anneannemle dedemin her iki çocuğu da -annem ve dayım- İstanbul’da dünyaya gelmiş. 1949 senesinin ağustos ayında da Hayfa’ya giden bir gemiye binerek 4 ve 6 yaşlarında olan iki çocukları ile birlikte İsrail’e göç etmişler.

Dedeniz Yaakov, İsrail’de de mesleğini sürdürebilmiş mi?

Dört gün süren zorlu bir vapur yolculuğundan sonra Hayfa’ya varan BenAroya ailesi ilk olarak çadırlara yerleştirilmişler. Daha sonra Beer Yaakov isimli yeni bir yerleşim alanında yine çadırlarda uzun bir süre yaşamışlar. Maalesef dedem lisan bilmediği için oyunculuğa devam edememiş ve oyunculuk sevdası sadece anılarda kalmış.

Yıllar sonra 1990’larda, Yaakov’un torunu Aki Avni, ünlü bir oyuncu olma kariyerine başlamış. Bu ilham dedenizden mi geldi?

Sanırım dedemin gerçekleşmemiş hayali benimle yaşamaya devam ediyor. On iki yaşımda iken ilk kez sahneye çıktım, sonra gazetede gördüğüm ‘genç oyuncular aranıyor’ ilanına başvurdum. Kabul edildiğimde dedem benimle her gün provalara geldi. Bana cesaret ve destek verip beni yönlendirmeye çabaladı. Benim ilham kaynağım oldu. Bugünkü Aki Avni, onun oyunculuk ve sanatçılık coşkusunun eseri, oyunculuğuma yön veren ilhamım. Bu nedenle onunla ilgili belgesel bir film yapmayı arzuluyorum.

Maalesef yaptığım araştırmalarımda, sizin de bildiğiniz gibi, şu ana kadar dedemi tanıyan kimseye ulaşamadım. 1940’lı yıllarda Tophane’de yaşayan sanatçı dedemin bulunduğu yerleri görmek için İstanbul’a gelmek istiyorum.

İstanbul size başka ne hatırlatıyor?

Hep birlikte yediğimiz, anneannemin Cuma akşamı - Şabat sofraları efsaneydi. Onun hazırladığı yemekler arasında köfte, güveç, ‘avikas’ (Ladino: kuru fasulye) ve ‘meoyo’ (Ladino: beyin) en büyük şeflerin sofralarından daha lezzetliydi.


İsrail’e döndükten sonra son 10 yıl içinde pek çok popüler dizi ve filmlerde oynadınız. Netflix’in en çok izlenen dizilerinden biri olan Homeland’in İbranice orijinali Hatufim’in (Prisoners of War - Savaş Tutsakları) birinci sezonunda, Time of Favor,
In the Fifth Sky Wolfson, To the End of the Earth, Damascus Cover, The Way Out, Frost Nixon filmlerinde rol aldınız. Tekrar yurtdışında yaşamayı düşünür müsünüz?

Covid pandemisi olmadan önce, istediğimiz zaman yurt dışına gidip geldik. Pek çok çekim için sürekli seyahat ettim. Artık üç çocuğum var ve ailemle birlikte olup çocuklarımı yetiştirmek için en uygun yerin ülkem olduğunu düşünüyorum. Ayrıca son yıllarda, İsrail’de, iyi gelişen ve birçoğu uluslararası üne kavuşan dizilerin yer aldığı bir pazar var.

Ünlü olmak nasıl bir şey?

Her profesyonel meslek sahibi onaylandığını, takdir edildiğini bilmeyi ve bu sevgiyi de hissetmeyi ister. Sanatçının sevildiğini bilmesi, onun için çok önem taşır. Unutmayın ki, sanatçı da olsak, her birimizin arkasında, özümüzü taşıyan bir insan hem sanatkâr, hem baba, hem bir eş ve de aslında hepsi birdendir.

O zaman Sevgili Aki, bir gün İstanbul’da, dedenizin mahallesinde buluşmak üzere…